Audrey, zihninin ve ruhunun bir çeşit Beyonder gücünün etkisi altında olduğunu biliyordu. Mucizevi bir şekilde bu etkiye bağışıklık kazanabilmesini sağlayan, Bay Aptal’ın ’Melek Kutsaması’ idi. Bu nedenle Audrey daha fazla güven kazanabilmek için ufak sırlarını açık etmeye karar vermişti. Bunu meleğe inanmadığı için değil, onun da karşı tarafın kendisini gözlemlediği gibi onları gözlemlemek istemesiydi. Kendisini daima ’karanlıkta saklamış’ ve bir Beyonder değilmiş gibi davranmış olsa da, hala Psikoloji Simyacıları üyelerini ciddiye almaya istekliydi. Sonuçta karşısındaki herkes birer profesyoneldi ve Audrey, Beyonder çevresinde yalnızca bir amatör olarak kabul edilebilirdi. Yeterince tecrübeli ya da esnek değildi. Henüz fark etmediği şeylerden bazı sorunları açığa çıkarması gayet olasıydı. Bu durumda bu fırsatı ’itiraf etmek’ için kullanabilir ve böylece Psikoloji Simyacıları’nın olası şüphelerinden tamamen kurtulabilirdi. Meleğin gelip kendisini kanatlarıyla sarışını ’kutsama’ olarak nitelendirmişti. Audrey’nin bu cevabını duyan Escalante ve Hapres’in yüzünde anlık bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Bir anlığına kendi güçlerinden bile şüphe etmişlerdi. Hilbert ise yalnızca hafifçe gülümsemekle yetinmişti. Birkaç saniye sonra memnun bir şekilde başını salladı, "Dürüstlüğün takdire şayan. Başka bir şey var mı?" Audrey transtaymış gibi davranarak başını iki yana salladı. "Başka bir şey yok." Böylece Hilbert sorularına devam etti. "Seyirci formülünü hangi Beyonder toplantısından aldın? Kimden aldın? İksiri hazırlayacak malzemeleri nereden temin ettin?" Audrey’in bakışları dalgınlaştı, kasıtlı olarak düşünüyormuş gibi yapıyordu. "Beyonder toplantısını sır olarak saklamam gerekiyor. Seyirci iksirini satın aldığım kişinin neye benzediğini göremedim. Ancak konuşmasına bakılırsa, Fırtınalar Lordu’nun takipçisi olduğuna inanıyorum." Bunu duyan Hilbert hafifçe başını salladı, aklına bir şey gelmiş gibiydi. Bu sırada Audrey devam etti, "Seyirci iksirinin malzemelerinin çoğunu ailemin kasasından buldum Geri kalanları da arkadaşlarım aracılığıyla." İki Seyirci iksiri... diye de içinden ekledi. Çoğunu ailesinin kasasından bulmuş... Hilbert, Escalante ve Hampres’in dili tutulmuş gibiydi. Birkaç saniye sonra Hilbert, Escalante ve Hampres’e doğru başını sallayarak herhangi bir sorun olmadığını belirtti. Böylece gözlerindeki altın rengi parıltı soldu ve dikey gözleri hızla kayboldu. Hilbert mumun fitiline bir kez daha dokunduğunda alev yeniden titremeye başladı. O anda, Audrey de kendisini etki altına alan tuhaf gücün aniden ortadan kalktığını fark etmişti. Dalgın bakışlarını hemen değiştirip soran gözlerle diğerlerine bakmaya başladı. "Seyirci olman beni şaşırttı." Dedi Hilbert gülerek. "Ha?" Audrey şaşkın ve panik halindeymiş gibi davranıyordu. Hangi anda ne tür duygular sergilemesi ve hangi mimikleri ve beden hareketlerini kullanması gerektiğini çok iyi bilmek, Telepatistlerin temel becerisiydi. Hilbert gülümsedi, "Gergin olmana gerek yok. Bizim için sorun değil. Bu son testimizdi. Tebrikler, tüm sınavları geçtin. Artık Psikoloji Simyacıları’nın eski bir üyesisin." "Pekala o halde..." Audrey bir an tereddüt ettikten sonra masumca gülümsedi. "Rüya gibiydi." Hemen sonra ayağa kalkıp eteğinin ucunu kaldırdı ve eğilerek minnetini gösterdi. "Artık hepimiz yoldaşız." Escalante ve diğerleri de hemen ayağa kalkıp kendilerine karşı çok kibar olan soylu kıza doğru eğildiler. Birkaç saniye sonra Hilbert yeniden söze girdi, "Bayan Audrey, şimdi size Psikoloji Simyacıları’nın durumunu resmi olarak açıklayacağım." "Pekala," dedi Audrey gülümseyerek. "Bana ismimle hitap edebilirsiniz." Hilbert başını salladı. Sonra da arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne attı. "Asıl Psikoloji Simyacıları, zihnin sınırsız gücü ve sonsuz harikaları olduğuna inanan hayranlar için bir seminerdi yalnızca. Sonrasında, bu seminer bir hazine haritası elde etti ve Hermes tarafından geride bırakılan kalıntıları buldu." "Hermes dilinin Hermes’i mi?" Diye sordu Audrey heyecanla. "Evet, kendisi insan ırkının en eski mistisizm ustalarından biriydi ve yarattığı eski Hermes dili doğanın gücüyle rezonans üretti. Karanlık İkinci Çağ’da aktifti. O zamanlar, insanlar yalnızca devlerin hizmetlileri ve köleleriydi," diye açıkladı Hilbert saygı dolu bir tonda. ----- "Asıl Psikoloji Simyacıları üyeleri kalıntılar arasında pek çok şey buldu. Hermes’in zihin alanında bir mistisizm uzmanı olduğunu keşfettiler. Araştırmasının hedefi, İkinci Çağ’da gökyüzüne hükmeden ejderhalardı. Daha açık olmak gerekirse, zihin ejderhalarıydı. Ondan geriye kalan bilgiler, zihin ejderhalarının bu alanda çok ilerlediğini ve tanrılarla aynı başarı seviyesine ulaştıklarını gösteriyor." Biliyorum. Hayal Gücü Ejderhası Ankewelt eski bir tanrıydı... Audrey hafifçe başını salladı. Onun merakla dinlediğini gören Hilbert devam etti, "O materyaller, Psikoloji Simyacıları olarak araştırmalarımızın temelini ve yönünü oluşturdu. Zihnin sırlarla dolu olduğuna ve bu sırların her birinin derinliklerde gizli olduğuna inanıyoruz. Heh, ’derin’ sıfatını kullandığım için bağışlayın, ancak bu bana en uygun terim gibi geliyor. O sırların incelenmesindeki en ufak hata, bedene geri dönüşü olmayan bir zarar verebilir. Audrey, bu alandaki meselelerin dikkatle ele alınması gerektiğini unutmamalısın." Hilbert duraklayıp Audrey’nin ciddiyetle başını salladığını gördükten sonra devam etti. "Zihnin sırlarını çözebilirsek, bir yandan kişinin bilincinin derinliklerinde gizlenen gücü gün yüzüne çıkarabilir, diğer yandan da başka insanların zihinlerini etki altına alabilir, hatta onları kontrol edebiliriz. Bu seviyeye ulaştıktan sonra, önümüze dört gözle beklediğimiz yer olan kolektif bilinçaltı denizi çıkar. Tabii kolektif bilinçaltı tanımı yeterince doğru değil; ben buna ’tüm canlıların zihin dünyası’ demeyi tercih ediyorum. Ruh dünyasıyla mucizevi bir bağlantı halinde olan bir dünya bu." "Kişi bu ’zihin dünyasında’ ustalaştığında ne tür Beyonder güçleri elde eder?" Diye sordu Audrey merakla. Hilbert gülümsedi, "Bazı harika olayları gerçek dünyada fark etmiş olmalısın. Bir şeyi elde etmek istediğimizde o şey ortaya çıkar. Bir arkadaşımızı ziyaret etmek istediğimizde bir bakmışız kapımızı çalıyorlar. Ve bir şeyin olmasını hayal etmeye başladığımızda, o tam o anda başlar. İnsanlar bunun bir tesadüf olduğunu söyleyebilir, ancak bazen çok fazla tesadüfler vardır. Araştırmalarımız bu tesadüflerin çoğunun bilinçaltından, zihnin büyülü etkisinden kaynaklandığını gösteriyor. Aynı zamanda kolektif bilinci toplayan deniz olan ’zihin dünyasında’ ustalaştığında, ’tesadüflerde’ de ustalaşacak, zihninin bir yankısının eseri olan büyülü olaylar yaratacaksın. Dilediğin şeyler gerçek olacak." "Bu-bu inanılmaz." Audrey, Güneş’in Kabus Ejderhası’ndan bahsettiğini hatırlıyordu, ancak onun yaptığı açıklama Hilbert’inkinden çok daha detaysızdı. Hilbert kıkırdadı, "Bizim bulunduğumuz seviyede, böylesine derin bir soruyu tartışmamak daha iyidir. Eğer bundan bahsedersek kolayca kendimizi kaybedebiliriz. Ben Psikoloji Simyacıları’ndan bahsetmeye devam edeceğim. Kalıntıların keşfi, örgütün de kuruluşu oldu. İlk üyeler saf akademik tartışma durumunu sürdürmek istiyordu, ancak karşılaştıkları durumlar sebebiyle daima yardıma ihtiyaç duyuyorlardı. Benzer şekilde, nesnelerden ve araştırma materyallerinden yoksunlardı. İşte bu yüzden Psikoloji Simyacıları yavaş yavaş sistematik bir hal alarak gerçek bir gizli örgüte dönüştü. Bununla birlikte, diğer gizli örgütlere kıyasla bizim yapımız ve ilişkilerimiz hala nispeten serbest." "Benim hoşuma giden de bu," dedi Audrey hafifçe başını sallayarak. Böylece Hilbert ana kural ve düzenlemelerden bahsetmeye devam etti, sonunda da ekledi, "Daha yüksek bir rütbeye ulaştığında diğer üyelerle de tanışabileceksin. Şimdi sana Dizi 8 Telepatist iksirini vereceğim." Tam da beklediğim gibi, bir Telepatist iksiri hazırlamışlar... Audrey hem memnun, hem de gururluydu. Parlak iksiri gördüğünde tereddütlü bir tonda şöyle dedi, "Eve döndüğümde içmek istiyorum." Hala bize güvenmiyor, onay almak istiyor... Audrey’nin düşüncelerini okuduğuna inanan Hilbert gülümsedi, "Pekala. Performansına bakılırsa, Telepatist iksirini içmen sorun olmamalı." Audrey gülümseyerek teşekkür ettikten sonra birkaç saniye duraklayıp tereddütlü bir tonda devam etti, "Bana Psikiyatrist’in iksir formülünü verebilir misiniz? Vakit kaybetmemek için bir an önce malzemeleri bulup toplamak istiyorum." ... Psikoloji Simyacıları’na katılanlar normalde formülden önce Beyonder malzemelerini almak için bize başvurabileceklerini umut etmezler mi? Kim gelip de öyle umursamaz bir şekilde malzemeleri vaktinden önce toplamaktan bahseder? Hilbert, Hampres ve Escalante’nin dili tutulmuştu. Birkaç saniye sonra Hilbert’in yüzünde zoraki bir gülümseme belirdi. "Ben başvuru yapmana yardımcı olurum. Normalde bunun için katkı puanı gerekir ve katkı puanları bizim sana atadığımız görevlerden, yaptığın araştırma katkılarından ve topladığın bilgi ve materyallerden gelir." "Pekala, elimden geleni yapacağım," dedi Audrey hemen masum bir tavırla. Escalante’nin evinden ayrıldıktan sonra uzun bir süre sessiz kaldı, ancak odasına girdikten, Annie ve diğer hizmetlilerini gönderip Susie ile yalnız kaldıktan sonra yüzünde bir gülümseme belirmişti. "Susie, iksirini aldık!" Alfred’in benim için aldığı Gökkuşağı Semenderi’nin işe yaramaması üzücü oldu. Onu satmam gerekecek... Susie, Telepatist iksirinin bulunduğu şişeye bakarken neşeyle kuyruğunu salladı. … Hillston Bölgesi. Isengard Stanton’ın evinde. Klein buraya kahvaltıya davet edilmişti. Onun dışındaki diğer bir davetli de Kaslana’ydı. Klein, patatesli turtanın tadını çıkardıktan sonra büyük dedektife döndü, "Bay Stanton, mutfak becerileriniz mükemmel." Stanton gülümsedi, "Bu bir Lenburg spesiyali. Ve Bilgi ve Bilgelik Tanrısı Kilisesi’nin Beyonderları için pek çok şeyde yetenekli olmak en önemli şeylerden biridir. Dizi 6’nın ismi Hezarfen. İlgili iksir için insanların kontrolü kaybetmesi çok kolaydır. Şimdiye dek daha ilerleme girişiminde bulunacak cesareti kazanamadım."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.