On ikinci vaka! O Şeytan seri katil! Cesedi gördüğü ve homurtuyu duyduğu anda Klein’ın tüm tüyleri diken diken olmuştu. Korkunç bir durumla karşı karşıya olduğunu biliyordu. Görüş açısından, oturma odasının çoğunlukla parlak sarı renkte dekore edildiğini görebiliyordu. Kahve sehpasında ve kanepede olağandışı bir şey yoktu. Yalnızca, halının üzerinde parlak, kırmızı bir kan lekesi vardı. Kadının karnındaki yaranın yanında ise kocaman, siyah bir köpek duruyordu. Ağzı yarı aralık olan köpeği keskin beyaz dişleri Klein’ın ürpermesine sebep olmuştu. Bu dişlerde, pas izini andıran koyu kırmızı lekeler vardı. Sanki dişlerini fırçalamadan, sürekli olarak et tüketmiş gibiydi. Üstelik köpeğin dişlerinin etrafında hala kan renginde et parçaları vardı. Köpek yavaşça başını çevirdi, vahşi bakışları işçi üniformalı, yüzü boyalı Klein’ı yansıtıyordu. "Hrrr!" Devasa köpek üstünlüğünü göstermek istercesine kükredi. Gerçekten de bir hayvanmış! Dizi 6 Şeytan, Dizi 5’e geçmek üzere olan bir Şeytan! Ve bugün yaptığım hazırlıkların hiçbiri bu durum için elverişli değil... Klein’ın kalbi çılgınca çarpmaya başlamıştı. O anda siyah köpeğin bedeni hızla dönüşmeye başladı. Dev hayvan, kısa süre içinde 2-3 metre uzunluğunda bir canavara dönüşmüştü. Aynı zamanda sırtında bir çift yarasa kanadı, kulaklarının yanında da gizemli desenlerle dolu iki keçi boynuzu belirmişti. Gür kürkünden uzanan kırmızı-mavi alevler havaya bir kükürt kokusu yayılmasına sebep oluyordu. Bu sahne karşısında donup kalan Klein hemen kendine gelip yere çöktü. Ancak geri çekilmek gibi bir planı yoktu, hızla öne atılıp bastonunu sallayarak bir gülle gibi dev Şeytan’a doğru uçtu. Şak! Siyah Şeytan da vakit kaybetmeden harekete geçmişti. Keskin pençelerini çevik bir hamleyle Klein’ın bedenine doğru savurdu. Saliseler içinde, pençeleri sanki havayı deliyormuş gibi hiç ses çıkarmadan figürün içinden geçti! Klein’ın figürü anında saydamlaşmıştı! Bu yalnızca bir yanılsamaydı! Klein tarafından yaratılan bir yanılsama! Bu sırada o çoktan yere yuvarlanmış, cumbalı pencereye doğru kaçmıştı. Sonra da son hızıyla bedenini havaya atarak camı doğrudan parçalamıştı. Zaten düşmanının kim olduğunu anladığı anda kaçmayı kafasına koymuştu. Bunu gören dev köpeğin gözleri öfkeyle parladı, sanki gözbebeklerinin içinde alevler yanıyordu. Köpek, yoğun bir çürük kokusu yayılan ağzını açıp Şeytan dilinde bağırdı, "Geber!" Oof! Klein’ın bedeni aniden donup kaldı, sanki görünmez bir el kalbini sıkıştırmış, parçalamak üzereymiş gibiydi. Ancak, havada donup kalan bedeni anında incelip kabaca kesilmiş bir kağıt figüre dönüştü. Kırmızı renkli pasla kaplı bir figüre! Pat! Klank! Aniden, ayırt edilmez iki ses meydana geldi. Klein’ın figürü yeniden ortaya çıkmış, cumbalı pencereyi kırıp taş döşeli sokağa fırlamıştı. Kağıt figür, kükürt kokusu yayarak yavaşça aşağı doğru süzüldü. Bunu gören köpek öfkeyle hırladıktan sonra yeniden öne doğru atılıp pencereye sıçradı. O anda ağzında kızıl-mavi bir ateş topu oluşmuş, düşmanının kaçış yönüne doğru hızla uçmuştu. Klein, yere konar konmaz bir kez daha yuvarlandı. Alev topu yan tarafına çarpmış, ancak görünmez bir güç tarafından engellenmiş gibi, anında patlamamıştı. Bum! Klein hızlanıp ondan uzaklaştığında sonunda patlayınca da çevredeki taş kaldırımları paramparça etmişti. Köpeğin kendisini kovalamaya hazır olduğunu gören Klein hemen ağzını açtı. Ciğerlerindeki tüm havayı vererek, tüm gücüyle bağırdı, "Cinayet! Kurtarın beni! Cinayet! Kurtarın beni!" Sesi özel efektlerle güçlendirilmiş gibiydi. Sessiz gecenin ortasında o kadar çok yankılanmıştı ki tüm sokak ayağa kalkmış, iki sokak ötedeki devriye ekipleri bile onu duymuştu. Bu tepkiyi beklemeyen köpek aniden donup kaldı. Bir an düşündükten sonra hemen cinayet işlediği eve dönüp etrafı temizlemeye başladı. Klein’ın figürü de çok geçmeden kaybolmuştu. Yakınlardaki, uzun zaman önce söndürülmüş bir şöminenin içinde kalan kömür sessizce yeniden yandı ve aniden dev bir alev yükseldi. Alevlerin ortasında beliren Klein, bir sihir numarası yapıyor gibi görünüyordu. Hafifçe sıçrayarak elinde bastonuyla şömineden çıktı. Sonra da büyülü anahtarı kullanarak kapıları ve duvarları aşıp başka bir yöne doğru kaçmaya başladı. Huh, böyle zamanlarda, Beyonder güçleri içermeyen bir çığlık silah seslerini taklit etmekten çok daha faydalı... Klein hemen Amantha özünü çıkarıp kendi üzerine birkaç damla damlattı. Orijinal Şeytan ırkı, köpek türünden geldiğinden, az önce karşılaştığı katilin koku takip yeteneklerine karşı dikkatli olması gerekiyordu! Klein, vakit kaybetmeden yeniden yola koyulup bir süre sonra yeni bir kavşağa ulaştı. Nefes nefese kalmış halde durup etrafına baktı. Buranın nispeten sessiz olduğunu fark ettiğinde hemen caddenin kenarına koşup bir araç kiraladı. Ancak araç belirli bir mesafeyi kat ettikten sonra rahat bir nefes alabilmişti. Artık Şeytan’ın kendisine yetişemeyeceğini biliyordu. Bu anahtar gerçekten çok tuhaf... Kaybolup kendimi cinayet mahallinde buldum. Gelecekte bunu kullanırken çok daha dikkatli olmalıyım... O gerçekten de hayvandan dönüşmüş bir Şeytandı... İksirleri ve formülleri nereden bulmuş olabilir ki? İnsan bir yardımcısı mı var acaba? Seri cinayetlerinin hedeflerini nasıl seçiyor? Hmm, neyse ki bu nokta doğrulandıktan sonra bir daha suç işlemesi çok daha zor olacak, yakalanma ihtimali de büyük ölçüde artacak... Klein, gecenin karanlığında gaz lambalarıyla aydınlatılan ıssız yoldan geçen aracın içinde giderken düşüncelere dalmıştı. Ancak bir anda kalbinin sıkıştığını hissetti, zihninde bir görüntü belirmişti. Gökyüzünden aşağı doğru sarkan asmalar, iç içe geçip sık bir orman oluşturmuştu. Ancak araç sürücüsü hiçbir şey fark etmemiş gibi bitki örtüsünün içinde ilerlemeye devam ediyordu. Olamaz! Klein bir an bile tereddüt etmeden cama uzandı, hiçbir şey söylemeden sokağa atlayacaktı. Bang! Aracın sarsılmasıyla Klein geriye doğru fırladı. Bu sırada gökyüzündeki ağaçlar daha da aşağı sarkmış gibi görünüyordu. Olan bitene bir anlam veremeyen Klein aracı yakmak için yeteneklerine başvurmaya karar verdi, ancak ne kadar denerse denesin parmaklarından ses çıkmıyordu. O sırada etraf da anormal derecede sessizleşmişti. At nallarının ve tekerlerin sesi bile kaybolmuştu. Klein kendisini sakinleştirmek için elinden geleni yaparak pencereden dışarı baktı, araç havaya yükselmiş, asma yapraklarını takip etmeye başlamıştı! Hayır, burası Backlund değil... O anda araç aniden durdu. Dışarıdaki asma yaprakları, havada bir hamak oluşturmuştu. Hamaktan bir çift, siyah deri botlu ayak sarkıyordu. Ve çok geçmeden, yeniden o nazik ancak duygusuz kadın sesi duyuldu. "Ne yapıyordun?" Müzenin içindeki kadın... Yüksek Dizi bir Beyonder olabilir... Beni tanımıyor gibi görünüyor. Sonuçta Azik’in bakır düdüğüyle kendimi gizlemiştim... Yardım çığlığımı duymuş ve kontrole gelmiş omalı... Şu anda Klein’ın zihni son derece aktif çalışıyor, kendi sorularına cevap üretmeye çabalıyordu. "Ben bir özel dedektifim. Birçok arkadaşımla birlikte son seri cinayetleri araştırıyoruz. ’Ana Anahtar’ adında bir mistik nesneye sahibim. Bu nesne kapıları açabiliyor ve duvarları aşmama olanak tanıyor, ancak yan etkisi, insanın kaybolmasına sebep olabiliyor. Bu süreçte bir suça tanık oldum. Katille baş edemeyeceğimi anladığımdan yardım çığlıkları atarak kaçmaya başladım." Söylediğim her şey doğru...Klein hafifçe başını salladı. Kadından ses gelmiyordu. Ancak Klein, kaynağı belli olmayan bir bakışın tüm engelleri aşıp doğrudan üzerinde taşıdığı eşyaları incelediğini hissedebiliyordu. İyi ki Azik’in bakır düdüğünü ve kitap ayraçlarını gri sisin üstündeki dünyada bırakmışım... Dikkat ve özen gerçekten işe yarıyordu! Tarif edilmez, işkence gibi bir sessizliğin ardından nazik ama duygusuz ses bir kez daha duyuldu. "O anahtar lanetli. Gerçekten gerekli olmadığı sürece kullanılmamalı." Kadın cümlesini tamamladığı anda çevre de hızla değişmişti. Her şey - asma yaprakları, ormandan geçen yol, asmalardan oluşan hamak - anında kaybolmuştu. Araç sokaklarda ilerlemeye devam ediyor, zarif gaz lambalarının arasında akıp gidiyordu. Ancak Klein, araç Doğu Bölgesi’ne varana kadar hep diken üstündeydi, ancak araç durağına ulaştığında biraz rahatlayabilmişti. ... Siyah Palmiye Sokağı’ndaki dairesine vardığında hemen üzerini değiştirip yatağa girdi. Gece yarısından önce Minsk Sokağı’na dönmek gibi bir niyeti yoktu. Az önce on ikinci cinayet işlenmişti ve bu Backlund’daki gerginliği daha da beter hale getirecekti. Kitap ayracını incelemek için gri sisin üstündeki dünyaya geçmeyi de şimdilik ertelemişti. O gizemli kadına kendisini nasıl tanıttıysa o şekilde davranacaktı. Ve gizemli kadın onu Düşük Dizi bir Beyonder, bazı Beyonder güçleri olan bir özel dedektif olarak tanıyordu. Bu gece gerçekten de sürprizlerle doluydu. Oldukça heyecan vericiydi. Tek yaptığım bir şey çalmaktı... Evet, sorunların çoğu o anahtarın başının altından çıktı... Klein, düşüncelerinin akmasına izin verip çok geçmeden uykuya daldı. Ertesi sabah, boğucu sis eşliğinde yavaşça yürüyüş yaparak evine döndü, içeri girmeden posta kutusundaki mektup ve gazeteleri almayı da ihmal etmemişti. Koltuğuna yerleşip hızla gazeteleri karıştırmaya başladı, ve çok geçmeden tam da beklediği manşeti gördü: "On ikinci vaka!" "Şeytan yeniden harekete geçti. Polis, katile kilitlenildiğini iddia etti!" … Kraliyet Müzesi’ndeki hırsızlıktan ise yalnızca göze çarpmayan küçük köşede bahsedilmişti. Aslında, makalede çalınan nesnenin ne olduğu bile belirtilmemişti. Gazetelerle birlikte aldığı damgasız mektup ise, Klein’ın ödemek zorunda olduğu bir su faturasıydı. Klein faturaya kısaca göz attıktan sonra kağıdı sehpanın üzerine fırlattı. Sonra da doğrudan ikinci kata yöneldi, su ısıtıp banyo yapmayı planlıyordu. Suyun kaynamasını beklerken de saat yönünün tersine dört adım atarak gri sisin üstündeki dünyaya ulaştı. Bronz masanın başındaki onur koltuğuna oturup İmparator Roselle’in figürünü tasvir eden kitap ayracını eline aldı. Seni elde etmek gerçekten hiç kolay olmadı! Parmaklarıyla nazikçe ayracın üzerini okşayan Klein derince iç çekti.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.