"Neden bana yakınlarda oturduğuna dair yalan söyledin?"
"Söylemeseydim şemsiyeyi almazdın."
Takei, Akari'nin merhametinin insan ötesi olduğunu biliyordu, bu yüzden Akari'nin şemsiyeyi alması hususunda kendisini kötü hissetmemesi için bir yalan uydurmuştu.
"Benim yüzümden üşüttün, değil mi?"
"Yok ya."
Kendisinin pervasız tavırlarından dolayı Akari'nin kötü hissetmemesi için onun savını tümüyle reddetti.
"Neden buradasın hem?"
Onunla ilgilenmediği gerçeğini bastırmayı sürdürdü.
"Öğretmen, sana ödevleri götürebilecek birisinin olup olmadığını sordu ve ben gönüllü oldum çünkü sana bir iyilik borcum vardı ve ayrıca benim yüzümden hastalandığını düşündüm."
Bu kusursuz akıl yürütmeye karşı Takei'nin onun iyi niyetini reddetmesinin hiçbir yolu yoktu.
"Ödevler için teşekkürler, yarın görüşürüz."
Takei teşekkür edip konuşmayı bitirmeye çalıştı ama bacakları kendini koyverdi ve bükülmeye başladı. Bu noktada ayakta durmaya bile zorlanıyordu.
"Benim yüzümden bu kadar hastayken seni bırakamam."
Takei başka bir bahane uydurmaya çalışırken Tanrıça kararını açıklamış dikkatle ona bakıyordu.
"Gelmesen de kendime iyi bakarım ben, kendi başına bir erkeğin evine girmen doğru olmaz hem."
Cevap olarak Takei, zar zor duyulabilen bir fısıltı işitti.
"Uuu, yine de iyi olmalısın..."
Ne yazık ki sahnede, onun istediği huzurlu hayatı yaşamasına engel olacak bir güç varmış gibiydi.
"Aman Tanrım, n'oluyor böyle? Bana bahsettiğin kız bu mu?"
Aklına gelen başına gelir gibi Flora, kapıda Takei'nin Akari ile konuştuğunu gördü.
"Anne..."
"Merhaba! Benim adım Akari Akazawa. Takei'nin sınıf arkadaşıyım ve ona bugünkü ödevleri vermeye geldim."
Tanrıça, ilahi konuşma tarzını kullandı ve yanlış anlaşılmaya mahal vermeyecek bir yumuşaklıkla durumu açıkladı.
"Takei ile arkadaş olduğun için teşekkürler. Ben onun annesi Flora Tanaka."
Takei'nin annesi aynı şekilde karşılık verdi ama yüzünde çok muzip bir gülümseme vardı.
"Neden içeri gelmiyorsun? Oğlumla arkadaşlık ettiğin için sana misafirperverlik etmekten mutluluk duyarım."
"Aile vakitlerinize karışamam ama Takei'nin üşütmesinin ardında yaşananlarla doğrudan bağlantılıyım. Bu sebepten umarım ona bir yardımım dokunur."
"Sorun değil~ Takei seni kabul etmekten mutluluk duyar. Değil mi, Takei?"
"Neler söylüyorsun anne ya?"
Eğer bu seçim yapma imkanı olsaydı Akari'yi umursamayıp yatağına çekilmeyi yeğlerdi. Fakat, annesi de içeri girmesi için baskı yaptığından şimdi reddetmek çok kaba olurdu.
"Sen de gelebilirsin. Annem şirin şeyleri sever ve doyana kadar vazgeçmez."
Takei omuz silkip tanrıçayı evine davet etti. Bir an düşündükten sonra Akari, bir zafer edasıyla eve girdi.
Akari halihazırda maske taktığından Takei'den hastalık kapma gibi bir derdi yoktu.
"Ben çay getirirken neden siz ikiniz Takei'nin odasına çıkmıyorsunuz?"
Flora'nın, oğlunun iyi vakit geçirmesini sağlamak için planlar yapmakla meşgul olduğundan ikisi de habersizdi.
"Ne dersin, Akari?"
Takei'nin eldeki senaryoyu kabul etmekten başka seçeneği yoktu. Annesinin bu durumda ona acıyıp merhamet etmeyeceğini biliyordu.
"Olur, hadi odana gidelim."
Şaşırtıcı bir biçimde Akari, üstünkörü tanıdığı bir oğlanın odasına gitmeyi hemen anında kabul etmişti. İkisi usulca merdivenleri çıkıp hızlıca içeri girdiler. Takei, oturmaları için odasındaki küçük masanın etrafına iki minder hazırladı. Akari'yi buyurduktan sonra, ikisi iki minderin üzerine seiza pozisyonunda oturdular.
"Başka erkeklerin odalarına girmeye alışkın mısın? Tanımadığın birinin odasında olmana rağmen çok rahat ve sakin duruyorsun."
Takei, onun beklenenden erken gitmesi için konuşmayı bayağı kışkırtıcı bir soruyla başlatmıştı. Fakat tanrıça soru'nun arkasındaki niyeti anlayıp nezaketle cevapladı.
"Ee, aslında ilk kez akrabalarımdan olmayan bir erkeğin odasına giriyorum. Oldukça utanıyorum ama senin bir kıza saldıracak türden biri olmadığın hissine kapıldığımdan kendimi güvende hissediyorum."
Yüzünde alaycı bir gülümsemeyle, "Bir kişinin niyetini ve karakterini okumakta oldukça iyiyim," diye ekledi tanrıça.
Takei yanaklarının her saniye ısındığını hissederek hemen yüzünü çevirdi. Uzun zamandan sonra ilk defa bir kızın dolaylı da olsa ona iltifat ettiğini fark etmişti. Akari, tüm zaman boyunca ona karşı mesafeli davranmış olmasına rağmen, ona onun yanında kendini rahat hissettiğini söylemişti. Akari onunla dostane ilişkiler kurmaya çalışırken böyle bir pislik olduğu için utandı.
Bunu düşünürken, Akari şaşkınlıkla odasına baktı.
"Burada çok eğlenceli şeyler var! Bu son zamanlarda çıkan yeni konsol mu?! Geçen hafta çıkan yeni RPG oyunu mu bu?!"
Takei far görmüş tavşan gibi kalakaldı. Okulundaki en güzel kız tam bir NEET gibi davranıyordu. Bunun olacağını en çılgın rüyalarında bile düşünmemişti.
"Bu tür şeylere meraklı mısın?"
"Eee, az önce yaptıklarım için kusura bakma. Çok heyecanlandım. Küçüklüğümden beri oyun oynuyorum, bu yüzden onlara karşı her zaman bir tutkum olmuştur."
İkisinin sandığından daha fazla ortak noktası olduğu ortaya çıktı. Takei, hobilerini paylaşacak birine sahip olduğu için çok mutluydu.
"Benimle oynamak ister misin?"
"Evet!"
"..."
"Ah, oynamayı çok isterdim ama hasta olduğun için dinlenmen gerekmiyor mu?"
"Bütün gün yatakta yatıyorum. Bir şeyler yapmak için can atıyorum ve video oyunları oynamak o kadar da yorucu değil, bu yüzden sorun olmayacaktır."
"Başlamadan önce, dün bana şemsiyeni verip rahatsızlandığın için bu kurabiyeleri bir telafi olarak al."
Akari çantasından küçük bir torba ev yapımı kurabiye çıkardı. Takei, onun ne kadar yetenekli olduğuna hayretle baktı. Akademi, atletizm ve şimdi yemek mi? Yapamadığı ne var bu kızın?
"Onları deneyebilir miyim?"
"Tabii, senin için yaptım."
Akari'den atış emrini alınca Takei ağzına bir kurabiye atıp tadını çıkardı.
Kurabiyenin tadı, Takei'nin şimdiye kadar tattığı her şeyin ötesindeydi. Profesyonel bir şefin bu ilahi tadı yeniden yaratmayı başarabileceğinden bile şüpheliydi.
"Kusursuz."
Tanrıça, Takei'nin onun yemekleri hakkında yorumda bulunmasının ardından bir an dondu ama çabucak toparlanmayı başardı.
"Memnun oldum."
Akari, Takei'nin kararını duyduktan sonra rahatlayarak nefesini verdi.
"Artık oyuna başlayalım, aldığın şu yeni oyunu denemek için sabırsızlanıyorum!"
Garip ikili, Akari'nin ayrılma zamanı gelene kadar oyun oynamaya devam edecekti. Biraz sonra Akari, Takei ile oyun oynayarak çok eğlendikten sonra isteksizce ayrıldı. İlk başta oyunu eve götürmek istedi ama her nedense tuhaf davranıyordu.
"Seni eve götürmeme ihtiyacın var mı?"
"Sorun değil, nispeten yakın oturuyorum ve güvenli bir mahalle."
"Bu hala..."
Bir kez daha, Takei'nin terbiyesi baskın geldi.
"Sorun değil, güven bana. Birazdan göreceksin."
"Görecek miyim?"
Akari'nin ima ettiği şey konusunda Takei'nin kafası karışmıştı ama Akari düşüncesinde ısrarcıydı bu yüzden Takei pes etti.
"Bay bay!"
Takei'nin vedası biraz duygusuzcaydı ama Akari onun vedasının ardındaki nezaketi gördü ve o da caddede kaybolmadan önce ona göz kırparak aynı şekilde karşılık verdi.
Bekle, caddede mi? Takei tekrar baktı ve Akari'nin daha önce neyi ima ettiğini anladı. Tanrıçanın evinin onun karşısında olduğu ortaya çıktı. Takei, tüm zaman boyunca ilahi bir varlığa bu kadar yakın yaşadığını hiç fark etmemişti. Akari'nin o gece onun evinden çıkarken yüzünde muzip bir gülümseme olduğundan haberi bile yoktu.
~~~
Akari'nin Sevgi Sayacı: 5 -> %10
Çift hanelere hoş geldiniz. Çift hanelere bu erken giriş, Akari'nin Takei'yi bir arkadaş olarak gördüğünü gösterir. Aralarındaki ortak ilgi alanları (ör: video oyunları) sevginin yükselmesine neden oldu.
~~~
Çevirmen Discord: Divechy#5535
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.