Yukarı Çık




295   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   297 


           
Klein iki adım atıp sehpanın yanından geçti. Bedenini gerip bileğini salladı, ancak olağan dışı bir şey yoktu.
Cumbalı pencerenin dışındaki, karanlığı ve kasveti dağıtan gaz lambalarına baktı, Ellerim çok daha çevik. Beyonder güçlerim olmasa bile, yeterince sıkı çalışırsam iyi bir sihirbaz olabilirim.
Kendi dönüşümü hakkındaki ilk izlenimi buydu.
Ve tıpkı Gece Kuşları kayıtlarında belirtildiği gibi, iksir özel bir büyüleyici güç sağlıyorsa, Beyonder iksiri tükettiğinde bunun farkına varırdı. İlgili bilgiler, gizemli bir yöntemle zihnine enjekte edilmiş gibi anında ayrıntıları kavrardı.
Az önce, başım neredeyse patlayacaktı...Klein gülümseyerek başını iki yana salladı, hissettiklerini ve ilgili büyüleri dikkatle anımsamaya çalışıyordu.
Sihirbaz’ın gerçekten de, pek çok mucizevi yeteneğe sahip güçlü bir Dizi 7 olduğu söylenebilirdi.
Bu yeteneklerin arasından özellikle üçü Klein için oldukça değerliydi.
En önemlisi, hasar transferiydi!
Aldığı hasar doğrudan ölümüne sebep olmamışsa, ellerini hala hareket ettirebiliyorsa, kolları gibi önemsiz yerlerdeki ölümcül yaralarını küçük, zararsız yaralara dönüştürebilirdi. Bu, gerçek bir mücadelede canını kurtaracak yararlı bir yetenekti.
    Tek sorun, Dizi 7 seviyesinde yaralarımın yerini yalnızca kendi bedenim dahilinde değiştirebiliyor olmam. Belki de Dizi yükseldikçe yaralarımı başka nesnelere ve insanlara da aktarabilirim... Bu gerçekten de sihir gibi... Klein memnun bir şekilde başını salladı.
İkinci büyü ise alev sıçramasıydı. Bu büyü sayesinde, 30 metrelik menzil içinde, geride bıraktığı bir kıvılcım ile orijinal alev arasında geçiş yapabilirdi. Ruh dünyasından yardım alma avantajını taşıyan, ışınlanmaya benzer bir teknikti.
Eh, sihir yaparken tam potansiyelinde kullanılabilir... 
Daha da önemlisi, iksiri sindirdikçe ve ileri seviyelere atladıkça, alev sıçramasının menzili de artacaktı.
Üçüncü Beyonder büyüsü ise, Klein’ın Gizli Düzen’in şık giyimli Palyaçosunda gördüğü hava mermileriydi.
Sihirbaz, özel yapım bir tabancadan çıkan mermilerle karşılaştırılabilecek güce ve hıza sahip hava mermileri üretebilirdi, üstelik bunu yalnızca parmaklarını şıklatarak yapması mümkündü. Mermilerin etkisi de iksirin sindirilmesi ve Dizi’nin ilerlemesiyle giderek artıyordu. Klein, Dizi 5 ya da 4’te kendi güllelerini yaratabileceğine inanıyordu.
Böylece artık tabanca ya da mermi almam gerekmeyecek. Aslında, yine de bir tabanca almam lazım. Beyonder güçlerimi kullanmamın sakıncalı olacağı pek çok durumla karşılaşabilirim. Tabancayla çözülebilecek herhangi bir sorun, sorun değildir. Halinden oldukça memnun olan Klein edindiği yeni yetenekleri incelemeye devam etti.
Bunlardan biri de, kağıt figür ikameleriydi. Sihirbaz, kritik bir anda geçici olarak kağıt figürüyle yer değiştirebilirdi. Bu, ölümcül bir darbeyi engellemekle kalmayıp, kötü büyülerin hasarını da azaltabilecek basit bir ikame büyüsüydü.
Demek Çevikyazı Ustası Rosago’nun yanında getirdiği kağıt figürler bu amaç için kullanılıyormuş... Gerçek Yaratıcı tarafından lekelenip bunları kullanacak fırsatı bulamadığından çok üzülmüş olmalı... Bu büyünün en büyük sorunu, önceden hazırlık gerektirmesi, yani kağıt figürlerin kesilip hazırlanması gerekiyor... Beşinci Dönem’in başlarında, buna benzer nesneler taşıyan Beyonderlar karanlık büyücüler olarak görülüyordu. Şimdi bunları görseler, büyük ihtimalle yalnızca benden şüphelenirler...
Diğer bir yeteneğin adı, alev kontrolüydü. İsminden de anlaşılacağı gibi, bu yeteneğin sahibi Beyonder, 30 metrelik aralıktaki alevleri istediği gibi yönlendirebilirdi. Böylece menzil içindeki nesneleri ateşe vermesi de mümkündü. Ayrıca, iksir tamamen sindirildiğinde ya da bir sonraki Dizi’ye geçildiğinde, yoktan alev bile var edilebiliyordu.
Klein’ın yeni edindiği yeteneklerden biri de yanılsama yaratma yeteneğiydi. İçinde bulunduğu ortamı etkisi altına alarak, gerçeğe oldukça yakın renkler, sesler ve kokularla yanılsamalar yaratarak düşmanını kandırabilirdi.
Bu, Sihirbazların uzmanlık alanı...  Klein gülümseyerek cumbalı pencereye yaklaşıp halinden memnun bir şekilde sokağa doğru baktı.
Edindiği bir diğer özellik, su altında nefes alma yeteneğiydi. Bu yeteneğin ardındaki ilke, Sihirbaz’ın özgürce nefes almasına olanak tanıyacak ince, görünmez bir hava borusu yaratmaktı.
Sorun, hava borusunun sınırlı bir boyutta olmasıydı. Şu an bulunduğu aşamada, Klein’ın hava borusu ancak beş metre olabilecekti, yani beş metreyi aştığında boğulabilirdi.
Elbette iksirin sindirimiyle ve ilerleyen Dizilerde hava borusunun boyutu da gelişecekti.
Diğer bir büyü benzeri yetenek, kemik yumuşatma yeteneği. Bu, Sihirbaz’ın kelepçelerden, halatlardan ve sandıklardan kolayca kurtulmasına yardımcı oluyordu.
Bu da bir uzmanlık alanı! Klein inanılmaz derecede iyi bir ruh hali içindeydi.
Yeni edindiği özelliklerden biri, Palyaço’nun kağıtları bıçak gibi kullanabilme yetisinin geliştirilmiş haliydi ve adı da ’resim kağıdından silahlar’ idi. Bu büyü yalnızca kağıtları keskin nesnelere dönüştürmekle kalmıyor, aynı zamanda onları sopa ya da tuğla gibi araçlara da dönüştürebiliyordu.
Bunlar, bir Sihizbaz’ın dokuz ana sihir ya da sihir benzeri yeteneğiydi. Hem saldırı hem savunma açısından aşırı derecede güçlü olmasalar da, çeşitlilikleri bakımından oldukça değerlilerdi. Klein’ın gücünü bir seviye yukarı taşıyor ve kaçış ve hayatta kalma yöntemlerini daha da sağlam kılıyorlardı.
Dahası, Sihirbazlar son derece hızlı bir şekilde sihir yapma yeteneğine sahiğti. Bu Dizideki Beyonderların efsunlar okuması ya da maneviyatlarını aşılaması gerekmiyordu. Sihirleri ya da sihir benzeri yetenekleri, tek bir basit eylemle uygulayabilirlerdi.
Buna ek olarak, iksir Klein’a bazı küçük numaralar da kazandırmıştı ancak bunlar pek de pratik değildi.
Çok da iyi bir Beyonder sayılmam... Klein sessizce iç çekti.
Bu gece, bir tabanca daha alıp mermilerini tazelemek için Cesur Yürekler Barı’na gitmeyi planlıyordu, ancak tam hazırlanmaya başlayacağı sırada, cumbalı pencerenin dışındaki gaz lambalarının koyulaştığını, derinleştiğini fark etti!
Şaşkın bir şekilde başını kaldırıp baktığında karanlık bulutların ve sisin dağıldığını, aşağı yukarı yarım daire halinde olan kızıl ayın net bir şekilde açığa çıktığını fark etti.
O anda ayın hattı hızla tam küreye dönüştü, yalnızca saniyeler içinde, kan kırmızısı bir dolunay belirmişti!
Son dolunayın üstünden yalnızca iki hafta geçti!
Normal takvime göre, astronomiye göre, bir sonraki dolunaya hala on gün falan olması lazım!
Bu kanlı ay mı? Bu fikir Klein’ı biraz rahatlatmıştı.
Bu dünyada, ayın değişimleri hem düzenli hem de düzensiz olabiliyordu.
Normalde bu, Klein’ın önceki hayatındaki deneyimleriyle tamamen aynıydı; ancak yılda birkaç sefer ay aniden dolunaya dönüşüp kan rengini alıyordu. Bu durumun hiçbir mantıklı açıklaması yoktu. Ve bazı yıllarda yalnızca bir kez gözlemlenirken, bazı yıllarda dört-beş kez gözlemlenebiliyordu.
Ne gökbilimciler ne de mistisizm uzmanları bu olayı açıklayamıyor, bir örüntü bulamıyorlardı. Bu nedenle şimdilik bunu yalnızca görmezden gelmeye çalışıyorlardı. Hatta bu durumun Tanrıça’nın ruh halindeki değişimlerin yansıması olabileceğine dair şakalar bile yapılıyordu.
Tabii olayın sebebinin bilinmemesi, özünün anlaşılmaması herhangi bir çıkarım olmadığı anlamına da gelmiyordu. Mistisizmde buna Kanlı Ay deniliyor ve negatif etkilerin yükselişini, patlamasını sağladığına ve bunun da yeraltı ve ruh dünyasının güçlenmesine yol açtığına inanılıyordu. Bu süreçte, ölüler çağırılmasalar bile mezarlarından çıkmayı başarabilirlerdi.
"Bu yıl ikinci kez oluyor, değil mi?" Klein, cumbalı pencerenin önünde durmuş, berrak gökyüzüne ve kırmızı dolunaya hayranlıkla bakıyordu. Oldukça iyi bir durumda olduğunu hissediyordu.
….
Cherwood Bölgesi’ndeki bir dairede.
O gece bir toplantıya katılmış olan Fors Wall, St. George Bölgesi’ndeki iki odalı evine dönmeyi başaramamıştı. Oturma odasında arkasına yaslanmış, içinde et ve sebzeler olan yeni bir ekmek türünü deniyordu. Sakin bir ruh hali içinde, bir sonraki romanının konusunu düşünmekle meşguldü.
Ancak aniden kaşlarını çatıp elindeki kalemi ve ekmeği bir kenara attı.
Pencerenin dışındaki ay ışığı güçlenip koyulaştıkça Fors’un yüzündeki acı da giderek yoğunlaşıyordu.
Onu deliliğe sürükleyen o korkunç sesleri her dolunayda duyuyordu!
Bam!
Aniden bedenini serbest bırakıp kanepeden düştü, acı içinde kıvranmaya devam ediyordu.
Bir süre sonra saçlarını çekiştirmeye başlamıştı, ancak bu acı bile zihninin içindeki o acıyı dindirmeyi başaramıyordu.
"İşte yine başlıyoruz..." Fors acıyla bacaklarını gerdi.
Kelimeleri zar zor zikrederek tanrısına dua ediyor, kurtuluş diliyordu.
"Buhar ve Makinecilik Tanrısı...
Sen esassın... Düzenin...
Sen bir zanaatkarsın, bir koruyucusun.
Teknolojinin şanı, şe..."
Durmaksızın dua etmeye çalışsa da acısı bir türlü dinmiyor, hatta daha da yoğunlaşıyordu.
Bam!
Fors çaresizce yerde yuvarlanıyor, sehpanın ve kanepenin bacaklarına çarpıyordu.
Daha fazla dayanamayacak duruma geldiğinde, çılgınca bir hamleyle tırnaklarını sehpaya geçirip ahşabı cırmalamaya başladı.
Pa!
Tırnakları birer birer kırılıyordu.
Saçları hızla, anormal bir şekilde uzamaya başlamıştı!
    O anda, tam olarak o anda kontrolü kaybedip bir canavara dönüşebileceğini hissediyordu. Birkaç tanrıya dua etmeyi denemiş, ancak hiçbirinden çare bulamamıştı.
"Öleceğim... öleceğim..." Acı içinde yuvarlanmaya devam ederken yerde eline bir kağıt parçası geldi, kağıdın üzerinde eski Hermes dilinde bir şeyler yazıyordu.
Bu, Xio’nun Vikont Glaint’ten aldığı kitabın içinde bulduğu kağıttı.
Kağıtta yazanları zikrettiğinde şeytani bir tanrı olduğundan şüphelenilen bir varlığın dikkatini çekmişti!
Şeytani bir tanrı bile olsa... bana yardım edebilecekse... kabul ediyorum... Fors’un artık başka çaresi kalmamıştı.
Son gücünü de kullanarak kağıtta yazanları fısıldadı, "Bu çağa ait olmayan Aptal.
Gri sisin üstündeki gizemli hükümdar.
Sarı ve Siyahın şanslı kralı.
Kurtar beni, kurtar beni..."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


295   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   297