"Saçınızdan tırnağınıza kadar benimsiniz." Nefesi kulağımı gidikladiginda ne olduğunu anlayamadım, hans ise konuşmaya devam etti.
"Cadım"
Nefesim kesildi, kalakaldım. Kafamın icinde uğultular belirirken kalp atışlarımın sesi olduğunu anladım.
" Bu kadar şaşırmanıza gerek yok, mazimiz sağolsun ne olduğunuzu biliyorum."
Bu maziyi hatırlayamadığım icin kime lanet okumaliydım bilmiyordum. Korku tüm hücrelerime yayılmış çığlık atıyordu. Kim di bu adam kim! Nasıl cadı olduğumu biliyordu?! Ani bir dürtüyle onu ittiğimde kolumu sıkıca kavradı. Gözlerini belertmiş ifadesiz suratiyla bana bakıyordu.
" Beni sinirlendirmek istemezsin" Titreyen dudağımı zor durdurdum.
"N-ne dediğinizi a-anliyamadim bay hans.." sırıttı.
"Demek aptalı oynayacaksın."
"H-hayır ben-... söyleseniz de kim inanacak ki zaten. Düşmüş aileden birine mi yoksa en saygın aileden olan bir leydiye mi inanırlar?" Çenesi seyirdi böyle bir cevap beklemiyordu tabi.
Bende kendime hayret etsemde yaşama isteğim korkumdan fazla gelmişti. Savaşmalıydım. Olduğum yerde dimdik ve direk gözlerinin içine bakıyordum.Zorlukla sırıttım.
"Bence siz ayağınızı denk alsanız daha iyi olur bay hans. Çıkış yolunu kendiniz bulabilirsiniz" Tepki vermedi öylece suratıma baktı. Sonra uğursuz gülüşü belirdi.
"Sizi hafife almışım leydi isabella." Teslim olmuş gibi elleri havadaydi.
"Tekrar görüşeceğiz." Kaşlarım catildi . Arkasını dönüp uzaklaşırken sadece
" Kahretsin !.." diyebildim.
****
Malikaneye döndüğüm gibi isaac beni karşıladı ve dük ün beni çağırdığını söyleyerek kendisini takip etmem gerektiğini söyledi. İstemeyerekte olsa dediğini yapmış çoktan dük ün çalışma odasının önüne gelmiştik. ' Nefes al.. ver..al..ver .. umalım ki kızmasın...'
" Buyrun leydim." Kapıyı gösteriyordu ama yüzündeki bu hoşnutsuzluk niye?
"Bir sorun mu var isaac?" İrkildi.
" Yok leydim." Belki de benim için endişeleniyordu Dük ile aramızda baba kız ilişkisi pek yoktu. Gülümsedim.
"Endişelenme, iyi olacağım" isaac ın saçını okşadığımda gözleri büyüdü, ses çıkarmadı.
Ve kapıya vurdum. Tık tık..
" Baba ben geldim müsaitsen girebilir miyim?"
"Gel" demesiyle artık içerideydim. Dük arkası dönük pencereden dışarı bakıyordu. ' Özellikle mi böyle bekledi?' diye düşünmedim değil çünkü ortamı daha da dramatize hale sokuyordu.
" ..ehem.. benimle konuşmak mı istemiştin baba?"
" hans peterson nerede?" Endişeye kapıldım.
" Ee..a-acil bir işinin çıktığını söyleyerek gitti ve size özrünü iletmemi istedi."
" Sana adını sordum." ' ne oluyor lan burdaa!!! Kimliğimi öğrenmiş olmaz değil mi?! Kaç kişi siniz lan siz, kaç kişi!..'
" İsabella.." gözleri kısıldı.
"Tam adını soruyorum." Zorlukla yutkundum ve nefes aldım.
" İsabella Ginger.."
"Aynen öyle. Kendine çeki düzen vermen gerektiğini düşünüyorum. Sana çok karışmıyor olsamda bu istediğin şeyi yapacağın anlamına gelmez. "
"Baba be-"
"Haydutlarla olan kavgandan ve veliaht prense olan düşkünlüğünden bahsediyorum." Kalakaldım, Biliyor muydu?! Derin bir iç çekti.
" Dük ün istihbarat ını küçümseme. Düşesin hatrina bu sefer görmezden geleceğim."
Şimdi hatırlıyorum da beni bu malikaneye getiren düşesti. Ben geldikten bir süre sonra da ölmüştü. Bundan dolayı uğursuzluk abidesi olarak görülmüş ve hizmetçiler tarafından taciz edilmiştim. Ama dük böyle bir şeyi dile getirmemişti. Belkide getiremedi.. Sinirle elimi sıktığımda tırnaklarım etime geçti , acıyı umursamadim. 'Duk ne dediğinin farkında mı acaba ?! seni sadece düşes icin yanimda tutuyorum diyordu. Peki ya isabella ?'
" Baba.." Zorluk la çıktı ağzımdan.
" Prens diego yu seviyor olman problem değil ama prense yapıştığına dair dedikodular var. Sosyetede ki aile itibarımızı düşürüyor . Bundan sonra dik-"
"Dük Robert ginger!!!... " Şaşkınlıkla bana baktı. Çünkü ilk defa isabella sesini yükseltmişti.
Beni hayretler içerisinde bıraksada isabella nın diegoyu sevdiğine dair anıları vardı. Hatta ilk flört eden diegonun kendisiydi, ilgisiyle isabella yı sarhoş ettikten sonra ondan uzaklaşmıştı. İsabella umutsuzca diego yu istiyordu. Ama bu tutku değildi, ihtiyaçtı.
" Prens diegoya yapışmamın nedenini neden sormuyorsunuz? Ben söyleyeyim, sevilmek istemiştim. Ailemden görmediğim sevgiyi onda bulurum diye düşünmüştüm. Peki bu sadece benim hatam mı?! Bana para verdiniz, pahalı elbiseler ve mücevherler verdiniz ama sevginizi verdiniz mi?! Hayır!... Beni sevemeyecekseniz neden soy isminizi verdiniz? Ahh.. doğru, düşes içindi. O zaman sizde benden nefret ediyor olmalısınız.." Birisinin önünde ağlamaktan nefret etsemde göz yaşlarım bana ihanet etmişti.
" İsabella neler söylüyorsun ,senden neden nefret ediyi-"
" Ben geldikten sonra düşes öldü. Herkes gibi sizde beni suçlamadınız mı? Belki dile getirmediniz ama bana yapılan tacizlerin çoğunu görmezden geldiniz. Ahaha..ne kadar düşüncesizim. Size her baba dediğimde benden iğrenmis olmalısınız" Acıyla gülümsedim.
" Hayır isabella dinle beni-"
"Sadece Giger ismine sahip olmama bile minnet duymalı ve sessizce yaşamalı mıydım ? Ama üzgünüm ölü gibi yaşamaya niyetim yok. Sizin değerli zamanınızı çaldığım için üzgünüm Dük Robert Ginger. Müsaadenizle ayrılıyorum."
Odanın kapısı çarpıp çıktığımda hemen odama doğru koştum. 'Hiç bir şeyi bilmiyorsunuz! Bu kızın sırf kendini kabul ettirebilmek adına sonunda öldüğünü bilmiyorsunuz!!'
İsabellanin köle almasının nedeni de sosyetenin arasında kabul görmek içindi, evet gerçekten çok, çok saçma ama hatıralarımda öyleydi. Sonucunda da kölelin ellerinde can vermişti.
Cok sinirliydim hemde çok. isabella gördüğü muamele ve içinde bulunduğu çağresizlik canımı yakıyordu. Hızlıca koridoru dönerken neredeyse yunan heykeline toslayacaktım. Pardon Arjen miş.
" Hey iyi misin?" Duymamazlığa vurdum ve yoluma devam ettim.
" Sana diyorum , yoksa.. sen ağladın mı?" Umursamadım ama arjen inatla peşimden gelmeye devam etti.
"Beni duyuyorsun biliyorum!" Odama girmiş suratına kapıyı kapatıyordum ki ayağıyla engelledi.
" Neden bu kadar israrcısın git işte" Beceriksizce ayağına basmaya çalıştım ama nafile, kas yığını oldugundan kapiyi kolayca açmayı başardı.Hızlıca arkamı döndüm ki yüzümü göremesin. Bir süre sessizce ayakta dikildikten sonra konuştu.
" Anlatıcak mısın?" Pes ettim.
"Baba-... Dük robet ile tartıştım."
" Dük robert mı? Neden babama unvanıyla hitap ediyorsun ?"
"Öyle olması gerekiyorda ondan." Sıkıntıyla saçlarını karıştırdı.
"Hah... peki neden tartıştınız?"
"İsabella nın bu zamana kadar ki düşüncelerini söyledim. Birazda olsa dük ün onu fark etmesini istedim. Eğer..biraz da olsa ailesinden sevgi görseydi , ondan nefret etmeselerdi isabella nın sonu farklı olabilirdi." Omuzlarımdan tutulup geriye döndürüldüğümde arjenin kaşları çatık ve kahve gözleri daha yoğundu.
" Şuan saçmalıyorsun isabella! Cidden.. kendinden neden üçüncü kişi olarak bahsediyorsun?" Yine göz yaşlarım bana ihanet etti.
"Doğru değil mi , sende benden nefret ettiğin için hor görmedin mi , annenin ölümü için beni suclamadın mı? " kalakaldı. Ağlamaktan kızaran yüzümdeki yaşları yavaşça silerken ağzı aralandı.
"Hayır asla senden nefret etmedim ve seni suçlamadım. Ben sadece...seninle kardeş olmamızı kabullenemedim."
" Nede-"
İki eliyle yüzümü avuçladığı gibi dudağıma yapıştı. Şaşkınlıktan gözlerim büyürken aklım beni terk ediyordu. Arjen geri çekildiğinde alnını alnıma yasladı.
" Bu yüzdendi, sana kaba davranmamın nedeni..." Bir süre sessiz kaldıktan sonra konuşabildim.
"Yalnız kalmak istiyorum."İrkildi.Yavaşca geri çekildiğinde yüzünde acı bir ifade vardı.
"Gerçekten de isabelladan hoşlanıyormuş. Ama yinede... isabella nin onun yüzünden acı çektiği gerçeğini değiştirmiyor. Herkes öldürür sevdiğinin şairi mi zannediyor kendini bu..." Nefes verdim. Biraz da olsa sakinleşmiştim.
Elim dudağıma kaydığında aklimda beliren düşünce yanaklarimin daha da al olmasına neden oldu. ' Dudakları düşündüğümden sertmiş..'
" Seni duyabiliyorum." Göz devirdikten sonra doğrulup oturdum.
" Aslinda bende seni çağıracaktım . Navi, cadı olduğumu bilen biri var. Hatta bugün beni evimde tehtit bile etti. "
"Ne?!"
" Sakin ol bende çok korktum ama ağzının payını verdim. Galiba önceden isabella ile tanışıklığı varmış ama hatırlamıyorum. Senin bir bilgin var mi?"
" Hayır, yok. Bu nasıl olabilir? Kimsenim bilmemesi gerekiyordu..."
" Adı hans peterson , onu takip etmelisin navi. Hakkımda birilerine bilgi verebilir." Birden telaşlandı.
" ... anladım. Dikkatli olmalısın meyra.."
"..tamam. Sana bir haberim daha var....ben zamanı geriye çevirebiliyorum. Hatırlıyor musun Mağbete giderken seni çağırmıştım, o gün suikasta uğradık. o sıra da arbedeler oldu tabi sonra içimden bir kırılma sesi geldi .Geri dön diye bağırdığımda ise kendimi zamanda geri dönmüş halde buldum. " ağzı açık dinledi.
"...Demek bu yüzden yoldaki hendekleri biliyordun. inanılmaz."
" Ayrıca benide hedef almışlardı, düşmanımız yavaşça kendisini göstermeye başladı." Yutkundu.
" Elimizi çabuk tutmalıyız meyra. Ayrıca mühür gittikce zayıfladığı için manan patlamış olmalı. Böyle devam ederse kendini gizleyemezsin." Ensemi kaşırken
"Ah evet klein de söylemişti." Dedikten sonra çığlığı bastı.
"Neeee!! Hani şu büyücü olan..Ben.. sana.. dikkatli ol...demedim mi?! " Neredeyse kıkırdayacaktım. Navi sinirden kendini ordan oraya atıyordu, bir daha Tinker bell.
Olanlardan dolayı korkmuyor değilim ama her anımı korkuyla yaşayacak da değilim. Navi sakinleştikten sonra konuştu.
"Hah.. öncelikle seni bu kalıntılardan kurtaralım."
****
Bu durumda kalacağımı bilseydim konuşmadan önce iki kez düşünürdüm. ' Ihh.. bugün kesinlikle hazımsızlık çekeceğim.'
Dük ve arjen ile birlikte kahvaltı yapıyorduk, hemde rahatsız edici sükunet içinde. Dük ün odasında ağzıma geleni sayarken sonraki gün ayni masada oturacağımızı hiç düşünmemiştim. Akılsız kafam..Üçümüzün olduğu ortam zaten garipken dahada garip oldu. Ahh şu ağzımı bir tutabilseydim ahh!..
İştahım kaçsada dikkat çekmek istemiyordum, ağzıma attığım peyniri zorlukla çiğnedim. Sırf göz göze gelmemek adına başımı tabagimdan kaldıramadığımdan artık boynum tutulmaya başlamıştı. Başımı kaldırdığımda dük ün olduğu tarafa bakmaktan kaçınırken gözüm kapının yanında ayakta duran isaac a takıldı. Vücudunu saran siyah takımı ve önünü düşen dalgali saçlarının arasından parlayan menekşe gözleriyle göz kamaştırıyordu. Aman yarabbi, Bu adam neden bu kadar güzel!!??
Bir anda aklıma düştü, Nefesini dudağımda hissettiğim zaman ki yakınlaşmamız. Aceleyle bakışlarımı kaçırdım, sakin ol kalbim sakin ol..
Bu seferde tam karşımda oturan Arjene gözüm kaydı. Üniformasının altından belli olan kasları, her hareketişinde ipek gibi salınan parlak koyu mavi saçlarıyla nefes kesiciydi. İyice alev alan yüzümü masaya gömmek istedim. Bu adam daha dün itirafta bulunup beni öpmüştü .
' Ben ne ara bu kadar kötü bir kız oldum?...'
Arjen lokmasını ciğnerken bana kaçamak bir bakış attığın da gözlerimiz kesişti. ilk yüreğim hoplasada arjenin tepkisi bambaşkaydı.
Büyüyen gözleriyle birlikte kızardı ve öksürük krizine girdi.
"!..Öhö!..öhö!.."
Hizmetçiler endişeyle odanın içinde dört dönerken arjen bana bakmaktan kaçınarak eliyle kizaran yüzünü gizlemeye çalıştı.
' canım benim anlarsın ya bende utanıyorum ama bu kadar belli etmesen mi?' diye düşünürken çıkardığı kaosa hayranlıkla bakakaldım.
~~~~~~~~~~
Buyrun size yeni bölüm...ilk defa bu kadar erken bölüm atıyorum, bana bir alkış yok mu??😂😂 Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum canlarım.❤️
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.