Yukarı Çık




359   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   361 


           
"Beni mi arıyorsun..."
Derrick, yaşlı sesi duyduğu anda donup kaldı. Derisi gerilmiş, tüyleri diken diken olmuştu.
Neden arkamda?
Neden benim odamda?
Mühüre ne oldu?
Mistik nesnelerin etkisine?
Alnından soğuk soğuk terler akmaya başlayan geç derhal dönüp yatağına doğru bakmak istiyordu.
Ancak içgüdüleri bunu yapmasına engel oluyordu.
    Bu içgüdüler, Gümüş Şehir’in Genel Canavar Bilgileri öğretilerinden ve Derrick’in devriye ekiplerine katıldıktan sonra deneyimlediği tuhaf sahneden kaynaklanıyordu.
Arkanda birisi konuşuyorsa, aniden ona doğru dönmemelisin!
Derrick ellerini kaldırıp yumruk yaparak göğsüne götürdükten sonra yavaşça arkasını döndü.
Oda kapkaranlıktı, bu nedenle hiçbir şey görünmüyordu. Ancak yine de, Derrick’in gözünden iki minyatür güneşe benzeyen ince, altın rengi ışıklar yayılıyordu.
Ve Işık Dileyen Beyonder güçleri sayesinde, yatağının kenarında sessizce oturan karanlık figürü görebilmişti.
Ancak karanlık figür hızla netleştiğinde, adamın ikile bölünmüş başı ortaya çıkmıştı!
Başının ortasında, iki gri beyin parçası canlı bir şeymiş gibi kıvranıyor, birbirine yaklaşmaya çalışıyordu.
Kopuk beyin yüzeyindeki yoğun sıvı, ince ipliklere dönüşmüş olsa da kurtçuklar gibi ufalıp genişliyordu.
İki ayrı taraftaki her bir göz, birbirinden oldukça uzaktı ve burun köprüsü de ortadan ayrılmıştı. Kanın rengi parlak ve belirgindi.
Ağzının sol tarafı açık, ancak sağ tarafı sıkıca kapalıydı.
Bu korkunç canavar çıplaktı ve bedeninde çok sayıda koyu kırmızı renkli yara vardı.
Yaralarının çoğu vahşice açılmış, içlerinden sıra sıra dişler çıkmıştı. Hepsi, arka arkaya aynı şeyi söylüyordu, "Beni mi arıyorsun..."
O anda adam bir anlığına durakladı, ağzının kenarları ve yaralarının kenarları yukarı doğru kıvrılmıştı.
Bak, ben normal değil miyim..."
Derrick gözlerini kıstı ve bir an bile düşünmeden göğsündeki ellerini yumruk yapıp dua ediyormuş gibi çenesine yasladı.
Küçük oda aniden aydınlanmış, çatıdan canavarın bedenine saf bir ışın düşmüştü.
Işın, Derrick’in kulenin dışında kullandığı ışın kadar büyük değildi. Bunun sebebi, buradaki mühür ve kulenin içini izole eden mistik nesneydi.
Ancak Derrick, kutsal ışının kısa süre içinde kalınlaştığını görüp şok olmuştu. Işık o kadar parlaktı ki istemeden de olsa gözlerini kapatmak zorunda kalmıştı.
Birkaç dakika sonra, ışık sütunundan daha da saf ve kalın bir şey ayrıldı. Bu, yüz hatları ya da kıyafetleri olmayan, ışıktan yapılmış bir adam gibi görünüyordu!
’Işık adam’ aniden canlanıp canavara saldırdı.
Canavarın tüm ’ağızları’, kan dondurucu bir çığlık atıyormuş gibi aniden açılmıştı.
Ancak Derrick hiçbir şey duyamıyordu.
O anda canavar şiddetle titremeye başladı ve ’ışık adamın’ aydınlığı altında yanarak hızla ortadan kayboldu.
Figür neredeyse saydam hale gelmek üzereyken, siyah, klasik bir pelerin giymiş, sivri bir şapka takmış olan bir hayalet ortaya çıktı!
Gölgenin siyah saçları, siyah gözleri, geniş bir alnı ve ince bir yüzü vardı. Kristalden oyumuş gözlükler takıyordu.
Onun gelişiyle ’ışık adam’ da patlamış ve Derrick’in görüş açısını beyaz bir parıltı kaplamıştı.
Derrick yeniden görebilmeye başladığında, kendisini odanın dışında, metal lambalarla ve batan güneşin loş ışığıyla aydınlatılan koridorda buldu.
Başını yana doğru eğip odanın içine baktı. Orada, koyu renk bir pantolon ve kahverengi bir ceket giymiş uzun, kaslı bir figür gördü.
Bu figürün önünde, Derrick’in uyuduğu yatak vardı. Şafak saatini andıran ışınlar yoğunlaşarak beyaz bir bacak kemiğine, sonra da saf, keskin bir kılıca dönüştü.
Kılıcın yanında ise yarı saydam bir solucan uzanıyordu.
Solucan yalnızca başparmak uzunluğundaydı ve neredeyse bir çocuk parmağı kadar inceydi. Bir biri ardına, hepsi farklı renkte ve saydam olan halkalar onu pek çok bölüme ayırmıştı.
Sahne çok anlık olsa da, Derrick halkaların on tane olduğunu hissetmişti.
O sırada, ona arkası dönük olan uzun figür elini uzatıp tuhaf, saydam solucanı aldı. Dönerken yavaşça iç çekiyordu.
"Çok yakındı..."
Derrick sonunda uzun figürün yüzünü görebilmişti.
Adamın kır saçları oldukça dağınıktı. Yanaklarında derin kırışıklıklar olmasına rağmen gözlerinin kenarı kırışıksızdı. Bu yanaklarda ayrıca oldukça eski, derin yaralar da vardı.
Üzerinde, soluk sarı renkli bir gömlek, belinde kareli bir deri kemer vardı. Soluk mavi renkli gözleri son derece derindi.
Derrick, bir anlığına şaşkınlıktan donup kalmış, sonra da hayatı boyunca tehlike içinde yaşamış gibi şaşkın bir şekilde ağzını açmıştı.
"Ekselansları!"
Karşısında, Gümüş Şehir’in altı üyelik konseyinin şeyi, yüz yaşından büyük, güçlü bir İblis Avcısı olan Colin Iliad duruyordu!
Colin hafifçe başını salladı, "Onda bir sorun olduğunu hep biliyorduk, ancak Amon isimli adamın ne gibi amaçları olduğunu anlamak için bu bunağı doğrudan ortadan kaldırmadık. Onu buraya, mistik nesnelerin mührü altına kapattık ve kontrol kaybı belirtileri gösteren Beyonderların onunla iletişim kurabilmesini sağladık. Onda anormal değişimlere sebep olup istediğimiz bilgileri alıp alamayacağımızı görmek istiyorduk.
Ne yazık ki bugüne kadar her şey çok normaldi, aşırı normaldi.
Sence neden aniden mutasyon geçirip mührü kırmaya çalıştı? Seni diğerlerinden farklı kılanın ne olduğuna dair bir fikrin var mı?"
Demek beni eski ekip kaptanının yanına bilerek koydunuz... Derrick bir an sessiz kaldıktan sonra cevap verdi, "Belki de benim Beyonder yolum diğerlerininkinden farklı olduğundandır. Dizi 9 Ozan, Dizi 8 Işık Dileyen."
Yani, Güneş yolu... Eğer Bay Asılan Adam haklıysa, Amon ailesi eski Güneş Tanrısı’nın soyundan geliyor... O halde mutasyona benim sebep olmam gayet normal... Derrick durumu bir dereceye kadar çözmüş gibi hissediyordu.
Ancak Colin’in ifadesinde herhangi bir değişiklik olmamıştı. Birkaç saniye Derrick’i süzdükten sonra devam etti, "Onu gözetliyorduk. Ancak aniden mutasyona uğramasını beklemiyorduk. Hiç uyarı işareti olmadı, eylemleri gayet kararlıydı.
Az önce odada ne yapıyordun?"
Güneş yolu ve eski Güneş Tanrısı arasındaki ilişkiyi değerlendirmeye dalmış olan Derrick, aniden şefin bir şeyler sorduğunu fark etti.
Soruyu anladığında zihni hala bomboştu, ciddi bir şekilde düşünerek ne yapmakta olduğunu hatırlamaya çalıştı.
Hiçbir şey yapmadım ki. Yalnızca onunla konuşabilmek için metal duvara tıkladım... Bundan önce, bundan önce de Tarot Kulübü toplantısındaydım... Tarot Kulübü toplantısı! Derrick aniden irkildi. İşlerin sandığı kadar basit olmayabileceğini hissetmeye başlamıştı.
Şefe bu düşüncelerinden bahsedemeyeceğini biliyordu, bununla birlikte, nasıl bir ifade vereceğinden emin değildi, bu dedenle bir süre sessiz kaldı.  Sonra da düşünceli bir tavırla yavaş yavaş cevap verdi, "Üç kez duvara tıkladım.
Öncesinde odamdaki mum sönmüştü, karanlıkta kalmıştım. Bazı Beyonder güçlerimi pratik etmeye çalışıyordum."
Colin, 20 saniye kadar sessizce Derrick’in gözlerine baktıktan sonra cevap verdi, "Ne yazık ki, Amon’un o adamın ruhunda bıraktığı şey, orijinal bedeni değildi. Dahası, bu mesele çok ani oldu, bu nedenle istenilen sonucu elde edemedik...
Mutasyondan önce, herhangi bir terslik hissettin mi?"
"Hayır." Derrick keskin bir tavırla başını iki yana salladı.
O anda, Colin’in gözlerinde iki karmaşık, koyu renkli sembol yandı ve Derrick’in bedeni bu sembollerden yansıdı.
Yaklaşık on dakikalık sessizliğin ardından, Gümüş Şehir’in Şefi bir kez daha gözlerini kapattı, "Durumun artık stabil. Daha fazla tedavi görmeye ihtiyacın yok, geri dönebilirsin."
Derrick şok olmuştu.
"Pekala."
İblis Avcısı Colin Illiad’ın odaya dönüp beyaz kemik kılıcını alarak tekrar tekrar elinde çevirmesini izledi.
Sonra da derin bir nefes alıp koridordan çıkışa doğru yöneldi. Bu sırada odaya doğru koşmakta olan gardiyanlarla da karşılaşmıştı.
Sokakları geçip evine ulaştığında doğrudan içeri girip kapıyı kapattı. Bir süre dikkatle etrafını inceledikten sonra yatağının kenarına oturup kısık sesle dua etmeye başladı, "Bu çağa ait olmayan Aptal, gri sisin üstündeki gizemli hükümdar, sarı ve siyahın şanslı kralı.
Az önce korkunç bir şey yaşadım..."
Derrick olanları ve tahminlerini Bay Aptal’a bir bir anlattı.
Bunu yapmak biraz olsun içini rahatlatmıştı.
Ve gergin zihni rahatladıkça, muazzam bir yorgunluğun bedenini ele geçirdiğini hissetmeye başlamıştı. Uzanıp hızla uykuya daldı.
Sessiz ve karanlık odada, zaman zaman anlık yıldırım aydınlıkları oluyordu. Aksi halde her yer kapkaranlıktı.
Uyuyan Derrick aniden sağ işaret parmağını kaydırıp yavaşça yatağa dokundu.
    Bir, iki, üç...

Tarot toplantısı bittiğinde Klein da daha fazla gri sisin üstündeki dünyada kalmamış, doğrudan gerçek dünyaya dönüp biraz kestirebilmek için yatağına uzanmıştı. Yirmi dakika sonra uyandığında, perdelerini açarak sislerin arasından sızan gün ışığının içeri girmesine izin verdi.
Masasının başına geçip kendisini sakinleştirdikten sonra da kısa vade içinde ne yapması gerektiğini değerlendirmeye başladı.
Ana amaç, Sihirbaz’ın kurallarını belirlemek ve maneviyatımdan gelen geri dönüşe göre ayarlamalar yapmak.
’Asla hazırlıksız performans sergileme,’ ’sahne ve performans ihtiyacı’ ve ’performansı bir saptırma aracı kullanarak gerçekleştirme’ şimdilik sorunlu görünmüyor, bu şekilde rol yapmaya ve ufak ayarlamalar yapmaya devam edersem eninde sonunda iksiri sindirip ilerleme durumuna ulaşacağım. Ancak bu rol yapma biçimi yeterli değil. Hala bazı önemli kurallardan yoksunum. Şu anda yaptığım şey, sindirimi yavaşlatacak... Belki de bir sonraki Dizi’ye geçmem bir yıl, hatta iki-üç yıl sürecek.
Ve Ince Zangwill de yerinde sayıyor olmayacak! Ancak en kısa sürede Yüksek Dizi bir Beyonder olarak intikam adımlarımı başlatabilirim!
Bu nedenle, diğer Sihirbaz kurallarını çözmek en önemli olanı. Önce, deneyler yaparak seyirci alkışının maneviyatımı yükseltip yükseltmeyeceğine bakacağım...
O anda, hayali bir ses Klein’ı düşüncelerinden kopardı.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


359   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   361