Yukarı Çık




346   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   348 


           
En önde Maric vardı. Dağınık saçları rüzgarda iyice dağılmıştı, yüzünde ise çarpık bir ifade vardı.
Buharlı lokomotifin en hızlı halinden bile daha hızlıydı. Saniyeler içinde açıklığın girişine ulaşmıştı.
Ancak yine de, peşindekileri atlatmayı başaramamış gibi görünüyordu.
Arkasında, tıpkı Maric gibi soluk tenli, yüzünde koyu lekeler olan bir adam vardı. Bakışlarındaki kötülük apaçık ortadaydı, hiçbir şekilde kısıtlanmamıştı. Bir insandan çok taze ete susamış bir zombi gibi görünüyordu, bu nedenle Klein onun Dizi 6 seviyesindeki Jason olduğu sonucuna varmıştı.
Jason ile Maric arasındaki mesafe 7-8 metreydi; bu aralık zaman zaman açılıyor, zaman zaman kapanıyordu.
Onlardan on metre geride ise başka biri vardı. İnce, ancak kaslı bir adamdı bu; saçları oldukça kısa traş edildiğinden saç telleri dikenler gibi duruyordu.
Kollarını savurduğunda, avuçlarının içinden kızıl ay ışığını yansıtan metalik bir ışık parlıyordu. Adamın siyah tırnakları hançer kadar uzundu!
Kurt Adam Tyre...Klein sessizce başını salladı. O anda, zihninde kan sıçramış bir duvarın görüntüsü belirdi. Her yere bağırsak parçacıklarının saçıldığı o sahne...
Pat! Pat! Pat!
    Maric tüm gücüyle koşuyor, Jason da dişlerini gıcırdatarak onu takip ediyordu. Bir noktada, yüzündeki koyu lekeler şişmeye başlamıştı, bu noktalardan her an çürük bir sıvı fışkırabilecek gibi görünüyordu.

 
İkili o kadar hızlıydı ki, geçtikleri yerde yarattıkları rüzgar otların hışırdamasına neden oluyordu. 
Ancak bir anda, donmuş topraktan soluk bir el uzanıp Jason’ı bileğinden yakaladı.
Pa!
Jason bedenini güçlükle doğrultup ele bir tekme geçirdi, kırılan bilek anında başka bir köşeye savrulmuştu. Hala yeraltında olan kolun devamı ise çoktan çürümüştü, açık yaranın üstünde beyaz kurtçuklar dolaşıyordu.
Bunu gören Maric duraklayıp parmaklarını dudağına götürerek tiz bir ıslık çaldı.
Bang! Bang! Bang!
Açıklığın farklı bölgelerindeki toprak aniden dağılmış, yüzlerinde ifade olmayan cesetler doğrulmuştu.
Bununla birlikte ürpertici bir rüzgar da esmeye başlamıştı. Sayısız saydam gövde, kanlı şölenin kokusunu almış gibi ayaklanmış, Jason’un peşinden koşmaya başlamıştı. Kimileri kollarına, kimileri bacaklarına saldırıyordu... Hatta bazıları doğrudan başına sarılmaya çalışıyordu.
Bu duruma daha fazla tahammül edemeyen Jason aniden durup yüksek sesle homurdandı.
Bu homurtu, gölgelerin aniden birer birer havaya uçmasına sebep olmuştu - bazıları acı çığlıklar atarak patlıyor, bazıları da oldukları yerde öylece kalıyordu.
O anda, Maric ve Jason sağ ellerini kaldırıp başparmaklarını işaret parmaklarıyla birleştirerek birbirlerine nişan aldılar.
Bu hamle, aralarındaki alanın aniden sessizce patlamasına, zemindeki siyah parçacıkların havaya sıçramasına neden olmuştu.
Maric hemen bir adım geri çekildi, o sırada dağınık saçlarından birkaç tel yere düşmüştü.
"Maric, hala çok güçsüzsün. Arzunun gücünü nasıl kullanacağını hala bilmiyorsun!" Dedi Jason boğuk bir tonda.
O sırada Kurt Adam Tyre da onlara yetişmişti. Operasyondan sorumlu olan Dizi 5 Steve ise ortalıkta yoktu.
"Maric’in işini bitirmek için bu kadar acele etme. Önce Sharron’un gelip onu kurtarmasını beklemeliyiz, Lord Steve birazdan burada olur," diye fısıldadı Tyre arkadaşına.
Sonra da parlak kırmızı diliyle dudaklarını yaladı.
"Kıyafetlerini çıkardığımda Sharron’un nasıl görüneceğini çok merak ediyorum..."
Ancak henüz cümlesini tamamlayamadan, Jason’ın başını kendisine çevirdiğini fark etti. Adamın yüzü ölüm kadar solgundu, gözlerinden iki figür yansıyordu ve bu figürlerin ikisi de aynıydı.
Siyah, gotik bir elbise, açık sarı saçlar, zarif bir yüz ve soluk bir ten!
Pa!
Jason anında iki elini de kaldırıp Kurt Adam Tyre’ın boğazına yapıştı. Çok geçmeden kemik kırılma sesleri gelmeye başlamıştı!
Hayalet Sharron saldırıya geçmişti!
Tyre derince nefes alıp boğazının bir su borusu gibi şişmesini sağladı. Vücudunda kalın telli siyah kıllar uzamaya başlamıştı.
Bir süre boğazını sıkan parmaklara direnmeye çalıştıysa da, sonunda dayanamayıp kendini bıraktı. Gözleri anında geriye doğru yuvarlanmıştı, ağzının kenarından yapışkan bir salya akıyordu.
Ancak bu sırada sağ elini cebine atmayı da başarmıştı! Hatta önceden hazırladığı maneviyat mührüne de ulaşmıştı!
Depolarla çevrili açık alan, aniden tüm alanı dolduran kızıl ay ışığıyla aydınlandı.
Jason’ın Tyre’ın boğazındaki elleri gevşemeye başlamıştı. Arkasında küçük şapkalı bir figür belirmişti.
O anda Tyre’ın yüzünde hem kibirli, hem de acımasız bir gülümseme belirdi. Cebindeki sağ elini çıkardığında, elindeki minyatür ’kızıl ay’ ortaya çıktı!
Bu, sürekli olarak sakin bir parlaklık yayan kızıl bir aksesuardı. Dolunay şeklindeki parçanın yüzeyi yakutlarla kaplanmıştı. Ortasında ise ayı simgeleyen bir sembol duruyordu.
Sharron gözlerini kısıp içgüdüsel bir hamleyle iki adım geri çekildi. Soyutluğu yavaş yavaş geriliyordu.
Bacakları artık ağırlığını taşıyamıyor gibiydi. Ve çok geçmeden de yere yığıldı, siyah, karmaşık gotik elbisesi toz ve çamurla kirlenmişti.
Kurt Adam Tyre elindeki dolunay şekilli parçayı havaya kaldırıp kahkahalara boğuldu.
"Lord Steve haklıymış. Kesinlikle saldırıya geçeceğini söylemişti. Ve ele geçirmeyi seçeceğin kişinin, benden bir seviye üstte olan Jason olacağını da belirtmişti. Bu nedenle, Sharron, Kızıl Ay Halesi bana verildi.
Şu anda nerede olduğunu tahmin edebilir misin?"
Bu... İşler hiç de Sharron’ın beklediği gibi gitmiyor... Sanırım saldırıya geçmek için fırsat kollamam gerekecek... Klein kaşlarını çattı, giderek yükselen endişesini bastırmak için var gücüyle çabalıyordu.
Kurt Adam ise saldırmak için acele edecek gibi görünmüyordu. Kızıl Ay Halesi’nin etkisi ne kadar uzun sürerse Sharron’un o kadar güçsüz düşeceğini, Maric’in de o kadar acı çekeceğini biliyordu.
Jason’ın buz gibi gözlerinde ise artık en ufak bir mantık izi kalmamıştı.
Kızıl Ay Halesi onu da etkisi altına almıştı, ancak o arzularına boyun eğmeye alışık olduğundan hiç acı hissetmiyordu. Tek hissettiği, gözlerinin önündeki taze kana duyduğu susuzluktu.
Huh!
Durum boğazından kısık, insancıl olmayan bir hırıltı çıkardı. Açıktaki derisi ve saçları bembeyaz olmuştu.
O anda, Sharron güçlükle kollarını kaldırıp sağ elindeki siyah eldiveni çıkardı. Jason aniden ona doğru hamle yaptığında, Sharron’ın çevresindeki toprağı ince bir buz katmanı sardı!
Ancak tam o anda, Sharron’ın avucundan sonsuz ışınlar yayılmaya başladı.
Onun maneviyatıyla beslenen bu ışınlar, hızla, gizemli desenlerle dolu, tarif edilmez bir koku yayan bronz bir kapı oluşturdu.
Kapı gıcırdayarak yavaş yavaş açılıyordu!
Çok geçmeden, kapının aralığından diş, kan ve etle kaplı saydam bir çift el uzanıp Zombi Jason’ı boynundan yakaladı!
Kapının arkasındaki karanlıkta gizlenen bir çift tuhaf göz de sessizce karşısındaki avı izliyordu.
Jason, henüz tepki verme fırsatı bile bulamadan o kanlı eller tarafından yakalanmış, pürüzsüz ve cisimsiz dokunaçlara dolanıp kalmıştı! Bu dokunaçların, üzerinde bebek yüzleri olan koyu yeşil damarları vardı!
Bu tuhaf yaratıklar, Zombi Jason’ı kapının arkasına sürüklemeye çalışırken durmaksızın ağlayıp gülüyordu.
Düşünceleri tamamıyla öldürme arzusu tarafından yönetilse de, Jason içten içe korkuyu hissediyordu.
Huh!
Boğazındaki ses de giderek yoğunlaşmaya başlamıştı. O sırada, endişe verici bir görünüme sahip olan kolları bir buz katmanı sardı. Koyu yeşil damarların ucundaki bebek suratlarından acı dolu inlemeler geliyor, ellerden çürümüş, bulanık sarı bir sıvı damlıyordu.
Çekiş kuvveti azalmış, ancak tamamen kaybolmamıştı.
Jason hayaletleri yönlendirmeye çalışıyordu, ancak çabaları denize taş atmaktan farksızdı. Ölüm alanının büyülerini kullanmaya çalıştığında bile başarısız oluyordu.
Bedeni, kontrolsüz bir şekilde hayali gizemli kapının aralığına doğru kaymaya başlamıştı. Zaman zaman mücadele edip biraz olsun geri çekilmeyi başarabiliyordu.
Yatıştırıcı almış olan Maric ise acının kendisini alt etmesine henüz izin vermemişti. Bu onun için bir avantajdı, bu nedenle hemen son iki yatıştırıcıyı da çıkarıp bir buçuğunu içti.
Bakışlarındaki, bastırdığı kötülük zayıflamış, çarpık ifadesi normale dönmüştü. Başını çevirip Tyre’a baktı.
Tam o anda, Tyre’ın ince ancak kaslı bedeni aniden kaybolup on metre ileride yeniden belirdi.
Figürü şekillenirken, geride ise hayali bir imge kalmıştı. Ancak zeminden, canlıymış gibi görünen siyah bir aura yükselip kalan imgeleri parçalayarak hızla ortadan kayboldu.

 
Maksimum hızına ulaşmak için Kızıl Ay Halesi’ni kullanıyordu!
Şu anda hareket hızı çok yüksek olduğundan da ardında ardıl imgeler bırakıyordu!
O sırada, depolardan birinin tepesinde gölgelerde saklanan Klein da sol elini cebine atmış, demir sigara kutusunu almıştı. Hızlı bir şekilde maneviyat kafesini kaldırıp kutuyu nazikçe açtı.
Hayalet Steve’in çoktan olay yerine geldiğinden emindi; aksi halde Jason çoktan o kapının ardına çekilmiş olurdu. Tyre ise, Kızıl Ay Halesi’nin yardımıyla bile Maric’in üstesinden gelememişti. Sharron Gizemler Kapısı’nı Kurt Adam’a doğrulttuğunda, Kızıl Ay Halesi sahip değiştirecekti.
Klein, parmakları Kara Göz’e temas ettiği anda o korkunç sesleri bir kez daha duydu!
Damarlarının şişmesine neden olan korkunç sesleri... Gözlerinin çatlıyormuş gibi, başı her an patlayabilirmiş gibi hissediyordu.
Tüm gücüyle acıya direnmeye çalışırken sonunda tuhaf, gizemli siyah iplikleri de görmeye başlamıştı. İplikler gruplara ayrılmıştı, bazıları Sharron’ı bedenine, bazıları da Kurt Adam Tyre’ın bedenine uzanıyordu. İç içe geçmiş ancak dolaşmamışlardı.
Aralarında, Maric’in az ilerisinden gelen pek çok siyah iplik de vardı ancak bunlar örtüşmüyordu!
    Hayalet Steve! Maric’i ele geçirmek istiyor! Klein hemen sol elini çekti.
Ve sessizce parmaklarını şıklattı.
Bum!
Aniden iki depo arasında bir patlama oldu. Yükselen alevler ve ısı, siyah, kruvaze ceketli bir figürün havaya sıçramasına neden oldu.
Bu hamleyle diğerlerinin dikkatini çekmiş olan Klein hemen tabancasını çıkarıp az önceki noktaya ateş etti.
Bu sırada, göğsündeki koyu renkli Güneş Kuşu broşu da parlamaya başlamıştı.
Bu broşun arındırma gücü sayesinde, arındırma mermileri çok daha güçlü hale geliyordu!
Bang!
Soluk, altın bir parıltıya sahip olan mermi hızla namludan fırladı.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


346   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   348