"Hoşgeldiniz efendim!" Kadınların coşkulu selamlaması, flört edercesine yaklaşımları ve kimisinin göğsünü ona dayamak gibi eylemleri oldukça rahatsız ediciydi. Hızla bir iki adım geri çekilerek araya mesafe koydu.
Eğer şimdi bir hareket yapmasaydı, ardında sinirden neredeyse duvarları kıracak bir adam olduğunu bilmiyordu. Daha doğrusu bir çocuk.
"Patronunuzla görüşmek istiyorum" kadınların hevesi anında duraksadı.
"Amanın ziyaretçi hanımımız burada değildir" Kadın ileri bir adım atarak gülümsedi. Lâkin adam eğilip kulağına bir şey fısıldar gibiydi, kadın önce şaşırdı sonra da gülümseyerek yol gösterdi.
"Buyrun efendim buyrun"
Kadını takip ederek uzunca bir yol alındı. Odanın önünde duraksayan kadın kapıyı bellik ritimlerle çalmıştı. Şifre gibi görünen bu tıklatma sonrası kapı açıldı.
"Efendim yalnız görüşeceğini bildiriyor" geri çekilerek ayrıldı.
Kapı kapatıldı. Görünen o ki sıkı bir büyü gücüyle korunuyordu. Ardından takip eden kişi ne içeride olanları görebildi ne de duyabildi. Her geçen saniye öfkesi katlandıkça artıyordu.
Ne yani buraya gelebilmek için mi onu geride bırakmıştı ? Sinirliydi, hayal kırıklığına uğramıştı ve en çok da hüzünlüydü. Bu durum onu aşağılamadan farksızdı. Geri ayrılmalıydı ama ayağı hareket edemedi.
Sadece dikeldi öylece.
Zaten hep böyle değil miydi? O kovalamıştı ve ustası ise hep kaçmıştı.
Her zaman.
Hiç değişmeden.
Öldükten sonra bile.
Ne kadar süre geçti bilmiyor, sonunda sabrının sonuna ulaştığında kapı açılıverdi. İmparatoru gördü, onca kadından kendini uzaklaştıran onu, kollarında bir kadınlayken.
Gözleri hızla kararmıştı.
"Konuşmamıza bir içkiyle devam edelim" kadın uzun sarı saçlara sahipti.
- Ne kadar iyi eşleşen bir görüntü!-
Ama ona sadece acı veriyordu.
Asıl anlayamadığı imparatorun onu uzaklaştırmak yerine buna müsaade etmesi, hatta gülümsemesiydi.
Kollarındaki kadın sevimli ve yakın bir tavır sergiliyordu. Sanki uzun zamandır tanıdıklarmış gibi...
İmparatorun kadınla ne konuştuğuna bile dikkat edemedi. Aklı karmaşaya sürüklenmişti. İlerlemek ve iki yakın vücudu ayırmak istiyordu.
Ve son o hareket...
İmparator kadının saçlarını mı okşadı?
Aklındaki ip kopmuş gibiydi. Gözleri tamamiyle kararmıştı.
***
"Ne-Ne oldu aniden ?"
"Ne bu telaş Afeng ?"
Afeng konuşmadan sadece koşturuyordu, onun tarafından sürüklenen Amanda ise sadece nefes nefese kalmış bir şekilde koşuşturuyordu.
"Imparator, binayı yıkmış! Çevrede kargaşa çıkmış!" Afeng alnından akan terlerle ona verilen koordinatın üzerinde deli gibi koşturuyordu. Büyü gücü de ikisini destekliyordu. Açık olmak gerekirse Afeng Amanda'yı yanında neden sürüklediğini bilmiyordu.
Imparator ile arkadaşlık ilişkileri vardı. Belki onu sakinleştirilmesi içindi?
Emin değildi.
Sonunda durdu. Resmen toz olmuş binaya bakarken sıkıntıdaydı. Ne oldu tanrı aşkına?
Afeng'in durması ile nefes nefese olan ardındaki Amanda elindeki su şişesini sıkıca tuttu. Nefeslenmek adına bu şişeyi kafaya dikmeliydi!
"İmparator!" Bir köşede çömelen kararmış suratlı imparatoru görünce hızla oraya ilerledi. Yanındaki kadın gülmemek adına kendisini tutuyordu.
"Ne oldu?" Endişeyle sordu. Koca bir binayı yıkmasına sebep olacak ne olmuştu?
"Haha- ehem ehem, imparator erkekler arasında baya popüler gözüküyor-" Konuşması ile yanındaki kadını fark etti. Görünüşü imparatora oldukça benziyordu.
"Kapa çeneni!" Imparator hızla susturdu ve oradan sinirle ayrıldı. Ne Afeng ne de Amanda bu işten bir şey anlamamıştı.
Amanda umursamazca şişeyi açıp suyu kafasına dikerken yaşadığını hissediyordu, öte yandan Afeng sorgular gözlerini kadına çevirdi.
"Ne oldu?" Bir defa daha sordu ama imparatora sorduğuna nazaran baskıcı.
"Pfft- bir erkek tarafından öpüldü ahahaha!" Huajin'in ayrılmasıyla sonunda koca bir kahkaha patlatarak yere yığıldı.
"Pufff-!" Amanda tüm suyu geri fışkırtırken Afeng sadece dondu.
Ne ?
Akıllardaki tek soru.
NE ?
***
Imparatorun odası her zamanki gibi sessiz.
Imparator sinirden konuşmuyor, çocuk ise belki de korkudan ? Hayır, bir tuhaflık vardı ve oldukça sessizdi. Gözleri ölü bir insan kadar ruhsuz.
Gözünü öfke bürüyen imparator çocuğa yaklaşmak istemiyordu, bu tarafının ne kadar yıkıcı olduğunu bildiğinden oldukça uzak durdu.
Yemekte dahi, yemese de masada olurdu ama masaya inmedi. Sadece odasında bütün evrak işleriyle uğraşarak sinirini dindirmeyi amaçlıyordu.
Zaman oldukça yavaş ilerliyordu. Güneş yavaş yavaş ufuk çizgisine ulaşıyordu.
Imparator bir an masadan kalkarak sonunda odadan çıktı. Sıcak bir banyo belki öfkesini dindirir ve onu gevşetirdi.
***
Jian sessizdi. Neden düşünmeden hareket etti? Sadece bedeninin bir şey tarafından ele geçirildiğini hissetti.
Görülse dahi tanınmamak için ellerine yaptığı büyüye baktı. Kolayca bunun sayesinde yetişkin formuna dönüşebilirdi. Açıkça bu gelecekte ortaya çıkacak olan 'Dizin' idi. Bu büyünün de tarihi geçmişe dayanıyor, imparator Huajin'in mantığı ve yazdığı kitaplar göz önüne alınarak ortaya çıkarılan bir büyü olduğu söyleniyor. Ama bu zamanda bu büyü hala yok.
Hava yavaşça kararıyordu ama odanın ışıkları hiç açılmadı. Alışılmadık bir depresif hava hakimdi ortama.
-Devam Edecek-
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.