Sör Ders Shaw? Bay Hibbert Hall? Bunlar da kim? Hiç birini tanımıyorum... Klein esprili bir tonda cevap verdi, "Umarım Backlund’a mavi bir gökyüzü ve bolca güneş ışığı getirirler." "Evet, kendi şöminesini yakmak herkesin özgürlüğü ve yasalarla korunan bir şey olsa da, mavi bir gökyüzü ve güneş ışığı çok daha önemli." Kurum Azaltma Derneği’nin üyesi olan Luke Sammer duygusal bir tavırla iç çekti. "Bizim gitmemiz gerekiyor. Mary’nin acil yardımımıza ihtiyacı var." O sırada Stelyn Sammer da araya girdi, "Davete, Backlund bölgesinden ya da krallıktan gelen Parlamento Üyeleri de katılabilir." "Ne kadar ihtişamlı bir davet olacağını hayal edebiliyorum." Klein nazik bir şekilde onlara veda ettikten sonra çiftin arabaya binişini bekledi. Arkasını dönüp postaneye yöneldiği sırada, koyu yeşil üniformalı bir postacının evinin posta kutusuna bir şeyler bırakmaya geldiğini fark etti. Bana mektup mu geldi? Klein anahtarlığını çıkarıp pirinç renkli olanı seçti. Kacha! Ana Anahtar posta kutusunu kolayca açmıştı. Gelecekte yalnızca bu anahtarı yanımda taşımam yeterli olacak... Posta kutusunun içindeki gazeteleri ve mektubu aldı. Mektup Isengard Stanton’dandı. O da dün eski çözülmemiş seri cinayetleri incelemiş ve en şüpheli olanları seçmişti, polisten şüphelilerin şu anki durumlarına dair bilgi edindikten sonra da, Klein, Kaslana ve bu açıyla ilgilenen diğer dedektiflerle bulgularını paylaşmak istemişti. Onun bulguları da Klein’ın seçtiği iki davayı içeriyordu. Aklın yolu bir... Az önce yazdığım mektup boşa gitti... Artık postaneye gitmesine gerek kalmayan Klein eve girip hemen mektubun devamını okumaya başladı. Isengard’a göre, işten geç saatte çıkan insanlarla ilgili davanın çok sayıda şüphelisi vardı ve bugün hala şüphelilerin sayısı düşürülebilmiş değildi. Bunca yıl sonra, yeni bir ipucu bulmak çok zor, neredeyse imkansızdı. Diğer davanın dört şüphelisinden biri, annesi de kurbanlar arasında olan bir gençti. Annesinin istismarına maruz kalan bu genç polisin ilk şüphelisiydi, ancak bu olaydan altı ay kadar sonra, Doğu Bölgesi’ndeki bir çete çatışmasında ağır yaralanarak hastanede hayatını kaybetmişti. Yakılan bedeni diğer insanların tanıklığında mezarlığa defnedilmişti. Bu nedenle, şu anki seri cinayetlerle bağlantılı olması imkansızdı. Yakılmış olmasa muhakkak mezarını ziyarete gitmek isterdim... Kendisi de ölümden dönmüş olan Klein, bu suçlunun da aynı şeyi deneyimlemiş olabileceği ihtimalini ciddi bir şekilde değerlendirmiş, ancak ceset yakıldığından bu değerlendirmesinden vazgeçmişti. Kalan üç şüpheliden biri, son yıllarda birkaç kez taşınmıştı. Bu nedenle polis şüphelinin izini kaybetmişti ve onu bulabilmek için daha fazla zamana ihtiyaçları vardı. Şüphelilerden bir diğeri iflas edip Kuzey’den Doğu Bölgesi’ne taşınmıştı, son şüpheli ise hala aynı sokakta bir market işletiyordu. Klein temiz bir kağıt çıkarıp durumu anlattıktan sonra alıcıdan, verdiği adresteki iki şüpheliyi gizlice izlemesini istedi. Bir kısmı özellikle vurgulamıştı: "Seri katillerin hepsi acımasız ve çok saldırgandır. Lütfen onlara çok yaklaşmamaya dikkat edin; yalnızca sıradan bir mahalle sakini olduğunuzu düşünmeliler. Şu anki mental durumlarını, öfkeli olup olmadıklarını, uzun süreler boyu odalarına kapanıp kapanmadıklarını, insanlarla nasıl iletişim kurduklarını ve herhangi bir olaya karışıp karışmadıklarını öğrenmek istiyorum." Bunlar da Güneş’ten edindiği bilgilerdi. Şeytan Beyonderlar, her cinayetten sonra ritüele uygun olarak kurbanlarının organlarını yer ve bir sonraki cinayete kadar manik, kana susamış bir halde olurdu. Mektubunu hızla gözden geçirip eksik bir şey olmadığından emin olan Klein, kağıdı katlayıp yeni bir zarfın içine yerleştirdi. Zarfı damgaladıktan sonra da alıcı bilgilerini yazdı: "Dedektif Stuart." … Kont Hall’ın İmparatoriçe Bölgesi’ndeki lüks evinde. Susie, çalışma odasının bir köşesinde uzanmış, bıkkın bir şekilde etrafına bakıyordu. Kont Hall, piposundan bir nefes alıp en büyük oğluna doğru döndü, "Neden Ulusal Atmosfer Kirliliği Konseyi’nde olman için ısrarcı olduğumu biliyor musun?" Hibbert Hall dalgın bir şekilde cevap verdi, "Yasa ve politikaların gelişim sürecinde etki sahibi olmak istediğinden mi?" "Hayır, Daimi Kömür ve Çelik Konsorsiyumu’nun ikinci en büyük hissedarı olsam da bu mesele hiç de umurumda değil. Zaten uzun süredir buna göre ayarlamalar yapmaları konusunda onları teşvik ediyorum. Atmosfer kirliliğinin giderilmesinin geleceğin akımı olacağına şüphem yok. Hibbert, ailemiz Lordlar Kamarası’nda sabit bir konuma sahip ve sen de yakında bir Parlamento Üyesi olacaksın... Peki, herkes Lordlar Kamarası’nın Parlamento Üyesi iken, neden bazı soylular diğerlerinden daha fazla etki sahibi? Konuşmacıya ve özel statü sahibi olan diğer insanlara rağmen hem de..." Hibbert bir an düşündükten sonra cevap verdi, "Soyluluk unvanı, servet, ticari statü ve hükümet ile ordu arasındaki ilişki?" "Bu yalnızca bir kısmı. İnsanlar daima, daha önce benzer durumlara dahil olmuş, deneyimli kişilere güvenir. İleride, politikada bir yerlere gelmek istersen, seninde çeşitli durumlarda rol alıp yeteneklerini göstermek için elinden geleni yapman gerekecek. Böylece yavaş yavaş etkinliğin çeşitli Parlamento Üyelerinin dikkatini çekecek. Sana güvenmeye başlayacaklar ve bu güven, senin etkinin kaynağı olacak. Intis Cumhuriyeti’ndeki soyluların haline bak. Zaman geçtikçe, toplumun gelişmesiyle, bariz ayrıcalıkların güç kaybedeceğini, unvanların giderek önemsizleşeceğini anlaman gerekiyor. Bu yalnızca bir onur unvanı, asıl dikkat etmen gereken, iş dünyasının konumu ve etkisi," diyerek açıkladı Kont Hall. "Peki ya iyi olmadığın bir şeyle karşılaşırsan?" Diye mırıldandı Hibbert kendi kendine konuşurcasına. "O halde halledebilecekmişsin gibi davranacaksın. Para harcamaktan korkma; profesyonel ekipler kur, fikirlerini dinle ve kararlar ver. Herkesin iyi olmadığı pek çok alan var, çok yönlü olan tek şey paradır." Dedi Kont Hall gururla. Hibbert aydınlanmış gibiydi, "Anlıyorum baba..." O sırada Susie bıkkın bir şekilde esnedi. Sohbetin sona erdiğini fark ettiğinde sessizce odadan çıkıp Audrey’nin yanına koştu, duyduğu her şeyi sahibine aktardıktan sonra da kendi kendine mırıldandı, "Neden bahsettikleri hakkında hiçbir fikrim yok." Audrey onu düşünceli bir şekilde dinledikten sonra hafifçe gülümsedi, "Aldığın o keskin kokuyu azaltma konusunda iyi bir şey tartışmışlar." "Öyle mi?" Diye sordu Susie, ancak bu sözlere de tam olarak anlam verememişti. Bu sırada Audrey düşüncelere dalmıştı bile. Fark ettirmeden Doğu Bölgesi’ndeki, fabrika ve rıhtım alanındaki kötü koşullara dikkat çekmek istiyordu, ancak son iki sosyal toplantıda da buna bir türlü fırsat bulamamıştı. Soyluar, Parlamento Üyeleri ve kıdemli memurlar asla bu tür konuları açmıyordu. Audrey istese de onları bu konulara çekmeyi başaramıyordu! … Pazartesi sabahı erken saatlerde çıkıp Quelaag Kulübü’ne giden Klein, öğle vakti Minsk Sokağı’ndaki evine geri döndü. Stuart’tan henüz cevap gelmediğinden ve henüz karşısına uygun bir Eczacı adayı çıkmadığından, dün ve bugün Klein için oldukça boş geçmişti. Bu nedenle atış talimi yapmak ve ücretsiz yiyeceklerin tadını çıkarmak için Quelaag Kulübü’ne gitmişti. Bu süreçte kulübün başka üyeleriyle tanışma fırsatı da bulmuştu. Bu, gelecek iş fırsatları için önemli bir nokta... Klein, memnun bir şekilde başını salladıktan sonra saat yönünün tersine dört adım atıp gri sisin üstündeki dünyaya ulaştı. Önce ’sahte’ hesabı Dünya’yı hazırlayıp yerine yerleştirdi, bir süre de Kara Göz’ü inceleyip saat üçe gelirken Güneş’e toplantının başlamak üzere olduğunu haber verdi. ... Sonunda saat üçü gösterdiğinde maneviyatını yayıp kızıl yıldızların bağlantısını sağladı. Kulübün yeni üyesi Sihirbaz’ın da kendi hayali yıldızı vardı. Yazılarına konsantre olması gerektiğini bahane ederek Xio’u bir yerlere yollamış olan Fors, aniden görüş açısına giren gri sis tabakası karşısında şok olmuştu. Göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir an içinde kendisini gizemli ve sakin gri sisin üstünde bulmuştu. Görkemli bir sarayın içindeydi, önünde de antik, bronz bir masa vardı. Masanın çevresinde bulanık figürler toplanmıştı. Biri daha? Biri daha! Bunlar, Bay Aptal’ın bahsettiği toplantı üyeleri mi? Fors, bu gizli toplantının tüm üyelerinin çok, çok güçlü Beyonderlar olduğunu hissediyordu. Tabii benim dışımda... diye düşündü biraz sıkkın bir şekilde. Ancak başka bir açıdan bakarsak, Dizi 9 seviyesinde biri olarak ben de bu toplantıya katılabildiğime göre, diğerleri de sandığım kadar güçlü olmayabilir. Belli ki kulübe dahil olma koşulu güçle alakalı değil... Kulübün yeni üyesi Fors, bu düşünceyle biraz daha rahatlamıştı. Bu sırada Audrey de meraklı gözlerle kulübün yeni üyesine bakıyordu. Bir kadın... Xio mu yoksa Fors mu acaba? Testi geçti mi? Yoksa başka biri mi? Yeni üyeyi incelemeye dalmış, Bay Aptal’a selam vermeyi neredeyse unutmuştu. Figürü ne kadar bulanık olursa olsun, yeni üyenin saç rengini ve silüetini görebiliyor, aksanını ve sözel tiklerini duyabiliyordu! Hmm... Ben de dikkatli olsam iyi olur. En başlarda, bazı kelimeleri telaffuz edişimden dolayı Bay Asılan Adam bir soylu olduğumu anlamıştı... Audrey ayağa kalkıp hafifçe eteğini kaldırarak reverans yaptı, "İyi günler Bay Aptal." Selamlaşma faslı sona erdiğinde gizleyemediği bir merakla yeni üyeye döndü. "Bu kim?"
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.