"Bırak tilkisini de kalk Shi La! Adam öldürdün, hemen ardından göt devirip yatıyorsun!"
Ne ?
"Adam öldürmek? Kim ? Ben mi ?"
Tilki laf anlatamayacağını anlayınca öfkeyle bağırdı.
"Yere bak, yere!"
Yere baktığımda yerde büyük bir cisim görüyorum.
Yok, şişman bir beden görüyorum.
Bana iğrenç birini hatırlatıyor. Kimdi o ya ?
O...
Os-
Osuruk ?
Hayır ya, kimsenin çocuğuna bu ismi koyacak kadar berbat bir zevke sahip olacağını sanmıyorum.
Os-
Ostim!
Ostim ?
"Lan tilki naaptın!"
Ulan tilkiyi kimse görmüyor. Kabak benim başıma patladı desene!
"Kim ne yapmış? Salak mısın Shi La ! Kendi yaptığın suçu üstüme atmasana !"
Tilki sinirle yerde tepiniyordu.
"Ben mi ? Benim kollarıma baksana! Dal kadar bişeyim ben, bu ayıyı nasıl öldüreyim ?! Sense elmas seviyesindesin ! Sence kimin öldürmesi daha olanaklı ?"
Tilki "..."
"Shi La, hatırlamıyor musun ?"
Tilki şüpheci bir ses tonuyla sordu.
"Neyi ?"
Neyi hatırlamıyor muyum?
Tilki tekrar konuştu "En son ne yaptığını hatırlamaya çalış"
Dikkatla düşünmeye başladım. Dur kafamı kaşıyayım , belki aklıma gelir.
"Galiba...
Ostim beni döverken tek istediğim onu öldürmekti. Sonra da içgüdülerime göre hareket ettim. Hani bilirsin, bilinç kazanmamış hayvanların avlanma içgüdüsü gibi."
Başka bir şey hatırlamıyordum.
Bir süre sessizlik olduktan sora tilki tekrar konuştu.
"Sanırım..
Aklıma bir teori geldi. Bu teoriye göre tanrının canlılara verdiği tüm yetenekleri canlı bilinçsizce bilirmiş."
Heyecanla bağırdım "o nasıl oluyo ya ?!"
Tilki çok bilmiş bir tavırla "Yani, açıkçası sen hangi alanlara yatkın olduğunu bilmiyorsun değil mi ? Ama bu bilmediğin yeteneklerin hayatın tehlikedeyken ya da bir benzeri olaylarda bilinçsizce ortaya çıkıyor. Bu da şu demek; sen bilincinde olmasan da, kendi sınırını biliyorsun.
Kısaca bilgiye ulaşamasan da, bu bilgi sende mevcut"
"Tilki bu harika bir şey!" Hızla tilkiye sarıldım.
"Düşünsene , bu bilgilere ulaşabilirsem hem sınırlarımdan hem de yeteneklerimden bilgim olacağından dolayı daha kolay öğreneceğim!"
"Hey, bırak beni! Altından parlak kürkümü mahvediyorsun" kibirle konuşu tilki.
"Bir dakika" dondum.
Altından parlak ?
Siyah renk altından daha parlak olabilir mi ?
"Tilki, senin rengin ne ?" Yutkunarak sordum.
Ne olur siyah de.
Ne olur siyah de.
Renk körü de olmaya dayanamam.
"Sarı tabii ki de" kibirle burnunu havaya kaldırarak konuştu.
Yıkılırcasına yere düştüm.
Ben şansıma tüküreyim.
"Bekle, yoksa sen hangi renk görüyordun ?!" Tilki şüpheci bir tonda sordu.
"Ben, açıkçası siyah görüyorum" saklayacak bir şeyim yoktu.
Tilki düşünür gibi çenesini kaşıdı.
"Umm, galiba sen benim ruh bedenimi görüyorsun. Shi La, gözlerin tamamen kör olmuş. Sadece ruhsal enerjiyi görebiliyorsun. Binde bir görülen bu yeteneğin olmasa tam kör olurdun."
Hayal kırıklığıyla iç çektim.
"Shi La, gözlerini kapat ve çevreye odaklan"
Tilkinin dediğini yaparak gözlerini kapattım ve çevreme odaklandım.
O-
O da ne ?!
Çevreyi daha da detaylı görmeye başladım !
"Tilki, bu ruhsal görüş mü ?!"
Gözlerimi açıp tekrar o siyah bulanık şekle baktım. Tabii ki o tilkiydi.
"Evet, bundan sonra gözlerini kapalı tut ve ruhsal gücünle gör. Hem gözlerin dikkat çekmemiş olur"
Tilkinin söyledikleri kafamı karıştırdı.
"Gözlerimin nesi varmış ? Niye dikkat çeksin ki ?"
"Ah ahh"
Tilki iç çekti ve konuştu.
"Shi La, gözlerin Ostim'i öldürmek için o tuhaf gücünü kullandığından beri renk değiştirdi. Şimdi gözlerin parlak altın rengi."
Vay anasını.
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
"Tamam, şehre inince bir bez alıp gözlerimi kapatırım. Gözlerime bir şey bağlamadan gözlerimi kapalı tutamam. Açasım geliyor. Hadi neyse, madem Ostim öldü, biraz maceraya atılalım!"
Sinsice sırıtarak Ostim'in ölü bedenine yürürken, tilki tüyleri ürpermiş bir şekilde arkamdan takip etti.
Eğildim ve balon gibi şişmiş elindeki yüzüğü çıkarttım.
Bu boyutsal bir yüzüktü ve en değerli eşyalarını bu yüzüğün içinde saklıyordu.
"O kadar çalıştırdı, bir de maaşımı ödemeden gitti salak. Ben de faiziyle keserim böyle!" derken bir yandan da adamı donuna kadar soyuyordum. Elbiseleri bile para eder.
Tilki "senin düşmanın olacak kişiye açıyorum valla" diyerek gözlerini benden kaçırdı.
"Neyse tilki, şehrin yolunu göster. Koruyucular gelmeden gidelim"
Koruyucular bir nevi ülkedeki kanunlardan ve düzenlerden sorumlu olan kişilerdir. (Polis)
Tilki önden kuyruğunu sallayarak ilerlerken arkasından onu takip ettim. Batan mor güneşin -evet, güneşin ruhu mor renkmiş demek ki- beyaz gökyüzünde bıraktığı renkler hoş ve göz alıcıydı.
Özgürdüm artık.
Bugünden itibaren gelişecek ve güçlenecektim!
"Bekleyin beni dünya! Sizi soyup soğana çevirecek kişi geliyor!"
Belki de yan mesleğim hırsız olmalıydı ?
-Devam Edecek-
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.