Sword God in a World of Magic - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm 
           
Bir ay önce, Dünya’da.

"Sadık desteğiniz için teşekkür ederiz. Lütfen bizi tekrar ziyaret edin!"

Orta büyüklükteki marketten neşeli bir sesle bu cümle haykırıldı. Marketten çıkan orta yaşlı adam, duyduğunu belirtmek için ellerinden birini hafifçe salladı, ancak cevap verme gereği duymadı.

Adam gittikten sonra marketin kasiyeri iç çekti ve kasaya geri döndü. Kasiyer, sarı saçlı genç bir adamdı ve 20’li yaşlarının başındaymış gibi görünüyordu. Arkadan bakıldığında hafif kaslı bir vücut yapısı hâlâ fark edilebiliyordu, ancak önden bakıldığında sadece oldukça büyük bir bira göbeği dikkat çekiyordu.

Tak, tak, tak, tak!

Kasiyer kasaya doğru yürürken bastonunun sesi marketin zemininden duyulabiliyordu.

"Merhaba, Stevie’s’e hoş geldiniz!" dedi kasiyer bir sonraki müşteriyle ilgilenirken yüzeysel bir nezaketle.

Genç müşteri kasiyere "İş yerinde zor bir gün, ha?" diye sordu.

Kasiyer hafifçe gülerek, "Sorun değil," diye cevap verdi. "Herkes geçimini sağlamak zorunda."

Ancak bu sözler kasiyerin gerçek duygularını yansıtmıyordu.

"Bu lanet bakkal beni öldürüyor, yemin ederim!" diye düşündü "mutlu bir şekilde" market alışverişlerini poşetlerken. ’Her gün aynı bok. Alex, şunu yap! Alex, şunu yap! Yemin ederim, üniversite için yeterince para biriktirdiğimde burayı yerle bir edeceğim!

Elbette bunlar sadece stresli bir durumda ortaya çıkan düşüncelerdi. Alex bunu gerçekten yapmayacağını biliyordu.

Bu kasiyer Alexander Hoffmann’dı.

Kısaca Alex.

Alex’in hayatı hep böyle değildi.

Geçmişte önünde parlak bir gelecek vardı.

Ne yazık ki hayat onun istediği gibi gitmemişdi.

Babasının ısrarıyla Alex 12 yaşındayken spor yapmaya başladı. Ne de olsa büyürken spor yapmak bir gencin gelişimi için çok faydalıydı.
Alex’in babası MNFA, yani Çok Uluslu Dövüş Birliği’nin büyük bir hayranıydı.

MNFA, dövüş sanatlarının neredeyse tüm disiplinlerinden dövüşçülerin mümkün olan en az kuralla birbirleriyle dövüşmesine izin veriyordu. Yani kısacası, karma dövüş sanatları dövüşlerini, kısaca MMA’yı düzenleyen bir organizasyondu.

Alex de bu dövüşleri izlemekten hoşlanmaya başlamıştı ve babası onu biraz spor yapmaya teşvik ettiğinde, Alex MMA yapmak istediğine karar verdi.

Ailesinin bu konudaki duyguları karışıktı.

Bir yandan, çocuklarının nihayet spor yapıyor olması harikaydı, ancak bir şey doğru şekilde ele alınmazsa MMA oldukça tehlikeli olabilirdi.

Ancak, profesyonel MMA olmadığı ve yerel spor salonunda birkaç antrenör olduğu için kabul ettiler.

Bir süre sonra, Alex spor salonunda başka bir çocukla ilk antrenman dövüşünü yaptığında, kıçına tekmeyi yemişti. Yine de bu deneyim onda bir tür inatçılık, kazanma dürtüsü uyandırdı.

Ne yazık ki, sonraki birkaç antrenman maçını da kaybetti. Aslında bu maçlar gerçek maçlar olmadığı için bir kayıp olarak değerlendirilemezdi. Sadece iki öğrenci arasında yapılan idman maçlarıydı.

Yine de Alex bir dövüşü açıkça kazanamadığında, bunu bir kayıp olarak görüyordu.

Alex, herkesin kendisinden daha iyi olduğunu görmek sinir bozucu olduğu için sporu değiştirip başka bir spora gitmeyi planlamıştı bile. Yine de en azından bir kez kazanmak istiyordu!

Bu yüzden antrenmanlara devam etti ve sonunda kazandı.

Alex kazandığında, daha önce hiç hissetmediği bir şey hissetti.

Tarif edilemez bir yükseklikti!

Kendini bulutların üzerinde süzülüyormuş gibi hissediyor ve dünyanın en büyüğü olduğunu düşünüyordu!

Vücudu acıdığı için onu her zaman rahatsız eden dövüşme hissi, tam tersine dönüştü.

Başkalarıyla savaşma hissi can sıkıcı değildi.

Bu sadece erkekler arasındaki bir çatışmaydı!

Güçlerini çok ilkel bir şekilde sergiliyorlardı!

Alex bu duyguyu tekrar hissetmek istiyordu!
Alex spor salonunda kalmaya devam etti ve hatta daha sık gelmeye başladı. MMA bir istek olmaktan çıkıp bir hobiye dönüşmüştü. Ağrıyan kasların acısı, Alex’in zevk almaya bile başladığı tanıdık bir acı haline geldi. Kulağa klişe geliyordu ama dünyadaki tüm spor koçlarının ortak cümlesi Alex’te yankı bulmuştu.

"Acı sadece zayıflığın vücudunuzu terk etmesidir!"

Yıllar geçtikçe Alex tamamen MMA’e odaklandı. Zaten ortalama olan notları bile düşmeye başladı. Alex aptal değildi ama okulda hiç dikkatini vermiyor ve hiçbir şey öğrenmiyordu.

Matematik ve fizik gibi dersler, genellikle doğru cevapları mantıksal olarak çıkarabildiği için hala iyiydi, bu yüzden bu notlar çok fazla kötü değildi. Ancak tarih ve yabancı dil gibi derslerde durum çok daha kötüydü çünkü bu dersler için gerçekten öğrenmek gerekiyordu.

Alex bu yüzden ailesiyle bir sürü tartışma yaşadı ama Alex her zaman geleceğinin MMA olduğunu söyledi. MNFA’ya katılacak ve bir ton para kazanacaktı!

Alex liseyi zar zor bitirdi ama üniversiteye gitmemeye karar verdi.

MMA onun geleceğiydi!

Alex elinden geldiğince sıkı çalıştı!

Tüm hayatı onun başarısına bağlıydı!

Eğer MNFA’ya girmeyi başaramazsa, kaybedecekti!

Ve bir gün, Alex’in 20. doğum gününden hemen sonra, kabul edildi!

Bu onun hayatının en güzel günüydü!

Hayalleri gerçeğe dönüşmek üzereydi!

Alex ilk maçını oldukça kolay kazandı çünkü ilk rakibi oldukça zayıftı. Korkunç galibiyet-mağlubiyet kaydı bunu kanıtlıyordu.

Alex ikinci maçını da kazandı, ancak çok yakın bir maçtı.

Ancak Alex’in üçüncü maçında bir trajedi yaşandı.

Dövüş iyi gidiyordu. Biraz ileri-geri laf dalaşı olmuştu.o ve rakibi oldukça eşit durumdaydı.

Ve sonra, kaza oldu.

Alex ve rakibi uzaktan dövüşüyordu çünkü kimse diğerini yere sermek için iyi bir fırsat bulamamıştı. Alex rakibinin savunmasında bir açıklık gördü ve yuvarlak bir tekme attı.

ÇAT!
Rakibi tekme vurmadan önce zar zor toparlandı ve onu gelişigüzel bir şekilde engellemeyi başardı.

Rakibinin dirseği Alex’in ayak bileğine çarptı.

Alex’in bileği hemen kırıldı ve sağlık görevlileri ringe atladı.

Bir gün sonra Alex, bacağındaki kemiklerin sinirlerine ve kaslarına zarar verdiği haberini aldı.

Sadece bir baston desteğiyle normal bir şekilde yürümesini sağlayacak kadar düzeltebildiler, ama başka yapabilecekleri bir şey yoktu.

Alex’in kariyeri bitmişti.

Alex hayatının en yüksek seviyesinden en alçak seviyesine düşmüştü.

Alex üç maçta oldukça yüklü miktarda para kazanmıştı, ancak bir sonraki yıl boyunca sarhoş bir halde tüm parasını harcamışdı.

Hayatı sona ermişti.

Artık hiçbir şey yoktu.

Bir yıl sonra, ailesi olaya el attı ve Alex sonunda böyle bir korkak olmayı bırakması gerektiğini anladı. Kendine acımak için bir yıl fazlasıyla yeterliydi!

Alex üniversite için biraz para biriktirmeyi planladı.

Şu anda Alex 22 yaşındaydı ve tam da bu nedenle bir markette çalışıyordu.

Geçmişi inanılmaz yükselişlerle dolu olsa da ve en düşük seviyeye düşmüş olsa da, Alex hâlâ gençti ve hayatında hâlâ bir şeyler yapabileceğini biliyordu. Tek yapması gereken öngörülebilir bir gelecek için canını dişine takarak çalışmaktı.

Sonra üniversiteye gidecek ve her şey daha iyi olacaktı!

Markette zaman geçti ve dükkânın kapanmasına yardım ettikten sonra Alex akşam saat 10 sularında ayrıldı. Hava çoktan kararmıştı ama sokaklar iyi aydınlatılmıştı. Ne de olsa Alex büyük bir şehrin daha az tozlu bir bölgesinde yaşıyor ve çalışıyordu.

Alex marketten dışarı adımını attığında burnu kırıştı. Burada ne kadar uzun süre yaşamış olursa olsun, kirli sokakların iğrenç kokusuna alışamıyordu.

Şehrin bu kısmı düşük gelirli aileler içindi ve sokakların durumu bunu çok iyi yansıtıyordu.

Çöpler, sigara izmaritleri, eski gazeteler, eski mobilyalar.

Bu sokaklarda sıkça rastlanan bir manzaraydı.

Alex pis kokuyu duymazdan gelmeye çalıştı ve eve doğru yürüdü. Evi, insanların arabayla mı yoksa yürüyerek mi gitmeleri gerektiğini tartıştıkları bir mesafeden ancak bir kilometre uzaktaydı.

Alex yaşam masraflarını mümkün olduğunca düşük tutmak istediği için yürüyordu. Ayrıca, Alex çok fazla fiziksel egzersiz yapmaya alışkın olduğu için yürüyüşten biraz keyif alıyordu.

Birkaç dakika sonra Alex, sokaktaki birkaç sigara izmaritine bakarken durdu.

Sigara kutusu da hemen yanlarında.

"Oh, hadi ama!" diye düşündü. "Çöp kutusu hemen şurada!”

Alex bastonunu kullanarak sigara izmaritlerini en yakın binanın kenarına itti. Sokakları kendi tuvaletleri gibi gören bu insanlardan nefret ediyordu ama sigara izmaritlerini toplayıp atacak kadar nefret etmiyordu.

Birkaç dakika sonra Alex bir köpek sesi duydu ve durdu.

Bu, mızmızlanan bir köpeğin olağan sesi değildi.

Köpeğin sızlanması çok yüksek, tiz, acı verici ve çaresizdi. Belli ki köpek çok acı çekiyordu.

Köpek sesleri bu şehirde normaldi ama bu ses kesinlikle normal değildi.

Alex etrafta köpeği aradı ve onu iki bina arasındaki karanlık bir ara sokakta buldu.

Köpek sokak lambalarının ışıkları altında güçlükle görülebiliyordu.

Kan.

Kemik.

Köpeği gören Alex’in yüzünde endişeli bir ifade belirdi. Her iki arka ayağı da ciddi şekilde kırılmıştı. Bacaklarından kan geldiğini ve hatta kemiklerinin dışarı çıktığını görebiliyordu.

Bu kadar acı çekmesine şaşmamalı.

Alex ona yardım edip etmemesi gerektiğini düşündü. Evcil hayvanı yoktu ama hayvanlardan nefret de etmiyordu. Onlara bakmak ve onlarla etkileşime geçmek güzeldi ama kendi evcil hayvanına sahip olmanın sorumluluğunu taşımak istemiyordu.

Bunun da ötesinde, evcil hayvanlar pahalıydı.

Yine de Alex kırık bacakları gördüğünde kendi yaralanmasını hatırladı. Hastaneye yetiştirilme sahnesi Alex’in zihnine geri dönerken ayak bileğinden hafif bir acı geldi.

Sonunda Alex iç çekti.

’Tamam, seni bir veterinere götüreceğim ama bakımın için fazla para ödemeyeceğim.

Alex yavaşça ara sokağa doğru yürüdü ve köpeğe yaklaştı. Köpek hareket etmedi ve Alex yaklaştıkça acı içinde ağlamaya devam etti.

"Kımıldama!"

Alex, damarlarında dolaşan adrenalinin tanıdık hissi ona saldırdığında durdu.

Boğazında bir bıçak vardı!

Alex paniğe kapıldığı için kıpırdamaya cesaret edemedi ama bir elin telaşla ceplerini karıştırdığını hissedince biraz sakinleşti.

Alex, ’Bir soygun,’ diye düşündü.

Alex sadece iki saniyeliğine paniğe kapılmıştı ama eski dövüş içgüdüleri devreye girdi.

Yine de Alex saldırmadı.

Önce rakibi analiz etmek çok önemliydi. Aksi takdirde, hataların olması kaçınılmazdı.

Soyguncunun eli Alex’in cebini karıştırırken Alex hafifçe soyguncuya baktı. Siyah bir kapüşon ve siyah bir eşofman giymişti. Karanlıkta ona bu kadar garip bir açıdan bakarken yüz hatlarını seçmek zordu.

Alex bıçağı tutan koluna baktı.

"Bıçağı o kadar büyük bir güçle kavrıyor ki kolu titriyor ve bıçak da doğrudan boynuma değmiyor. Muhtemelen bu işte yeni. Ayrıca, kolu temelde omzuma değiyor.

Alex ayrıca köpeğin görünüşünü ve durumunu da not etti.

’Beni bu ara sokağa çekmek için köpeği yaraladılar. Zekice ama acımasız bir numara.

Ancak Alex’in yüzünde hafif bir gülümseme belirdi.

"Ne yazık ki yanlış hedefi seçtiniz!

BANG!

Alex’in başı geriye doğru fırladı ve soyguncunun alçalmış başına çarptı. Aynı anda Alex omzunu şiddetle yukarı doğru iterek bıçağı kendisinden uzaklaştırdı.

Soyguncunun aklı karıştı. Başka biriyle kafa kafaya gelmek asla iyi bir duygu değildi.
Alex de aynı derecede acı çekiyordu ama eski bir dövüşçü olarak acı altında hâlâ mantıklı kararlar verebiliyordu.

Alex tereddüt etmeden bastonunu kaldırdı.

BANG!

Ve soyguncunun kafasının yan tarafına tüm gücüyle vurdu.

Soyguncu saldırının etkisiyle hemen bilincini kaybetti. Alex bir yılı aşkın süredir dövüşmemişti ama kasları hâlâ ortalamadan daha güçlüydü.

Alex sırıtırken soyguncu yere düştü.

ÇAT!

Alex’in sırıtışı yavaş yavaş dehşete dönüşürken dondu.

"Hayır! Bunu yapmak istemedim!

Soyguncu bilincini kaybettiğinden, vücudu basitçe yana devrildi.

Ve kafası şiddetle sert kaldırıma çarptı.

Soyguncunun çatlamış kafatasının altında hızla koyu bir kan birikintisi oluşuyordu.

Alex’in dünyası durdu.

Neler olduğunu anlayamıyordu.

Az önce birini mi öldürdü?
[ÇN: Hak etti ama adam … modern  dünya adaleti böyle oluyor işte..]

Alex, zihni az önce yaptığı şeyin büyüklüğünü kavramaya çalışırken panik içinde nefes nefese kaldı.

ÇAT!

Ve sonra, Alex’in zihni yok oldu.

Alex’in cesedi soyguncuların yanına düştü.

Kafasının arkasında büyük bir çatlak görülebiliyordu.

Alex’in cesedinin arkasında siyahlar giymiş, yüzünde öfke ifadesi olan başka bir adam duruyordu. Elinde kana bulanmış bir levye taşıyordu.
[ÇN: Vay çöpçü.d]
Bu, bir şeylerin ters gitmesi ihtimaline karşı çöplerin arkasına saklanan soyguncunun arkadaşıydı.

Arkadaşının cesedini görünce öfkeden deliye döndü ve elindeki levyeyle Alex’in kafasının arkasına tüm gücüyle vurdu.

Alex anında öldü.

Nasıl öldüğünü bile bilmiyordu.

"Siktir! SİKTİR!" diye bağırdı ikinci soyguncu, şimdi ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

Şimdi elinde iki ceset vardı!

Soyguncu panik içindeyken, iki görünmez masmavi ışık cesetlerden ayrıldı.

Masmavi bulutlar gökyüzüne doğru yol aldı ve görünüşe göre yeryüzünü terk etti.

Alex kendini ne canlı ne de ölü hissediyordu.

Uyanıktı ama aynı zamanda uyanık değildi.

Zihninin durumunu rüya görmeye benzetebiliriz. Zihni düzgün çalışmıyordu ama yine de bazı ilkel düşünceler ortaya çıkıyordu.

Gök mavisi ışıklar boş bir alana girip durdular.

Diğer pek çok parlak kıvrımlar zaten oradaydı ve her saniye yenileri katılıyordu.

Bir dakika sonra, hiçliğin içinde aniden parlak, beyaz bir ışık belirdi ve tüm  parlak kıvrımlar ona doğru uçtu.

Doğaları gereği buna çekildiler.

Gitmeleri gereken yer burasıydı.

Bunlar ölülerin ruhlarıydı ve Alex birçok ruh arasında sadece önemsiz biriydi.

Birdenbire boşluk sarsıldı!

Sanki gerçeklik parçalanıyor gibiydi!

Bununla birlikte,  parlak kıvrımlar sadece ışığa doğru seyahat etmeye devam ettiler. Neler olduğunu fark etmediler bile.

Daha da karanlık bir delik ortaya çıkarken gerçeklik cam gibi kırıldı.

Sonra, devasa bir el delikten dışarı fırladı.

Genç, yetişkin bir adamın eliydi.

El, gerçek dışı bir hızla Alex’in ruhuna doğru hızlandı.

El baş ve işaret parmağını Alex’in ruhunu sıkıştırmak için kullandı ve Alex zihnine berraklığın geri döndüğünü hissetti.

"Bekle, ne oldu?

Ancak Alex daha çevresine bakamadan uzaklara doğru çekildiğini hissetti.

El gerçekliğin kapanmakta olan yarığında kaybolmadan önce Alex bir ses duydu ve bu ses sadece tek bir kelime söylüyordu:

"Yoink!"
[Buradaki ses birşeyi hızla kaparken çıkan sesdir..]

[ÇN: Bakalım mc,ye ne olacak?]


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.