Audrey, Gökkuşağı Semenderinin hipofiz bezinin yalnızca avuç büyüklüğünde bir şey olacağını sanıyordu. Ona göre, nesne yumuşak, oluklu, sürekli renk değiştiren bir Beyonder malzemesi olacaktı. Yani, hayalindeki şeyin karşısında duran üç metre uzunluğundaki devle hiçbir ilgisi yoktu. Bir an düşüncelerine dalıp gitmiş olan Audrey, Susie’nin bağırışıyla kendisine geldi. Hayal kırıklığını gizlemeye çalışarak uşağına dönüp şöyle dedi, "Bu tam da istediğim şey. Ah... Yalnızca, beklediğimden birazcık daha büyük. Lütfen depoya götürün. Boş vaktim olduğunda incelemelerimi yapacağım." "Tabii hanımefendi!" Uşak hemen erkek hizmetlileri organize edip işe koyuldu. Bunu gören Audrey tek kelime etmeden Suise’yle birlikte malikanenin çalışma odasına yöneldi. Ağabeyinin mektubuna cevap yazacağını bahane ederek, beraberinde getirdiği tüm hizmetlilerin dışarıda beklemesini istedi. Parçalama bittiğinde iki set hipofiz bezi olacak... Bir tanesi Farsman Tavşanı karşılığında takas edilebilir, bir şişe Telepatist iksiri yapmaya yetecek kadar... Audrey sonunda şaşkınlığını atabilmiş, Susie’nin yeni Dizi’ye geçişi hakkında düşünmeye başlamıştı. Ancak o anda, aklına ciddi bir sorun geldi. Susie’nin ilk iksirini sindirip sindirmediğini bilmiyordu! İksir tamamiyle sindirilmediyse, Telepatist iksirini içmesi kesinlikle kontrol kaybına yol açacak... O, biz insanlar gibi direnemez ki... Bekle bir dakika, ilk seferinde nasıl dayandı?! Ayrıca, şu an on yaşında bir çocuğun zeka seviyesinde. Loen dilinin kelimelerini öğrenmeye başladı bile, dergiler, gazeteler ve kitaplar okumak istediğini de söyledi... Audrey birkaç saniye sessizce bekledi. Golden retrieverı da yanında oturmuş şaşkın bir şekilde ona bakıyordu. "Susie, iksirini tamamen sindirdin mi?" "Sindirmek?" Susie’nin bu kelimeyi anlamadığı her halinden belli oluyordu. Audrey, içtiği şeyin bir iksir olduğunu ona zaten söylemiş ve bundan kimseye bahsetmemesi konusunda onu uyarmıştı. Birkaç saniye daha sessiz kaldıktan sonra hafifçe başını salladı. "Oldukça tuhaf ve eşsiz bir his. Bedeninin içindeki hayali bir şey kırılıp zihnine kaynaşıyor gibi hissettiriyor. Belli belirsiz, hayali yıldızlar görmeye ve onlardan biri olmaya başlıyorsun. Bu yıldızlar birbirini çekerek sonunda tek vücut oluyor." Susie sessizce sahibini dinledikten sonra cevap verdi, "O halde tamamıyla sindirmiş olmalıyım. Daha önce benzer bir his yaşadım." Ah? Susie Seyirci iksirini tamamen sindirdi mi? Ama, ama kimse ona rol yapma yönteminden bahsetmedi ki! En fazla, zaman zaman daha fazla gözlem yapmasını ve sakin kalmasını söylemiştim... Audrey şaşkın bir şekilde sordu, "Ne zaman sindirdin?" "Geçen ay, ya da bir önceki ay, belki de daha önce..." Susie dikkatle düşünerek vakti hatırlamaya çalıştı. Sahibinin yüz ifadesinin gittikçe tuhaflaştığını görünce de kuyruğunu sallayarak çekingen bir şekilde ekledi, "Hatırlamıyorum... Ben yalnızca bir köpeğim. Bu tür şeyleri hatırlamam çok zor. Vuf." Yalnızca bir köpek... Ancak iksiri sindirme hızının benimkinden geri kalır yanı yok... İksiri sindirme hızımın köpeğiminkinden yalnızca biraz daha hızlı olması... Vay! Audrey, neler düşünüyorsun! Audrey zarif gülümsemesini bozmadan cevap verdi, "Çok güzel, yani, iksiri sindirme meselesinde iyi iş çıkardın." …. Klein, Leppard ziyaretinden döndükten sonra biraz kestirmeye karar vermişti. Ancak çok geçmeden hayali, rahatsız edici çığlıklar sebebiyle uykusundan uyandı. Bir erkek sesi? Asılan Adam mı yoksa Güneş mi acaba? İksirimin ana malzemelerinden biri hazır olabilir mi? Dikkatle sesi ayırt etmeye çalışan Klein, uykusunun bölünmesi sebebiyle duyduğu öfkeyi unutmuştu bile. Hemen kalkıp saat yönünün tersine dört adım atarak gri sisin üstündeki dünyaya geçti. Asılan Adam’ı temsil eden kızıl yıldız yanıp sönüyordu. Klein hemen elini uzatıp maneviyatıyla yıldıza dokundu. Asılan Adam şunları söylüyordu, "... Kara Desenli Siyah Panter’in omurilik sıvısını ve Elflerin kaynak kristallerini aldım. Kurban ritüeli düzenleyerek bunları Bay Dünya’ya ulaştırmama yardım etmenizi diliyorum." Ne kadar hızlı oldu... Asılan Adam yakın zamanda büyük bir korsan toplantısı olacağını söylemişti. Görünüşe göre toplantı gerçekleşmiş... Bu adam hep gerçeğin bir kısmını saklıyor... Klein belli belirsiz başını salladı, "Tabii." Alger hızla kurban ritüelini hazırladı, aslında Bay Aptal’a, Yıldızlar Amirali Cattleya’nın göksel küresinin ’O’nunla bir bağlantısı olup olmadığını sormak istiyordu ancak bu isteğini bastırmaya karar vermişti. O sırada Klein, Alger’i çoktan unutmuş, hayranlıkla uzun bronz masanın üstünde duran iki Beyonder malzemesini inceliyordu. Kara Desenli Siyah Panter’in omurilik sıvısı saydam görünüyordu, ancak dikkatli bakıldığında berraklığının da farklı seviyelere ayrıldığı görülebilirdi. Farklı seviyelerde farklı saydamlıklar gözleniyordu. Obsesif kompülsif bozukluğu olan biri için bu oldukça tatmin edici bir görüntüydü. Elflerin kaynak kristalleri ise solmuş yumurtalar gibiydi. Kabukları oldukça inceydi ve tek dokunuşta kolayca parçalanabilecekmiş gibi görünüyorlardı. İçindeki dalga sesleri, nesne olduğu yerde dururken bile duyulabiliyordu. 300 pound ve bir formül ipucu alabiliyor olmalıyım... Sihirbaz iksirimin eksik kalan tek malzemeleri Sis Ağacı’nın gerçek kökü ve suyu. Acaba Güneş görevi ne zaman tamamlayacak... Klein iksirini hazırlamak için sabırsızlanıyordu. Gerekli ek malzemeleri zaten çeşitli mağazalardan satın almıştı. Mesela, Damlacık Mücevheri bir mücevher mağazasından alıp öğüterek toza çevirmişti. 5 gramı yaklaşık 2,5 pound ediyordu. Neyse ki Güneş de Klein’ı fazla bekletmemiş, Çarşamba akşamı Aptal’a dua ederek Sis Ağacı’nın gerçek kökü ve suyunu hazırladığını bildirmiş, bunları Bay Dünya’ya ulaştırması için yardımını istemişti. Sis Ağacı’nın gerçek kökü kalp şeklinde, kahverengi, avuç büyüklüğünde ve kırışıklıklarla dolu bir nesneydi. Yaşlı bir adamın derisini andırıyordu ancak arkası bir mücevher kadar pürüzsüz ve zarifti. Sanki canlı bir şeymiş gibi hafifçe genişleyip daralıyordu. Ağacın suyu ise yeşil ve parlaktı, oldukça lezzetli görünüyordu. Klein, önündeki bu Beyonder malzemelerine bakarken halinden oldukça memnun hissediyordu. Bu çağda, Dizi 7 Orta Dizi Beyonder eşiği sayılıyordu. Bu da, bu seviyedeki Beyonder’ın sonunda normal insanlardan bazı yönlerden yalnızca biraz daha güçlü olduğu o duruma veda edebileceği anlamına geliyordu. Sonunda daha büyük güçlere sahip olabilirdi! Oh... Sonunda rahat bir oh çeken Klein odasına dönüp kendisine çağrıda bulunarak Beyonder malzemelerini gerçek dünyaya getirdi. İksiri daha fazla geciktirmek istemiyordu. Mutfağa gidip demir demliğini birkaç kez yıkadıktan sonra adımları takip ederek dikkatle iksirini hazırlamaya başladı. Palyaço yetenekleri sayesinde ilk aşamayı hızla tamamlamış, sonra da ana malzemeleri birer birer eklemişti. Cızz! Sonunda demliğin üstünden beyaz bir sis yükseldi ve görünmez bir güç tarafından yeniden tencerenin içine çekildi. Her şey sakinleştiğinde, Klein hemen sıvıyı daha önceden hazırladığı saydam şişenin içine döktü. Sıvı oldukça özel görünüyordu. Sanki içinde sürekli havai fişekler patlıyor gibiydi. Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil gibi birçok renk sürekli olarak dağılıp kayboluyor ve hızla yeniden ortaya çıkıyordu. Sihirbaz iksiri hazırdı! Klein derin bir nefes aldıktan sonra bir bozukluk çıkarıp başparmağı ile işaret parmağı arasında tutarak havaya fırlattı. İksiri yapmada başarılı olup olmadığını görmek istiyordu. Pa! Bozuk para avucuna düştüğünde portre yukarı bakıyordu, yani cevap olumluydu. Bunu gören Klein bozukluğu cebine atıp şişeyi alarak mutfaktan çıktı. O sırada gökyüzü çoktan kararmıştı. Ancak odadaki gaz lambaları henüz yanmıyordu, bu nedenle ortam tamamıyla karanlıktı. Yalnızca cumbalı pencereden içeri sızan loş ışık, kasvetli bir sahne yaratmıştı. Klein kanepeye oturup kendisini sakinleştirmek ve duygularını bastırmak için trans durumuna girdi. Her şey hazır olduğunda cam şişeyi kaldırıp başına dikti. Gulp! Gulp! Buz gibi iksir boğazından akarken Klein içinde sürekli baloncuklar patlıyormuş gibi hissetmişti. Bu uyarım tüm bedenine dağılmıştı, çok sayıda bilgi zihnine akıyor, havai fişekler gibi patlıyordu. Alnındaki damarlar şişmişti, başı patlamak üzereymiş gibi görünüyordu! Ancak bu onun için pek de zor bir durum değildi. Gri sisin üstündeki dünyaya ulaşırken duyduğu korkunç sesler ve Gerçek Yaratıcı’nın şeytani kükremelerine kıyasla bu hiçbir şeydi. “Hornacis... Flegrea... Hornacis... Flegrea... Hornacis... Flegrea...” Eterik sesler bir kez daha zihninde yankılanmaya başladı. Klein’ın başı tekrar tekrar genişleyip daralıyordu... Ancak bir süre sonra yavaş yavaş düşüncelerini dizginleyebilmeye, kendisini transın kollarına bırakmaya başladı. Kim bilir kaç dakika sonra, gözlerini açtığında görüşünün düzeldiğini fark etti. Ancak aynı zamanda tüm bedeninde bir kaşıntı da hissediyordu, en kötüsü de kollarıydı. Hemen gömleğini sıyırıp derisine baktı, kollarından biri kırışıklıklarla dolmuştu! Diğer kolu ise rengini kaybetmiş, saydam bir hal almıştı. Damarlarını ve kaslarını doğrudan görebiliyordu. Bu... Kontrolü kaybetmenin eşiğine gelmiş olabilir miyim? Hayır, olamaz. Bu yalnızca iksirin yan etkisi olmalı.... Klein, karanlığın ortasında arkasına yaslanıp temkinli bir şekilde kollarını izlemeye başladı. Kolları canavarlar doğurabilecek gibi görünüyordu ve bunun Klein’la hiçbir ilgisi yoktu. Sessizce oturup durumu gözlemlemeye devam etti, ve neyse ki bir süre sonra kollarının normale dönmeye başladığını fark etti. Beş-altı dakika sonra, sonunda her şeyin normale dönmesiyle rahat bir oh çekti. Bu sırada kimsenin kapımı çalmaması iyi oldu... Zaman sıkıntısı olsa, bu ciddi etkiler söz konusuyken işler çok zor bir hal alabilirdi. Bu aşama gerçekten sabır gerektiriyor. Kaptan’ın ilerlemesinin dokuz yıl sürmesine şaşmamalı... Eski Manda Altındaki Cezalandırıcılar Kaptanı Swain’in Dizi 7 Denizci iksirini tüketmeye cesaret edememesine de... Klein, sessizce on saniye daha bekledikten sonra yavaşça ayağa kalktı. O artık Orta Dizi bir Beyonder’dı. Çoktan bir Sihirbaz olmuştu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.