Spiritus Vitae Amavit Sonum Mortis - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm 

           
" Baba!.."

Yumuşak dalgalarla omuzlarına dökülen parlak mor saçları terden yüzüne yapışan kız telaşla yataktaki adamın yanına koştu.

Koyu cibinliğin örttüğü yataktan gelen hırıltılı sesler odada birinin bulunduğuna dair tek kanıttı. Genç kız yatağa ulaştığında kısa bir an göz ucuyla etrafına baktı.

Yüksek tavanlı geniş odada ölüm havası hâkimdi. Duvarı boydan boya kaplayan vitraylar kalın perdelerle örtülmüş, odayı içine gömüldüğü karanlıkta daha da derinlere batırmıştı.

"Prenses..."

Genç kız yatağı çevreleyen koyu cibinliği aşıp sesin sahibiyle göz göze geldi. Yatakta nefes nefese yatan adam göz altlarındaki morlukların arasından sıyrılan parlak kırmızı gözlerini genç kıza dikmişti.

" Buraya hiç gelmemeliydin..." Acıyla yattığı yerde doğrulmaya çalıştı. Her hareketinde bedeni sanki binlerce minik parçaya bölünüyormuş gibi bir acı duyuyor, acının hasta ruhunu sarıp sarmalamasına engel olamıyordu.

"Beni bu halde görmeni istemiyorum, Heather..."

Genç kız gözyaşlarını bastırmaya çalışarak babasının hastalıklı, solgun yüzüne baktı.

"Seni yalnız bırakmak istemiyorum... Bunu yapamam, biliyorsun."

İnce detaylarla işlenmiş zarif, eldivenli ellerini adamın kemikli parmaklarına doladı.

"Sana ihtiyacım var, baba. Krallığın sana ihtiyacı var, benim sana ihtiyacım var..."

Yataktaki adam acıyla gülümsedi, gözlerini çevreleyen kırışıklıklar, bu yüzde hâlâ bir insan ruhunun yansımasının bulunduğunu gösteriyordu. Pek yaşlı değildi, öyle de gözükmüyordu. Aksine şu anki hastalıklı görüntüsüne rağmen biçimli yüz hatları insanı etkileyecek türdendi.

"Krallığın sana ihtiyacı var, prenses...Çok vaktim olduğunu düşünmüyorum."

Genç kız artık tutamadığı gözyaşları tenini yakarken ellerini babasının güçsüz ellerinden çekip eldivenlerini çıkarmaya davrandı.

"Heather."

Heather irkilerek bakışlarını eldivenli ellerinde kilitledi. Babasının uzun zamandır duymadığı gür sesi onu korkutmuştu ama onu asıl korkutan şey bu değildi...

Onu asıl korkutan... Yutkundu.

"Buna izin veremem. Eldivenlerini asla çıkarma."

"Ama baba-"

"Bu bir emirdir, prenses."

Heather, gözyaşları içinde eldivenlerini tekrar zarif ellerine geçirip usulca birkaç adımda koyu cibinliği aşıp yataktan uzaklaştı.

"Harika bir kraliçe olacaksın-"

" İstemiyorum..."

Genç kız, adamın hafif gülüşü kulaklarına ulaşırken hıçkırarak ağlamamak için kendisini zor tuttu.

Onu asıl korkutan şey sahip olduğu tek ailesini kaybetmekti, üstelik bir dokunuşuyla onu kurtarabilecekken...

"Seni seviyorum, prenses."

"Ben de seni seviyorum, baba..."

Birkaç adım attı, koşmak istiyordu. Koşarak her şeyi ardında bırakmak... Lanetini, krallığını, en önemlisi de kalbini yakan üzüntüsünü...

Koyu tüllerin arasından sıyrılan hırıltılı sesle durdu.

" Bir süre krallıktan uzaklaşmalısın-"

"Bir şifacı bulana kadar hiçbir yere gitmiyorum, ölmene izin vermeyeceğim..."

"Heather, teklifleri değerlendirmelisin-"

Heather babasının teklif konusunu açmasını beklememenin verdiği şaşkınlıkla irkildi ve yüzünü boyayan gözyaşları içinde hıçkırarak itiraz etti.

"Bir soyluyla evlenmem seni kurtarmayacak ki!"

"Prenses... Ölüm kaçınılmazdır, önemli olan yaşadığın süre boyunca hayatını değerli kılmaktır."

"Ah baba, böyle konuşma! Diğer krallıklarda bir şifacı büyü varisi bulabilirim ve iyileşebilirsin-"

"Douglas senin için iyi bir seçim olacaktır..."

Yataktaki adam nefes nefese durdu. Heather kısa bir an koyu tüllerin ardını görmeye çalışarak arkasına baktı, tülleri aşıp yataktaki adamın yanına gitme isteğini dizginleyerek yumruklarını sıktı. Onu böyle görmeye dayanamıyordu... Uzun geçen birkaç dakikadan sonra adamın hırıltılı sesi tekrardan yükseldi.

"Mutlu olduğunu görmek istiyorum, prenses... Krallığın bütün yükünü omuzlarında hissetmeni istemiyorum. Bırak sana yardım etsinler..."

Heather son cümleyle kafasında çakan şimşeklerin gürültüsünün kulaklarında uğuldadığını hissetti.

"Tamam, majesteleri... Douglas Heirloom ile evleneceğim."

Heather hızlı adımlarla yataktaki adamın konuşmasını beklemeden odadan çıkıp kapıyı kapattı ve nefes nefese kendini kapıya yasladı.

Bunca zamandır bunu nasıl düşünememişti...

"Tabi ya..." diye geçirdi içinden. " Douglas Heirloom benim geçiş anahtarım. Onun bana yardım etmesini sağlarsam bir şifacı bulabilirim."

Birden aklında bir soru belirdi. Onunla evlenirse krallığın durumu ne olacaktı? Onunla evlenirse ve babası kurtulamazsa... Yutkundu. Söz hakkı olmayan bir kraliçeden başka ne olabilirdi ki! Bu sorunu sonra halletmesi gerekecekti... Şimdi Heirloom krallığı ile görüşmelere başlamalı, düğün hazırlıklarını başlatmalı ve Douglas'ın krallığında bir şifacı avına çıkmalıydı. Bu süreçte oğlana kibar davransa iyi ederdi çünkü en son görüşmelerinde suratının ortasına yumruğu geçirmemek için kendisini zor tutmuştu.

Genç kız gözyaşlarını silip hafifçe güldü ve düşünceleri zihninde yavaşça şekillenirken uzun saray koridorlarında ilerlemeye başladı.

Şimdi de aynı şeyin olmayacağına söz veremezdi ama bir süre için ellerini kirletmemeye karar verdi, planını mahvetmek istemezdi. Ne pahasına olursa olsun bir şifacıya ihtiyacı vardı. Hem belki de bu sayede lanetini bozma fırsatı yakalardı...

Genç kız düşünceleri zihnini istila ederken bundan memnun bir şekilde geniş saray koridorlarında yürüdü, yürüdü ve gözden kayboldu. Yapılacak çok şey vardı.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.