Hafif, altın ışık parlayarak boş gibi görünen bir alana çarptı. Ancak o noktada aniden parlak alevler yükselmiş, üzerinde siyah bir smokin ve koyu kırmızı bir pelerin olan bir silüet meydana gelmişti. Figürün sol kolunda, siyah ve yeşil duman yayan kutsal ve saf alevler yanıyor, solgun yüzünü aydınlatıyordu. Bu, kırklı yaşlarında, yağlı saçları titizlikle geriye doğru taranmış bir adamdı. Gözleri koyu yeşildi ve herhangi bir duygu belirtisi göstermiyordu. Hayalet Steve! Başını çevirip korkunç bakışlarını deponun tepesindeki Klein’a doğrulttu. Bu bakışlar Klein’ı dehşete düşürmüş, bedeni anında buz kesmişti. Güneş broşunun sıcaklığı bile işe yaramıyordu. Bedeni hızla katılaştı, gözleri bile bir buz kütlesinin altında kalmış gibiydi. Göz bebeklerinden bir figür yansıyordu: siyah bir smokin, koyu kırmızı renkli bir pelerin, yağlı saçlar, koyu yeşil gözler ve kırklarındaki bir adamın solgun yüzü! Klein, anında Steve’in kontrolü altına girmişti, düşünceleri de yavaş yavaş uyuşuyordu. Bu, Dizi 5, Hayalet’in yeteneğiydi! Tuhaf ve zor savuşturulabilir bir yetenek! Neyse ki, Klein her şeyin farkında olduğundan bu gibi durumlar için de hazırlıklıydı. Dahası, şeytan çıkarma etkisi şeytani varlıkların etkisine güçlü bir şekilde direnebiliyordu, bu nedenle Klein, düşünme yetisini tamamen kaybetmeden Ruh Beden’inin maneviyatını uyarıp bunu Güneş Kuşu broşuna aktardı. Tam elini kaldırıp boğazına götürmek üzereyken, gökyüzünden sıcak ve saf bir ışın indi. Sanki güneş, dünyaya bir ışın göndermiş, parlaklık ve kutsallıkla Klein’ı içine almıştı. Bu, Güneş alanına ait bir büyü olan Kutsal Işık Çağırma’ydı! Kutsal ışığın ortasında, biçimsiz ele geçirme yeteneği de etkisini kaybetmiş, Klein’ın gözleri yeniden parıltısını kazanmıştı. Böylece çok geçmeden, bedeni hızla tutuşup kömürleşti, saniyeler içinde, ondan geriye kalan tek şey ince bir kağıt parçasıydı. Aynı zamanda, iki deponun arasında, kruvaze paltolu, şapkalı Klein, az önceki patlamanın kükreyen alevleri arasında belirdi. Bastonunu uzun zaman önce bir kenara fırlatmıştı ve başının üstünde süzülen figürü de alevler tarafından yok edilmişti. Külleri yavaşça her yere dağılmaktaydı. Ancak Klein, henüz durumunu bile değerlendirme fırsatı bulamadan görünmez bir elin bileğini yakaladığını hissetti. Baldırları, göğsü ve kıyafetleri bir şey tarafından sıkıca çekiliyordu. Ruh Görüsünü uzun zaman önce aktif hale getirmiş olan Klein hemen başını eğip aşağı doğru baktı, bulanık, saydam figürler onu her yerinden sarmıştı. Bazıları parçalanmış, bazıları kanla kaplıydı, bazılarınınsa derileri yanmıştı. Bilinmeyen bir yerden, boynuna doğru bir rüzgar esti, o anda tüm tüyleri diken diken olmuş, bedeni kontrolsüz bir biçimde titremeye başlamıştı. Göğsündeki koyu altın rengi broş aniden parlak bir ışıkla aydınlandı ve önünde birer birer hayali alevler yükseliyordu. Bu alevlerden, tüm alanı bir deniz gibi dolduran, yoğun güneş auraları yayılıyordu. Bu, Güneş alanına ait ’Işık Ateşi’ydi! Bu hamleyle birlikte Klein’ın çevresindeki korkunç hayaletler sessiz çığlıklar atarak hızla ortadan kayboldu, Klein’ı etkisi altına alan ürperti de akıp gitmiş, Güneş Broşu’nun sıcaklığı yeniden vücudunu sarmıştı. Şimdilik bu ortamda güvende olan Klein korkuyla iç çekti. Çok önceden hazırlık yapmış ve rakiplerine karşı kullanabileceği nesneler edinmiş olsa da, Dizi 5 Hayalet ile başa baş mücadele etmek hala kolay değildi. ’Performansı’ neredeyse en başında başarısız olacaktı! Maric’in az ilerisindeki koyu kırmızı pelerinli Steve’in figürü de bu sırada cisimsiz bir hal almıştı. Sol kolundaki parlak alevler, vücudundan yayılan kara auranın etkisiyle hızla sönmüştü. Gözlerinden, arzu ve kötülükle dolu koyu yeşil bir ışık yayılıyordu. Aklını ve düşünme yetisini kaybetmiş gibi bir hali vardı. O anda atışı duyan Maric, hemen bölgeden uzaklaşarak, toprağın altından çıkıp Kurt Adam Tyre’ın etrafını sarmış olan zombilere doğru yöneldi. Bu sırada düşmanının hareketlerini etkilemek için geride kaygan buz tabakaları bırakmayı da ihmal etmemişti. Kurt Adam Tyre ise, elinde kızıl ışık yayan dolunayla birlikte durmaksızın koşuyordu. O anda, önüne aniden bir zombi çıktığında düşünmeden aşağı doğru kaydı. Vooş! Zombi anında altı parçaya ayrılmıştı! Ve zemin, çürümüş et ve kıvranan kurtçuklarla dolmuştu. Kurt Adam Tyre bir an donup kaldı, dehşet içinde pençelerine bakıyordu. Kızıl Ay Halesi’nin ona yalnızca hız anlamında destek sağlamadığını ancak o zaman anlayabilmişti. Güçlü ve tuhaf bir büyüde uzmanlaşmış gibi hissediyordu. Durup başını Maric’e çevirdi. O sırada, Zombi Jason da hayali ancak gizemli kapıya giderek yaklaşıyordu. Bedeni, bebek yüzlerinden çıkan koyu yeşil damarlarla kaplanmıştı. Kollar tarafından hızla kapıya doğru çekiliyordu. Bakışlarında tarif edilemez bir dehşet vardı. Burası son dinlenme yeri olacakmış gibi hissediyordu. "Hayır!" Arzuları ve kana susamışlığı tarafından kontrol edilen bedeninden tiz bir çığlık yükseldi. Karşı saldırıya geçmek üzere olan Tyre de anında donup kalmıştı. Ancak çok geçmeden dişlerini sıkıp minyatür kızıl dolunayı Steve’e fırlattı. Ancak Dizi 5 seviyesindeki arkadaşının gücünü kazanmasını sağlayarak kendisini de güçlendirebilir ve savaşın hızla sona ermesini sağlayabilirdi. Ancak o zaman Jason’ı kurtarabilirlerdi! Bunu gören Klein’ın gözleri parladı, hiç vakit kaybetmeden parmaklarını şıklattı. Pa! Bum! Kızıl Ay Halesi’nin yörüngesinde, önceden gömülmüş olan patlayıcılar toprağı havaya uçurarak güçlü bir rüzgar meydana getirdi ve kızıl bir alev yükseldi. Bu alevlerin ve rüzgarın ortasında kalan Kızıl Ay Halesi yönünü kaybedip planlanandan tamamen farklı bir tarafa savruldu. Bum! Klein, kendisinden çok da uzakta olmayan Kızıl Ay Halesi’ni yakalamak için hızla öne atıldı. Ancan aniden, Kızıl Ay Halesi’nin düşmek üzere olduğu yere soluk bir el uzanıp nesneyi yakaladı. Bu el, az önce ortadan kaybolmuş olan Steve’e aitti! İçgüdüleri ona dolunayın peşinden gitmesini söylemişti! Pa! Böylece, Steve’in normalde kötülük ve arzuyla dolu olan koyu yeşil gözleri bir maneviyat parıltısı kazandı. Bu nesne, onun saf bir hayaletten Dizi 5 seviyesinde bir güç merkezini dönüşmesini sağlamıştı. Özgüvenli bir tavırla doğrulup Klein’a bakarak sırıttı. Bu güçsüz rakibi alt etmek için acele etmesine gerek olmadığını düşünüyordu, bu nedenle figürü bir kez daha aniden kayboldu. Bunu gören Klein hemen iki kez yuvarlanarak sol eliyle cebine uzanıp bir kez daha demir sigara kutusunu açtı. Rosago’nun Kara Göz’üne dokunduğu anda duyduğu korkunç sesler gözlerinden yaşlar akmasına sebep olsa da çok geçmeden siyah çizgileri takip ederek görünmez Steve’in yerini tespit etmişti. Steve son hızda, yere yığılmış olan Sharron’a doğru gidiyordu. Onu kontrol altına alıp Jason’ı kurtararak savaşı bitirmek istiyordu. Bu operasyonda ana hedefleri Sharron’dı! Klein hemen elini çekip maneviyatını Güneş Broşu’na aktardı. 2! 1! Gökyüzünden aniden inen kutsal ışık demeti Sharron’ı hızla içine aldı. Birkaç metre ilerideki koyu kırmızı pelerinli Steve kutsal ışıktan zar zor kaçabilmişti. Kızıl Ay Halesi’nin desteğiyle hızı korkunç bir seviyeye ulaştığından hamlesi başarılı olmuştu. Ancak o sırada, Klein sağ elini kaldırıp tabancasının tetiğini çekti. Hedefinde Jason vardı! Namludan çıkan parlak mermi, Jason’ın sırtına doğru hızla uçuyordu. Klein’ın amacı çarpışmanın etkisiyle onu bronz kapıdan içeri yollamaktı. Ancak tam o anda, Steve yeniden ortadan kaybolup saliseler içinde Jason’ın arkasında belirerek mermiyi avucuyla durdurdu. Cızz! Patlamanın etkisiyle ortaya çıkan güneş ışığı kolunu inanılmaz derecede acıtmıştı. Derisi kömürleşmeye ve soyulmaya başlamış, ancak çok geçmeden hızla iyileşmişti. O anda keskin bir ses duyuldu! Klein bir kez daha parmaklarını şıklatmıştı! Bum! Yakındaki bir patlayıcı aniden patladı. Ortaya çıkan şok dalgası her yöne dağılmış, mermi gibi taş parçaları etrafa fırlamıştı. Ve çoğu da Jason ve Steve’in bedenine işaret etmişti! "Hayır!" Kan dondurucu bir çığlık eşliğinde Jason’ın üzerindeki kıyafetler parçalandı, cildindeki lekelerden her an kanlar fışkıracakmış gibi görünüyordu. Çelik kadar sert bir vücuda sahip olan bir Zombi için, bu hiç de etkili bir yaralanma değildi, ancak zaten yoğun bir mücadele içinde olan Jason için bardağı taşıyan son damla bu olmuştu. O korkunç kolların kendisini çekişine artık karşı koyamıyordu! "Hayır..." Jason’ın çığlığı alanda yankılanırken gizemli kapı büyük bir gürültüyle kapandı! Jason’ın bedeni ve sesi de bu kapıyla birlikte tamamen ortadan kaybolmuştu. Böylece depoların ortasındaki açıklık tamamen sessizliğe gömülmüştü. Jason, sanki hiç var olmamış gibi geride hiçbir iz bırakmadan gitmişyi... Bunu gören Steve’in gözleri kocaman açıldı, "Kahretsin!" Bam! Klein aniden kafasına sert bir şeyler vurulmuş gibi hissetti. Görüşü hızla bulanıklaşmaya, burnuna yoğun bir kan kokusu gelmeye başlamıştı. Gözlerinin önünde artık yalnızca kan kırmızısı bir sıvı vardı. Kısa bir süre boyunca tek duyabildiği kulaklarındaki uğultu oldu. .... Kutsal Güneş Halesi’ni Steve’e vermiş olan Tyre ise artık bu etkilere bağışık durumda olmadığından acı içinde kulaklarını kapattı. Hatta gözlerinin ve ağzının kenarından kanlar akmaya başlamıştı. Onu yakalama fırsatını kaçırmaması gereken Maric’in durumu ise çok daha kötüydü. Yatıştırıcı ile bastırılmış olan arzu ve kötülüğü, bir kez daha baş göstererek neredeyse zombilerinin kontrolünü kaybetmesine neden olmuştu. Yüzünde son derece çarpık bir ifade vardı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.