Yukarı Çık




25.5   Önceki Bölüm 
           
Bölüm 25.6

Her şeyin bittiğinden emin olunca yavaşça ayağa kalktı Junko Enoshima. 

Ama duraksadı ve bir süre daha aşağı bakmaya karar verdi. 

Son nefesini kısa süre önce vermiş olan Yasuke Matsuda'ya baktı.

"Bunun benimle alakasız olma ihtimali yok…"

Bu mırıldanan sesin içinde yatan hüzün kırıntıları vardı. 

"Sonuçta… sen benim için herkesin arasından en önemli kişiydin..."

Bu onun gerçek hisleriydi.

Yasuke Matsuda, özellikle önemli bir varlıktı Junko Enoshima için. Çocukluklarından beri Yasuke hep onu savundu, hep onu koşulsuz sevmeye devam etti ve bunların ötesinde; yalnızca Yasuke'nin yanında bulunmak bile onun kalbini ısıtırdı. 

Ama Enoshima o varlığı kendi elleriyle öldürdü. Çiğnedi, kederin kapılarından zorla geçirdi ve vahşice katletti onu.

"Bu… Bu…"

Fakat Enoshima'ın arzuladığı buydu.

Onu, o yeri doldurulamaz, herkesten önemli olan varlığı öyle çok sevmişti ki neredeyse delirecek kadar kafayı takmıştı ona, hep onun yanı başında olmak isterdi, hatta sadece onun olduğu bir dünyada yaşamak hiç sorun olmazdı. -Ve bu inanılmaz varlığı kaybettiğimde nasıl bir kedere düşerdim kim bilir?

Bunca zaman Matsuda'ya olan sevgisini büyüttü, sırf bu hissi tatmak için. Sevdiği kişiyi son anlarında kedere boğulurken görmek, işte gerçekten bu manzarayı deneyimlemek için yaşamıştı.

Sonunda bu kederi tadabildi ve, "…İNANILMAZ!!"

Umut edebileceği her şeyden çok daha fazlasıydı.

"Çok depresif! Çok iyi! Yüreğim yarılacak! Bu gerçek bir öz nefret! Ölmek istiyorum! Bu! Bu sevdiğin birini kaybetmekten gelen keder!"

Enoshima, benliği bu keder tarafından hücuma uğrarken Yasuke Matsuda'nın cesedini tüm gücüyle tekmeledi. 

"Harika, harika! Harikaharikaharikaharikaharika!"

Haykırışlara boğularak böylesine içtenlikle arzuladığı kişinin cesedini hiçbir acıma olmadan tekmeledi.

Gözlerinden ardı arkası kesilmeyen gözyaşları dökülüyordu. 

Bu zevk, matem ve şaşkınlığın gözyaşları karşı konulamaz şekilde dökülürken o; asıl haliyle hiçbir benzerlik taşımayan bir et yığınına dönene kadar tekmeledi sevdiğinin cesedini.

"Upu… upupupu… upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. 
Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu. Upupupu."

*******

Kyouko Kirigiri gözlerini açtığında kendini revirde buldu. 

Pencerenin ardındaki manzara gecenin karanlığını sunuyordu. Görünüşe göre bir süre önce vakit geceye varmıştı.

Kyouko yavaşça yataktan kalkarken,

"Anlaşılan uyandın."

Pencereden bir erkek sesi geliyordu. Bu ses Umudun Zirvesi Akademisi'nin müdürü Jin Kirigiri'ye aitti.

"Tamamen kendinden geçmiştin. İş sonunda boyunu aştı mı?"

"Ne… zamandır uykudayım?"

"Sabit durmuyordun o yüzden okul hekimine söyledim ki sana biraz ilaç versin. Hala etkisi devam ediyor olmalı o yüzden bir şeyler azıcık bulanık olabilir. Şimdilik sadece biraz dinlenmelisin..."

Bilinci ve hisleri gerçekten de hala biraz bulanıktı. Onun emirlerine uymak sinir bozucuydu ama ilacın etkilerine karşı yapılabilecek pek bir şey yoktu. Başka seçeneği kalmayan Kyouko yatağa geri yattı.

Ve sonra hatırladı.

Mukuro İkusaba'nın ona yardım etmeye geldiği anı hatırladı. 

Madarai kardeşler tarafından köşeye sıkıştırıldığında, o tam zamanında geldi ve onu kurtardı. 

Ama neden kurtardı? Elbette onlar birer sınıf arkadaşıydı ancak neredeyse hiç iletişimleri olmamıştı.

Fakat bu bir yana, daha can sıkıcı bir sorun vardı elde.

Madarai kardeşlerin saldırısı sırasında onun yanında olan kız, Junko Enoshima, ne olmuştu ona? 

Aklındaki bu soruyu tam Kirigiri tarzında bir tavırla ele aldı. 

Ardından,

"…Görünüşe göre o da İkusaba-kun tarafından kurtarıldı. Gereğinden fazla kafa yordurmayayım sana… o şu an öğretim kadrosu fakülte binasındaki tıbbi tesislerden birinde geçici olarak tutuluyor. Ancak iyi tarafı şu ki şey… nasıl söyleyeyim bunu… bu olayda yaşadığı şoktan dolayı, hafızasını geri kazanmış."

"Hafızasını mı..?"

"Kısa sürede sıradan okul düzenine geri dönecek. Ama hafızasını kaybettiği zamanla ilgili hiçbir şey hatırlamıyormuş. Bu sebepten birçok kafa karıştırıcı sorun yaşanmakta… ve herkes ona göz kulak olmakta."

"Anlıyorum…"

Bir sınıf arkadaşının sınıfa geri dönmesi neşe verici bir durum olmalıydı ama bir yanlışlık var gibiydi.

Sanki abartılmış bir şeyler var gibi.

"Ayrıca… seninle konuşmam gereken önemli bir şey var."

Bunun ardından söylediği sözler Kyouko'nun şüphesini tamamen kenara attı.

"…İzuru Kamukura'nın araştırılması üzerine olan talebimi geri çekiyorum."

"Eh…?"

Kyouko bu ani haberle hemen doğruldu. 

"…Neden böyle aniden?"

Aceleci bir soruydu.

"Üzgünüm ama bunun hakkında çok konuşamam."

"S-Sen ne-"

"Tamam iyi, çalışmalarının içeriği beni tatmin etmedi… oldu mu?"

Onun aldırışsız tavrını fark etti Kyouko ve kaşlarını merak içinde çattı.

"…Öyleyse Kamukura'ya ne oldu?"

"Bundan bahsetmişken daha bugün yeni Komite Heyeti, eskilerinin yerini alarak göreve başladı."

"Konudan sapma."

"Üyelerin değişmesinden dolayı gizli bilgilerle ilgili alınan kararlar arttı. Sen ne dersen de, sırlarımızdan sorumsuzca bahsetme özgürlüğüne sahip değilim pek."

Bu ifade net bir retti. Bu sözleri duyan Kyouko'nun tek yapabildiği, dargın bir mırıldanma ile cevap vermekti.

"Neden bana bunu şimdi söylüyorsun…"

"Peki, karşılık olarak bu bahsettiğimiz gizli bilgiyi sana açık edeyim mi? Tabi bir dedektif olarak gururun elverirse."

Sözleri sanki bir meydan okumaydı. Bayağı bir süredir böyle davranıyordu. "Bunca zamandır kullanılıyordun işte." Durumu anlatan cümle buydu muhtemelen. Böyle bir sonuca varmak basitti ama arkasındaki sebebin bu kadar basit olamayacağını söyleyen bir his vardı. Ama bu hisse neden olan neydi?

Dedektif sezgileri miydi?

Yoksa o, babası olduğundan dolayı mıydı?

Hızlıca başını salladı.

Bu son düşünce dizisini de bir kenara atıp sertçe cevap verdi.

"…Anlıyorum. Talebin üstüne çalışmayı bırakmak benim için sorun olmaz. Ancak bilmek istediğim bir şey var."

Kirigiri camın ötesinde sessizce izliyordu.

"…Yasuke Matsuda'ya ne oldu? Ve Madarai kardeşlere?"

Bir anlığına sessizlik yaşandı ve Kirigiri derin derin iç çekti. Sonra gözlerini çevirdi ve revirin kapısına doğru yürümeye başladı. Kyouko onun hareketlerini gözleriyle dikkatlice takip etti. Ardından kapının önünde durdu ve arkasına dönmeden konuştu.

"Okuldan atılma… onların durumuyla böyle ilgilenmişler görünüşe göre…"

Sözleri ağır hissettiriyordu ve içinde bir parça öfke duyulabiliyordu.

"Sadece bu değil, yeni Komite Heyeti üyelerinin de niyeti o yöndeydi. Olayı sıkı sıkıya karanlıklar ardında saklamak. Alakalı kişiler, Matsuda-kun ile Madarai-kun'lar, atıldılar ve yakında diğerlerine de bu olacak." 

"…Onları durdurmayacak mısın?"

"Benim tek yaptığım raporu almaktı. Onlar artık okul binasında değiller bile. Sen bile yerlerini tespit etmekte zorlanırsın."

Bir derin nefes daha veren Kirigiri dişlerini gıcırdatmaya başladı. 

"Ancak bu gerçekten uygun bir gelişmeydi… öyle uygun ki bir kişinin gölgeler içinde olaylara müdahale ettiğini kimse akıl edemez..."

Ama adam hızlıca kafasını çevirdi, sanki az önce dediklerinden pişman olmuş gibi.

"…Resmi bir talep olmasa bile araştıracağım."

Arkadan Kirigiri'ye kararlılık dolu sözler yöneltilmişti.

Bu sözleri duyduğunda arkasını dönmeden yanıtladı.

"Dedektifler, bir vaka sonlanana kadar bir şey yapamazlar… tüm kurbanlar ortaya çıkana kadar işe yaramazdırlar… bu en uzman dedektiflerde bile bulunan bir özelliktir. Ama bence sen farklısın. Herhangi bir dedektifinkileri geçecek türde nitelikler seziyorum sende. Bu sözler şimdiye kadar senin çeşitli yeteneklerine şahit olmamdan geliyor. Bunları aklımda tutacağım sanırım."

"…Ne demeye çalışıyorsun?"

Kyouko sert bir sesle konuştu.

"Anlamaya gerek yok…"

Sonra Kirigiri başını çevirip omuzlarının üstünden baktı, sinirle dudaklarını büzmüş ve ağlamaklı bir ifadeyle duran Kyouko'ya. 

"Son bir şey. Kendi başına araştırmakta özgürsün ancak kendini tehlikeye sokacak ve okul kurallarını aşacak olursan… merhamet göstermeyi düşünmüyorum. Kendini hazırla. Bunu aklında tutamazsan bu okuldan gidersin."

Kyouko'dan bir yanıt beklemeden reviri terk etti Kirigiri.

Koridora girdiğinde bir derin nefes daha verdi.

Kızı, iyiliği için olaydan uzak tutmaya çalışsa da bu hala üzüyordu Kirigiri'yi. Ama o emirleri memnuniyetle dinleyecek türden bir kız değildi. Bu konuda yapılacak bir şey yoktu.

Durum çoktan Kirigiri'nin kontrolünden çıkmıştı. 

Aynı kaybolan eski Komite Heyeti üyeleri gibi, yeni üyeler de eninde sonunda kendi çeşitli alanlarında değerli pozisyonların figürleri haline geleceklerdi.

İşe alınışlarından sonra Kamukura Projesine son verildiği duyuruldu.

"Süper Lise Seviyesi Umut"un hiçbir zaman var olmadığını söyleme şekliydi bu onların. Bu pek şaşırtıcı bir değişiklik değildi. Kirigiri merkez haline geldi ve Umudun Zirvesi Akademisi'nin bunca yıllar yetiştirip büyüttüğü umut sembolü teklifsizce terk edildi.

Bu eylemleri takiben, yeni Komite Heyeti üyelerinin kararları ve planları, hızlı ve zamanındaydı. Çeşitli yöntemler aracılığıyla olayı gizleyebildiler. Görünüşe göre başka bir kurumdan talimat alıyorlardı.

Kirigiri koridorda yürümeye devam ettikçe hızlanmaya başladı birden. 

Seri bir tempoda yürürken farkında olmadan pencereye doğru baktı.

"Her şeyin bittiği" düşüncesi yoktu ortada.

Daha çok yeni gelişmelerin başlangıcı gibi hissettiriyordu bu.

Büyük ihtimalle iyi gelişmeler değil.

Berbat bir olay bu okulda ortaya çıkacak ve dünyayı tüketecekti.

Kimse bunu durduramayacaktı.

Bu öngörü Kirigiri'ye alışılmadık bir ürperti hissettirdi. 

Ama Kirigiri'nin kararı çoktan verilmişti. 

Öğrenciler adına bu planı hızlandırmanın zamanı gelmiş gibiydi. Yeni Komite Heyeti üyelerinin bile duyumunu alamayacağı bir bölge, bunun için Eski Okul Binasından başka seçenek yoktu.  

Kirigiri aklında bu düşünceyle hayal kırıklığına uğradı. Ama farkına varmadı. Kendine olanların farkına varmadı. 

Ağzı hafifçe bükülmeye başladı.

Bunu hissedebiliyor olmalıydı. Dünyayı kaosa sürükleme yetisini elinde tutan yetenek, Umudun Zirvesi Akademisi'nin bir yerlerinde pusuda bekliyordu.

Muhtemelen bu sebepten, bu varlığa büyük bir merak duymak onu titretiyordu. 

Ancak, yine de...

Önünde yatanı bilme imkanı yoktu.

Eninde sonunda bu yetenek dünya çapında kedere sebep olacaktı ve işte o keder Kirigiri'yi bile ezip geçecekti.

Ama Jin Kirigiri hala bihaberdi.

*******

Uzun süreli yokluğundan sonra, yurt odasına döndüğünde icabına baktığı ilk şey makyaj yapmaktı.

Aynadaki yansımasına bakan Junko Enoshima keder gördü.

Öf, Matsuda-kun'un zevki gerçekten berbatmış.

Aynadaki yansıma sadece düz, normal ve ilgi çekmeyen liseli bir kızdı.

"…Böyle bir şeyin kedere değer olduğunu düşünmek."

Annesine falan mı çekti bilmiyorum-
Makyaj yaparken sevdiğinin hislerini keder içinde gözden geçirdi, sonra üstünde "Burası benim odam." yazan sayısız post-it notunu atmakla başlayarak odayı topladı.

Ve sonra Ryouko Otonashi Defteri…

Bu deftere bakmak Yasuke Matsuda'yla olan anıları geri getirdi. Onu hatırlayınca göğsünün sıkıştığını hissetti. Kendisinin Matsuda'ya yaptığı şeylere duyduğu tiksinti tarafından yenip bitirilmiş halde bağırıp çığlık atmaya mecbur kaldı. 

Bunu hemen unutmak istiyorum! Bu defterden kurtulmak istiyorum!

"Aha! Bunu elimde tutmak için bir ton sebep daha!"

Üzüntü ve heyecan arasındaki açıklanamaz bir ifadeyle sayfaları gezdi.

Aniden eli durdu. 

O sayfada Yasuke Matsuda'ya benzeyen absürt sayıda portre vardı.

"Bu berbat çizimler şaşırtıcı şekilde yürek parçalayıcı… ne kadar da etkileyici."

Tahmin edileceği gibi, kalbinin yarası kısa sürede iyileşmeyecek gibiydi. Ama normaldi bu. Sonuçta bu kederi tatmak için o kadar zahmete girip hafızasını kaybetmişti.

Bu arada, hafızasını sildirmesinin tek nedeni bu değildi. 

Aklında bir hedef daha vardı.

Bu sebep Enoshima'nın ellerindeki defterin içindeydi. Matsuda'nın, Enoshima'nın anılarını manipüle etmekte kullandığı yöntemler işte bu deftere kaydedilmişti. 

Bu onun diğer sebebiydi.

Anı manipülasyonu daha çok kedere sebep olma planının son etabı için gerekliydi. Bu yüzden onu test etmek istemişti. Matsuda'ya kendi anılarını sildirmişti ve sonuç olarak bu anı manipülasyonuna bir denek olmuştu.

"Sanırım yalnızca bir deneyden en fazla bunlar beklenir… sadece unutkan hale gelmek yetersiz bir gelişme, galiba Matsuda-kun pek uğraşmadı buna. Bununla ben ilgilenmeye başladığımda eminim mükemmel sonuçlanacak. Sevdiğin kişinin canım araştırmasını ele geçirmek… Ondan olabildiğince çok kedere sebep olacak şekilde yararlandığımdan emin olacağım."

Matsuda'yı kullanmasının diğer sebebi bu deneydi. 

Bu deney için Matsuda'nın eylemlerini öngörmüş ve kendi şartları içinde rahatça ilerlemişti.

Bu diğerleri için de geçerliydi. Her şeyin sonucunu öngörmüş ve istediği gibi o olayların üzerinde oynama yapmıştı.

Bunu yaparak mükemmel gelişimini tamamlamıştı.

Enoshima'nın kendisi için de bu aynıydı.

Kendi eylemlerini bile kontrol edebilmiş ve en büyük kederin tadını deneyimlemişti.

"Hu huuuu! Geri döndüüüüüm!"

Ansızın kapı ağzına kadar açılıp garip bir ses duyuldu.

Kapıda duran, sarışın bir kızdı.

Junko Enoshima'nın kılığına giren kız, Mukuro İkusaba.

Yüzünün sunduğu ifadeyle yanakları yukarı çıktı ve dev bir gülümseme oluşturdu.

"Ahaha, şaşırdın mı? Dönüşünü kutlamak adına seni birazcık şaşırtmayı umuyordum-"

"Beni salak mı sanıyorsun?"

Enoshima dondurucu bir cevapla karşılık verdi.

"Heyecanı arttırmaya falan mı çalışıyorsun? Bir kişi seni o kıyafetlerle görürse ne yapacaksın? Bunun sorumluluğunu alacak mısın? Sorumluluk alabilir misin sanki sen?"

"Ö-Özür… dilerim…"

Omuzları düştü tamamen solmuşçasına.

"Ayrıca, bana neredeyse hiç benzemiyorsun! Bu çabalamış halin mi? Acaba bu kadar aptal mı görünüyorum? Ha?"

"Şey, ama Junko-chan'ın yazılı talimatlarını bütünüyle uyguladım…"

"Anladım, sözlü olarak söylenmedikçe hiçbir şey yapamıyorsun, gerçekten gerizekalısın."

"Ç-Çok… özür dilerim!"

Üstünü aceleyle değiştirirken gözleri yaşlarla dolmuştu.

"Ya, bir de hala vücudun gülünç derecede cılız! Orduda görev almaya zamanın varsa erkeklerin beğeneceği bir vücuda sahip olmaya çalışabilirsin!"

"Ö-Özür dilerim… lütfen artık sinirlenme…"

Kardeşinin omuzlarının azar yiyen bir yavru köpek gibi titremesini izlerken bir kez daha dilini* çıkardı Enoshima. 
(*ingilizce versiyonda bu kelimenin yanına soru işareti konulmuş, gerçek anlam bu mu şüpheli.)

Öf, bunu nasıl kullanacağımı cidden bir daha düşünmem lazım. 

Enoshima'nın, kardeşini kendi kılığına sokmasının nedeni, hafızasını kaybetmiş halini kandırmaktı ama elbette bir hedefi daha vardı.

Bu da bir deneydi. Mukuro İkusaba'nın kılık değiştirmesi, daha fazla keder verme planının ana bileşenlerinden biriydi.

Anı manipülasyonu da bir deneydi.

Mukuro İkusaba'nın kılık değiştirmesi de bir deneydi. 

Hayır, dahası vardı.

Lise öğrencilerini karşılıklı cinayete zorlamak ve bu görüntüleri keder yaymak için diğerlerine göstermek. Bu da yine bir deneydi.

Her şey pratiğe dökülmüş bir deneydi, böylece bir taşla iki kuş vurulmuştu.

Umudun Zirvesi Akademisi'nin En Kötü Olayı, Junko Enoshima için bunu ifade ediyordu.

Dahası, Komite Heyeti üyelerinin öldürülmesi de bunun bir parçasıydı.

Onları öldürmesinin sebebi hem Kamukura'nın konumunu zorla öğrenmekti hem de onların yerini başkasının almasını istemişti.

"Hmm, bu seferki deney genel olarak biraz heyecanı eksik hissettirdi ancak… fazla mı psikopatçaydı? Acaba daha da fazla heyecan verici şekilde psikopat hale getirebilir miyim… Sanırım doğrudan karşılıklı cinayete zorlamak fazla sert oluyor, belki de bir tür oyun haline getirmeliyim... evet! Bu şekilde cinayetler çok daha dramatik bir hal alabilir!"

Tabii ki bir maskot da gerekli.

Bu deneyde beyni yıkanmış olanlar bir tür çizgi film karakteri gibi giyinmişti ama bu hoş değildi.

Bu bayağı zevksizceydi. Geliştirmek için birçok imkan var.

"Ee, şey… öyleyse…"

Ansızın, İkusaba'nın sesi yükseldi. 

"Ha? Ne istiyorsun?"

Enoshima onu dinlerken diliyle cıkladı. 

"Şey… neden İzuru Kamukura'yı Hazırlık Departmanına teslim etmedin?"

Enoshima bunu duyunca daha sesli cıkladı. 

"Ya, sen gerçekten gerizekalısın… Kamukura'yı öldürme fırsatını elde etselerdi memnun olurlardı ve biterdi. Bu işe yaramaz. Onların huzursuzluğunun, şikayetlerinin ve memnuniyetsizliğinin birikmesini ve bir anda hepsinin patlamasını istiyorum. Ancak bu şekilde öfkeli bir kalabalık olarak değerlerini gösterirlerdi, değil mi? Onların var olma sebebi bu."

"Ah, anladım…"

İkusaba anlayarak başını sallarken acı bir gülümseme gösterdi kendini. 

"Yani Kamukura'ya artık ihtiyaç yok mu demek bu..?"

"Şu an aklımda pek bir şey yok ama… yani, onu kendi haline bıraksak da hiçbir şey olmaz zaten. Ayrıca onun artık Süper Lise Seviyesi Umut olmakla yakından uzaktan alakası yok, kederin derinliklerine düşmüş biri o!"

Ve bu da Enoshima'nın tahminine uyan bir sonuçtu.

Eninde sonunda her şey Enoshima'nın isteklerine uygun olarak gerçekleşti.

Her şey Enoshima'nın emellerine göre kusursuzca sıralandı. 

-Evet, bu deney keder tatmamı sağladı, o yüzden başarılı olduğunu söyleyebilirim.

Ancak yine de içinde küçük bir parça, başka bir şeyi umut etmişti.

Tertip etmek için böylesine uğraştığı planın keder verici şekilde paramparça olmasını ummuştu.

-Bu sefer öyle olmamıştı fakat belki bir gün o tür bir kederi tatma imkanına erişebilirim.
Bunun gerçekleşme ihtimalinin oluşması için birkaç tohum atmıştı bile hatta.

"Ahahaha! Cidden harikayım, değil mi?!"

Anında kahkahaya boğuldu.

"Hatta kaybedeceğim ana özel bir bayrak bile hazırladım… Ben tam elebaşının sözlük tanımıyım! Sence de öyle değil mi kardeşim?"

"Evet… ama konuşma şeklin…"

"Bu kişilikten sıkıldım! Kaç yıldır benim kardeşimsin sen ya?!"

Vahşi bir kişiliğe geçip kardeşi İkusaba'ya bağırdı, sonra kısa sürede bu kişilikten de bıktı ve pencereye doğru bakmaya başladı. 

"…Sorun ne?"

İkusaba'nın endişeli sesine aldırış etmeden pencereye bakmaya devam etti. 

Orada, dışarıda, bir "geçit töreni" vardı.

Geçit töreni, kabaran bir tsunami dalgası gibi taşıp öğrenci yurdundan geçiyordu.

Sınıftakiler buna bakınca ne düşünüyor acaba?

Umutlarının ölümünü deneyimliyorlar mıdır acaba?

Enoshima hemen kalktı ve enerjik bir sesle konuştu. 

"Pekala, hazır gerilim doruklardayken hadi sınıfa doğru yol alalım! Sevgili sınıf arkadaşlarımız bizi bekliyor!"

"T-Tamam…"

İşte bu şekilde, Enoshima çok geçmeden okul hayatına geri döndü.

Diğerlerine yakın davranmak sinir bozucuydu ancak yakında inanılmaz kederin aroması her yere yayılacaktı.
-Cidden bayağı heyecanlandım.

"Tamamdır! Hadi okul hayatımızın geri kalanının tadını sonuna kadar çıkaralım!"

Sonuçta bu onun gerçek motivasyon sebebiydi.

Böylece anahtar kelimeler belirlendi.

Bayrak çekildi.

Karşılıklı Cinayet, Eski Okul Binası, Beyni Yıkanmış Hazırlık Departmanı, Süper Lise Seviyesi Umut, Sınıf 78, Umudun Zirvesi Akademisi Komite Heyeti, Müdür, Anı Manipülasyonu, Mukuro İkusaba'nın kılık değiştirmesi, Monokuma.

Her şey burada başlıyor.

En güçlü kederi oluşturma planı tümüyle burada başlıyor.

Dünyanın, En, Keder, Verici, Olayı, burada, başlıyor.

-Neyin gerçekleşeceğini tahmin etmek basit. Ama tahmin etmemek daha ilginç olurdu. Bu şekilde daha güçlü bir keder gelir. Ama o kadar süre boyunca bekleyebilir miyim? Aah, ne yapmam lazım?!

Bu kederi sadece gözlerinin önünde canlandırmak bile Enoshima'nın kalbini çarptırdı.

Çünkü Süper Lise Seviyesi Junko Enoshima,

Kederi arzular her şeyden daha çok.

Kederin içinde umut bulur herkesten daha çok.

Umut mu bulur?

"…O da ne? Ben ve umut bulmak mı?"

Umudu kucakladığını fark ederek Enoshima,

Kedere düştü.





ve işte son bölümünü de paylaşmış oldum.

öncelikle son birkaç bölümü geciktirdiğim için özür dilerim. son bölümü paylaşıyor olmak bana çok garip hissettiriyor. 247 sayfalık bir romanı tamamen çevirmiş olmak cidden tuhaf bir his. ama tabii ki çok mutluyum böyle bir şeye giriştiğim için. şubat ayının başından beri bununla uğraşıyorum ve sonunda tamamladım. bu kadar büyük bir şeyi tamamlamak çok güzel bir his. iyi ki bu romanı çevirmeye karar vermişim.

bu romanı okuyan, yorum yapan ve ifade bırakan herkese çok çok teşekkür ederim. ayrıca bu konuda beni destekleyip motive eden tüm yakınlarıma da teşekkür ederim.

danganronpa ile ilgili çevirilere elimden geldiği kadar tam gaz devam edeceğim. sırada "danganronpa gaiden: killer killer" mangası var. ona da bir bakmayı unutmazsanız çok sevinirim. bu mangadan sonra (umarım) diğer danganronpa romanlarının çevirilerine devam edeceğim.

yakında tekrardan görüşmek üzere! :)

~rubyshine~


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


25.5   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.