Aralık'ın ilk haftasında beklenmedik derecede yağmurlu bir gündü. Okul bitmiş, herkesi dışarı salıyordu.
Havanın değişmesini kimse beklemediğinden çoğu öğrenci o gün okula şemsiyelerini getirmemişti. Fakat bu pek de büyük bir problem sayılmazdı çoğumuz için çünkü okul böyle bir durum dolayısıyla ödünç şemsiye dağıtmıştı.
Takei Tanaka bu avantajdan faydalananlardan birisiydi. Geç kalmış ve güç bela okula yetişmişti. Havaya aldırmamış ve kontrol etmeye tenezzül bile etmemişti.
Böylece bu senaryo onun kovada kalan son şemsiyeyi almasıyla son buldu.
"Az kalsın eve sırılsıklam vaziyette gidebilirdim."
Takei soluk verdi ve eşyalarını ikinciye kontrol etti eve dönmeden evvel hepsini aldığından emin olmak için.
Üstünü başını iyice kontrol ettikten sonra Takei, okul kapısından dışarı yürümeye başladı arkasından bir mırıldanma duyuncaya değin.
"Bugün şemsiyemi evde unuttum ve ödünç alacak başka kalmamış."
Gerçek bir tanrıça, büyük olasılıkla Takei'nin pek bir hacmi olmadığından, onu fark etmeden sessizce kendi kendine şikayet etmişti.
Tanrıçanın adı Akari Akazawa idi. Hem atletizm hem de akademide üstün, her şeyde harika türden bir öğrenciydi. Saygıdeğer tanrıça sınav sıralamalarında hep baştaydı ama garip bir sebepten hiçbir spora katılmamıştı.
Akari anne tarafından yarı Amerikalı olduğundan altın sarısı saçlara sahipti. Her liseli kızın hayalini kurduğu, modelleri kıskandıracak bir büst ile tam anlamıyla kum saatini andıran bir vücudu vardı. Akari'nin boyu da gülünecek bir şey değildi, okuldaki çoğu kızdan daha uzun olduğu belliydi. Ancak yine de okuldaki çoğu erkekten daha kısaydı.
Tanrıçanın kişiliğini de hafife almamak lazım. Okulu öyle bir nezaketle yönetiyordu ki insanlar onun altında olmaktan mutluluk duyuyordu. Ayrıca eşitsiz bir üyelik olmasın diye hiçbir kulübe katılmadığına dair de söylentiler vardı.
Takei'nin katıldığı derslerin çoğuna o da katılıyordu. Takei, sosyal dengelerdeki farklılık sebebiyle onunla asla ilişki kurmadı. O, kolaylıkla arkadaşlık kurmaya yatkındı ve okuldaki çoğu gruplaşmaya dahildi. Öte yandan daha ilk günden Takei, zamanını geçirmenin en enerji tasarruflu yolu olarak yalnz kalmaya karar vermişti ki bu durum onun sınıfta dışlanmasına sebep olmuştu.
Takei'nin tanrıçaya karşı çıkmayı ummasına imkan yoktu. Sıradan dağınık siyah saçlı ve ne yağ ne de kas gösteren ince bir yapıya sahip, ortalama boyda bir erkekti. Basitçe söylemek gerekirse, Takei ortalamanın tam tanımıydı, Akari ise bir tanrıçanın tam tanımıydı.
Huzurlu bir lise hayatı sağlamak için ondan kaçınmak için elinden geleni yaptığını söylemenin sakıncası olmaz. Onunla hiçbir şekilde ilişkiye girmemeyi diliyordu çünkü hayatının değişime uğramasını katiyen istemiyordu. Takei değişimden nefret ediyordu ve bunun çok iyi bir nedeni vardı.
Fakat Takei iyi bir terbiyenin bir insanın karşısına çıkaracağı zorlukları öğrenmek üzereydi.
"Ah, ne yapacağım şimdi?"
Takei, ona yardım edip etmeme konusunda uzun bir iç tartışma yaşadı. Bir yandan okuldaki huzurlu hayatında bir değişiklik istemezken öte yandan, bir kızı kendi başının çaresine baksın diye yağmurda yalnız bırakmak istemiyordu.
Sonunda, Takei'nin terbiyesi, huzurlu bir yaşam arzusunu alt etti ve onu harekete geçmeye zorladı. Onu ürkütmemek için onun, kendi ayak seslerini duyduğundan emin olarak yavaşça ona doğru yürüdü.
"Buyur, şemsiyemi kullanabilirsin."
Takei, ona yardım etmekten başka hiçbir şeyle ilgilenmediğini göstermek için mümkün olduğunca açık sözlü ve güçlü olmaya çalıştı.
Ne yazık ki tanrıça kısa sohbetler yapan biri değildi.
"Adın Takei, değil mi?"
Sohbete devam edip etmemeye karar veren Takei, pislik ya da tuhaf biri gibi görünmediğinden emin olmak için konuşmaya devam etti.
"Evet, benim adım Takei Tanaka."
"Pekala, birlikte birçok dersimiz var ama sadece kendimi takdim etmek için... Benim adım Akari Akazawa."
Takei, tanrıçanın kullandığı zarif sözlere son derece şaşırdı.
"Anladım, adını unutmayacağımdan emin olacağım."
"Ah, sen şu küstah olanlaran değil misin?"
"Şey, ihtiyacın varmış gibi göründüğü için kiraladığım bu şemsiyeyi sana vermek istedim sadece."
Takei, Akari'nin alayını görmezden geldi ve asıl amacını, şemsiyeyi uzatmayı sürdürdü.
"Bir tane kiraladığın için buna ihtiyacın olmayacak mı?"
Akari'nin sesi, kulağa çok şefkatli ve sevecen gelen bir tona büründü.
"Okula çok yakın oturduğumdan benim için endişelenme. Şemsiye benden çok sana lazım."
Takei, şemsiyeyi verirken kendini suçlu hissetmemesi için durumu izah etti. Ancak gerçekte Takei okuldan bahsettiğinden çok daha uzakta yaşıyordu. Akari'nin şemsiyeyi aldığı için daha az suçlu hissetmesini sağlamak adına yalan söylemişti.
"Şimdilik bu kadar, sonra görüşürüz."
"Ah..."
Takei, okulun ters yönüne doğru koşarken düşen yağmur damlalarına karşı çantasını başının üstüne siper etti.
Koşarken Takei arkasından küçük bir sesin bir şeyler söylediğini duydu. Ne söylediğini anlamak için kulaklarını zorladı.
"Teşekkür ederim."
Koşarken bu iki kelime zihninde yankılandı. Evine dönerken şemsiyesini kullanmasına izin verdiği için açıkça bir teşekkürdü bu. Bu sözler Takei'yi beklenmedik bir şekilde çok mutlu etti çünkü suya sabuna dokunmayan doğası nedeniyle sık sık övülüyor da sayılmazdı. Normalde duruma müdahale etmekten kaçınırdı ama bugün içindeki bir şey Takei'yi harekete geçmeye zorladı.
Takei, bugün olanların gelecekte nasıl sonuçlanacağını bilmeden, yüzünde küçük bir sırıtışla olabildiğince hızlı biçimde evine koştu.
~~~
Akari'nin Sevgi Sayacı: %5
Bu sayaç Akari'nin Takei'ye duyduğu sevgiyi ölçüyor. Yeni bir olay oldukça bölüm sonunda bu sayaç güncellenecek.
~~~
Şu anda %5, Takei'yi sadece bir tanıdık ve iyi bir insan olarak gördüğü anlamına geliyor.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.