Sonsuz bir Cennet Manzarası gibi görünen canlı bir Yeryüzüne bakan bu Altın Bulutlar’ın arasında Altın ve Mor Su Nehirler’i ruh yılanları gibi neşeyle yüzüyordu.
Bunun küçük bir bölümünde, sallanan Altın Çimenler’in üzerinde Pyrrhus, Vücud’u saf beyaz astral ışıltıdan yapılmış gibi görünen İnsan’sı bir Varoluş’a bakmıştı.
Pyrrhus, ona yakından baktığında, üzerindeki Kutsal İlkel Varoluş Göz’ü bir Işık Parıltı’sı yayarken, arkasında altın astral Kanatlar’dan oluşan bir Aurora uzanıyordu.
Bu, bir Varoluş Gözü’ydü ama herhangi bir Varoluş Göz’ü değildi.
Akıl almaz Mucizeler’le dolu Eşsiz bir Tür’dü çünkü Şu Anda Varoluş Dokuyucu’su ve Extremity Dokuyucu’su ayrımının Kök’lü değişikliklere uğramasına neden olmuştu!
Sadece önündeki Megalonyalı’ya bakarak, Gözler’inin önüne Dalga Dalga Dokumalar serilmişti.
Pyrrhus’un Kalbi’nin Dalgalanması’na neden olan Bilgi Dalgalar’ı gelmişti!
Ayrıntılar, özgürce ve gecikmeden gelmişti - daha önce hiç karşılaşmadığı kadar kapsamlı Ayrıntılar gelmişti.
Kendisi’nden Kat Kat daha Güçlü olduğuna şüphe olmayan bir Varoluş’a tek bir bakış attı ve Varoluş’u ile ilgili muazzam bir Layıtlar Dizi’si topladı.
Karşısındaki Bekçi Nazal, Tüzükler’in Birleşimi’nde Olan Varoluş idi ve bu Varoluş bile sadece onun Bekçisi’ydi.
O’nun boş bakışlarını gören Bekçi Nazal, Pyrrhus’a yaklaşırken, gülümsemişti.
"Genç Efendi, Kutsal İlkel Deniz’e gitmemizin bir sakıncası var mı? En iyi sonuçları elde etmek için aydınlanmanızdan sonra demir hâlâ sıcakken saldırmalıyız."
Pyrrhus, başını sallayıp, altındaki Altın topraktan yükselirken, Ses’i dingindi.
O.
Kendi Bedeni’ne baktığında... Sayısız Altın Sicim’in bir araya gelerek, kendisini oluşturduğunu görmüştü!
İnsan’sı bir Form’u vardı, Altın Sicimler Vücudu’nu Altın bir Astral Işık Birleşim’i gibi gösterirken, Uzuvlar’ı Plazma Dalgalar’ı oluşturacak şekilde yön değiştiriyordu ve Baş’ı iki Beyaz Işık noktası olan yanan Altın bir Astral Alev’e benziyordu!
Sonsuz’a dek yanacakmış gibi görünen Altın bir Astral Alev’i Olan Bir Kafa.
Gözler’i, üzerinde olduğu gibi iki yanan Beyaz Tekillik’ti, Varoluş’un Hâyâlî Altın Kutsal İlkel Göz’ü sadece Bakışlar’ıyla daha parlak parlıyordu.
[Köken Megalonya’lı Pyrrhus]:: Varoluş Durum’u- Bir Tür Kutsal İlkel Varoluş Göz’ü. Varoluş Kaynağ’ı- Megalos. Ömür- Bir Megalos Döngüsü’nün Önemsiz Bir Kesri/ Tanımlanmamış Megalos Döngüler’i. Dokumalar’ın Kayıtları-...
...!
Bekçi Nazal’ın yönetiminde Güç Seviyesi’ni, Varoluş Kaynağı’nı ve Hatta Ömrü’nü görebiliyordu.
Bir Varoluş’un Varoluş’u Bozulmadan önce ne kadar yaşayabileceğini!
Bekçi Nazal’ın en fazla 1.000 Megalos Döngü’sü ömrü varken, böyle bir Bilgi’ye erişiminin olması bile Dehşet Verici’ydi.
Peki bu kaç Desilyon ya da Ötesine denk geliyordu? Bunu bilmiyordu.
Kendi Bedeni’nin durumunu gören Pyrrhus, yanındaki Bekçi Nazal’a başını sallayarak, ayağa kalktı.
"Hadi gidelim."
Ses’i Manyetik’ti ve korkunç bir komut ağırlığıyla doluydu ve Tüzük Birleştirme Aşaması’ndaki bu Güçlü Varolu bile bunu kabul etmek için başını eğdiğinde, doğal olarak gelmiş gibi görünüyordu!
Nazal’ın etrafında Altın bir Işık bariyeri patladı ve ortadan kaybolduklarında her ikisini de sardı.
Yeniden ortaya çıktıklarında, Yanardöner Altın Işığı’yla parlayan Yassılaşmış bir Dağ’ın tam zirvesindeydiler; Bu Yassılaşmış Dağ’ın Zirvesi’nin üzerinde, şok edici bir Varoluş Yoğunluğu’yla dolu bir Omniverse Büyüklüğü’nde Altın bir Tekillik dönerken, altında bir Omniverse’den Onlar’ca Kat daha Büyük Altın bir Deniz köpürüyordu.
Altın Sular aşağıdaki Altın Deniz’e Yükselip, dönen Altın Tekilliğ’e karışırken, Dakikalar sonra daha da Güçlü Işık Dallar’ı Altın Deniz’e geri dönerek, daha da Işıltı’lı hale geliyordu.
Bu Deniz’in etrafında Mor ve Altın Işık’tan Halkalar onu koruyucu bir şekilde çevreliyor, yüz binlerce Megalonyalı’nın Auralar’ı birbirleriyle etkileşime girip, Varoluş Dokumalar’ını yükseltirken, huzur içinde O’nu çevreliyordu.
Bunların dışında, Mor ve Altın Halkalar’ın kenarlarında süzülen Çok Renkli Işıltı:dan oluşan 9 Taht vardı ve bu Tahtlar’ın tepesinde güçlü Megalonyalılar’ın Auralar’ı oturuyordu!
Bekçi Nazal ve Pyrrhus bu bölgeden çok uzakta görünmüyorlardı ve geldikleri anda Nazal Tertemiz Gökyüzü’nde süzüldü ve 9 Taht’a doğru konuştu.
"Saygıdeğer Efendiler, Doğumu’yla Uğurlu İşaretler’in yeşermesine sebep olan Varoluş’u getirdim. Şu an Hemen... Varoluş’un Kutsal İlkel Gözü’ne kavuştu."
...!
Ses’i Sakin ama yüksekti, Gökler’de yüzen dokuz Tahttakiler ve hatta kendi aralarında konuşan ve yakınlarda yoğun Karmaşıklık Dalgalar’ı yayan Altın Deniz’in etrafında Xiulian uygulayan Megalonyalılar görmek için başlarını kaldırdıklarında, çevrede yankılanıyordu.
Dokuz Taht’ta oturan Onurlu Megalonyalılar Pyrrhus’a bakmaya geldiklerinde, Gözler’i Parlıyor’du ve Vücutlar’ı Varoluş’un korkunç Karmaşıklık Dalgalar’ını yayarken, o da onlara bakıyordu!
Dokuz Varoluş’un büyük çoğunluğu Tüzük Birleştirme Aşaması’ndaydı ve yine de Karmaşıklıklar’ı Bekçi Nazal’dan birkaç kat daha güçlü hissettiriyordu.
Sanki tek bir tanesi bastırsa, Kendiler’iyle aynı Aşama’daki daha zayıf olanlar Anı’nda yenilecekmiş gibiydi!
Görünüşe göre, aynı Varoluş Durum’u içinde Büyük bir Güç Farklılığ’ı vardı ve bu Fark, Güc’ün bu Yüksek Aşamalar’ında daha da Abartılı’ydı!
Bu, ilk elden deneyimlenmesi gereken müthiş bir Varoluş Gerçeği’ydi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
