Klein hızlı adımlarla oturma odasına dönüp mektup açacağıyla zarfı açtı. Ünlü dedektif şunları yazmıştı: "Fikrin bize çok yardımcı oldu. Önce buradan teşekkür etmeme izin ver lütfen. Mektubunu aldıktan sonra hemen önemli bölgeleri tarayacak bir ekip atadım. Tam da beklendiği gibi bazı ipuçları bulduk, sık sık görülen pek çok sokak hayvanı ortadan kaybolmuş. Bu süreçte tuhaf bir şey daha fark ettik. Dört yıl önce, bir seri cinayet davasında, evet - kurbanların hepsi tek çocuklu bekar seks işçileriymiş. Olay yerinin yakınında yaşayan pek çok insan, davada en şüpheli görünen gencin eksantrik ve vahşi olmasına rağmen hayvanlara, özellikle de büyük, siyah bir köpeğe karşı çok iyi huylu olduğunu belirtmiş. Genç bir çete çatışmasında öldükten sonra insanlar o köpeği de hiç görmez olmuş. Merak ediyorum doğrusu... Şu anki sahibi kim acaba? Daha da eski, çözülmemiş bir seri cinayet davasının faili olabilir mi? Yukarıda bahsettiklerimin doğruluğu, on ikinci cinayet olayıyla kanıtlandı ve polise şüpheli hakkında ön fikir verme konusunda kilit rol oynadı. Her şey yolunda gider ve suçlu yakalanırsa, ödül parasının çoğunu alabileceğiz. Dostum, katkılarını asla unutmayacağım. Hak ettiğin payı alacaksın." … Isengard Stanton Şeytan hakkındaki gerçeği bildiğimden şüpheleniyor gibi görünüyor, belki de bu yüzden imalarda bulunmuştur? Kaşları hafifçe çatılan Klein mektubu masaya bıraktı. Ancak bu mektup içini de rahatlatmıştı. Resmi Beyonderlar artık yanlış kişiyi aramıyordu! Dev Şeytan köpek başkasından yardım almıyorsa, yakalanıp öldürülmesi an meseleydi! Isengard Stanton’un başka biri olduğu tahminine gelince, Klein’ın bunu doğrulayacak yeterli kanıtı yoktu, bu nedenle şimdilik bu yalnızca bir olasılıktı. Kısacası, görevim burada bitti. Artık iş resmi Beyonder ekiplerinin elinde. Klein temiz bir kağıt çıkarıp dolma kalemini alarak Isengard’a mütevazi tonda bir mektup yazdı. Gerçek, sıradan bir dedektif gibi yaparak imaları da göz ardı etmişti. Kağıt figürlerini hazırlayıp mektubunu postaladıktan sonra toplu taşıt durağına geçti. Şimdi yalnızca parayı beklemem gerekiyor... Leppard üç gün boyunca Roselle Anma Sergisi’ni ziyaret edeceğini söylemişti. Onu ziyaret edip son ödemeyi yapmak için Cumartesi’yi beklemem gerekecek. Umarım bisikletin patenti o zamana kadar dosyalanmış olur. Ah, Backlund Patent Ofisi verimsiz çalışmasıyla ünlü... Klein bugünün planını çoktan yapmıştı. Beyonder toplantıları yapılmadığından bolca boş vakti vardı. Şimdilik kendisini bir şeylerle meşgul etmesine gerek yoktu. Sabah Quelaag Kulübü’ne gidip nişancılığımı ve Beyonder güçlerimi pratik edeceğim, öğle yemeğini de orda yedikten sonra sihirbazlık gösterilerini gözlemleyebileceğim bir sirke giderim. Çok geçmeden toplu taşıt durağa yanaştı. Klein yüzünde bir gülümsemeyle, son derece iyi bir ruh halinde araca bindi. … Hillston Bölgesi, Quelaag Kulübü. Klein buraya haftada en az iki gün geldiğinden, görevliler onu tanıyor, girişte üyelik kartını göstermesini talep etmiyorlardı. Kulüp üyelerinin çoğu, düzgün işleri olan orta sınıf mensupları olduğundan, hafta içi olan diğer günler gibi Çarşamba sabahı da içerisi oldukça sakindi. Geniş ve aydınlık salon son derece boş görünüyordu. Kahve sehpalarının ve kanepelerin olduğu köşede yalnızca birkaç insan vardı. Klein etrafına bakınıp tanıdığı birini gördükten sonra selam vermek için ona doğru yöneldi, "Talim, bu güzel havada burada ne işin var?" Talim başını kaldırıp gülümseyerek Klein’a baktı. "Aman tanrım, muhteşem dedektifimiz gelmiş. Nerelerdeydin? Uzun zamandır görmüyorum seni." Çünkü uzun zamandır kulübe gelmiyorsun... Klein gülümseyerek Talim’in yanındaki kanepeye oturdu. "Seri cinayet davasıyla ilgili polise yardım ediyordum. Herhangi bir sonuç çıkmasa bile ücret çok cazip... Ayrıca, polisle iyi bir ilişki kurmak biz özel dedektifler için çok önemli." Bu söylediklerim yalnızca palavra. Ben yalnızca başka bir dedektif tarafından çağrılmış önemsiz bir karakterim... Talim’in Klein’ın cevabından şüphesi yoktu. Gülümseyerek cevap verdi, "Bu gerçekten de büyük bir dedektifi meşgul edecek bir şey." İkili bir süre daha sohbet etmiş, ancak Talim yavaş yavaş dalgın bir hale girmişti. Klein tam ayağa kalkmış, ona veda edip atış poligonuna geçecekti ki Talim aniden başını kaldırıp ona baktı, "Bay Moriarty, size bir soru sorabilir miyim? Ah, danışmanlık ücreti dahilinde tabii." "Bu kez ücret istemiyorum. Ayrıca, bana Sherlock diyebilirsin." Klein nazik bir şekilde gülümsedi. Talim hafifçe başını salladı, konuya girmekte tereddüt ediyor gibi sıkkın bir şekilde devam etti, "Aşık olmaması gereken birine aşık olmuş bir arkadaşım var. Böyle bir durumda ne yapılır ki?" ’Bir arkadaşım’ diye başlayan bu tür soruları kişinin her zaman kendisi için sorduğunu düşünürüm ancak... Talim’in duygu renkleri soruyu gerçekten de arkadaşı adına sorduğunu gösteriyor. Bir ikilemde, ancak acıya dair belirtiler göremiyorum... Klein arkasına yaslanıp ellerini birleştirdi, "Üzgünüm, ancak ben bir psikiyatrist ya da gazete ve dergilerdeki duygusal sorunları çözen uzmanlardan değilim. Verebileceğim tek tavsiye, yasaları çiğnememe tavsiyesi olur. Heh heh, şaka yapıyorum tabii. Öncelikle, bu ’olmaması gereken’ şeyin nasıl ortaya çıktığını anlamamız gerekir. Aileler arasında bir düşmanlık mı var?" Talim hafifçe başını kaldırdı, "Hayır, bu bir Romeo-Juliet hikayesi değil!" Talim’in cevabını duyan Klein’ın zihninde hayali bir ses yankılanmaya başladı. Yazar: Roselle Gustav... Yazar: Roselle Gustav... Yazar: Roselle Gustav… Klein hemen başını iki yana sallayıp içinden Shakespeare’dan af diledikten sonra Talim’e döndü. "İmparator Roselle’in bu eseri tam bir klasiktir. Yaşanmaması gereken bir aşk söz konusu olduğunda aklıma hep bu gelir. O halde... Bu ikili neden birbirini sevmemeli?" Talim birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra cevap verdi, "Bunu gizli tutmam gerekiyor. Üzgünüm, sormadım sayın." Gizli mi? O halde belirli bir statü sahibi olan birinden bahsediyor olmalı... Acaba kendisiyle aynı cinsiyetten olan birine mi aşık oldu? Kan bağı olan birine ya da? Klein merakını bastırmaya çalışarak ellerini havaya kaldırdı, "O halde tek bir öneri verebilirim. Arkadaşınız Fırtına Dağ Villası, Aşk ve Kıskançlık gibi tutkulu, çok satan aşk kitaplarını okusun." Talim derince iç çekti, "En son çare bu. Bence bu romanlarda okuduğumuz duygular gerçek dünyada, gerçek insanlar arasında var olabilecek duygular değil." "Ben de öyle düşünüyorum!" Dedi Klein keskin bir tavırla. Sonra da nazik bir şekilde gülümseyerek Talim’e veda edip atış kulübüne yöneldi. Öğle vaktine doğru yeniden birinci kata çıkıp doğrudan açık büfeye geçti. Bugünün özel yemeğinin, elma dilimleri ve tereyağlı ekmekle sunulacak kırmızı şarapta pişirilmiş kaz ciğeri olduğunu günün erken saatlerinde fark etmişti. Yemeğini aldıktan sonra Talim’in de salonda olduğunu görüp ona doğru yöneldi. O sırada masada tanıdığı bir başkası daha vardı. Aaron Ceres. Klein, masaya iyice yaklaştığında ünlü cerrahın sandalyesine dayanmış olan koltuk değneğini gördü. "Aaron, sorun ne?" diye sordu endişeli bir şekilde. Uzun boylu, ince yapılı adam altın çerçeveli gözlükleriyle son derece soğuk görünüyordu. Hafifçe sağ bacağına dokunarak cevap verdi, "Hayır, hiç konuyu açma. Gerçekten talihsizlik! Merdivenlerden düştüm, ciddi kırıklar var..." "Gerçekten talihsizlik." Klein arkadaşına sıhhat diledikten sonra iştahlı bir şekilde tabağına döndü. Kaz ciğerinin ağzında bıraktığı tat inanılmaz lezzetliydi. "Uzun süredir şansım yaver gitmiyor." Dedi Aaron bir yandan şakaklarını ovuştururken. Başını kaldırıp önce Klein’a, sonra da Talim’e baktıktan sonra tereddütlü bir tonda devam etti, "Bay Moriarty, şey... şey..." "Ne?" Klein başını kaldırıp adama baktı. Aaron bu kez iyice kısık sesle konuşuyordu. "Siz ünlü bir dedektifsiniz. Pek çok tanıdığınız olmalı, değil mi?" "Doğru," Klein Aaron’un neyin peşinde olduğunu anlamamıştı. Aaron bir kez daha Talim’e bakıp derin bir nefes aldı. "Köylerde olan gibi, cadı doktoru benzeri bir tanıdığınız falan var mı? Yani, demek istediğim, yetenekli falcılar ya da mistisizm meraklıları gibi. Sanırım... Bence son zamanlardaki şanssızlığım normal bir durum değil... Bu tür şeylerin sahte veya aldatmaca olabileceğini biliyorum, ancak başka türlü de bu kötü şanstan kurtulamayacağım. Kiliseye gitmeyi, dua etmeyi, bağış yapmayı, ayine katılmayı... hepsini denedim ancak hiçbiri işe yaramadı." Yetenekli falcı ve mistisizm meraklısı... Benden bahsediyorsun dostum... Klein bir an düşündükten sonra cevap verdi, "Aaron, neler olduğunu detaylı bir şekilde anlat." O sırada Talim de başını sallayarak Klein’a katıldığını gösterdi. "Endişelenme, mistisizmle ilgili şeyleri hiçbir zaman reddetmedim." Aaron sıkıntılı bir şekilde iç çekti. "Pek çok şey var. Mesela, ameliyat masasında hatalar yaptım. Buharlı lokomotifte bir kaza geçirdim. Evim soyuldu. Hastaneye gittiğimde merdivenlerden düştüm... Biri beni lanetlemiş olabilir mi?" Evet, daha önce böyle bir şeyden bahsedildiğini duymuştum... Klein hafifçe kaşlarını çattı. Eski bir Gece Kuşu olarak, bu anlatılanları bir Mühürlü Eser olan Talihsizlik Kuklası ile ilişkilendirmesi çok kolay olmuştu. Bunlara da benzer bir nesne sebep oluyor olabilir mi? Klein hemen Ruh Görüsünü aktif hale getirdi, "Aaron, iyi düşün... Bu talihsizlikler başlamadan önce, sen ya da ailen herhangi bir olay yaşadınız mı?"
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.