Who Made Me A Princess - Novel - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




119   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   121 


           
Onun yanından geçtiğim an, rüzgâr sayesinde fısıldayan sesi kulaklarıma girdiğinde parmak uçlarımın titrediğini hissettim.

Ancak bunu belli etmeden, Felix ve yanımdaki refakatçilerle birlikte adamın yanından geçip gittim.

Bu adam ne yapıyor? Neden bana böyle bir soru soruyorsun?

Bir önce duyduğum şey beni çok rahatsız hissettirmişti. Geri dönmek ve ne demek istediğini sormak istedim ancak ona tekrar yaklaşmaktan tereddüt ediyordum. Kendisini "Kara Kule'nin Büyücüsü" olarak tanıtan bu heriften daha ilk karşılaşmamızda nefret etmiştim.

Koyu yeşil saçlar, simsiyah gözler. Tanıdığım hiç kimseye benzemeyen garip bir yüz.

Ama... Neden...?

...Neden onu ilk gördüğümde Lucas'a benzediğini düşündüm...?

***

"Ben de unuttum."

Claude da aynı benim gibi, bir anda ortaya çıkmasını bir sürpriz olarak düşünüyor gibiydi.

"Yüzünü görene kadar öyle birisinin var olduğunu bile unutmuşum."

"Etrafındaki atmosfer çok tuhaftı..."

"Düşündüğüm gibi, ne haltlar yediğini bilmiyorum ama etrafındaki atmosfer birkaç yıl öncekine göre çok daha tuhaftı. Buna rağmen, değişmeyen tek şey, gerçekmiş gibi davranan bir palyaço olması."

Aynı son zamanki gibi, aynı şeyleri söylüyorsun. Claude'a çok fazla güveniyor gibi gözükebilirim. Ancak eğer babam onun sahtekâr olduğunu söylüyorsa, o zaman büyük ihtimalle sahtekârdır.

Ancak, Claude'u görmeye giderken gördüğüm adamı düşündüğümde, rahatsız hissediyorum...

***

"Kara Kule'nin Büyücüsü 'nün geri döndüğünü biliyor musun?"

Lucas, tutunabileceğim ve konuşabileceğim en kolay kişi. O gece tekrar odama gelen Lucas'a, Kara Kule'nin Büyücüsü hikâyesini tekrar açtım.

"Yaa?"

İlgileneceğini düşündüğüm beklentilerinin aksine, Lucas sadece üstünkörü bir sesle cevap verdi. Ben ise 'Ne?' gibi oldum.

"İlgilenmiyor gibi gözüküyorsun."

"Nasıl olsa bir sahtekâr."

"Ah, sahtekâr olduğunu nereden biliyorsun?"

Biraz şaşırdım ve tekrar Lucas'a sordum. Claude bana sahtekâr olduğunu söylemişti bu yüzden biliyorum, ancak Lucas nereden biliyor?

Saraydaki herkes onun Kara Kule'nin Büyücüsü olduğuna inanıyor gibi gözüküyordu. Zümrüt Sarayı'ndaki hizmetçiler de bütün gün boyunca bunun hakkında yaygara çıkarıyorlardı.

Ancak Lucas yüzünde gizemli bir gülümsemeyle bana güldü.

"Tarih okumadın mı sen? Birçok insanın kendisini Kara Kule'nin Büyücüsü olduğunu iddia ettiğini ancak daha sonra yakalanıp öldüğünü bilmiyor musun?"

Dediği şeye homurdandım.

Ah, yani tarih kitaplarından mı okumuş? Aslında daha farklı bir şey biliyor olabileceğini düşünmüştüm...Üzgünüm.

"Şey, ancak bu sefer gerçek olabilir. Onun sahtekâr olduğundan nasıl emin olabilirsin?"

"Eğer öğrenmeni sağlarsam ne yapacaksın?"

Bu herif neden bir anda bana bunu söyledi?

"Hmm? Sana ne mi yaparım?"

İlk başta şaşkınlıktan donmuştum. Ama yaramaz bir şekilde gülümseyen bir yüzle karşılaştığımda, bir sebepten dolayı tekrar cevap veremedim.

Mesela, Lucas'ın görünüşü, en son karanlıkta gördüğüm Lucas'ın yetişkin versiyonuyla örtüşüyor gibi görünüyor...

"'N-Ne yapacaksın' da ne demek oluyor?! Pekâlâ, söylemene gerek yok, o kadar da merak etmiyorum. "

Dudaklarımı bükerek Lucas ile aramı biraz daha uzattım. Sanki biraz önce söylediği şeyde, pek ciddi değilmiş gibi, konuyu değiştirdi.

"Yani kişisel olarak sahtekâr herif ile mi tanıştın...?"

Aynen öyle, tamamen harika bir salaktı!

"Bana kadere inanıp inanmadığımı sordu."

"Pfft!"

Evet, komik, değil mi? Tamamen tuhaf. Çünkü aynen ben de böyle hissediyorum.

Aynı zamanda, adamın sonra söylediği şeyleri düşünürken endişelenmemeye çalıştım.

"Ve sonra da öldükten sonra yeniden doğmaya inanıp inanmadığımı sordu..."

"Ne, reenkarnasyon mu?"

Dediğim şeye Lucas gözlerini genişletti ve kaşlarını çattı.

"Çok saçma değil mi? Gerçekten çok tuhaf birisiydi."

"Haklısın. O tam bir baş belası p*ç..."

Ancak Lucas bir süre bir şeyi düşünüyormuş gibi gözüktü. Lucas'ın yüzünü inceledikten sonra 'Kara Kule'nin Sahtekâr Büyücüsü'nü ilk gördüğüm zaman biraz sana benzettim.' dememeye karar verdim.

"Ben gidiyorum."

"Ah, şimdiden gidi-"

Fiyuvv!

Hey! Görüşürüz bile demedin! Aynı at arabasında yaptığın gibi! Odada tek başıma kalmaktan ve üzülmüş bir şekilde, Lucas'a sövmekten başka seçeneğim yoktu.

Kızgınlığımın öfkeye dönüşmeye başladığını hissettim. Şimdi düşündüm de, Lucas yüzünden kaç bin kez battaniyemi tekmeledim?! Ve artık bunu kaç kez daha yapmam gerekiyor?! Ugh, geçmişi düşünmekle daha da çok sinirleniyorum! Lucas! Bir daha asla odama gelme!

Biraz önce durduğu yere bir yastık alıp fırlattım.

Fiyuvv!

"Ah, bu arada. Sen-"

"Ahh!!"

Bam!

Ancak bir anda tekrar ortaya çıkan Lucas, az önce attığım yastığı gazabına uğradı. Ancak attığı kötü bakışla korktum ve geri çekilirken yanlışlıkla bileğimi burktum.

"Akşam egzersizi mi yapıyorsun?"

Düşeceğimi sanmıştım ancak utanç verici olaydan Lucas'ın beni hızlıca yakalamasıyla kurtuldum.

Şey, yine de... Biraz utandım! Ayrıca hemen beni yakalamana inanamıyorum! Üstelik bunu görmemiş gibi davransan ölür müsün? Neden benimle dalga geçmekten bıkmıyorsun?

Lucas'a karşı endişemi saklamaya çalışıyor gibi konuştum.

"Ne, ne var! Neden bir anda ortaya çıktın?"

Tekrar dengemi sağladıktan sonra Lucas, bir süredir tuttuğu elimi bıraktı ve komikmiş gibi gülmeye başladı.

"Yok, bir şey, sadece eğer o sahtekâr herifle tekrar karşılaşırsan dikkatli olmanı söyleyecektim, ancak fark ettim ki gerek yokmuş. Vay be, Prenses'imizin savaş becerilerinin bir şaka olmadığını öğrenmiş oldum!"

Ugh...! Karanlık geçmişimi tekrar ortaya döküyor, çok utanç verici...

"O zaman ben gidiyorum, sen de yaptığın şeye devam et."

"Hemen şimdi defol!"

Elime gelen ilk yastığı ona doğru savurdum. Ancak Lucas yastık ona değemeden önce yüzünde acımasız bir gülümsemeyle birlikte yok oldu.

Hadi ama bir kez olsun vurmama izin ver!

Odada yalnız kalarak yastığı oradan oraya fırlatmaktan başka bir seçeneğim yoktu.

***

"Prenses, geçen sefer gösterdiğiniz büyünün formülünü o aptallardan duydum. "

Temiz, güneşli bir günde, Kara Kule'nin müdürü olan Dede'nin karşıma bir hayalet gibi ortaya çıktığını görünce dehşete düştüm.

"İnanılmaz bir büyü."

Ah, şu yüze bir bak. Bir haftadır fazla mesai yapan bir işçiye benziyorsun. Şey, kendisini Kule'ye kapatıp gece gündüz çalıştığı için olmalı... Büyük ihtimalle haklıyım, değil mi? Ah, şimdi hatırladım, hayat sözleşmesi! D-Dede... Bir anda senden 'acınası' kokular almaya başladım...

"Böyle bir formülü nasıl düşündünüz, Prenses? Ben bile şok oldum."

Son zamanlarda kendisini odasına kapatmıştı ve ne yaptığını bilmiyordum, şimdi de gözlerinde koyu halkalarla karşıma çıkmıştı. Yalpalayarak bana doğru yaklaştı.

"Beni çok fazla övüyorsunuz. Kara Kule'nin Büyücüsü olsa, değiştirdiğim büyüyü görür ve bunun pek bir şey olmadığını söyleyerek gülerdi."

"Bu doğru değil. Büyücü ne kadar harika olursa olsun kimse başka büyü formüllerini değiştirip kontrol edemez."

Aşırı yorgun olmasına rağmen, güldü ve beni övmeye devam etti. Ah, şu yüzüne karşı ne yapmam gerektiğini bilmiyorum...

"Şu an üzerinde çalıştığım araştırma... İnanıyorum ki eğer sizin tek bir saç telinizi bile alabilirsem iyi bir sonuca varabilirim, Prenses..."

Biliyordum! Doğru. Neredeyse tekrar kanacaktım!

Bir süre Kule'nin Müdürü olan Dede'ye dikkatlice baktım ve sonra ağzımı araladım.

"Tuhaf bir şey için kullanmayacaksın değil mi?"

Fakat ben bunu söylediğimde, Kule'nin Müdürü, gözlerini şaşkınlıkla kocaman açtı.

"Gerçekten bana verecek misiniz?"

Böyle bir isteğe ilk kez yanıt verdiğim için sesi çok dikkatli geliyordu.

"Sadece tek bir tel."

Ancak onu tanıdıktan sonra anladım ki, Müdür Dede güvenilmeyecek birisine benzemiyor. İlk başta, hiçbir açıklama yapmadan kanımı istediği ve uyuşturucu bağımlısı gibi davrandığı için şaşırdım, ancak o olaydan beri biraz daha dikkatli davranıyor.

Hem de aşırı genç gözükse de, çok yaşlı olmasına rağmen gece gündüz sürekli araştırma yapıyor...

Obelia ve Claude'a gerçekten çok değer veriyor gibi gözüküyor bu yüzden ulusal çıkarlara aykırı bir şey yapacağını sanmıyorum ve tanıdığım birinin aksine bir büyücü olarak ahlak kurallarına oldukça bağlı olduğunu düşünüyorum.

"Ah! Parlak altın saçınız!"

Uhh, bana yapmacık saygı yapma!

Bu büyük kararı verip saçımdan bir tel çekip kopardığımda, dede bir yere koştu ve saçımı, getirdiği temiz bir kumaşın üzerine koyup ellerini salladı.

"Vay, çok teşekkür ederim, Prenses! Şimdi gidecek ve biraz araştırma yapacağım!"

Pekâlâ, git bakalım... Sana saçımı verdiğim için pişman olmadan önce...

"Ah, efendim! Sonunda dışarı çıktınız! Araştırmamla ilgili size sormak istediğim bir şey va-"

"Yoldan çekil, çekil! Şimdi laboratuvarıma geri döneceğim! Herkese beni rahatsız etmeye gelen kim olursa olsun onu öldüreceğimi söyle, ben dışarı çıkana kadar kimse beni rahatsız etmesin!"

"Ne, eğer şimdi içeri giriyorsanız tekrar ne zaman dışarı çıkacaksınız? "

Bir dakika önce zayıf gözüken ancak şu an tam enerjiyle koşturan dedeye bakarken kafamı salladım.

Bu arada, kollarının arasındaki kumaşı sanki bir bebekmiş gibi tutuyor olduğunu görmek üzücüydü. Güzel, demek gerçekten saçımı bu kadar çok istiyordun.

Ah, bu arada, ona bugün Kara Kule'nin Büyücüsü hakkında sorular sormaya gelmiştim ancak görünüşe göre şansımı kaçırdım.

"Ah, Prenses de buradaymış! Birlikte sohbet odasına gidelim. Diğer büyücülerin çoktan toplandığını duydum."

Yani hadi en azından diğer büyücülerden biraz bilgi alalım.

"Keşke bizim kulemizi de ziyaret edebilseydiniz! "

"Vay be, eğer Kara Kule'nin Büyücüsü bizim kara kulemize gelseydi ne kadar da büyük bir onur olurdu. Bu bir imkânsızı düşünmek gibi. Bunun mümkün olduğunu düşünüyor musunuz?"

"Ama kulenizde kocaman bir delik var. Ve renkleri..."

"Huck!"

"Haaa!"

O sırada, tam karşımda duran hevesli büyücüler attığım yemi tuttular ve sanki bir anda aydınlanma gelmiş gibi anında şok oldular. Ve kısa süre sonra oturdukları yerlerden kalktılar ve masaya üşüştüler.

"Hemen tavanı tamir edin!"

"Bugünden itibaren, iç onarımlar yapılacak!"

"En azından dışarıdan makul görünmesi için, hadi ilk önce dış duvarları düzeltelim!"

"Ah, çok haklısın!"

"Evet, tabii ki, dünya yeterliliğini arttırmak için hâlâ gözdağına güveniyor!"

Telaşlanmış bir şekilde onları izledim ve kısa bir süre sonra sohbet odasından ayrıldım.

Şey, kulenin büyücüleri aynı partimdeki leydiler gibi, bu sefer ortaya çıkan sahtekâr büyücü hakkında çok az şey biliyorlar. Kara Kule'nin Büyücüsü hakkında bir şeyler bildiklerini düşünerek meraklanmıştım ancak bana kişisel olarak yüzünü hiç görmediklerini söylediler.

Kuleden saçımla birlikte giden dedenin tembel zamanlarını özleyerek ayrıldım.

***

"Atlanta'dan bir elçinin geleceğini duydum."

"Gerçekten mi?"

Claude'un omuzlarına hafifçe masaj yaparken durdum.

Atlanta'dan bir elçi, romanda olan bir şey olduğunu hatırlıyorum.

Jennette on yedi ya da on sekiz yaşındayken miydi? Yani Hari Ernst'in abisi ve aynı zamanda yan karakter olan Cabel Ernst de eşlikçi şövalye olarak elçiyle birlikte gelecektir, değil mi?

Atlanta okuluna gittiğim zaman gördüğüm kahverengi saçlı çocuğu hatırladım.

"Peri!"

Ah, görünüşe göre sesi kafamda yankılanmaya başladı!

"Ellerin titriyor."

Claude'un konuşmasıyla şaşırdım ancak bunun sayesinde bazı şeyleri hatırlamamı durdurdu.

Dudaklarımı birbirine bastırarak tekrar ellerimi hareket ettirmeye başladım.

"Evet, anladım. O zaman size masaj yapmaya devam edeceğim, Majesteleri, lütfen bu belgeleri tekrar okuyun."

"Biraz daha boynuma doğru."

"Tamam."

Ellerimi, nazikçe Pasifik okyanusuna benzeyen omuzlarının içlerine doğru hareket ettirerek masaj yaptım, istediği yer olan boynuna yakın olan kısmı, ovmaya devam 
ettim. Ben ovarken Claude kafasını öne doğru eğdi.İlk başta, ona her masaj yaptığımda, taş gibi sertti ve buna alışamamıştı ancak artık alışma aşamasından sonra bundan zevk alıyor gibi gözüküyor...

'Şuraya masaj yapmanı istiyorum. Buraya masaj yapmanı istiyorum.'

Farklı yerlere farklı kuvvetler uygulanmalıdır. Bazen sertçe basmam gerekiyor, bazen ise nazikçe ovmam... Omuzlarındaki sert kaslarının olduğu yerleri defalarca sıkmak için parmak uçlarımı kullanmam gerekiyor, bu yüzden sonra ellerim gerçekten çok ağrıyor.

"Athanasia..."

"Efendim?"

"Şükran Gününde üzerinde çalıştığın yeni büyüyü kullanmanın bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. "

Oops? Beklenmedik sözler karşısında kulaklarımı kabarttım ve bakışlarımı Claude'a doğru çektim.

Ancak bu açıdan, Claude'un yüzü görülemiyordu. Gözlerimi sadece güzeller güzeli altın sarısı saçları dolduruyordu. Bu şekilde, babamın kafatasının şekli gerçekten çok güzel!

"Yazdığım şeyi çoktan gördün mü?"

"Bana göstermemiş miydin?"

Şey, gösterdim tabii ki...

Biraz heyecanlandığım için güldüm. Geçen sefer düşündüğüm gibi, Aetherunistas'ın yeni büyüsünü bitkileri büyütmek ve Claude'un çalışma odasına çiçek koymak için kullanmanın güzel olacağını düşünmüştüm.

"Eğer şimdi bunu yaparsak, çok fazla insan gücü kullanılması gerekir. Bu ay içerisinde bunu biraz daha düzeltmeni istiyorum."

Huck! İmkânsız görev!

Trink!

[Aniden sürpriz bir görev ortaya çıktı!]

[Reddedildi!]

Claude'un mecbur tuttuğu görev karşısında harap olmuştum.

Büyüyü bu kadar bile küçültmek zordu, ama şimdi de bir şeyler mi eklememi istiyorsun?! Evrenin enerjisine ihtiyacımız var, ugh!

"Athanasia."

"E-Efendim?"

Neden bugün hep adımı söylüyorsun? Yoksa daha fazla mı çalışmamı istiyor?

Ama senin yüzünden! Kızına övgü vermek yerine daha çok iş veriyorsun! Ughh!!

Ancak bu sefer Claude bana başka bir sebep için seslenmişti. Ellerimi durdurdum ve arkasından gelen sessizlikte durdum.

"Şu an oturduğum yer, tahtta oturmak istiyor musun?"

Bakışlarımı refleks olarak hareket ettirdim ancak yine de bana sırtını yaslayan Claude'un yüzünü göremedim. Bazen aniden bana gelecekteki olaylar hakkında sorular soruyordu.

"Hayır."

Bir süre düşündüm ve dürüstçe cevapladım.

Doğduğumdan beri şu zamana kadar küçük dileğim, basit ve uzun bir yaşam sürmekti ya da hayatta kalmak... Dürüst olmam gerekirse, İmparator olan Claude'un her şeyden çekilmesini ve benimle birlikte rahat, sessiz bir hayat sürmesini diliyorum.

Annem, Diana için çok üzgünüm ancak, eğer Claude'un yeni bir karısı olsa bile kötü olmayacağını düşünüyorum. Tabii biraz hayal kırıklığına uğramış olabilirim ama eğer Claude çok daha güzel bir hayat yaşayacak olursa, buna hayır demem.

"Bunu gerçekten hayal ettim ama istiyor muyum diye sorsan da, bilmiyorum."

Ama eminim ki senin yeni bir kadına ihtiyacın yok. Şimdi bile bazen rüyalarımda ortaya çıkan Diana'yı düşünüyorum.

"Doğru, böyle bir koltuğun kimseye verilmemesi daha iyi."

Claude bana sessizce cevap verdi.

"Bir şeyler vermeden gidebileceğin çok az yer var."

"Obelia'nın İmparatoru eğer ben istersem dünyayı bile alabileceğini söylüyordu?"

Dudaklarımdan küçük bir kıkırdama çıkarken söyledim.

Tahta geçip geçmeme konusundaki can alıcı soru benim için hâlâ çok uzaktaydı ve Claude şimdi ne yapacağına karar vermek niyetiyle bundan bahsetmezdi.

Ancak Claude'un yerine geçebilecek tek kişi benim. Ve artık bu konuda bir seçeneğim olmasını hissetmemin bile başlı başına büyük bir ayrıcalık olduğunu artık biliyordum.

Ayrıca Claude babam değil de sadece Obelia'nın İmparatoru olsaydı bana bunu sormasının mümkün bile olmayacağını da biliyordum.

"Dünyada bir bedeli olmadan sahip alabileceğin hiçbir şey yok bu yüzden dünyaya sahip olsan bile eninde sonunda ona karşılık gelen bir şeyi kaybedeceksindir. Bunu aklında bulundur."

"Peki, Baba."

Kızı olarak, bu soruları bana 'babam' olarak sorduğu için dürüst bir şekilde düşünebildim.

Her zaman kendimi güvende hissettiren Claude'un sırtına bakarken gülümsedim.

"Hmm."

Claude'un çalışma odasından çıktım ve koridorda ilerlemeye başladım.

Belki de bana öyle geliyordur ancak buradaki hava herhangi bir yerden çok daha ağır ve soğuk hissettiriyor. Geçmişteki bütün imparatorluk ailelerinin liderlerinin portrelerinin, tam karşılarında duran bana bakıyor olmaları yüzünden mi?

Koridorda dikkatlice incelemeye başladım, bir süre sonra çizimin önünde durdum.

[İmparator Aebum ve Veliaht Prens Anastacius]

Anastacius'un kendisi için bir çizimi yoktu çünkü imparator olamadan önce ölmüştü.

Fotoğraftaki iki kişiye baktım ve homurdandım.

Bu kişileri gördüğüm her zaman böyle hissediyorum. Onlar çok mu şanssızmış? Tam bir şerefsize benziyorlar! Kişinin sadece yüzüne bakınca içini görebilirsin derler!

Benim babamın suçu ne? Onun hayatının tamamının suçu ne? Biliyor musunuz, bunlar babamı yanlarına almadan sadece kendileriyle birlikte portrelerini yaptırdılar. Kim bildikler? Sadece babama zorbalık yapıyorlardı.

Ancak artık, benim babamın da bir portresi var! Yehuu!

Ölmüş imparatorun ve veliaht prensin ölümcül bakışlarından can havliyle kaçınarak bir kenara geçtim. Ve sonra koridorun tam ortasında ve üzerinde asılı devasa resmi gördüm, gülümsedim.

Ah, çok güzel. Lanet olsun, şuradaki güzeller güzeli kız da kim? Peki ya, onun yanındaki ultra yakışıklı adam kimin babası?

Etkilenmiş bir şekilde portremizi açıklamaya çalıştım ama beceremedim bu yüzden sadece kalbimin derinliklerinden övmeye karar verdim.

Ben on dört yaşımdayken boyanmaya başlanan Claude ve benim aile portremiz, gerçekten bizim mükemmel güzelliğimizi gösteriyordu.

Ugh, umm. Aslında, diğerlerine göre yarısı kadar havalı ve sevimli olduğunu düşünüyorum, ancak bence herkes bunu kabul etmeli! Buradaki portrelerin hepsinin üzerinde birkaç birleştirme ve değişiklik oldu, buna şüphe yok.

"Harika, bizim portremiz en iyisi..."

Claude ve benim portrem, aslında koridordaki diğer kraliyet ailelerinin portrelerine göre birazcık daha farklıydı.

İlk başta, bizim etrafa yaydığımız hava en başından beri belirli bir şekilde nazikti.

Odadaki diğer çizimlere bakarsanız "Ben İmparator'um! O da İmparator! Ben kraliyet ailesindenim! Ben en iyisiyim!" gibi sesler duyabilirdiniz. Ama Claude ve benimkinden değil...

Belki de bizim portremiz şimdiye kadarki diğer kraliyet aileleri arasında muhtemelen en özgün olandır? Çünkü çizimlerdeki diğer kişilerin yüzlerinde ciddi ifadeler varken, bizim yüzümüzde küçük gülümsemeler vardı.

Ancak, bu belki de hayatımdaki ilk ve son çizim olacaktır, bu yüzden neden soğuk, ciddi gözlerle boyanmalı ki? En başından beri sıcak hava yayan bir aile fotoğrafı istemiştim...

Ah, bu arada biliyor musun? Şaşırtıcı bir şekilde, benimle birlikte olan Claude'un yüzünde de oldukça memnun olmuş bir gülümseme vardı...

Tabii, bitmemiş çizimi ilk gördüğü zaman, Claude "Hey, bence saray ressamının gözlerinde bir problem olmalı, ne zaman bu kadar aptalca bir yüz ifadesi yaptım ben?" demişti. Elbette bu söz, saray ressamının saçlarını diken diken etti. Ama Claude bu çizimi çok sevdiğimi öğrendiğinde, neticesinde pes etti ve değiştirmesini istemedi.

Ve bu sayede, en sonunda ikimizin gülümsediği kalp ısıtan portre, kraliyet koridoruna asıldı. Bir bakıma, Obelia İmparatorluğu'nun Kraliyet Ailesi gibi gözükmüyorduk.

Ah, tabii ki bu, Claude'un geçmişteki diğer imparatorlardan daha aşağı olduğu anlamına gelmiyordu. Benim babam her zaman karizmatiktir, bu yüzden umrunda değilmiş gibi davransa bile hâlâ çok yakışıklı.

Ben ise, güzelim çünkü Claude ve Diana'nın güzel genlerini aldım.

Belli olan şeyleri düşünürken tekrar eğlenerek kıkırdadım.

Portremize baktıktan sonra, tekrar rahatlamış bir şekilde yola koyuldum. Felix büyük ihtimalle bu koridorun bittiği yerde beni bekliyordur.

Ancak, bir anda, bir adamın portresi ilgimi çekti.

[İmparator Aetherunistas]

Omuzlarından aşağı dökülen uzun altın sarısı saçlarıyla birlikte, tüm zamanların en harika büyücüsü ve yüzyılın bilge adamı olmanın itibarıyla eşleşen, asil bir görünüme sahipti.

Hem imparator hem de büyücü olarak başarıları, çizimdeki kişiden olağanüstü bir şekilde etrafa yayılıyordu.

Umm, bence değiştirdiğim büyüyü biraz fazla hafife almışım... Lütfen çizim olsanız da sonraki nesli büyü gücünüzle yok edecek kadar bana kızmayın.

Büyücülerin Ata'sı olan İmparator'a kalbimin derinliklerinden özürlerimi diledim ve koridordan ayrıldım.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


119   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   121 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.