Bazen o yağmurlu günde, Solgun yüzün, solgun ellerin gelir aklıma, Yolun sonuna vardık ama, Bir adım bile atamadık birbirimize, Hep uzak kaldık, hep kaybolduk birbirimizin içinde...
Çok uzun zaman öncesine ait bir şarkıyı duyar gibi oldu. O zamandan beri, tek başına mırıldanan o sese değer vermişti. Her şey birbirine girmiş, düzeltilemeyecek hale gelene kadar teker teker paramparça olmuştu. Bunu çok iyi biliyordu. Ve bütün bunlara rağmen içinde durdurulamaz bir duygu vardı. Dinmeyecek bir duyguydu.
Nedendi peki? Güzel anılar o kadar az ve anlamsızdı ki, bir elin parmağını bile geçmiyordu.
Bazen birlikte geçirdikleri zaman, cehennem gibi oluyordu. Kalbini sana ne kadar açmaya çalışsa da, soğuk davranışların karşısında, gözyaşlarıyla ıslanmış çarşaflarda kurumuş yaş izleri kalıyordu. Sana özlem duyduğu, kimlik fotoğrafına bakarak saatlerce düşündüğü o günler çok gerilerde kalmıştı. Sona yaklaştıkça, sefaletini bir kez daha fark ederken, dilini ısırmak istedi. Ne gözlerin onun gözleriyle buluşmuştu, ne de duyguların onun duygularına cevap vermişti.
Onun zavallı, masum aşkıyla alay ettiğini ve onu yüzlerce kez çöp gibi ayaklar altında çiğnediğini bile bile, gözlerini bütün bunlara kapatmaya çalıştı. Cehennem gibi geçen bir zamandı, her şeyin karanlıklar içinde olduğu ve hiçbir çıkış yolunu göremediği bir zaman.
Adam güçlükle açmaya çalıştığı gözlerini kaldırdı. Nemli kafası sanki ateşler içinde yanıyor gibiydi. Odağı gidip gelirken kendini uyanık tutmaya zorluyordu. Uyuşmuş sol bacağı sürücü koltuğu ile kapı arasındaki boşluğa sıkıca sıkışmış, beyaz bir kemik parıltısı açıkta kalarak korkunç bir şekilde bükülmüştü. Makinelerin uğultusu dışında, etrafı ölüm sessizliği sarmıştı.
Demek böyle ölüyorum.
Ancak o zaman aniden hatırladı.
Gece geç saatlerde planladığı bir şey nedeniyle aceleyle gidiyordu. Başını sallayarak, şimdi gitmenin pratik olmadığını ve planları iptal etmeleri gerektiğini söyleyen direktöründen arabanın anahtarını kaptı. Sürücü koltuğuna tek başına bindi.
Otoyol sessizdi ve planlanan zaman yaklaştıkça gaz pedalı üzerindeki baskıyı yavaşça artırdı. Sarhoş olabileceğini düşündü. Alkol ya da uyuşturucu almamıştı ama frene basması gereken sağ ayağını usulca geri çekmişti.
Boş yolda, uzaktan gelen lüks görünümlü ithal bir araba gördü. Yol keskin bir viraja girdi ve adamın yavaşlamayan arabasında navigasyonu uyarı verdi. Bariyerdeki turuncu işaretler gözlerinin yanından hızla geçerken baş döndürücü bir şekilde parladı. Muazzam bir hızla ilerleyen araba, öndeki yabancı arabaya çarptı ve bariyerin içinden geçti.
’Neden bunları alıyorsun?’ [1] Bir zamanlar küçümseyerek sorduğun bir soruydu. Kelimelerinin altında saklı olan anlamı anlayamamış gibi davranamayan adam, hiçbir şey söylemeden buruk bir gülümseme verdi. Bütün sözlerin nefret dolu değildi ama her zamanda acıtıyorlardı. İğne yutmak gibiydiler. Eğer onları aklından çıkarırsa oraya buraya batarlardı ve birçok kez duyguları kabarırdı.
Bariyerden geçen arabalar birkaç kez takla attılar. Buum, Buum başı oraya buraya çarptı. Yaralı bacağından gelen kemik seslerini bile duyabiliyordu. Hiçbir şey düşünemiyordu. Vücudunun acısı artık uzak bir yerdeydi ve bulanık görüşüne rağmen, adamın ağzından havaya doğru bir kahkaha çıktı. Ancak o boğuk kahkahası onu terk etmeden önce, aklından başka birisi geçmişti ve sanki bir rüyadan uyanıyormuş gibi panikle sarsıldı.
Oppa’sını [2] çağıran sevgi dolu bir ses. Her zaman ki aynı hastane kıyafetleri içerisindeki anormal derecede solgun bir yüz.
"Oh..."
Sesi, o ana kadar hiç duyulmamış gibi, aniden patladı. Şokla donmuş zihni derin düşüncelerinden sıyrılıp gerçeklikle yüzleştiğinde, sanki onu bekliyormuş gibi genç bir kıza ait bir görüntü seli zihnine hücum etti. Ona bakıp hafifçe gülümseyen bir yüz, inanılmaz derecede ince bilekler…Acısının giderek artmasına rağmen ağlamamak için dudaklarını ısırıp kendini tutan o çocuğa, acıdığı anlar gözünde canlandı. “Oppa, ünlü olmak ne güzel bir şey” dediği o sözleri hatırladı. Kıskanç bir tonla söylese de onun aslında bu durumdan mutluluk duyduğunu biliyordu.
"Oh...oh..."
Sen evlenmeden önce.
Bütün borçlarımı ödemeliyim, seni sağlığına kavuşturmalıyım ve sana güzel bir gelinlik giydirmeliyim.
“Çünkü oppan sana bunları almak istiyor.” Eklenen bu sözlerle yüzün kıpkırmızı oldu ve utançla haykırdın. “Daha kaç yaşımdayım ki evlilikten bahsediyorsun ya?!” Onu utanç içinde battaniyeyi çekiştirirken görmek güzeldi. Elini onun dağınık saçlarının arasında gezdirdiğinde, sanki bütün huzur onlarlaymış gibiydi. Sanki cehennem azabı gibi geçen zamanlar çoktan geçmişte kalmıştı.
“Seni nasıl unutmuş olabilirim?” Zaten tamamen paramparça olan hali için artık hiçbir umut kalmamıştı. Bulanıklaşan görüşünün ardından, kırılmış camın ötesindeki birini görebiliyordu. Çarptığı arabanın, onunkiyle birlikte aşağıya doğru düştüğü belliydi. “Özür dilerim” Söyleyemediği kelimeler dilinin ucunda eriyip gitti. Durmaksızın akan sıcak bir sıvı yanaklarını ıslatıyordu. “Birisi…Lütfen birisi…Yaşamaya devam edemeyecek kadar zayıfım, ama yine de...”
“Birisi lütfen o çocuğa baksın.”
“Güçlüymüş gibi davranıyor ama hâlâ çok kırılgan bir kalbi var.”
“Ve yalnız yaşamak zorunda olduğu bu dünyayı tanımıyor.”
İçinden geçen dayanılmaz acıyla kıvranırken, adam dile getiremediği dileğini durmadan dua ederek tekrarladı. Gerçekleşmeyeceğini bilse bile devam etti. Sessizliği dolduran bitmek bilmeyen dualar arasında bilinci giderek daha da uzaklaştı. Sönük görüşü karanlıkla titreyip kaybolurken bile vazgeçemediği, anlamsız dilekler…
Orada bir yerlerde tutamadığı sözler vardı.
Orada bir yerlerde onu bekleyen biri vardı.
— Oppa, en mutlu olduğun an neydi?
Bir gün birdenbire sorduğun o anlamsız soru bittiğinde, karanlık onu buldu.
Her şey bir anda sönüp gidiverdi.
___________________
[1] Sorumuz "넌 왜 사냐." (neon wae sanya). Oradaki "사냐" bu kelime "사다" (sada, "satın almak") fiilinin bir çekimi olabileceği gibi, 살다 (salda, "yaşamak") fiilinin de bir çekimi olabilir. Bu da "Neden yaşıyorsun?" sorusunu gündeme getiriyor.
[2] Oppa (오빠) — kadınlar tarafından kullanılır. Abilerine veya kendilerinden yaşça büyük erkek arkadaşlarına karşı kullandıkları bir terim.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.