’’Bana Aptal diye hitap edebilirsiniz.’’ Basit cevap kısa süre içinde büyük salondan çıkarak sisin içinde dağıldı. Ancak ses, Audrey’nin ve Alger’in kulaklarında yankılanmaya devam etti, art arda dalgalanma yarattı. Böyle bir ünvan beklemiyorlardı ancak onun bunu hak ettiğini hissediyorlardı. Bu ünvan, gizemli, güçlü ve tuhaf biri olarak onun imajını mükemmel bir şekilde somutlaştırmıştı! Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Audrey ayağa kalktı, eteğini hafifçe kaldırıp dizlerini kırarak Zhou Mingrui’ye reverans yaptı. ’’Sayın Bay Aptal, takasımızın şahidi olmanızı talep etmeme izin verir misiniz?’’ ’’Önemli değil.’’ Statüsüne uygun bir şekilde yanıt verirken, Zhou Mingrui’nin zihni titredi. ’’Bu bizim için bir şereftir, Bay Aptal.’’ Alger de ayağa kalktı. Hafifçe sırtını büktü ve sağ avucunu göğsüne koydu. Zhou Mingrui sağ avucunu indirip gülümsedi. ’’Devam edin.’’ Alger başını salladı ve Audrey’e döndü. ’’Hayalet Balina’nın kanını alabilirsen, birini bulup kanı Pritz Limanı’nın Beyaz Gül Kasabası’nın Pelikan Sokağı’ndaki Savaşçı ve Deniz Bar’ına gönder. Patron Williams’a ’Kaptan’ın istediği şeyin bu olduğunu söyle. Ben tahsilatı doğruladıktan sonra, istersen bana bir adres verirsin ve formülü oraya postalarım, ya da sana doğrudan buradan söylerim?’’ Audrey bir an düşündükten sonra gülümsedi, ’’Daha güvenli olan yöntemi seçiyorum. Burada yapalım, hafızamı test edecek olsa da.’’ Bay Aptal’ın takasa tanık olmayı kabul etmesi, aynı zamanda ileride benzer bir ’toplanma’ daha olacağını gösteriyordu. Audrey bunu düşünerek aniden başını çevirip parlak gözleriyle Zhou Mingrui’ye baktı. İlgi çekici bir ses tonu ile bir öneride bulundu, ’’Bay Aptal, bunun gibi birkaç ’girişim’ daha yapar mısınız?’’ Alger sakin bir şekilde Audrey’i dinledi; bu öneri ona da cazip gelmişti. Hemen o da tekrarladı, ’’Bay Aptal, siz de böyle ’toplantıları’ ilgi çekici bulmuyor musunuz? Güçleriniz bizim hayal gücümüzü aşıyor olsa da, sizin de anlamadığınız veya üstesinden gelemediğiniz belirli alanlar olmalı. Karşımdaki kişi belli ki yüce bir genç kadın. Benim de eşsiz deneyimlerim, anlayışlarım, araçlarım ve kaynaklarım var. Belki bizler de bir gün, sizin için külfetli olan bir şeyi tamamlamanıza yardımcı oluruz.’’ Ona göre, herhangi bir uyarı ya da direniş yolu olmadan bu alana çekilmiş olması, Bay Aptal’ın kontrolü elinde tutan kişi olduğu anlamına geliyordu. ’Toplantılara’ katılmak, reddedebileceği bir şey değildi. Bu nedenle pasif ve dezavantajlı durumunu telafi etmek için elinden geldiğince bu karşılaşmadan fayda sağlamak daha iyiydi. Uzun masada oturan bu üç kişinin farklı geçmişleri, kaynakları, bilgi kanalları vardı ve gizemli alanı farklı kavrıyorlardı. Etkileşim içinde olup sınırlı işbirliğinin keyfini çıkarırlarsa, öngörülemeyen ve ölçülemeyen etkiler ortaya çıkabilirdi! Az önce görüşülen takas buna bir örnekti. Bir diğer örnek, onun birini öldürmek istemesi olabilirdi. Kolayca, hem yüzeyde hem de gerçeklikte kendisiyle ilişkili görünmeyen toplantı katılımcılarını talep edebilirdi. Herhangi bir araştırmacıyı, mükemmel bir şekilde yanlış yönlendirebilirdi. Uzun boylu genç bir kadın... Tavrım ve aksanım o kadar belli miydi? Audrey boş boş baktı, ağzı yarı açık kalmıştı ancak kısa süre sonra kendine gelip tereddüt etmeden başını salladı. ’’Bay Aptal, bence bu oldukça iyi bir öneri. Bu toplantı düzenli hale gelirse, kesinlikle memnun olmadığınız bazı şeyleri bize bırakabilirsiniz. Elbette bu şeylerin kapasitemiz dahilinde olması gerekiyor.’’ Zhou Mingrui, öneriyi duyduğu anda çoktan artıları ve eksileri gözden geçirmeye başlamıştı. Daha fazla toplantı yapmak, kesinlikle Beyonderlerle ve diğer gizemlerle ilgili daha fazla bilgi edinmesine yardımcı olur, geri dönmesini kolaylaştırırdı. Örneğin, ’izleyiciler’ sayesinde muhtemelen bir sonraki toplantıda iksir formülü ortaya çıkacaktı. Benzer şekilde, elde ettiği bilgi de ona bugün ki yaşamı için yararlı olacaktı. Ancak ne kadar toplantı yaparsa, kendisinin açığa çıkma olasılığı da o kadar artacaktı! Gerçekten de bedava aş diye bir şey yoktu... Zhou Mingrui yeniden sağ elini uzatarak parmaklarını nazikçe uzun masaya vurdu. Toplantıların ne zaman başlayacağını ve ne zaman biteceğini kendisinin kontrol ettiği de göz önüne alındığında, kimliğinin ortaya çıkma tehdidi de onun kontrol sınırları içerisinde sayılıyordu. Kesinlikle artılar eksilerden daha fazlaydı, bu nedenle Zhou Mingrui hızla bir karara varmıştı. İkilinin beklenti dolu ve tedirgin bakışlarına gülümserken masaya vurmayı bıraktı. ’’Ben adaleti ve eşitliği seven biriyim.’’ ’’Yardımınız karşılıksız kalmayacak.’’ ’’Her Pazartesi, öğleden sonra 3’te, yalnız olmaya çalışın. Ben birkaç girişim yaptıktan ve bazı şeyleri çözdükten sonra, belki siz de öncesinde izin almaya başvurabilirsiniz. Artık uygunsuz durumlarda olma konusunda endişelenmenize gerek yok.’’ Bu, Alger ve Audrey’nin önerisini kabul ettiğini gösteriyordu. Audrey daha yeni 17 yaşına basmıştı. Hayatı boyunca el üzerinde tutulduğundan, genç bir kızın özelliklerine sahipti. Bu nedenle, Aptal’ın cevabını duyduktan sonra yumruğunu sıkıp yavaşça göğsüne vurdu. Alger’in konuşmasını beklemeden heyecanla araya girdi, ’’O zaman, kendimize çağrı işaretleri verelim mi? Sonuçta sohbet için gerçek isimlerimizi kullanamayız.’’ Gerçek kimliğimle alakalı Bay Aptal’ı kandıramam ancak karşımdaki kişi tehlikeli olabilir. Onun kim olduğumu öğrenmesine izin vermemeliyim! Zhou Mingrui rahat bir tavırla "İyi fikir,’’ dedi. Audrey hemen düşüncelere daldı. ’’Siz Bay Aptalsınız, adınız tarot kartlarından geliyor. O zaman, sabit, uzun vadeli ve gizli bir ’toplantı’ olarak, tanımlarımız da birlik içinde olmalı. Evet, ben de tarot kartlarından seçeceğim.’’ Ses tonu yavaş yavaş neşeli bir hale dönmüştü. ’’Karar verdim. Ünvanım, ’Adalet’ olacak!’’ Bu, 22 büyük Arkana tarot kartından biriydi. ’’Peki ya siz Bayım?’’ Audrey küstah bir tavırla karşısında duran ’ortağına’ gülümsedi. Alger hafifçe kaşlarını çattıktan sonra hemen rahatladı. ’’Asılan Adam.’’ Bu da başka bir Büyük Arkana kartıydı. ’’Pekala, o zaman Tarot Kulübü’nün kurucu üyelerinden sayılırız!’’ Audrey çok mutlu olmuştu, sonra korku dolu gözlerle sislerin arasındaki Zhoy Minguri’ye baktı. ’’Bu sorun olur mu, Bay Aptal?’’ Zhou Mingrui keyifle başını iki yana salladı. ’’Bu tür önemsiz konulara kendi başınıza karar verebilirsiniz.’’ ’’Teşekkürler!’’ Audrey çok heyecanlanmıştı. Sonra dönüp Alger’a baktı. ’’Bay Asılan Adam, adresi bir kez daha tekrarlayabilir misiniz? Korkarım hafızam beni hayal kırıklığına uğratacak.’’ ’’Sorun değil.’’ Alger, Audrey’nin ciddiyeti karşısında memnundu, adresi yeniden tekrarladı. Üç kez sessizce adresi tekrarladıktan sonra Audrey yeniden heyecanla sohbete döndü, ’’Tarot kartlarının bir oyun olarak İmparator Roselle tarafından icat edildiğini duymuştum. Aslında, geleceği öngörme gücüyle donatılmış bir şekilde gelmiyor mu?’’ ’’Hayır. Çoğunlukla kehanet, kişinin kendisinden kaynaklanır. Herkesin bir maneviyatı vardır, bunlar insanların ruhsal dünyaya uyum sağlamasına ve kendileriyle ilgili daha yüksek seviye bilgi edinmelerine izin verir. Ancak sıradan insanlar bunu fark edemez ve aldıkları ’işaretleri’ de yorumlayamazlar. Bu bilgi kendisini kehanet araçlarının yardımıyla gösterecektir. Basit bir örnek vereyim, rüyalar ve rüya yorumcuları.’’ Alger, Zhou Mingrui’ya bir bakış attı ve ondan bir yanıt olmadığını görünce, Audrey’nin iddiasını çürüttü. ’’Tarot kartları, aslında bu tür bir araçtır. İşaretleri daha uygun ve doğru bir şekilde yorumlamamıza yardımcı olmak için daha fazla sembolizm ve daha mantıklı unsurlar kullanır.’’ Zhou Mingrui kayıtsız görünmesine rağmen dikkatle dinliyordu. Bu noktada, başındaki zonklama kuvvetlenmiş ve başı ağırlaşmaya başlamıştı. ’’Anladım.’’ Audrey başını salladı. Sonra devam etti, ’’Demek istediğim bu değildi. Tarot kartlarından şüphe etmiyorum ancak İmparator Roselle’nin bir dizi kart daha yarattığını duymuştum, gizli ve gizemli olanlar. Bunlar, belirli bir bilinmeyen gücü sembolize eden kağıt kartlardı. Tamamladığı toplam 22 kart vardı. Daha sonra bunları, oyun aracı olarak kullanılan 22 Büyük Arkana tarot kartı yaratmak için referans olarak kullanmış. Söylediğim doğru mu?’’ Gizemli Bay Aptal’dan cevap almaya çalışıyormuş gibi Zhou Mingrui’ya baktı. Zhou Mingrui tek kelime etmeden yalnızca gülümsedi. Onu test ediyormuşçasına Asılan Adam’a döndü. Alger sırtını düzleştirip derin sesiyle yanıtlamaya başladı, ’’Bu doğru. İmparator Roselle’nin Kutsala Hakaret Taşı’nı gördüğü ve o kağıt kartların, kutsalın 22 yolunun derin gizemlerini içerdiği söylenir.’’ Audrey özlem dolu bir sesle ’’Kutsalın 22 yolu...’’ diye tekrarladı. O anda Zhou Mingrui’nin baş ağrısı yoğunlaşmıştı. Kızıl yıldızlarla ve grimsi beyaz sisle olan görünmez bağlantısının zayıflamaya başladığını hissetmişti. Kararını verdikten hemen sonra ’’Pekala, bugünlük bu kadar," dedi. ’’Nasıl isterseniz.’’ Alger saygıyla başını eğdi. ’’Nasıl isterseniz.’’ Audrey de Asılan Adam’ı taklit etti. Hala kafasında pek çok soru işareti ve düşünce vardı; bu nedenle toplantının bu kadar çabuk sona ermesini istemiyordu. Zhou Mingrui bağlantıyı keserken gülümseyerek, ’’Bir sonraki toplantıda görüşürüz,’’ dedi. Kızıl ışık su gibi çekilirken ’yıldızlar’ yeniden parladı. Audrey ve Alger, Bay Aptal’ın cümlesini duyduğunda figürleri çoktan bulanıklaşmaya başlamıştı. Bir saniye içinde, gri sis sessizliğine kavuşurken yansıma parçalandı. Zhoy Mingrui ise hızla ağırlaştığını hissediyordu. Gözleri önce karanlıkla, sonra göz kamaştırıcı güneş ışığıyla buluştu. Hala dairesinin ortasında duruyordu. ’’Bir rüya gibiydi... O sisli dünya da neydi öyle... Az önce olan değişimleri kim ya da ne tür bir güç yarattı...’’ Zhou Mingrui yavaşça iç çekti. Bacakları kurşun doluymuşçasına, ağır bir şekilde çalışma masasına doğru ilerlerken tamamen şaşkındı. Ne kadar zamanın geçtiğini anlamak için dışarıya koyduğu cep saatini aldı. ’’Zaman aynı hızda akmış.’’ Zhou Mingrui kabaca bir tahmin yürüttü. Cep saatini koyduktan sonra başındaki ağrıya daha fazla dayanamayacağını fark etti. Sandalyeye oturup başını eğdi, sol baş parmağını ve orta parnağını kullanarak şakaklarına masaj yaptı. Uzun bir süre sonra aniden iç çekti ve Mandarin dilinde, "Görünüşe göre yakın zamanda dönemeyeceğim...’’ dedi. Yalnızca cahiller korkusuz olabilir. Böyle büyüleyici bir olaya tanık olduktan ve Beyonderlara ve gizemli dünyaya dair durumu öğrendikten sonra Zhou Mingrui artık antik Feysac ya da Loen dilini kullanarak şans ritüelini aceleye getirmeye cesaret edemezdi. Başka ne durumların ortaya çıkabileceğini kim bilirdi ki. Belki de sonuç daha tuhaf, korkunç, hatta cehennem gibi bir şey olurdu! Zhou Mingrui çaresizce ’’En azından, yalnızca mistisizm konusunda derin bir ustalığa sahip olduğumda denemeliyim," diye düşündü. Neyse ki sözde ’toplantı’ ona yardım sağlayabilirdi. Bir süre sessiz kaldıktan sonra yılgınlık, hayal kırıklığı, acı ve keder dolu bir sesle kendi kendine mırıldandı, ’’Şu andan itibaren, ben Klein’ım.’’ … Klein kafasındaki olumsuz düşüncelerden kurtulmak için, planlarına ve çözümlerine odaklanmaya çalışıyordu. Belki de ’izleyici’ için iksir formülünü öğrenebilirdi... Az önce gerçekleşen ’toplantı’ kesinlikle büyüleyiciydi. Dünyanın farklı yerlerinde yaşayan insanlar yüzlerce kilometreyi yalnızca birkaç santime düşürüp, birbirlerinin ihtiyaçlarına destek olurken yüz yüze görüşebilirdi. Ah, sözü açılmışken, bu kulağa biraz tanıdık geliyor. Klein, kahkahalara boğulmadan önce birkaç saniye şaşkın bir şekilde baktı. Şakağına bastırırken, nefesinin altından mırıldandı, ’’Bu bir sosyal ağ platformu değil miydi?’’
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.