The World After The Fall - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




12   Önceki Bölüm 
           
 https://novelci.com/ dan oku

’Katliam Cadısı’ bir tekboynuzlu avlama partisinde mi? 

İnsanlar bilse gülerlerdi. O, üçboynuzluları tek başına indirebilecek kadar güçlüydü. Bu yüzden eğer ki tekboynuzlu avlama partisine katıldıysa, bunun tek bir cevabı olabilirdi. 

’Ne kadar aptalca bir görev.’

Kızıl Tilki Klanı. 

Adaptörleri avlamakta ismi çıkmış bir klan. 

Mino, bir Adaptörden onları avlaması için talep almıştı. Sıkıntı, bu isteğin ona Karanlık Orman Klanı tarafından resmi olarak verilmemiş olmasıydı. 

Karanlık Orman Klanı, Suikastçıların kişisel talepleri kabul etmesini yasaklamıştı. 

Bundan dolayı onları kendi eliyle öldürmek yerine canavarları cezbetmişti. Kendini ifşa edemezdi. 

’Kahretsin... İkiboynuzlunun onların işini bitireceğinden emindim.’

Eşsiz Beceri: [Cezbetme]

Bu, onun ’Katliam Cadısı’ ünvanını kazanmasına sebep olan beceriydi. Beceri, etrafına canavarları toplamasını sağlıyordu. Her şey planlandığı gibi gitmişti. Ta ki o tuhaf adam dolaşırken ikinoynuzluyu öldürene kadar. 

’Sadece dolaşıyor muymuş? İmkansız!’

Mino, Kanghun ve diğerlerinin aldığı ikiboynuzlunun leşine baktı. Canavarın öldürüldüğü an hâlâ zihninde taze bir anıydı. Mino onu açıkça gözünde canlandırabiliyordu. -Kaos-ta ikiboynuzluları öldürebilecek çok kişi vardı ama sıkıntı öldürme şeklindeydi. 

’Saplayarak öldürdü.’

Bir ikiboynuzluyu hiç beceri kullanmadan öldürmek. Mümkün görünmüyordu. Böyle bir şey Mino için ya da tanıdığı diğerleri için imkansızdı. Klanının lideri, Kara Orman bunu yapabilirdi ama bu kadar güçlü bir insanın etrafta gezinmesi çok saçmaydı. 

’Ünlü bir aileden olabilir mi?’

-Ulu Diyar-daki ünlü ailelerden olan kişilerin
’Hayır... Onlar böyle pejmürde olmazlar.’

Ünlü ailelerden olan kişiler gruplar halinde gezerler, özel elbiseler giyerler ve yürüyüş tarzları çok göze batardı. Kesinlikle onlardan biri değildi ama kim olduğunu da anlayamıyordu. 

-Beceri başarısız oldu. 

-Beceri başarısız oldu. 

Suikastçı becerisi olan [Sıkı İnceleme]yi kendine Jaehwan diyen adamın üzerinde kullanıyordu. Ama her nasılsa becerisi bozuluyordu, düzgün çalışmıyordu. 

’Lanet, yine böyle yapıyor. Artık düzgün beceriler öğrenmem gerek...’

Gizli itemini kullanmayı bıraktı ve adam üzerinde bilgi edinmek için çıkarımda bulunmaya başladı. İyi iki bilgi edinmişti. 

Biri, bu adamın ’Yürüme’ ile ilgili hiçbir becerisinin olmadığıydı. 

’Çok açık vererek yürüyordu. Eğer saplayarak ikiboynuzluyu öldürebilecek kadar güçlüyse bir tür yürüyüş becerisi de öğrenmiş olmalıydı...’

Yürüyüş becerisi
Adamın ruhani güç derecesi bir [Adapte-Olmamış] kadardı. 

Mino oranını kontrol ettiği zaman şok oldu. Karanlık Orman Klanı, hedeflerinin güçlerini gizleyebilme ihtimaline karşı üyelerine ruhani gücü mutlak doğrulukla değerlendiren araçlar dağıtmıştı. Aletler, kendilerinden daha güçlü olanların bile ruhani gücünü ölçmelerini mümkün kılardı. Ve bu makine, bu adam için mümkün olabilecek en düşük oranı gösteriyordu. 

Hiçbir beceriye ve ruhani güce sahip değil. 

Ama bir ikiboynuzluyu tek saplamayla öldürdü. 

Mino şok içindeydi. 

"Burada dinlenelim."

Kanghun klan üyelerinden üç kişiyi alarak açıklıktaki bir yeri seçti. O anda ruhani güçten yapılmış bir şahin çıkıp yola koyuldu. Bu bir mesaj-gönderme becerisiydi. Avın raporunu veriyorlardı. 

Mino, Jaehwan’ın yanında devrilmiş bir ağacın üzerinde oturuyordu. 

Sessizlik çöktü. 

O zaman Mino bir soru sorarak sessizliği bozdu. 

"Nesin sen?"

"..."

"İkiboynuzluyu tek saplamayla öldürdüğünü gördüm."

Sırrını bildiğini göstermek için konuşmuştu ama adam cevap vermedi. Mino tekrar konuştu. 

"
"...

"Benimle dalga mı geçiyorsun?"

"Hayır."

"Öyleyse nasıl
Cevap yok. 

"... Ne sorduğumu anlıyor musun?"

O an, adamın konuşulan dili anlamaya çalışırken zor zaman geçirdiğini fark etti. Onu anlamıyor olabilirdi. Tekrar sormayı denedi ama bunu söylemek için daha iyi bir yol aklına gelmiyordu. 

’Hmm... Ne yapmalıyım?’

Eğer kendi statü penceresini gösterirse bunu, ismini, klanını, yaşını ve böyle şeyleri göstermesi için bir örnek olarak kullanabilirdi ama Adaptörler arasında kişisel bilgileri paylaşmak tabuydu. Birine statü ve becerilerini göstermek, zayıflığını göstermekle aynıydı. 

Diğer taraftan o, Karanlık Orman Klanındandı. 

Çok önemli bilgileri içermeyen birkaç statü penceresini göstermeye karar verdi. O an, kazayla yanlış pencereye bastı. 

"Bu benim-"

[Bireysel Detaylar]

İsim: Han, Mino

Boy: 167 santimetre

Kilo: 46 kilogram

Beden Ölçüsü: 91-60-86

Göğüs boyutu: 65D

Vb: Sol gözün hemen altında bir ben var. Aynı zamanda sağ göğüste ve kalçada... 

"AHHHH!"

Hemen fiziksel niteliklerinin gösterildiği pencereyi kapattı. 

Jaehwan başını salladı. 

"Anladım. Şimdi seni tanıyorum."

Mino utaçtan kıpkırmızı kesilirken çığlık attı. 

"Başından beri ne dediğimi anlıyor muydun?"

"Anlamadığımı söylemedim."

"O zaman beni görmezden mi geliyordun?!"

"Hayır."

"Öyleyse söyle! Durumları eşitleyelim!"

"... Beden ölçülerimi mi söyleyeyim?"

"O DEĞİL! KENDİNİ ANLAT!"

Mino çığlık attı ve Jaehwan sırıttı. Ona hemen cevap vermemesinin bir nedeni vardı. 

Mino ona kim olduğunu sorarken kendini nasıl tanımlaması gerektiğini bilememişti. Dünya’da olduğu zaman birilerinin çocuğu, arkadaşıydı. Üniversiteye gidiyordu ve bir kulübe katılmıştı. Bir iş edinmeyi denemiş ve ülkesi için endişelenmişti. 

Ancak kuleye geldikten sonra bunların hepsi gitmişti. 

Yeni arkadaşlar ve hatıralar edinmişti. 

Yoonhwan, Seoyul ve Jay... 

Fakat öğretici bittikten sonra bunlar da yok olmuştu. Kuleyi temizlemesinin bir ödülü olarak hafızasının kalmasına izin verildiği için o dehşet verici 30 yılı hatırlamaya devam eden tek kişi Jaehwan’dı. Beraber kuleyi tırmanmaya çalıştığı arkadaşları Dünya’da bir yerlerde hayatta olabilirlerdi, ama artık onun arkadaşları değillerdi. Hiçbiri artık Jaehwan’ı hatırlamıyordu. 

Her şey onu terk etmişti. 

Geçmişi, geleceği ve tanıdıkları. 

Ama şimdi buradaydı. O halde kimdi o? 

"... Hatırlamıyorum."

Bu, verebileceği tek cevaptı. Ve en dürüst olanıydı. 

Mino ikna olmamıştı. 

"Aptal olduğumu mu sanıyorsun?"

"...?"

"Korkunç bir yüzle anılarını kaybettiğini söylersen sadece kafamı sallayıp kabul edeceğimi mi düşünüyorsun?"

"Hafızamı kaybettiğimi söylemedim."

"AZ ÖNCE DEDİN!" Mino bağırdı. 

’Kendisinin [Dip’ten bir güçlü] ya da öyle bir şey olduğunu mu sanıyor?’


Ancak bu adam
O anda Jaehwan’ın tuttuğu kılıç ağlıyormuş gibi titremeye başladı. Normal bir kılıç olmadığını zaten biliyordu ama ağlayan bir kılıç mı? Sırada daha şaşırtıcı ne vardı. 

"Pekala, anladım. Ağlamayı kes."

Jaehwan çantasından bir şeyler çıkarmaya başladı. O zaman kılıç keskin tarafını bir ağız gibi açtı ve Jaehwan’ın ona verdiği itemleri katır kutur yemeye başladı. Mino’nun gözleri yerinden fırladı.

’Ruh Kılıcı!’

Diğer itemleri yiyerek büyüyen bir kılıç. Ruh Silahları sadece
Bir ikiboynuzluyu tek saplamada öldürmek. 

Bu, bir Ruh Kılıcının verdiği muazzam hasarla mümkündü. Yani bunun olmasını sağlayan şey adamın gücü değildi. Bu, kılıcın gücüydü. 

Mino ondan sonra Kanghun ve Kızıl Tilki’den olan diğerlerine baktı. Şansına, henüz burada neler döndüğünü fark etmemişlerdi. O zaman Mino içinden Jaehwan’ı azarladı. 

’Çok savunmasızsın.’

Kim olursa olsun, bir Ruh Silahını böyle açık bir şekilde sergilemek için fazlasıyla aptaldı. Silah muhtemelen çok güçlüydü ama silahın gücüne güvenmenin de bir limiti vardı. Burada öldürülmese de bu saflıkla yakında öldürülürdü. 

İki şekilde de önemi yoktu. Mino sadece görevini tamamlamalıydı. 

’Asıl sorun, görevimde başarısız olmak üzereyim.’

Kızıl Tilki onların yanına geri dönüyordu. Hepsi gayet memnun göründüğünden rapor gönderme işi iyi gitmiş gibiydi. 

O anda Mino’nun aklına bir fikir geldi. Beden ölçülerine göz attığı için duyduğu öfkeyi çıkarmak ve aynı zamanda amacına ulaşmak için parlak bir fikirdi. Kalkarken arkasındaki tozları silkeleyen Jaehwan’ı tuttu. 

"AH, BEKLE!"

"...?"

"Şimdi bunun hakkında bir düşündüm de..."

Jaehwan koluna yumuşak bir şeyin değdiğini hissetti. İrkilerek kolunu geri çekmeye çalıştı ama Mino izin vermedi. 

"Jaehwan’sın. Jaehwan, değil mi?"

Jaehwan, onunla tatlı bir sesle konuşan Mino’ya baktı. 

’Kafayı mı yedi?’

Az önce ona üç beden ölçüsünü gösteren kadınla önündeki kadının aynı kişi olup olmadığını merak ediyordu. 

"Beni hatırlamıyor musun? Ben Mino! Mino Han! Bilirsin, seninle birlikte daha önce avlanan... Tekrar beraber avlanmak için sözleşmemiş miydik?"

Avlanma mı? 

Her ihtimale karşı hafızasını bir yokladı ancak öyle bir anı hatırlamıyordu. Kuleden ayrılıp bu yere geldiğinden beri sadece bir ay geçmişti. 

"Üzgünüm ama..."

Jaehwan nihayet konuşmadan önce Mino dirseğiyle onu dürterek göz kırptı ve Jaehwan tekrar konuştu. 

"Seni tanımıyorum."

Kanghun ve diğer parti üyeleri tuhaf tuhaf ona bakıyorlardı. Hatta bir tanesi kahkaha attı ve Mino alt dudağını ısırdı. 

’Lanet olsun... sana.’

Mino’nun Jaehwan’ı ağına düşürmeye çalıştığını ve başarısız olduğunu düşünüyorlardı. Bunu bekliyordu. 

"Ah, yani beni hatırlamıyor musun?"

"Evet."

"Doğru... Ben de öyle düşünmüştüm."

"...?"

Jaehwan kaşlarını kaldırdı ama Mino parlak bir gülümseme sundu ve devam etti. 

"Hafızanı kaybetmemiş miydin?"


https://novelci.com/ dan oku

Çevirmen ihtiyacımız var, başvurmaktan çekinmeyin. 
https://discord.com/invite/rpAKEfetEh


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


12   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.