Kanghun sırıttı ve kılıçlı adamlar Mino’nun etrafını sardı. "Hareket etme... Birazdan biraz eğleneceğiz." Mino gözlerini kapattı ve başını eğdi. Tamamen pes etmiş gibi görünüyordu ancak Karanlık Orman Klanının Suikatçileri, o böyle bir yüz ifadesi takındığında düşmanlarına neler olduğunu bilirlerdi. Üç adam üzerine atılırken Mino’nun elleri hareket etti. Hamleler görülemeyecek kadar hızlıydı. Kanghun dışındaki üç adam ışık onları vurmuş gibi şiddetle sallanıp yere yıkıldılar. Her birinin göğsüne hançerler saplanmıştı. Kanghun’un yüzü korkunç bir ifade aldı. "Ah, üzgünüm. Sinirlendiğim için hançerleri biraz sert atmış olabilirim." Mino gülümsedi ama konuştukça sözleri daha hırçın bir hâl alıyordu. "Canavarı ayartmakta başarısız oldum... Şu ortağım iş birliğine varmıyor... Ve Ruh Silahı bir aptalın ellerinde... Yani bütün bu olanlar... Pek de hoş değil." Kanghun, kadının tehlike çanları çalan sözlerini dinlerken kalbinin çarptığını hissetti. "Neden o kılıcı sahibine iade etmiyorsun?" "... Yapmazsam ne olur?" "Seviyene uygun olmayan böyle bir kılıca sahip olman kötü. Başın belaya girecek." "Bu kılıç bana şu aptaldan daha uygun." "Öyle mi düşünüyorsun? O zaman sanırım başka çarem yok." Mino siyah cübbesini kaldırdı ve siyah kamuflaj kumaşı göründü. İç kısmından yedi hançer çıktı ve havada kendi kendine süzülmeye başladı. "Şimdi başın belada." Kanghun bir an ona baktı ve acı acı cevapladı. "Doğru... Sen gerçekten de Katliam Cadısı’sın." "Ah? Biliyor muydun?" "Nasıl bilmeyebilirdim? Bütün o canavarları çok kolay cezbettin. Sadece bir aptal anlamazdı." Kanghun dişlerini gıcırdatırken cevap verdi. Mino, alnına vurdu ve mırıldandı, "Kahretsin. Lider beni yine azarlayacak." O anda etrafına vahşi bir aura yayılmaya başladı. Adapte-Olmamış numarası yapan Mino şimdi sadece yüksek seviye bir Adaptörün kullanabileceği kadar Ruhani Güçle dolup taşıyordu. "Demek Karanlık Orman Klanından gelen Suikasçıların Ruhani Güçlerini kontrol edebildikleri doğruymuş." "Sızlanan bir domuz için fazla şey biliyorsun." "... İşi kim istedi?" "Kimin umrunda? Çok fazla Adapte-Olmamış kişiyi öldürdüğünüz için ölmenizi isteyenler çok." "Ne? Karanlık Orman’ın böyle bir işi alması imkan..." O anda Kanghun bir şeylerin farkına varmış göründü ve sordu, "Bekle- Bu iş. Kişisel bir talep miydi?" "Önemli mi?" "Eğer durum buysa ’bizimle’ dövüşemezsin, Cadı." "Ne?" O zaman Mino çevrede değişen bir şey olduğunu hissetti. Çok fazla Ruhani Güç hissettiği için bir anlığına ormandan şüphelenmişti. Ama uzaktan geliyordu ve köy de onlara çok uzak değildi, bu yüzden ciddi bir şey olduğunu düşünmemişti. Gece avlanmaya çıkmış avcıların olması mümkündü ama hepsi bir yerde toplanmıştı. Mino’nun yüzü soldu. Kanghun’un haberci kuşu gönderdiğini hatırladı. "Yanımda Karanlık Orman’dan Cadı ve tek vuruşta bir ikiboynuzluyu öldüren bir adam varken destek çağırmayacağımı mı sandın?" "..." "Şey, bu Ruh Silahını bu kadar kolay ele geçirebileceğimi bilseydim bu kadar fazla istemezdim." Karanlık figürler kendilerini ormanda göstermeye başladı. Çok fazlalardı. Çoğu 1. Evre Adaptördü, aralarında 2. Evre olanlar da vardı. İçlerinde, bire bir savaşta Mino’nun kazanacağına güvenmediği biri de vardı. Bu, siyah pelerin ve başlık giyen bir adamdı. "Kara tilki... Sen de mi buradasın?" "Katliam Cadısı." "O kadar mı sıkıldın?" "Kızıl Tilki Klanının yarısının sadece seni öldürmek için toplanmasını... bir onur olarak kabul et." Kara Tilki, Klant. Bölgede Kızıl Tilki Klanının Ustası ve 2. Evre güçlü bir adaptör olmasıyla ünlüydü. "... Bu harika." Mino konuştu ama durum dehşet vericiydi. Düşmanları saydı ve arkasına bakmadan sordu. "Hey, hafızasını kaybeden. Ah, Dip’ten gelen Güçlü demeliyim. Orada mısın?" Ses arkasından cevapladı. "Evet." "Biraz geç olduğunu biliyorum ama özür dilerim." "..." "Sadece Kızıl Tilki’nin, Dip’ten gelen bir Güçlü tarafından öldürülmüş gibi görünmesini sağlamak istemiştim." "Biliyorum." "Cidden mi?" Mino hayretle cevap verdi ve Jaehwan ezberlediği şeyi duygusuz bir sesle tekrarladı. "HAHA. Kızıl Tilki, sizi bekliyordum. Ben, sizi cezalandırmak için Dip’ten gelen bir Güçlüyüm." "... Yani hepsini ezberledin ama söylemedin mi?" "Sözleri daha iyi olsa söyleyebilirdim." Mino sırıttı. "Haha, anlıyorum. Peki, seni zorladığım için özür dilerim." Gülümsedi ama sesi ciddiydi. "Gerçekten üzgünüm." İçine katılmış birçok duygu vardı. Jaehwan sesizce Mino’nun sırtına baktı. Onun kendisini incitmeyi istemediğini biliyordu ama bu basit bir özürle hallolacak şey değildi. Mino dudaklarını ısırdı ve konuştu. "Kaçmalısın." "Neden?" "Çünkü seni kurtaramam." Bu onun son telafi yoluydu. Jaehwan’ın kaçamayacağını biliyordu. Adam onu bu kargaşadan kurtaracak hiçbir [Yürüyüş] becerisine sahip değildi. Bu yüzden Mino arkasına bir şey fırlattı. "Bu ne?" "Bir [Kaçış Taşı]. En yakın kaleye ışınlanabilirsin. Sadece bir tane var, bu yüzden sen kullan." "Peki ya sen?" Mino cevap vermedi ve Jaehwan tekrar taşa baktı. Çok tanıdık görünüyordu. Jaehwan’ın en çok hor gördüğü taşın şeklindeydi. Ama bu onu geçmişe gönderecek bir taş değildi. Bu taş birilerinin yaşadığı anı kurtarmak içindi. Geleceğe ilerlemesine yardımcı olarak birini kurtaracak bir taştı. ’Yoonhwan...’ Jaehwan arkadaşını hatırladı. Kulenin 99. Katında kurtaramadığı arkadaşını. Yoonhwan da o zaman elinde bir taş tutuyordu. Elindeki sanki bir [Dönüş Taşı]ymış gibi konuşmuştu ama Jaehwan o taşın öyle bir şey olmadığını biliyordu. Ya Jaehwan o zaman bu taşı Yoonhwan’a verseydi? Jaehwan taşı, öğrendiği bir cevapmış gibi kavradı. Taşın kaba kenarlarının verdiği his ona taş canlıymış gibi hissettiriyordu. Konuştu. "Hey, bir şeyi öğrenmek istiyorum. "Neyi?" Mino arkasına bakmadan gergin bir sesle cevapladı. "Geçmişe gidebilecek olsaydın gider miydin?" Mino afalladı. "... Böyle bir şeyi şu anda mı soruyorsun?" Anlayamadı ama cevabı uzun zamandır biliyormuş gibi duraksamadan cevapladı. "Asla geçmişe dönmem." "Neden?" Çünkü çok zor bir hayat yaşadım." Detaylara inmedi ama Jaehwan onu anladığını hissediyordu. "Ölürsem bugün ölürüm. Geri dönmem." Nasılsa, bu cevap Jaehwan’ın kalbinç tekletti. Mino, cevabının bütün kaderini nasıl değiştirdiğini bilmeyecekti. ’Evet, bu işe yarar.’ Jaehwan elini Mino’nun omzuna koydu ve ilerledi. Mino konuşmadan ona baktı. Bu, onun atmaya cesaret edemeyeceği bir adımdı ama Jaehwan korkusuzca ileri yürümüştü. "Bugün ölmeyeceksin."
https://novelci.com/ dan oku Çevirmen ihtiyacımız var, başvurmaktan çekinmeyin. https://discord.com/invite/rpAKEfetEh
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.