Yukarı Çık




374   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   376 


           
Amantha özü ve Ruh Gözü ilacının eterik kokusuyla dolu bir odada, Capim’in Klein tarafından ele geçirilen adamı Aptal’ın fahri adını zikrediyordu.
Monoton ancak ritmik mırıltılar ve odaklanmayı zorlaştıran koku, adamın Ruh Bedeninin yavaş yavaş dağılmaya başlamasına sebep olmuştu. Adam, kafası bulanıklaşmış olsa da hala bir dereceye kadar mantığını koruyabiliyordu, kendi kendisini hipnotize etmiş gibiydi.
Ruh Beden formundaki Klein’ın yardımıyla ve Aptal’ın fahri adını zikretmesi sayesinde, yavaş yavaş yapay uyurgezerlik durumuna girmekteydi. Astral izdüşümü gri sise ve gizemli dünyaya giderek yaklaşıyordu.
Bunu gören Klein, hemen çağrıyı sonlandırarak antik saraydaki onur koltuğuna yerleşti.
Etrafında süzülen parlak bir ışığın, yavaşça Capim’in adamının figürüne büründüğünü gördü. Ritüelden etkilenmiş olan gizemli alan hafifçe titremeye başlamıştı. Enerjinin bir kızmı yavaş yavaş dışarı akıyordu.
Klein, Karanlık İmparator kartına uzandığında elindeki kağıt figür parladı.
Bileğini büktüğünde, kağıt figür hızla uçarak gri sisten çıkarılan enerji parçasını emdi. Sonra da siyah şapkalı ve kalın, pamuk ceketli bir adama dönüştü. Bu adam Capim’in adamı ile aynı görünüyordu - aurası ve hissi bile gerçeğinden ayırt edilemezdi.
Kağıt figür, hedefin hayali figürüyle eşleşmiş ve onun, Ruh Bdedni’ne yerleştirilen gizemli kısıtlamalara direnmesine yardımcı olmuştu.
Bu sırada, Klein da maneviyatını Capim’in adamının saf ışıktan oluşan izdüşümüne doğru yaymıştı.
    Bu, gizli eylem yönteminin uygulanış biçimlerinden biriydi ve güçsüz bir insan ve büyük bir varlığın uyum haline gelebilmesini, muhteşem bir manevi deneyim kazanmasını sağlıyordu. Normal koşullarda olanın aksine, Klein bu olayda büyük varlık rolündeydi.
Gizli bir eyleme ait olan bu yakın etkileşim durumunda, insanlar büyük varlıklardan bilgi edinebilir ve büyük varlıklar da istedikleri bilgilere ulaşabilirdi.
Klein zihin alanına hakim olabilme yeteneği taşısa, hedefinin zihnine bir tohum bile ekebilirdi.
"Capim’in villasında ne tür güçlü insanlar var?" Diye sordu Klein sakince.
Herhangi bir direniş olmamıştı, ilgili anılar Klein’a hızla aktarılıyordu. Klein holografik bir film izliyormuş gibi hissediyordu.
Şapkalı adam, saygı dolu bir tavırla odada duruyordu. Karşısında, siyah paltolu ve beyaz peruklu orta yaşlı bir beyefendi vardı.
Bu beyefendinin yüzü uzun, ince ve sertti, dudaklarının birbirine bastırılmış haliyle oldukça soğuk görünüyordu.
Adam, göğsündeki zinciri çekip cep saatini çıkardıktan sonra derin bir nefes aldı, "Bana bak."
Şapkalı adam korku içinde başını kaldırdı.
"Evet Bay Harras."
O anda, tuhaf bir ışıkla parıldayan bir çift göz gördü, karşısındaki beyefendi konuşmaya devam ediyordu: "Gizlilik çok önemli!
Bu villada gördüğün ya da duyduğun hiçbir şeyden başkasına bahsetmemelisin."
Şapkalı adam tuhaf bir şekilde titredi, karşı tarafın emrettiklerini yapmak zorunda gibi hissediyordu.
Saniyeler sonra, başını yeniden eğip cevap verdi, "Tabii Bay Harras."

Şapkalı adam, kucağında baygın bir kızla birlikte merdivenlerden inip bodruma girdi.
Orada, diğerlerinden ayrı ufak bir oda vardı ve içeride yaşı belli olmayan sakallı bir adam bekliyordu.
Bu sakallı adamın mavi gözleri korkunç bir parıltıya sahipti. Elinde ince bir bez parçasıyla dikkatli bir şekilde masanın üstündeki grimsi tüfeği temizliyordu.
Tüfek kalın ve uzundu ve bir boru ile, aynı renkteki büyük bir mekanik kutuya bağlanıyordu.
Bu, yüksek basınçlı buharlı tüfekti!
Ordunun kontrolünde olan bir silah!
"Bay Belize..." Şapkalı adam sakallıya selam verirken başını eğdi.

Şapkalı adam, hapishaneye benzer, sade bir şekilde dekore edilmiş bir yeraltı yapısına girdi. Burada, bilinçsiz kızı küçük odalardan birine kilitledi.
Koridora döndükten sonra da kenarda duran feneri aldı.
O anda, koridorun diğer ucundan bir figürün yavaşça yaklaştığını görmüştü.
Figür, karanlığın içinde oldukça rahat bir şekilde görebiliyor gibiydi.
Şapkalı adam, fenerin aydınlığında kadının otuzlu yaşlarında olduğunu fark etti.
Başında kahverengi bir kep vardı, üzerine ince, beyaz bir blüz giymiş, jartiyer takmıştı, deri botları ise dizlerine kadar ulaşıyordu.
Yüzünde eski yaralar ve dudaklarının kenarında da acımasız bir gülümseme vardı.
Şapkalı adam korkuyla başını eğdi, "Madam Katy..."
Kadın onu görmezden geliyordu. Adım adım ona yaklaşıp yanından geçti.
Katy isimli kadın odadan çıktığında, şapkalı adam öfkeyle fısıldadı, "Kaltak! Yatağa girdiğinde bir fahişeden daha enerjik olduğuna eminim!"
Adam öfkeli bir halde feneri kaldırıp odadan çıktı.

Şapkalı adam, altın parıltılı büyük bir salonda iki adamla buluştu.
Adamlardan biri 1,65 boyundaydı, diğeri ise biraz tombuldu. Yüz hatlarında dikkat çekici bir özellik yoktu ancak bakışları inanılmaz derecede korkunçtu. 1,70’den biraz daha uzun olan, oldukça yaşlı görünüyordu. Yüzünde derin kırışıklıklar vardı. Kahverengi gözleri çok canlıydı ve caydırıcı bir tavrı yok gibiydi.
"Bay Capim," şapkalı adam tombul, orta yaşlı olana selam verdikten sonra diğerine döndü, "Bay Parker..."

Şapkalı adam, şafağın ilk ışıklarında, Bay Harras denen orta yaşlı adamla, bodrumun girişinde buluştu.
Başında beyaz bir başlık olan Harras, başını kaldırıp ona baktı. Kayıtsız bir tavırla sağ elini bodrumun içine doğru uzatırken ciddi bir tavırla şöyle dedi, "Hapis!"
O anda, ortamda belli belirsiz bir değişim olmuştu.

Toplam 4 Beyonder var. En az dört... En güçlüsü Bay Harras olmalı, en azından Dizi 6 hatta belki de 5 seviyesinde... Hangi yolu takip ettiğini çok merak ediyorum. Karanlık İmparator yoluna benzer görünüyor...  Az önce gördüğüm sahnelere bakılırsa, emriyle gelen kısıtlama villanın tamamını değil yalnızca bodrumu kapsıyordu. Doğru. Gün içinde içeri pek çok insan girip çıkıyor, kısıtlamalar dahilinde giriş çıkışlar çok zahmetli olurdu... Acaba geceleri de durum aynı mı. Klein az önce edindiği bilgileri kısa süre analiz ettikten sonra yeni bir soru sordu, "Villanın genel düzeni nasıl?"
O anda, görkemli bir saray, geniş bir yemek odası, bağlanan koridorlar, banyolar ve bodrum gözlerinin önüne serildi.
Klein, bunları zihninde birleştirerek Capim’in villasının kaba bir taslağını çıkarabilmişti.
Maneviyatının tükenmek üzere olduğunu hissedince hemen son sorusuna geçti, "Capim’in yakından ilişkili olduğu önemli şahsiyetler kimler?"
Gözlerinin önünde, yeniden az önceki görkemli saray belirmişti. Yarı çıplak kızlar konuklara içki servisi yapıyor, onların kendilerini taciz etmesine izin veriyordu; aksi halde dövülmek üzere doğrudan tenha bir köşeye sürükleniyorlardı.
Hepsi gençti, ancak yüzlerinde acı ve uyuşmuşluk vardı. En ufak bir gecikme ya da coşku eksikliği, Capim’in görevlileri tarafından kırbaçlanmalarıyla sonuçlanıyordu.
Bu hizmetlilerden hiçbiri, bu şeytani sahneler karşısında rahatsız görünmüyordu. Hatta ödül kazanmak adına, ilk tepki veren olmak için birbirleriyle yarışıyorlardı.
Klein, konuklar arasında Capim’i, Bay Harras’ı ve sık sık gazetelerde çıkan Avam Kamarası üyesi Vardera’yı gördü...

Bu adam Backlund Polis Departmanı’nın yardımcı şeflerinden biri değil mi? Departmanın üst düzeylerinden... O hizmetlilerden bir tanesinin bile bu vaziyete aldırmaması... Bu anlaşılabilir. Villa personeli işe alınmadan önce kontrol edilmiş ve yeterince güvenilir olmalı... Klein düşünceli bir şekilde alnını ovuşturdu. Şapkalı adam yalnızca önemsiz bir liderdi ve bildiği ve dahil olabildiği şeylerin hepsi bu kadardı.
O anda bile, üzerindeki gizemli kısıtlama hala alarma geçmemişti.
Klein ritüeli sonlandırıp adamın figürünün gri sisin üstündeki dünyadan kaybolmasına izin verdi.
Gerçek dünyaya döndüğünde, yatağın kenarına oturup şapkalı baygın adama baktı. Az önce topladığı bilgilere dayanarak performansını değerlendiriyor, bir sonraki planlarını şekillendirmeye çalışıyordu.
Sonunda, kafasında bir fikir belirmeye başlamıştı. Belki de bir yardımcıya ihtiyacım yoktur...
Yardımcım olması beni aşağı çekerdi, tehlike anında kaçmam zorlaşırdı.
Doğru anı seçmek çok önemli.

Grimsi şapkalı adam, yaklaşık 50 dakika sonra Doğu Bölgesi’nde yeniden ortaya çıktı, Zmanger Çetesi tarafından kontrol edilen sokaklara doğru ilerliyordu.
Koyu tenli, kaslı, vahşi bakışlı insanları gördüğünde doğrudan onlara yöneldi. Önünü görmüyormuş gibi davranarak adamlardan birine çarptı.
"Kahretsin! Pislikler sizi!" Şapkalı adam küfürler ederek çarptığı adama bir yumruk indirdi.
Kavga etmeyi seven dağlılar da elbette bu fırsatı kaçırmamış, doğrudan karşı saldırıya geçmişlerdi.
Bu süreçte, şapkalı adam hançerini çıkarmış, diğerleri de silahlarını çekmişti.
    Çat!
Mücadele sırasında, hançerlerden biri şapkalı adamın boynuna saplandı. Doğrudan atardamarlarına girmişti.
Boynundan kanlar fışkıran adam aniden yere yığıldı.
Oracıkta hayatını kaybetmiş, bedenindeki hayali figür de hızla süzülerek yok olmuştu.
Klein, hemen gri sisin üstüne dönüp burayı sıçrama tahtası olarak kullanarak gerçek dünyaya döndü. Gözlerini açtığında hala Cherwood Bölgesi’ndeki o ucuz oteldeydi.
Kanıtları temizledikten sonra resepsiyona gidip çıkış işlemlerini tamamladı.
Ancak Minsk Sokağı’na dönmeden önce, bir kez daha gri sisin üstündeki dünyaya gitmeyi ihmal etmedi.
Basit ancak kritik bir bilgiye ihtiyacı vardı!
Kalemi alıp kehanet şu kehanet ifadesini yazdı, "Capim’in akşam yemeği saati."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


374   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   376