Kaç dakika oldu?… beş mi,on mu yoksa daha fazla mı?… daha ne kadar beklemeliyim, bilmiyordum.
Çok yoruldum,kıpırdamamak için kendimi sıkmaktan,stresten bütün bedenime kramp girmişti.Sonra aniden yatağın ucundan sarkan duvağım gözlerime ilişti.Hangi ara oraya uçmuş bu?… tam kolumu uzatıp alacak iken duvak süzülüp, yere düşmüştü.Neyse en azından güvenli bir yerde olduğunu bildim için rahatlamış hissettim ve… Hayır,rahatlamak mı? Ne rahatlaması ya!sen aklını mı kaçırdın rose?… of of!…şimdi duvağı düşünmenin sırası mı?…Bu kerpeten gibi kollardan nasıl kurtulabilirsin sen onu düşün önce?…Hay aksi!!!…Onu iteklesem de işe yaramaz, diye çaresizce kendi kendime söylenirken nihayet Leon’nun belimi saran kolu gevşemişti.
İşte şansım,diyerek ağır cüssesini tüm gücümü kullanarak ellerimle kendimden uzaklaştırmayı başarıp,onu yatağın diğer ucuna yuvarladım.Çok şükür uyanmamıştı.Yarı baygın uyuyordu.Hemen ondan ayrılıp yataktan aşağı indim.Telaşla duvağı yerden aldığım gibi yüzümü saklayıp,ters yöne baktım.Tedbiri elden bırakmayıp, yataktan bir iki adım uzaklaştım. Hızlıca duvağı başıma geçirdim.Sakinliğimi koruyup tekrar Leon'a döndüm.Neyseki Hala uyuyordu.Uyurken nasıl da masumdu.Onu İlk defa sert mizacının dışında bir halde görüyordum.Bu biraz garip hissettirmişti.
Az önce yaşadığım duygu karmaşasını tekrar hatırlamıştım. Bana ‘Ella’ diye özlem dolu seslenişi kulaklarımda yankılanınca kalbim deli gibi atmaya başladı.O an derinden sarsılmış ve çaresiz hissetmiştim.Hala onu çok seviyor değil mi?…Ah,rose kendine gel!… duygusal davranmayı bırak,bunun sana bi’ faydası yok. Düzgün düşünmem için biraz dinlenmeliyim,diye düşünüp dolaba yürüdüm ve yukarıdaki rafta duran kahverengi pikeye uzandım.Onun yanında yatacağıma, kuru yerde yatmaya razıydım.
Yüzüne baktım ve; 'Ondan uzak durmak en iyisi'diye, düşünüp yatağın diğer ucuna yürüdüm.Pikeyi yere serip,Yataktan aldığım yastığa başımı koyup,bu yorucu günü bir an önce bitirmek isteyerek uykuya daldım.
Ertesi sabah
—————
Sabah olmuş,güneş ışığı duvağımın aralarından süzülüp, gözlerimi yakmasıyla yeni bir güne daha uyanmıştım.Yerde yatmaktan her yerim uyuşmuş,tutulmuştu. Gece geç saate kadar gözüme uyku girmediği gibi yarım yamalak bir uyuklama halinde,dönüp durmuştum. Acıyla yüzümü buruşturdum ve sızlanarak ayağa kalkarken yatağın boş olduğunu farkettim.
Etrafta da görünmüyordu. Oysaki dün gece alkolün etkisinden kendini kaybetmiş bir vaziyette idi.O kadar fazla içip,bayılan birinin böyle erkenden kalkıp gitmesi gerçekten şaşılacak şeydi.Gerçi sabah sabah onun nefret dolu bakışlarını çekmek zorunda kalmadığım için birazcık da olsa sevinmiştim.Ah,dur biraz …saat kaç?…Umarım öğleden önce uyanmışımdır,diye düşünerek giysi dolabına yürüdüm.Dünden kalma yoğun alkol kokusunun izleri odanın dört bir yanına sinmiş,nefes aldıkça ciğerlerimi yakıyordu.Aceleyle üzerimi değiştirdikten hemen sonra yumuşak bir şekilde kapım çaldı.Hemen duvağımı yüzüme indirdim ve Gelen kişi kahya Gilbreth idi.
“Leydim,umarım rahatsız etmiyorumdur.” Dedi içeri girip hemen kapının önünde bekleyerek.
“Hayır!” dedim,diyeceklerini dinlemek için ona döndüm.
“Leydim,sabah kahvaltısı hazır…lordum ana yemek salonunda,teşrif etmenizi bekliyor. Kendisi bekletilmekten hiç hoşlanmaz.Arzu ederseniz size aşağı kadar eşlik edeyim.”
“Hayır,gerek yok.Kendim gelirim.”
“Peki leydim.” Diyerek kahya gilbreth selam verip,odadan ayrıldı.
Toparlan rose toparlan…Bu evliliğin kolay olmayacağını başından kabul ettin,şimdi sızlanamazsın,diye düşünüp derin bir nefes alıp,odadan dışarı çıktım. Labirent gibi koridorları geçip,ana salona indiğimde masanın baş ucuna oturmakta olan Leon’un bana sert bakışlarını yakalamıştım.O,bana her böyle delici baktıkça kalbim deli gibi atıyordu.
Dünkü sarhoşluğundan eser yoktu.Gayet ayık ve dinç görünüyordu.Aynı zamanda sinirli…Acaba dün gece ne yaptığını hatırlıyor muydu?…Tavırlarından ve bakışlarından hatırlamadığı çok açıktı.Masanın diğer ucuna yürüdüm ve hemen başımda bekleyen hizmetlilerden biri sandalyemi iterek oturmama yardımcı olmuş, sonra geri çekilmişti.
” Yarım saat Geç kaldın!” Dedi general leon o donuk ses tonuyla.
“Dünde sana bu evin kuralları olduğunu söylemiştim.Ayrıca bir leydi, akşam ve sabah ne zaman sofraya oturulacağını bilir.” Diyerek,tepeden bakarak beni süzdü.
“Üzgünüm ama niyetim sizi bekletmek değildi.Uzun bir yolculuk sonrası aşırı yorgundum.Kusura bakmayın.”
“Bunu bir bahane olarak önüme sunamazsın.Sanki ömrünüzde hiç seyahat etmemiş gibi konuşuyorsun.”
‘Bu adam beni yine sınıyor …dün gece yarısı sarhoş gelen kendisi değilmiş gibi konuşması beni sinir ediyor.Birazcık anlayış gösteremez misin?…Küstah adam,üstüne beni uykusuz bırakan ta kendisi iken…Ya sabır…Şimdi bunu yüzüne karşı söylesem muhtemelen yeri göğü inleterek kükrer ama hayır…onunla zıtlaşmayacağım.’ Diye düşünüp:
“Haklısınız lordum.Özür dilerim.” Dedim.
“Yemeğini ye!” Dedi ve Çok konuşma der gibi yüzüme baktı. Of ya…benden birazcık memnun olsa herşey daha değişik olurdu diye,düşündüm çaresizce. Kahvaltı bitimine doğru kahya gilbreth elinde bir zarfla içeri girdi.Gergin bir hali var gibiydi.
“Lordum,saraydan bir davetiyeniz var.Buyrun!” yanına gidip, zarfı ona uzattı.
Leon,Zarfı aldı ve üzerindeki kraliyet mührünü görünce yüzündeki kızgınlık ciddiyete dönüşmüştü.Hızlıca zarfın kenarından yırtıp,içindeki kartı çıkartarak okumaya koyuldu.Okumayı bitirdikten sonra hoşnutsuz bir şekilde bana dönüp:
“Kralın doğum gününü kutlamaya!” Dedi ve davetiyeyi bana uzatarak bir hışımla yemek salonunu terk etti.
_____________________
DEVAM EDECEK. ♡♡♡♡♡♡♡♡
☆♡♡♡☆^^ ^^♡♡♡♡☆☆☆^^
Hikayeyi beğendiyseniz takip edip, önerebilirsiniz.Yorum ve beğeni yapmayı unutmayınız.Yeni bölümlerde görüşürüz.❤
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.