İmparatoriçe Bölgesi, Kont Hall’ın evinde, yemek odasında. Audrey, her zamanki gibi yemek öncesi babası, annesi ve abisiyle dua ediyordu. "Tanrıçaya şükürler olsun!" Dua bittiğinde elini göğsüne götürüp saat yönünde hareket ettirerek dört noktaya dokundu. Ancak tam yemeğe başlayacakları sırada, görüşü kalın bir sis tabakasıyla kaplandı. Hemen sonra, her şeye ve herkese tepeden bakıyormuş gibi görünen uzaktaki figür büyük bir otoriteyle ağzını açtı. "O, Roselle’in yaptığı bir Kutsala Hakaret Kartı’ydı." Bay Aptal... Kutsala Hakaret Kartı mı? Sonunda bir cevap almış olan Audrey önce neşelenmiş, sonra da şaşıp kalmıştı. Kutsala Hakaret Kartı’nın ne olduğuna anlam verememişti. Ancak elbette bir tahmini vardı. İmparator Roselle’in, toplamda 22 karttan oluşan, bilinmeyen bir gücü temsil eden gizli bir kart destesi hazırladığını zaten biliyordu. Bu kartların tarot kartları referans alınarak yapıldığına inanılıyordu. Dahası, Audrey Asılan Adam’dan, o gizli destenin kutsalın yollarını, tanrılığa giden yolu sakladığını öğrenmişti! Demek bunlara Kutsala Hakaret Kartı deniyor... Kutsala Hakaret Tableti gibi... Bu kesinlikle gizemli dünyanın en üst düzey hazinesi! Kutsalın yolları! Bay Aptal’In hayranının yardım istemek zorunda kalmasını şimdi anlıyorum... Harekete geçmeden önce kartın gerçek olduğundan emin olmak istemiş... Herhangi bir hata olmaması için... Bu önlemi almasa, Buhar ve Makinecilik Kilisesini alarma geçirebilir, onların da Kutsala Hakaret Kartları’ndan birinin bir kitap ayracı olarak gizlendiğini öğrenmesine sebep olabilirdi. Acaba başarılı olabildi mi... Buhar ve Makinecilik Kilisesi Beyonderları sorguya gelmedi... Belki de hala plan aşamasındadır. Bedeni hafifçe titreyen Audrey, kalın sis tabakasının ortasında bu kez son derece bulanık bir figür gördü. Figür saygılı bir tonda dua ediyordu, "Muhteşem Bay Aptal, lütfen kartı doğrulayan kişiye şükranlarımı iletin. Onun sayesinde operasyonum sorunsuz geçti. Bunun için 3000 pound ödemeye hazırım, bu miktar henüz ödenmemiş olan 5000 pounddan düşülebilir. Karşı taraf bunu hak ediyor." Başarılı oldu ha? Bu kadar çabuk? Ancak gazeteleri incelememe rağmen sergide hırsızlık olduğuna dair bir haber göremedim. Her yerde seri cinayetlerin on ikinci kurbanından bahsediliyordu... Ödülü 3000 pounda çıkardığına göre Bay Aptal’ın hayranı gerçekten de kimseye fark ettirmeden Kutsala Hakaret Kartı’nı alabilmiş olmalı! Ne kadar havalı! İmparator Roselle’in uydurduğu bu terim zarif, vakur ya da asil kimliğimle uyumlu olmasa da, şu anda tam olarak böyle hissediyorum! Tarot Kulübü artık kontrolünde eksiksiz bir kutsal yolu tutuyor! Eksiksiz olmalı, değil mi? Acaba hangi yol... Ancak ne olursa olsun, sonuçta tanrılığa giden bir yol! Bay Aptal sayesinde, bir gün bu dünyanın en güçlü gizli hizbi olacağız! Acaba diğer kitap ayraçlarında da Kutsala Hakaret Kartları gizli mi... Audrey heyecanını bastırmak, gülümsemesine engel olmak için elinden geleni yapıyordu. Hizmetlisinin kar beyazı peçeteyi açıp eteklerine yerleştirmesine izin verdikten sonra bakışlarını gazete okuyan Kont Hall’a kaydırdı. "Baba, bugün kayda değer bir haber var mı?" Kont Hall iç çekti, "O şeytan bir masumu daha öldürmüş. Bu on ikinci cinayet. Kadın daha henüz ismini duyurmuş bir moda tasarımcısıymış. Öncesinde, çaresizce paraya ihtiyaç duyduğu bir süreçte yalnızca birkaç kez seks işçiliği yapmış, yazık... Ancak neyse ki bir görgü tanığı varmış. Şeytani olay yerinde görmüş. Heh, gerçekten korkudan aklı başından uçmuş olmalı. Sokaklarda ’cinayet var, kurtarın’ diye bağırmış. Heh heh. Yardım çığlıklarının kabul edilebilir sonuçlar getirdiğini de söylemeliyim. Şeytan adamın peşine takılmamış. Artık polisin elinde bir şüpheli var, şimdi onun peşindeler." Audrey bir kez daha elini göğsüne götürüp kızıl ayın sembolünü çizdi, "Umarım operasyon başarılı olur. Baba, az önce anlattıkların kafamda korkunç ancak komik bir görüntü canlandırdı. Umarım görgü tanığı bu olay yüzünden uykusuz geceler geçirmez." Ve bu olayın olduğu gece, Bay Aptal’In hayranı sıkı bir şekilde korunan müzeden, kimseye fark ettirmeden bir Kutsala Hakaret Kartı çaldı... Audrey başını eğip sessizce gülümsedi. … Kraliyet Müzesi, restore edilmiş çalışma alanında. "Yalnızca iki kitap ayracı çalındığından emin misin?" Makinecilik Kolektif Zihni ekip kaptanı Max Livermore ekip üyeleriyle konuşuyordu. Soruyu sorarken bakışları, masanın arkasında, sırtı dönük bir şekilde duran önemli kişiye kaymıştı. Bu kişi, beyaz papaz pelerini giymiş ve papaz başlığı takmış yaşlı bir adamdı. Buhar ve Makinecilik Kilisesi Backlund diyakozluğunun başı... Başpiskopos Horamick Haydn, Kutsal Konsey’in de bir üyesiydi. Üstelik kendisi yalnızca bir din adamı değil, aynı zamanda oldukça ünlü bir bilim insanıydı, Backlund Üniversitesi’nde fizik profesörlüğü yapıyordu. "Evet, yalnızca iki kitap ayracı çalındı," dedi ekip üyelerinden biri keskin bir tonda. Max hafifçe başını salladıktan sonra yeniden Horamick’e döndü. "Ekselansları, dün akşam müzeyi kapattıktan sonra birkaç aristokrat çocuğunu kabul ettik. Sergilenen eşyalardan bazılarına dokundular, bunlar arasında çalınan kitap ayraçlarından biri de vardı. Soruşturmaya onları da dahil etmeli miyim?" "Bundan haberim var." Horamick ellerini serbest bırakıp yavaşça ekibe döndü, ses tonu son derece sakindi, "O çocukların kitap ayraçlarını çalan hırsızla herhangi bir ilgisi olmadığını çoktan doğruladım, bu nedenle onları dahil etmeye gerek yok." "Tabii, Ekselansları." Max da aristokrat çocuklarında herhangi bir sorun olduğunu düşünmemişti, zaten Başpiskopos Haydn, bunu doğrulayacak mistisizm bilgisine ve Beyonder tekniklerine sahipti. Haydn’ın nazik, hoşgörülü yüzünde en ufak bir öfke belirtisi yoktu. "Dün gece burada birden fazla kişi vardı, an az iki kişi olmalılar. İki gruba ayrılmışlardı. Biri benden daha ileri seviye bile olabilir, diğeri de gizemli bir şekilde kaçmayı başardı. Tüm sahneyi yeniden canlandıramıyorum, ancak hala ’görebildiğim’ bazı kısımlar var. Bu mesele sandığımızdan daha karmaşık." Başpiskopos duraklayıp iç çekti. "Neden ayraçları çalmak istediklerini de biliyorum. Roselle bizi 150 yıl boyunca kandırmış..." … 3000 pounddan vazgeçmek can yakmıyor değil elbette... Uzun zamandır biriktirmeme rağmen tüm param 1000 pound etmiyor bile... Ancak, Kutsala Hakaret Kartı takas edilemeyecek, paha biçilmez bir hazine. Bayan Adalet’in katkıları kesinlikle bu bedeli hak ediyor. Neyse ki hala bana borçluydu... Gelecekte Bay Azik ile yeniden bir araya gelirsem, ona ’hayranına’ borçlu olduğum 15.000 pounda karşılık Yüksek Dizi bir Beyonder formülü vereceğim. İmparator’un açıklamalarına bakılırsa, hepsi son derece şaşırtıcı olmalı... Klein duraklayıp bakışlarını sis içindeki sarayda gezdirdi. Önlem olarak, Karanlık İmparator Kartı’nı şimdilik bu gizemli alanda bırakmaya karar vermişti. Azik’in bakır düdüğünü de tabii... Gerçek dünyaya döndüğünde, yeniden bir ritüel düzenleyip kendi çağrısına cevap vererek büyülü anahtarı da gizemli dünyaya taşıdı. Bu Mühürlü Eser çok fazla negatif etkiye sahip değilmiş gibi görünse de, sahip olduğu tek negatif etki Klein’ın hayatının tehlikeye girmesi için yeterliydi. Bu nedenle Klein gerçekten mecbur olmadıkça onu kullanmamaya karar vermişti. Bu anahtar, Dizi 9’a yeni geçmiş şanssız bir adamdan kalan bir şey yalnızca. Ancak sahip olduğu negatif etkiyi Orta Dizi bir Beyonder bile ortadan kaldıramıyor... Bence o Çırak’ın kontrolü kaybetmesinde başka bir etken daha var... Şimdi düşününce, önceki kararımın doğru olduğunu anlıyorum. Köprünün güneyindeki Verdi Sokağı’na gitmeden önce hazırlık yapmalı ve çok dikkatli olmalıyım. Evet, bir şeyin farkında olmam gerekiyor. Bir Mühürlü Eser’in etkisi, sahibinin Dizisiyle tamamen ilişkili olmayabilir. Şeytani bir tanrı tarafından lekelenip lekelenmediği gibi daha pek çok faktörü de göz önünde bulundurmalıyım... Klein hızlı bir şekilde banyosunu yapıp tazelendikten sonra kurulanıp dışarı çıktı. Birinci kata inip eve dönerken aldığı mısır pankeklerinin tadını çıkardı. Bunlar, Feynapotter’ın yerel lezzetleriydi - gevrek, hoş kokulu ve tatlı. Karnını doyurup iyice rahatlayan Klein, geride herhangi bir ipucu bırakmadığından emin olmak için dün gece yaşadığı her şeyi tekrar gözden geçirmeye başladı. Beyonder olmasam, o anahtarla bile Şeytan’ın elinden kaçmam imkansız olurdu. Dün geceki o gizemli ve güçlü kadın da benim yalnızca sıradan bir dedektif olduğuma ikna olmuş olmalı. Zaten benim de o kısmı saklamak gibi bir niyetim yoktu. Beni alıkoymaması, ya bağımsız Beyonderlara karşı dostane olan bir resmi Beyonder olduğu, ya da üç kilisenin ya da ordunun üyesi olmadığı anlamına geliyor. Evet, ikinci olasılık bana daha mümkün geliyor. Birincisi olsa muhtemelen anahtara el koyardı. Ah, o anda umutsuzluğun eşiğindeydim. Sıradan Beyonderlar gibi, Buhar ve Makinecilik Kilisesi’nin yeraltı hapishanesine kapatılacağım sandım... Hapisten nasıl kaçacağımı bile düşünmeye başlamıştım. Kadının peşimi öylece bırakacağını nereden bilebilirdim. Acaba hangi örgüte üye? Yoksa o da mı bağımsız bir Beyonder? Hayır, bağımsız Beyonderların o seviyeye ulaşması için muhakkak kendi örgütleri olmalı. O Şeytan köpek, kendisiyle ilgili ipuçlarını ortadan kaldırmak için kesinlikle Beyonder güçlerini kullanacaktır, tabii bu bana dair ipuçlarını da yok etmesi anlamına geliyor. Mistisizm alanında bunları ayırmanın herhangi bir yolu yok ve muhtemelen o kadında ifşa olamaz. Görünüşe göre kaçarken geride bıraktığım ipuçları bozulmuş olmalı. Müzede olanlara gelince... herkes özel bir ruh beden, tuhaf bir varlık arıyor olacak, ve bunun benimle, Sherlock Moriarty ile hiçbir ilgisi yok... Olayları gözden geçirmek Klein’ı iyice sakinleştirmişti. Tabii eve dönme cesaretini ancak gri sisin üstündeki gizemli alanda kehanet yaptıktan sonra bulabilmişti. Oh, bu konu da kapandı... Bugün ne yapsam? Beyonder güçlerimi test edip Quelaag Kulübü’nde de yemek mi yesem? Eh, Gece Kuşları ve Manda Altındaki Cezalandırıcılar’ın katili teşhis edip etmediğini bilmiyorum. Isengard Stanton’a bir mektup daha yazıp ipuçları verebilirim... O anda kapının önünden gelen ayak sesleri Klein’ı düşüncelerinden kopardı. Yeni bir mektup mu geldi? Şaşkın bir şekilde kapıyı açtığında gerçekten de posta kutusunda yeni bir mektup olduğunu gördü. Mektup Isengard Stanton’dandı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.