Gümüş aynadaki sahneyi gören Klein’ın yüzünde dalgın bir ifade belirdi. Bu ayna çok güçlü, üstelik kendi adı bile var. Canlı özellikleri taşıyan bir Mühürlü Eser gibi görünüyor... Bu tür nesneler çok zararlı olmayabilir, ancak mühürlenmeleri son derece zordur. Nadiren özel durumlar haricinde kullanılırlar. Ikanser Bernard isimli bu adam oldukça yüksek rütbeli gibi görünüyor. Diyakoz olmalı, hem de kesinlikle güçlü bir diyakoz... Kehanetin sınırları var, bu nedenle benim aldığım sonuç da gümüş aynanın verdiği sonuçtan farklı olmayacaktı. Gri sisin üstündeki dünyaya gitsem de daha iyi bir sonuç alamayacaktım. Arzu Misyoneri’nin nasıl göründüğünü öğrenmek mümkün değil. Backlund’da yüksek elmacık kemikleri ve mavi gözleri olan sayısız insan var... Klein düşüncelere dalmışken, gümüş aynanın yansıttığı sahne hızla dağıldı. Hemen sonrasında, kanla yazılmış birkaç kelime ortaya çıktı. "Karşılıklık ilkesine göre, şimdi soru sorma sırası bende. Yalan söyler ya da cevap veremezseniz, benim vereceğim bir görevi kabul etmeniz ya da ceza almanız gerekecek." "..." Klein şok olmuştu. Bu bir Doğruluk ya da Cesaret aynası mı? İlginç... Damlayan kanla yazılmış gibi görünen kelimeler dağıldı ve yavaş yavaş yeni kelimeler belirdi: "Kırmızı Işık’ın gerçek adı nedir?" Kırmızı ışık mı? Büyük Beyaz Kardeşlik liderlerinden olan mı? Ruh dünyasının üstündeki yedi saf ışıktan biri? Klein dikkatli bir şekilde düşündü, ancak cevabı bilmiyordu. Yalnızca Sarı Işık Venithan’ı duymuştu. Ikanser’in alnı terlemeye başlamıştı. Kısa bir sessizlik anından sonra, derin bir ses tonuyla cevap verdi, "Nadines!" "Yanlış." Kan kırmızısı kelimeler bir kez daha değişti. "Görev mi yoksa ceza mı?" Ikanser’in cevap vermekte güçlük çektiği belli oluyordu. Birkaç saniye sonra derin bir nefes alıp cevap verdi, "Ceza." O cümlesini tamamladığı anda, aniden ortaya çıkan beyaz bir şimşek kafasına çarptı. Ikanser’in saçları elektriklenmiş, havaya kalkmıştı, çok geçmeden bedeni ve bir patırtıyla yere yığıldı. Bedeninden hafif, siyah dumanları yayılıyordu. Ancak ayna onunla birlikte yere düşmemişti. Havada süzülerek yavaşça masanın üstüne konmuştu. Ikanser, iki saniye sonra sendeleyerek doğrulup titrek bir şekilde ayağa kalktı. Nasıl tepki vereceğini bilemez bir şekilde sessizce etrafına bakıyordu. Bir süre sonra, kendisini toparlayarak zoraki bir şekilde gülümsedi, "Mühürlü Eserleri ve negatif etkilerini duymuş olmalısınız." "Evet." Klein, Ikanser’in diken diken olmuş saçlarına bakarken adamın saçlarının neden o kadar dağınık ve inatçı olduğunu anlamıştı. "Aslında, sorgulamayı tek başına yapabilirdin. Benim önümde yapmana gerek yok." "Huh, bu aynayı kullanmanın kuralı budur, yandan birinin izlemesi gerekiyor." Ikanser hala titriyordu. Bu çok duygusal... Klein iki adım geri çekilip masaya yöneldi. Merakla, dikkatli bir şekilde gümüş aynaya baktı ve üzerindeki tuhaf desenlerin, dekoratif gözün dışında herhangi bir özelliği olmadığını fark etti. Hala titremeye devam eden Ikanser gülümsedi. "Ona sorular sorabilirsin. Bizim için sakıncası yok." "Hayır, böyle bir niyetim yok." Klein bu ouija tahtasına benzeyen şeyler nasıl Doğruluk mu Cesaret mi oyayabilirdi? Elini uzatıp gümüş aynanın kenarına dokundu. Buz gibi, metalik bir yüzeyi vardı. O sırada antik gümüş ayna hafifçe titredi. Üzerinde beyaz kelimeler belirmişti: "Sadık ve mütevazi kulunuz, Arrodes hizmetinizdedir." Ha? Klein donup kalmıştı. Hemen elini çekip doğruldu. Neler oluyor? Bu ayna az önce, son derece acımasız bir şekilde Doğruluk mu Cesaret mi oynuyordu... Göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir anda nasıl bu hale gelmişti? Klein’ın zihni soru işaretleriyle doluydu, ancak çok geçmeden edindiği bilgiler zihninde gün yüzüne çıkmaya başladı. Gümüş ayna Kırmızı Işık’ın gerçek adını biliyor, bu yüzden bir dereceye kadar ruh dünyasıyla bağlantılı gibi görünüyor... Ve gri sisin üstündeki gizemli alan da ruh dünyasıyla bağlantılı gibi. En azından, kendime çağrıda bulunduğumda, o kapıdan geçerek ruh dünyası gibi görünen şeyi görebiliyorum... Arrodes isimli bu ayna, gri sisin aurasını sezebiliyor mu? Klein düşünceli bir şekilde başını kaldırdı, o sırada Ikanser’in kendisini toparladığını ve bir kez daha ayağa kalktığını gördü. Odadaki diğer iki ekip üyesi hiçbir şey görmemiş gibi davranmayı bırakıp amaçsızca odayı aramaya devam ederken o da antik gümüş aynayı eline aldı. Bir süre sonra Klein, Ikanser ve diğerlerine veda ederek etkinlik odasına dönmüş olan Isengard Stanton’ı buldu. "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu lafı dolandırmadan. Isengard’ın yüzünde ciddi bir ifade vardı. "Stuart ve diğerlerinin ailelerini bir araya toplayalım. Böylece onları korumak daha kolay olur. Ancak bu yalnızca kısa vadeli bir çözüm olabilir. Sen, ben ve Kaslana normal davranmaya devam ederiz, tabii bu süreçte gizlice korunuyor olacağız. Umarım Arzu Misyoneri en kısa sürede bulunur. Sen Buhar ve Makinecilik Tanrısı’na inanıyorsun, değil mi?" "Evet," dedi Klein göğsünde üçgen Kutsal Amblemi çizerken. O sırada içinden yakınıyordu. Öngörülebilir gelecekte, gri sisin üstündeki dünyayı ziyaret edebileceğim tek zamanlar banyoda olduğum zamanlar olacak... … Earl Hall’ın İmparatoriçe Bölgesi’ndeki lüks villasında. Audrey, zarif duvar saatine baktıktan sonra yavaşça kalkıp tuvalet masasının önüne geldi. Psikoloji öğretmeni Escalante’nin evine gidecek ve Psikoloji Simyacıları’nın resmi üyesi olma yolunda en önemli adımını atacaktı. Bunu yapmadan önce zamanını iyi ayarlaması, Bay Aptal’a dua ederek ondan yardımını istemesi gerekiyordu. Bu kez meleği görebileceğim değil mi? Audrey çok heyecanlıydı. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra ellerini çenesinin altında birleştirip Aptal’ın fahri adını fısıldamaya başladı. 15 Minsk Sokağı’ndaki Klein, oturma odasında durmuş nihayet sakinleşen sahneyi izliyordu. Ona göre, Arzu Misyoneri yalnızca tehlike anlamına geliyordu, ancak Stuart ve diğerleri için bu, hayatlarında bir değişiklik demekti. Umarım konu en kısa sürede kapanabilir... Bu kadar Mühürlü Eser’e sahip bu kadar Beyonder’ın Şeytan yolunun güçlerine karşı etki edebiliyor olması lazım... Düşüncelere dalmış olan Klein aniden uzaklardan gelen bir ses duydu. Bu Bayan Adalet’in sesi olmalı... Klein sakince etrafına bakındıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi lavaboya yöneldi. İçeri girip banyonun kapısını kilitledikten sonra çaresizce iç çekti. Benim hayatımda da bazı değişiklikler oldu tabii... Arzu Misyoneri tehdidi sürdüğü ve Makinecilik Kolektif Zihni tarafından koruma altında olduğu sürece gri sisin üstündeki dünyayı ziyaret ettiği zamanları kısıtlaması gerekiyordu. Önümüzdeki hafta, Tarot Kulübü toplantısı programı basitleştirilmeli. Ancak ne kadar sıkıştırırsam sıkıştırayım, yine de en az on dakika sürecek. Eh, kabızlık gayet normal bir şey. Beyonderların kabız olamayacağını kim söylemiş? Klein, iyimser bir ruh hali içinde saat yönünün tersine dört adım atarak gri sisin üstündeki dünyaya ulaştı. Böylece Audrey öğrendiği adımları uygulayarak basit bir ritüel hazırlayıp ’yapay uyurgezerlik’ durumuna girdi. Klein, onun kızıl yıldızın içindeki bulanık figürünü gördüğünde hemen süreci başlattı: önce Karanlık İmparator kartını Ruh Bedeni’ne aldı, sonra da geliştirdiği el işi becerileriyle düzgünce kestiği kağıt figürü Adalet’e doğru gönderdi. Tam da beklendiği gibi, kağıt figür gri sisten çıkan gücü toplamış ve on iki çift siyah kanatlı dev bir meleğe dönüşmüştü. Audrey, kutsal ve görkemli meleğin önüne gelişini, kendisini kanatlarıyla sarışını huşu içinde izledi. Dili tutulmuş gibiydi. Bu bir melek, Bay Aptal’ın meleği... Üstelik on iki çift kanadı var, bir başmelek! Tıpkı kanon efsanelerinde anlatıldığı gibi... Bu aynı zamanda bizim Tarot Kulübü’müzün meleği! Bu sırada meleğin silüeti hızla solmaya, kaybolmaya başlamıştı. Audrey bu sahnenin inanılmaz derecede tatlı olduğunu hissediyordu. Neşe, heyecan ve hayranlıkla Bay Aptal’a teşekkür edip gerçek dünyaya döndükten sonra hizmetlilerini çağırıp gezi için hazırlanmalarını söyledi. Böylece Klein da gülümseyerek oturma odasına döndü, ancak duvardaki kurşun izini gördüğünde gülümsemesi solmuş, düşüncelere dalmıştı. Üstünü örtmek için ucuz bir yağlı boya tablo mu alsam yoksa tamir edip boyasam mı? … Escalante’nin Hillston Bölgesi Yedinci Cadde’deki evinde. Audrey, korumasını ve hizmetlisini oturma odasında bırakarak ev sahibi ve Susie ile birlikte etkinlik odasına girdi. Etkinlik odasında onları bekleyen iki kişi daha vardı. Bunlardan biri, Leydi Norma’nın tanıştırdığı psikolog Hilbert Alucard’dı. Diğeri ise bir önceki psikoloji oturumunu düzenlemiş olan Stephen Hampres. O anda, ziyafet vakti çoktan gelmiş olmasına rağmen, odada yalnızca bir tane sıradan mum yanıyordu. Kahve sehpasının tam ortasına yerleştirilmiş olan mumdan titrek, sarı bir alev yayılıyordu. Selamlaşma faslı bittikten sonra, soyundaki ufak Güney Kıtası esintileri sebebiyle hafif koyu tenli olan Hilbert’in bakışları Susie’ye kaydı. Bunu gören Audrey özür dilercesine gülümsedi, "O yanımdayken daha güvende hissediyorum." Susie de masum gözlerle Hilbert’e bakıyordu. "Makul. Lütfen buyurun." Hilbert gülümseyerek kahve sehpasının karşı tarafındaki kanepeye oturdu. Hampres ve Escalante de yerlerini almışlardı. Audrey de yerine oturduğunda, Hilbert mumun fitilini kaldırıp odanın biraz daha aydınlanmasını sağladı. Bu sırada da mum ışığının ardından Audrey’e bakıyordu. "Şimdi bana dürüstçe yanıt ver. Psikoloji Simyacıları’na katılmak istediğinden emin misin?" Mum ışığı altında adamın gözleri altın rengine bulanmış gibi görünüyordu. Göz bebeklerinin derinliklerinde başka, dikey bir göz daha varmış gibiydi. Audrey anlık olarak dalıp gitse de hemen kendisini toparladı. Hafifçe başını sallayarak cevap verdi, "Evet." Hilbert devam etti, "Kasıtlı olarak Psikoloji Simyacıları’na zarar vermeye çalışacak mısın?" Ses tonunda garip bir uyarı tınısı vardı. "Hayır," dedi Audrey son derece sakin bir şekilde. Bunun gibi birkaç soru daha sorulduktan sonra, Hilbert, Escalante ve diğer herkes rahat bir oh çekti. "Söylemek istediğin başka bir şey var mı?" Audrey bir an tereddüt ettikten sonra samimi bir şekilde söze girdi. "Bir seferinde, bir Beyonder toplantısında Seyirci formülünü satın almıştım. Ben zaten bir Seyirciyim." O Beyonder toplantısının adı da Tarot Kulübü Toplantısı... Audrey gururla duruşunu dikleştirdi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.