Who Is The Real Villainies? - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




2   Önceki Bölüm 

           
Geldiğim kahveci Buse'nin üvey babasına ait. Sade ve gösterişsiz bir yer olsa bile samimi bir ortamı var. Bu da insanları buraya çekiyor. Buse, bana kıyasla iyi biri tarafından evlat edinildi. Benim evlat edinilmemden kısa bir süre sonra kahve markası zincirinin patronu da, Buse'yi yanına aldı. Tuhaf bir şekilde bu sefer benim için işler yolunda gitmişti.

Sonuçta arkadaşım ile istediğim gibi görüşebiliyordum. Ailemde laf etmiyordu. 2 zengin ailenin çocuklarının iyi anlaşmasından daha iyi başka hiçbir şey olamazdı. Dükkana ilk girdiğimde dikkatimi çeken şey kalabalık ortam oldu.
Her geçen gün onların müşterisi artıyordu. 

Ailelerimiz aynı sektörde olsaydı garanti olay çıkar ve rakip olurlardı. Buse için oldukça mutluyum. Etrafa ne kadar bakarsam bakayım, Buse yok gibi. Bu yüzden en sonunda pes ederek personel odasının kapısına yöneldim. Eğer ortada bir yerde yoksa orada olmalıydı.

Hızlıca kenardan geçerek personel odasının kapısını açtım. Buse yanında ki çalışanlara emirler yağdırmakla meşgul gibiydi.

"Geriye kalan 5 tanesini geri verin. Bize 20 adet süt tozu paketi şimdilik yeterli. Artanları diğer şubeye göndermeniz daha mantıklı olabilir aslında?"

"Dediğiniz gibi yapacağız, Buse Hanım."

 2 erkek çalışandan biri 2 kutuyu diğeri de 3 kutuyu alarak arka kapıdan dışarı çıktı. Buse nihayet dikkatini odada ki diğer kapıya verdiğin de beni gördü. Kahverengi gözlerinin ışıltısından gözlerimi kısarken bana doğru koşup hızlıca sarıldı.

"Bana geldiğini söylemeliydin!" Aşırı derecede utanmış görünüyordu. Aslında ben geleli o kadar da çok olmamıştı.

"Daha yeni geldim! Endişelenecek bir şey yok."

Böylece ikimiz kol kola bir şekilde, kahve yapılan yere gittik.

Buse kahve yapmak için kafasına bir bone taktı. Dolaptan ölçek ve bir paket süt alıp tezgahın üstüne koydu. Gözleri bana döndüğünde,  tuhaf bir şekilde hüzünlü olduğumu gördü. Ondan bir şey saklayamıyordum. Hemen anlıyordu. Ama onu tanıyorum. Şu an konuşmayacaktır.

"Ne yapayım sana?" Gözlerimi birebir örnek olarak hazırlanmış menüde gezdirirken, hızlıca cevapladım. Aslında cevabım hep aynıydı. 

"White chocolate mocha."

Sinirleri fırlayan Buse bütün odayı inletti. "Her geldiğinde bunu almana rağmen nasıl bıkmazsın?!?!" Her ne kadar şaşırsam da, arkadaşıma muzip bir gülümseme ile cevap verdim.

"Belki de damak tadıma uygun olduğu içindir?" Derin bir şekilde nefes alan Buse, bir şey demeyerek kahveleri yapmaya başladı. Aslında bana sormak istediği bir sürü farklı soru vardı.

 
Ben kahvecinin yukarı katında boş bir yer bulup oturdum. Telefonumu cebimden çıkarıp instagram da dolaşmaya başladım. Hala dün yaşadığım şeyleri kaldıramadım. Sadece 2 tane soruda sıkıntı çıkacağını düşündüğümü aileme söylediğimde kıyamet kopmuştu. Normal aileler, çocuğunun böyle bir başarı gösterdiğini duyduklarında onları tebrik ederdi.

Buse'ye olanları anlatmak isterdim, ama onunda kendi dertleri var. Canını sıkmak ve onu endişelendirmek istemiyorum. Buse elindeki kahveleri masaya bırakıp yanıma oturdu. Bir zihin okuyucusu edasıyla benim yanıma yaklaştı.

"Hayat, sorun ne? Yoksa ailen ile mi kavga ettin?"

İkimizin birbirimize olan bakışları aslında her şeyi anlatıyordu. "Anlat hadi! Seni dinliyorum!"

Buse üstelemek istemese de benim dertlerimi içime atmamdansa kendisine söylemesini tercih ederdi. Bu uzun süre önce yaptığımız bir konuşmayı hatırlamama neden oldu.

-“Eğer bir şey sana acı veriyorsa, bunu kendi içinde yaşama. Bana da anlat. Ben senin yanında sadece gülüp eğlendiğin biri değilim. Senin dertlerin benim, benim dertlerim senin demektir. Bu yüzden anlat. Acını benimle paylaş Hayat. Her zaman seni anlayacağım.”

Derin bir nefes alarak anlatmaya başladım. Üzerimde ki baskından, nefret ettiğim halde sevdiğim ailemden, derslerimden, sınavdan tam puan almazsam ailemin beni Kanada'ya göndereceğine kadar her şeyi anlattım. Buse durumun ciddiyetine yeni yeni varıyordu. Eli ile alnını ovuştururken konuşmaya başladı.

"Peki, sen ne istiyorsun?"

Aslında biraz hazırlıksız yakalanmıştım. Ben her zaman ailem ne derse onu yaptım. Bir hayalim ya da umut ettiğim bir şey olamazdı. Çünkü ben onların kuklasıydım. "Anlamadım?"

Buse birkaç saniye tereddüt ettikten sonra konuşmasına devam etti. "Sen ne istiyorsun? Ne okumak, hangi mesleğe sahip olmak ya da nerede yaşamak istiyorsun? Artık reşit oldun! Yani yakında olacaksın. O zamana kadar sabredersen, istediğini rahatlıkla yapabilirsin!"

İşte o zaman Buse'nin dedikleri, bana oldukça mantıklı geldi.

18 yaşına girdiğimde her şey biter! Her ne kadar Arslan soyadını taşısam da reşit olduğum için onların yanından ayrılabilirim. Kendi istediğimi yapıp onlarla bütün bağlantımı koparabilirim! Normalde hep sınavdan 3 gün sonra doğum günüm var diye yakınıp dururdum. Artık olaylar olumlu hale dönmüştü.

Ben bütün hayatım boyunca ilk defa kendi istediğimi düşünüp yapabilirdim. Tuhaf bir şekilde gözlerim dolmuştu.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


2   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.