Sonra Seria'dan alıp ayağımın altına koyduğum ödül kesesini çıkardım.
“Bununla ayabiliysin.”
Sanki düşüncelerini düzenliyormuş gibi alnını sıkan Noanoke çok geçmeden gözlerini açtı.
'Bana bir iyilik yapar mısın?'
Louis'in ruhuyla ne kadar tehdit ederse etsin işe yaramayabilir.
Ben ona endişeyle bakarken, başkan sordu:
"Bunu yaparsam Louis'i tekrar görebilir miyim?"
"İstediğim gibi yapamam..."
''Nasıl olur?"
"Yanlışlıkla şeytanı ayadım, bu yüzden onu iki kez ayayabileceyimi sanmıyorum."
"Bir ihtimal olduğunu mu ima ediyorsun?"
Boone'un geçen sefer söylediği her şeyi anlamadım ama onu tekrar görebileceğimi söyledi.
Yani tekrar buluşmanın bir yolu var.
Boone dışında, ruhları ortaya çıkarabilecek başka şeytanlar da vardır.
Onu çağırırsam, dileğini yerine getirip Louis'i arayabilirim.
Başımı salladığımda başkanın gözlerinin içine baktım.
Çardaktan kalktı ve ayaklarımın dibine yattı. Alnını ayağıma dayamaya çalıştı.
Bu o. Nos'un bana verdiği sadakat yemini!
Dubbled'ın ikinci-komutanı olmak istemedim.
ÇN: İkinci komutan derken unvan sahibinin belirli bir kuruluştaki en yüksek ikinci otorite olduğunu belirten bir unvandır. Yani Dük'ten sonra en yetkili kişi
“Ben, Jean March Noanokeㅡ”
"Hayır! Bunu yapma!"
"Yeni Lord'u selamlar-"
"Bu yeterli!"
"Selam-"
Selam vermeden önce çardaktan kaçtım.
Hayır, sadece spineli getirmesine ihtiyacım var, ama neden sadakat yemini ile geliyor?
***
"Jean Marc Noanoke yeni lordunu selamlıyor."
"Lütfen duyuy musun?"
Günlerdir onu kovalıyordu.
Senato başkanı onu takip etmeye devam ediyor ve herkes ona bakıyor.
Yoruldum ve bize bakan çalışanlara baktım.
Uzakta olduğumuz için bizi duymamış olabilirler ama Senato başkanının neden beni bir köpek yavrusu gibi kovaladığını çok merak ediyorlardı.
“Jean Marc Noanoke…”
Onu sıkılmış bir yüzle izleyince, arkamdan gelen yaşlıları bulmak beni şaşırttı.
Büyükler bile ilişkimizi fark ettiğinde sinir bozucu oluyor.
diye fısıldadım ona.
"Ciddi davyan, çabuk."
Konuştuğumda, yaşlılar bize yaklaştı.
"Sorun ne başkan?" diye sordu Roman'ın kendisi, başkana.
"Önemli bir şey değil."
"Rahatsız görünüyorsun. Korkarım yanlış bir şey var."
"Yok bir şey."
Başkan döndüğünde, Roman gülümsedi ve onu takip etti. Roman yoğun programına rağmen Leblaine ile kavga etmekten vazgeçmedi.
"Kaderin çocuğu seni bu kadar kızdıracak ne yaptı?"
“……”
"Her neyse, o aptal bir çocuk, hahaha!"
Tam o sırada.
"Sen ne dedin piç kurusu?"
Tam zamanında, bana gelen Isaac soğuk bir şekilde mırıldandı. Antrenmandan hemen sonra gelmiş gibi elinde tahta bir kılıç vardı.
Isaac'i olabildiğince hızlı bir şekilde çekip, konuyu değiştirdim.
"Bugün tek başına mı antyenman yapıyoysun? Henwy'den ne habey?"
"Kardeş bir atalarının kitabını arıyor."
"Neden?"
“Kiliseye baskı yapmak için. Hayır, bundan daha fazlası insanlar······!”
"Yapma."
Kaşlarım çatık bir şekilde bakarken, Isaac içini çekti.
"Sen fazla iyisin."
Asla.
Roman'ın kendisi hala güvende olmalı. Çünkü-
'Spinel Roman'nın topraklarında'
içten güldüm.
Toprağı takas etmek istiyorlarsa Roman'a hiçbir şey olmamalı.
Ve eğer Spinel'i orada bulursak, pişmanlık içinde yuvarlanacak.
Vikont Roman'ın az önce bana söylediği birkaç kelimeden çok daha değerliydi.
'Ve dürüst olmak gerekirse, bununla uğraşmak içimden bile gelmiyor.'
Isaac, Roman'ı yenemediği için çok üzgün görünüyordu.
"Isyac, donduyma yiyelim."
“….Seni besleyebilir miyim?”
"Evet."
Çocuk genişçe gülümserken hafifçe yatıştırdım.
"Hadi gideyim, haydi haydi, hızlı,"
Koşan Isaac'in peşinden gittim.
***
Roman, ticaret belgesini heyecanlı bir yüzle damgaladı.
Arazinin aktif bir yanardağa yakın olmasına ek olarak, Elsa ağaçlarının kalın kökleri de toprağa dolanmıştı. Neyse ki, zahmetli arazi satıldı.
“Ama neden bu araziyi satın alıyorsun?”
diye sordu Roman.
"Evrak işi bitti. Geri döneceğim."
Kapının önünde bekleyen Roman'ın yardımcısı, başkan gittikten sonra yanına geldi.
“Başkan araziyi gerçekten satın aldı mı? Ne için?''
“Elsa'nın tüm ağaçları sökülse bile konumu itibariyle tarım arazisi olarak kullanılabilecek bir arazi değil. Bana nedenini söylemedi. Fakat…"
"İşe yaramaz araziyi iyi bir fiyata satın aldığı açık değil mi?"
"Pardon?"
"Eminim bu bana güveneceği ve beni kullanacağı anlamına geliyor."
Bunu dile getirmedi ama başka bir nedeni de yoktu.
“Başkan beni diğer vasallardan daha yakın tutmuyor mu? Başkan, onun için yaptığım planı beğenecek.”
Kaderin çocuğunu kaçırma, köle ticaretine teslim etme ve onu ele geçirmeleri için kiliseyi bilgilendirme planı.
Kiliseyi ve bağlarını güçlendireceği ve güçlü bir askeri güç için Spinel'i ellerine almalarına izin vereceği için parlak bir plandı.
'Başkan emekli olduktan sonra başkanlığı bana devredecek...'
Ayaklarımın altında Dubbled ile dünyaya hükmedeceğim.
"Git ve rüşvet alması kolay büyücüleri çağır."
"Onları neden arıyorsunuz?"
"Başkana yardım edeceğim."
Gülümsedi ve teğmen ona hayretle baktı.
***
Bana bir mektup geldi. Hizmetçiler, benim tanıdığım olduğunu söyleyen mutlu yüzlerle bir mektup verdiler.
İçeriği normal bir selamlama olmasına rağmen, ilk harfi dikey olarak okuduğumda tamamen farklıydı.
[Güvendeyim.]
Bu Seria.
Kiliseyle başarılı bir anlaşma yapmış ve hapishaneden ayrılmıştı.
'Tamam, o zaman sistemde bir elimiz ve ayağımız olacak.'
Başkan araziyi satın alır ve spineli Seria üzerinden dağıtırsa.
'Ne kadar param olacak?'
Hesaplarken sayısız sıfırlar şölenini düşünmek beni çok mutlu etti.
'Gerçekten büyük bir ev alacağım çünkü daha sonra kaçacağım.'
İyi bir aşçı bulacağım ve onlardan her gün Fransız tostu yapmalarını isteyeceğim.
[Bu Sese. Bahçedeki biy çocuk bana mavi biy taş veydi. O zaman Bwaine, lezzetli biy şeyley alıp yiyecek. Hoşçakal]
Kasten bir bebek gibi konuşan çocuğun hizmetçiler, iki yanağından tutup şöyle dedi:
"Küçük hanımımızın arkadaşı çok tatlı~"
"Sana güzel bir mavi taş mı verdi?"
"Evet evet. Onunla bir sürü lezzetli yiyecek satın alın~”
Biraz gergindim ama ustaca sakladım.
“Bu mektubu geri gönderelim. Çabuk!”
Akıllı Seria bu kadarını anlayacaktır.
Mektubu yazan Lea gülümsedi ve mektubu güzelce mühürledi.
"Postaneye götüreceğim."
“Döndükten sonra okumak için bir peri masalı kitabı getireceğim.”
"Küçük hanım, bir şeyler atıştırma zamanı."
"Hava soğuk, bu yüzden biraz yakacak odun getirmem gerekecek."
Hizmetçiler birer birer çalışmaya başladılar.
"Hemen geleceğim, o yüzden bekle"
Çıkış yapan hizmetçilere el salladığımda bunları dediler. Sonra fil çantasını bulmak için süründüm ve bir eskiz defteri çıkardım.
Geçen gün önceden çizdiğim resmi işaret ettim.
Altın sikkeler ile sarı bir daire üzerinde makas.
'Parayı aldım.'
Sarı renkli daire üzerinde bir kişiyi gösteren makas işaretleri.
'Bir adamı kurtardım.'
Sonra geriye ne kaldı…
Bir sonraki sayfaya geçmek üzereyken.
Kalbim çarpıyordu ve başım dönüyordu. Bir şeyin beni çok zorladığını hissettim.
Çok geçmeden ayaklarımın altında siyah bir dokunaç gibi bir şey belirdi.
'Büyü!'
Çabuk kaçmak için diğer tarafa atladım. Hızla kapıya koştum ama kapı tokmağını yakalamadan hemen önce yerden ağaç gövdeleri çıktı ve bedenimi yuttu.
"Kim…!"
Gözlerim bile siyah dokunaçlarla kapatıldığında zihnim boşaldı.
-Bölüm Sonu-
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.