"Yan yana durmamızda sorun görmüyor musun? Başka kata geçebilirim istersen."
"Uyurken dişlerini çok sesli mi gıcırdatıyorsun? Öyleyse araya biraz mesafe koyabilirsin."
"Hayır, kastettiğim pek de o değil… Bu, nasıl diyeyim, şey işte. Bu acil bir durum olabilir ama, örneğin, bir erkekle kadının aynı çatı altında geceyi geçirmesi sana sakıncalı gelmiyor mu? Sormaya çalıştığım buydu besbelli!"
"Haa, onu kastettiysen sorun yok. Öyle gözükmeyebilirim ama zayıflığıma karşın şaşırtıcı derecede kaslıyım. Eğer gerekirse seni bir vazoya çevirmem kolay olur benim için."
"…Nereye, hangi çiçekleri yerleştireceksin ki?"
"Şey, tabi ki birkaç krizantem alıp–"
"Boşver vazgeçtim, bilmek istemiyorummmmm!"
Öööff… Vazoya dönüştüğümü hayal ettim… Hayal gücü sayesinde yüzümün morardığını izleyen malum şahıs, kahkahaya boğuldu.
"Ahaha, soran sendin, biliyorsun!"
"…Gerçek bir erkek, böyle bir zamanda bu soruyu daima sorar."
"Vaaaay, böylesine centilmen olduğunu kim bilebilirdi?"
"Ama cidden, sana elimi sürmeyi planlamıyorum, o yüzden endişelenme. Kehanetlerim de öyle söylüyor."
"Kehanetler?"
"Evet, sana anlatmadım mı? Geleceği görme yeteneğim var." Kehanetlerim %30 ihtimalle doğru çıkıyor. Bilinçli bir deneme olsun olmasın, zihnimde beliren detaylı imgelerin %30 gerçek olma ihtimali var. Sahip olduğum yetenek bu. Bu yetenek sayesinde şükür ki (yoksa maalesef mi demeliyim?) Umudun Zirvesi Akademisi tarafından seçildim.
Ayrıca, Gelecek Vakfı'nın resmi bir üyesi olarak takım elbise giyme ayrıcalığına sahip olmamın büyük bir nedeni bu.
Ben bunu gururla açıklarken Kanon-cchi yine dimdik oturdu, gözleri pasparlak ışıldıyordu. "K-Kehanet mi?! Kehanette bulunabiliyor musun?!"
"Evet, nasıl bir gelecek olursa olsun %30 ihtimalle, bam! Senin için ışık tutarım ona!"
"…Yüzde 30 mu? Yani, bayağı riskli değil mi bu?"
"Gerçek şu ki, hiç de riskli değil! Kabul ediyorum, doğruluk oranım aşırı yüksek olmayabilir ancak doğru tutturursam çok detaylı bir gelecek özeti elde ediyorum!"
"Bu tam olarak kehanet değil, daha çok önse–"
"O kelimeyi bir daha söylemeyeceğine yemin et!"
"Ahaha, peki, nasıl istiyorsan öyle de, yeter ki çabuk falıma bak."
Biliyordum. Kanon-cchi'nin gözlerindeki ışıltı tamamen bunu anlatıyordu. Hatunlar falı çok sever. Ama paraları olmaz. Benim için iyi müşteri değiller onlar.
"Falına bakacağım ama bir seansın ücreti yüz bin yen, ayrıca bir kuruş bile indirim yok sana!" Tam bunu söylediğim saniyelerde, müşteri susup gözlerini kaçırıyor olurdu ama–
"Tabi, öyleyse al bakalım." Kanon-cchi oturduğum yatağa bir tomar banknot fırlattı.
"…He?"
"Yeterli değil mi?"
"Olay o değil–" Para tomarını bir kapkaççı hızıyla kaptım, başparmağımı yaladım ve ses hızında saydım. "Bir, iki, üç, dört…"
Şüphe yoktu… Tam olarak yüz bin yen idi, ne eksik ne fazla.
"…Liseli bir kızın bu kadar parayla işi ne?"
"Ah, para karşılığı randevulara çıktığımı veya gençlere özel bir masaj salonunda çalıştığımı falan hayal ediyorsun değil mi? Kabul ediyorum ki bunları yapacak türden bir insana benziyor olabilirim, ama durum hiç öyle değil. Hadi ama Hagakure, insanları görünüşüne göre yargılamaman gerek~"
"E o zaman niye bu kadar paran var…"
"Normal yoldan, babacığım biraz zengin o kadar. Ah, şey, babacık derken kan bağım olan normal babam; kızlara odalar, çantalar alan sevgililer gibi değil yani. TAT TV'yi hiç duydun mu? Babişkom onların şirket yöneticisi."
…TAT TV. Ülke genelinde ulaşılabilir olan bir yayın ağı, ülkenin en büyük TV kanalı… Sanırım onların şirket yöneticisinin kızı olduğuna göre, öylece yüz bin yen çıkarması çok da tuhaf değil.
"Neyse, bunu kimse umursamıyor. Daha önemlisi, bana aşk falı bak. Gelecek aşkımı anlat."
"B-Bana bırak…" TAT TV ismindeki bu bomba gibi haberi kenara bıraktım; bir Ba Gua levhası, kristal küre, tarot destesi… her türlü fal eşyasını ceplerimden çıkardım. (ba gua; taoizme ait sekiz adet semboldür ve gerçekliğin temel prensiplerini temsil etme amacıyla kullanılır.)
"Ooo! Sen sahicisin! Falımı okumak için hangisini kullanacaksın?"
"Yok, hiçbirini kullanmayacağım. Benim kehanet tarzım, ani ilham temelli sezgidir."
"…Ha? Neden tüm bunlar elinde o zaman? Yani neden hepsini çıkarıyorsun?"
"Satın almaya zahmet ettim o kadar, kehanette bulunurken çıkarmazsam boşa gider!"
"…Bekle, Galiba sana güvenme yetimi yitirmil olabilirim."
"Ne–Sus da izle! Bir fal tam şimdi geliyor!"
Enerji biriktirdim, beynimi odaklamaya benzer şekilde. Buna tepki olarak iki katı boyutunda bir enerjinin, içimden dışarıya doğru ittiğini hissederek sarsıldım. Kanon-cchi'nin geleceğini görebiliyordum. "Büyük bir bahçeye bakan bir balkonda, kaderindeki adamla çay yudumladığını gördüm!" Bunların hepsini öne sürdükten sonra, aceleyle banknotları takımımın cebine soktum. "Y-Yanlış çıksa bile fal ücretinde iade kabul etmiyorum!"
"Sorun değil ama…" Kanon-cchi konuşurken neden böyle somurtuyor merak ediyorum. Neşesiz bir ifade oluşmuştu yüzünde.
"Ee? Sıkıntı ne?"
"Hayır, sadece eminim ki bu fal yüzde 70'in içinde– demek istediğim, muhtemelen yanlış olduğunu düşündüm yalnızca."
"B-Böyle bir şeyi neye göre söylüyorsun?! Asıl amacın hata arayıp iki kat miktarda para iadesi istemek değil mi?!"
"Diyorum ya, öyle değil!"
"Nasıl olduğunu diyorsun ya o zaman?!"
"…Sadece, bilmiyorum, bak… Kaderimdeki kişi öldüğü için."
"…Ha?"
"Neyse, sorun yok. Kendi içinde eğlenceliydi." Kanon-cchi'nin yüzü hiç de "neyse, sorun yok" dermiş gibi değildi ve tamamen memnuniyetsiz bir hava veriyordu.
Choberiba olayında olduğu gibi bir mayın tarlasına mı düştüm merak ediyorum. Hayır, bundan önemlisi- TAT TV! Aşırı zengin!
"Nakajima Kanon-san!"
"…Neden birden bu kadar resmi davranıyorsun?"
"Omuzlarınız sertleşti mi?!"
"Pek değil…"
"Boğazınız kurudu mu?!"
"…Cidden, aniden ne oldu sana böyle?!"
"Şey, hanımları halini sormak gayet normaldir! Asla, zengin olduğunu anladığım için yalakalık yapmak gibi bir art niyetim yok, ufacık bile!"
"…Hmmm."
"Yalan söylemiyorum! Fil yüzlü Hindu tanrısı Ganesha üzerine yemin ederim!"
"Yani, neden bu kadar uzaktaki bir tanrı üzerine yemin ediyorsun ki…"
"Ş-Şey, ee…" Açıkçası, yakınlardaki bir tanrıya yalan söylemek bayağı garip olurdu.
Planım Kanon-cchi'nin -daha net olmak gerekirse babişkosunun- 8 milyon yen'lik borcumu üstlenmesini sağlamaktı. 8 milyon yen gibi devasa boyutta bir parayı geri ödemenin başka bir yolunu düşünemiyorum. Kanon-cchi'yi şehrin dışında bir sığınağa götürüp gönül borcu olarak 8 milyon yen almak çok da zor olmamalı. Fakat mevcut durumda böyle bir söz veremem. Kanon-cchi'nin kendisi fikri reddederse eğer, anne babasının kabul etme ihtimali olmaz. Her şey müzakere sanatına bağlı.
"Bir ölüm kentine dönüştükten sonra kızınızı Towa şehrinden kurtardım ve her türlü zarardan korudum. Yani nereye bağlayacağımı anladınız değil mi..?"
İşte bu üslup. Bu tür bir üslup kullanırsam Kanon-cchi'nin muhterem Beyefendi Babacığı'ndan 8 milyon yeni alırım.
Ve bu hedefe ulaşmak için, Kanon-cchi'nin büyüğü gibi davranıp ona rehberlik etmeliyim. Onu kurtarmanın tamamen "müthişmel" bir yolu falan var mıdır merak ediyorum.
"…Immmm."
Ben fikir bulmak için yüzümü kırıştırıp kafa patlatırken Kanon-cchi sesini yükseltti. "Şey ya, düşünüyorum da… bu şehir doldurulmuş zemin değil mi? Öyleyse köprü ile direkt şehirden ayrılamaz mıyız? Oha lan. Dahi falan mıyım ben?"
"B-Ben de tam onu diyecektim!"
"…Ha?"
"Bunu diyen kişi ben olacaktım neredeyse! Tam da söylemek üzereydim, o yüzden söylemişim gibi sayılır ve bu önerim sayesinde senin de aklın köprüye gitti!"
"…Neyden bahsediyorsun sen ya?"
"Di mi di mi?!"
"E-Evet…"
Her şey bir şekilde yoluna girecek olmalı.
Yani muhtemelen. . . . devamı yakında... sözümü tutamadım yine ama umarım bundan sonra tutabilirim. görüşmek üzere : )
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.