Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3.1 

           
Bölüm 2

Umudun Zirvesi Özel Akademisi. Seçkin, devlet onaylı, sadece özel yetenekleri olan öğrencileri kabul eden bir okul. Belirtilen hedefi ise ülkenin gelecek umudunu geliştirmek, ve bu yüzden “Umudun Akademisi“ diye bilinir olmuş. Burası bir kıskançlık kaynağı, çünkü birinin sırf Umudun Zirvesi mezunu olarak büyük bir başarı kazanabileceği bilinen bir gerçek. Şüphesiz, birçok Umudun Zirvesi mezunu şu an profesyonel dünyanın her alanında, yüksek mevkilerde çalışıyor. O yüzden bu bilgi bir abartı değil.

Birinin Umudun Zirvesi öğrencisi olması için iki gerekçe var:

Halihazırda bir liseye kayıtlı olması.

Kendi uzmanlık alanında çok iyi olması.

Umudun Zirvesi hiçbir standart giriş sınavı yapmıyor. Akademi, bu tarz sınavlarda test edilen türden şeylerin akademinin amaçları için anlamsız olduğunu iddia ediyor. Onun yerine, öğrenciler hem eğitmen hem olağanüstü insan kabiliyetinin araştırmacısı olarak çalışan akademi görevlileri tarafından keşfediliyor. Bazıları Akademinin bu fakülte üyelerinin, çocuklarında yeteneği bulmayı ve geliştirmeyi misyon edinmiş ebeveynler gibi olduğunu söylüyor.

Şu an bu sıradışı fakültenin tüm üyeleri, ayrıca akademinin kendisi de eşi benzeri görülmemiş bir krizle yüzleşiyor.

Umudun Zirvesi Akademisi’nin fakülte binası, akademinin doğu tarafında bulunur ve kampüste öğrencilerin girmesinin yasak olduğu tek binadır. Bu binanın genelde ileri geri giden görevlilerle meşgul koridorları şimdi boştu ve anormal bir sessizliğe gömülmüştü. Laboratuvarlar, özel odalar ve lüks kişisel ofisler, hepsi şimdi terk edilmişti. Normalde bu bölgelerde bulunan her kadın ve erkek şu an tek bir yerde toplanmıştı.

Toplantı odası 13.

Akademinin en geniş toplantı odası, fakülte binasının en üst katında yer alır ve üç yüz kişiden fazla kapasitesi vardır. Yine de, her fakülte üyesinin katılımıyla tamamen dolmuştu. Oda boyunca sıralanmış uzun masaların hiçbirinin yanında boş bir sandalye kalmamıştı.

Ama böyle büyük bir kalabalık için oda oldukça sessizdi. Tek bir kişinin sesi duyulabiliyordu. Umudun Zirvesi Akademisi’nin müdürü, Jin Kirigiri’nin sesi.

En öndeki masadaki konumundan, toplanmış fakülte üyelerine döndü ve elinde tuttuğu fotokopiden okudu. Normal bir ses tonuyla ve yüzünde boş bir ifadeyle konuştu. Kağıtta yazan sözler sanki onları okuyan bir robottan başka bir şey değilmiş gibi çıktı ağzından. Kirigiri’ye göre bu onun en önemli göreviydi. Mevcut durumun ne kadar olağan dışı olduğu önemli değildi. Hayır, şu anki kafa karışıklığı ve cevaplanmamış soruların olduğu durumda harcayacak zamanı yoktu. Zamanları olsaydı, yapmaları gereken çok daha önemli şeyleri olurdu–

Aniden kalabalıktan bir ses yükseldi. “Bunun üstünü örteceğimizi mi söylüyorsunuz?“

Kirigiri kafasını kaldırdı ve dikkatlice ona bakan, cevap bekleyen üç yüz kişiyi gördü.

Delici bir bakış değildi. Bundan çok daha rahatsız ediciydi. Üç yüz kişi tek bir varlıkmış gibi ona baktı ve Kirigiri vücudundaki tüm tüylerin ürperdiğini hissetti. Kafasını sağında oturan dört kişiye çevirdi, bakıştan kaçmaya çalışıyordu. Onun gibi en ön masaya yerleşmişlerdi, yüzleri garip şekilde kırışmıştı. Gözleri kapalıydı, bu kırışık yüzlerini daha da kırışık yapıyordu. Kirigiri’nin konumundan, önündeki dört yüz, tek bir kocaman kırışıklık gibi görünüyordu neredeyse.

Umudun Zirvesi Akademisi İdare Komitesinin dört üyesi pes edecekmiş gibi bakıyordu.

İstemeden acı bir gülümseme belirdi Kirigiri’nin yüzünde. Böyle olacak demek ki. Ah, peki. Zaten başka bir şey beklememiştim. Kalbini çürüten bu hislerle, Kirigiri tekrardan kalabalığın bakışına döndü. Kağıdı bir kenara koydu. Artık kendi kelimelerini kullanacaktı.

“İzin verin durumu netleştireyim“, dedi vurgulayarak. “Bu günün erken saatlerinde gerçekleşen idare toplantısında, birçok düşünceyi göz önünde bulundurduktan sonra bu karara vardık.“

Odadaki hava donuklaştı. Bu muhtemelen tüm fakülte üyelerinin dikkatten kaskatı kesilmesinden dolayıydı. Kirigiri elindeki fincandan biraz içti ve devam etti.

“Biz tabi ki bu kararın ne kadar anormal olduğunun farkındayız.“

“Biz“ diye bahsettiği şeyin parçası olan kırışık yüzler, bir santim bile oynamadı. Sanki en başından beri onun bu durumu kendi eline alacağını biliyorlarmış gibiydi.

“Şüphesiz ki, bu olayın üstünü sorumluluktan kaçmak için örtmüyoruz. Eğer bu olayı sadece sorumluluk alarak tamamen bitirebilseydim, düşünmeden yapardım. Maalesef, bu özel olay ile o kadar kolay başa çıkılamaz. Hepimiz ’sorumluluk’ alsak bile fark etmez. Tamamen farklı boyuttaki bir sorunla uğraşıyoruz.“

Kirigiri bir anlığına durdu, sakin kalmaya çalışarak bardağındaki suyu tek yudumda bitirdi.

“…Beni yanlış anlamayın. Burada tamamen suçsuz olduğumuzu düşünmüyorum. Suçsuz olsaydık, buradaki ’Geçit Töreni’ şu an yaşanıyor olmazdı.“

Birçok kişi oraya bakmak için döndü, yüzlerinde ciddi bir bakışla.

“Bu ’Geçit Töreni’ son zamanlarda gitgide büyüyor. Oradaki kişiler bizi aşağılık görüyorlar. Düşünceleri tamamen asılsız değil.“

Kirigiri durdu ve bakışını oda boyunca gezdirdi, hepsinin yüzüne tek tek, sanki diyeceği şeyi kişisel olarak yöneltiyormuş gibi baktı.

“Yine de; Umudun Zirvesi Akademisi’nin iddiasının, yani yeteneğin insanlığın ilk ve en önemli umudu olduğunun, yanlış olduğuna inanmayı reddediyorum. Fark etmelisiniz ki, eğer bu olayla ilgili bilgiler bu okulun dışına çıkarsa her şeyimizi kaybedebiliriz. Bana göre bu insanlık için dev bir kayıp olur. Konuştuğum tüm başarılı mezunlarımız aynısını düşünüyor.“

Umudun Zirvesi mezunlarından bahsedilince kalabalık biraz canlandı.

“İşte bu yüzden ben ve İdare Komitesi kararımızı verdik... Bu olayın herkese açık edilmemesi gerektiği sonucuna ulaştık.“

Yaşlı adamlara bir bakış attı, ama hareketsiz kaldılar. Boş ifadelerine bakılınca, bu olanlar onların canını sıkmamış gibi duruyordu.

“...Az önce dediğim gibi, bu kararın ne kadar anormal olduğunu herkesten iyi biliyorum. Ancak, hem eğitmenler hem bilim adamları olarak bir görevimiz var. Yeteneği koruma görevi. İnsan yeteneği toplu şiddetin hedefi olursa bu büyük bir trajedi olur. Dahası, hepinizin hatırlamasını istediğim bir şey daha var.“

Üç yüz fakülte üyesi Kirigiri’nin sonraki sözleri için dikkatle bekledi.

“İşlenen suçlar berbat olabilir ama bu, o öğrencinin tamamen kendi yetiştirdiğimiz çok özel bir umut sembolü olduğu gerçeğini değiştirmez.“

Fakültedekilerin gözlerinin rengi anında değişti. Artık kımıldamıyorlardı. Herkes sessizce oturdu. Kimse itiraz etmedi. Kimse edemezdi zaten. Onun sözleri eski kafalıydı ama odadaki herkesin düşüncesini yansıtıyordu. Hepsi hem eğitimci hem de insan yeteneğini araştıran bilim adamları olarak çalışıyorlardı. Ve aynı kendi araştırma alanına takıntılı olan diğer bilim adamları gibi, Umudun Zirvesi Akademisi görevlileri de yeteneğe takıntılıydı. Bu takıntıya sahip olmayan kişiler Umudun Zirvesi’ne ait değildi.

İşte bu yüzden Kirigiri’nin sözlerini dinlediler ve kararlarını verdiler.

İddialarını korumak zorundaydılar. İnandıkları geleceği korumak zorundaydılar. İnandıkları umudu korumak zorundaydılar.

Ve bu yüzden, Umudun Zirvesi Akademisi’nin Tarihindeki En Kötü Olayın üstünü örtmek için ellerinden geleni yapacaklardı.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3.1