Yukarı Çık




413   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   415 


           
Kacha!
Klein, Isengard’ın sırtının büküldüğünü görünce acıyı kendi omurgasında hissetti.
O sırada Isengard büyük bir patırtıyla yere düşmüştü ve acıdan bilincini kaybetmiş gibi görünüyordu.
Kaslana ise olduğu yerde duruyor, boş gözlerle etrafına bakarken nefes almaya çalışıyordu. Alnı soğuk terlerle kaplanmıştı, yeni bir saldırıya hazırlanıyor gibi görünmüyordu.
Duygularından kaynaklanan uzun bir kabustan uyanmış gibiydi. Bedenindeki tüm güç akıp gitmişti sanki.
Huff! Puff! Güçlükle nefes alan Kaslana her an yere yığılabilirmiş gibi görünüyordu.
Bunu gören Klein hemen Isengard’ın yanına koştu.
Dizlerinin üstüne çöküp dedektifi kaldırmaya çalıştı.
    Ancak yerde kıvranan Isengard acı içinde bağırdı, "Kaç!
Beni merak etme!"
Belli ki, biri anında ağır bir şekilde yaralanan, diğeri ise tüm gücünü kaybetmiş olan üç kişilik grubun Arzu Misyoneri’ni zapt edebileceğini düşünmüyordu. Bu nedenle, Klein’a hemen kaçıp resmi Beyonderlarla buluşmasını söylemişti; aksi halde üçü de oracıkta ölecekti.
O anda Isengard güçlükle sağ elini kaldırdı, oldukça uzakta olan resmi Beyonderların dikkatini çekmek için güçlerini kullanmaya çalışıyordu.
Üzerinde trompet olan minik "telgraf" ise çoktan bir yere savrulmuştu.
Klein tereddüt ediyordu, tam kararını vereceği sırada, tavandan sızan yoğun, siyah bir sıvı gördü. Bu sıvı hızla bir figüre dönüşüyordu.
Figür, siyah bir perdeye sarılmış gibiydi, açıktaki tek yeri buz gibi bakan mavi gözleriydi.
Klein, karşısında canlı bir varlığın en yoğun duygu ve arzularını görüyormuş gibi hissediyordu: korku, öfke, açgözlülük, kıskançlık, açlık, şehvet...
Arzu Misyoneri, güçlükle yarattığı bu fırsatı kaçırmamak için hemen etkinlik odasına girdi.
O sırada, Kaslana duygu patlamasından dolayı yorgun düşmüş, Isengard’ın ise omurgası ağır yaralanmış, adam mücadele etme yeteneğini kaybetmişti. Yara almayan tek kişi Klein’dı.
Ancak onun da tabancası ve Beyonder mermileri dışında tüm mistik nesneleri gri sisin üstündeki dünyadaydı. Ayrıca, karşısında Dizi 5 seviyesinde bir Arzu Misyoneri, şeytani bir köpek yetiştirebilecek kapasite güçlü bir Beyonder vardı.
Ancak birkaç saniye sonra Klein’ın dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrıldı.
Isengard’ın sırtına dayadığı sağ elini aniden kıvırıp adamın kaburgasına kaydırdı!
Sihirbaz’ın en mucizevi Beyonder gücü: Hasar Transferi!
Bu güç, yaranın vücudun başka bir yerine aktarılmasına, ciddi bir yaralanmanın önemsiz bir hasara dönüşmesine yardımcı oluyordu, ancak hasarı başka insanlara ya da nesnelere aktarmak gibi bir özelliği yoktu!
Klein, Isengard’ın yaralandığını gördüğünde çoktan alabileceği önlemleri düşünmeye başlamıştı.
Öncelikle çaresiz kalmış gibi yaparak Arzu Misyoneri’nin ortaya çıkmasını sağlayacak, sonra da büyük dedektifin yarasını hafifleterek kaburgalarına gönderecekti, böylece Isengard’ın kendisiyle birlikte çalışıp Arzu Misyoneri’ne karşı mücadele edebileceğine inanıyordu. Bu, tüm insanların içgüdüsel olarak sahip olduğu hayatta kalma dürtüsüydü.
Bu şekilde, Arzu Misyoneri bir tuhaflık olduğunu hissetse bile, artık iş işten geçmiş olacaktı. Klein ’tedaviyi’ tamamladığında ve Isengard ile güçlerini birleştirdiğinde, resmi Beyonderlar gelene kadar hedefi oyalayabileceklerdi.
O anda, Isengard parmağını kaldırdı, yüzündeki yeşil mücevher parlamaya başlamıştı. Kısa bir süre içinde soluk bir parıltı Isengard’ın bedenini sardı ve hızla iyileşmesini sağladı.
Kaburgalarındaki kırık da anında geçmişti.
Büyük dedektifin acısı gerçekti, ancak çaresizliği yalnızca bir numaraydı!
Harekete geçmek üzere olan Arzu Misyoneri bu sahneyi gördüğünde şok oldu, aniden olduğu yerde donup kalmıştı.
Ancak saniyeler içinde kendini toparlayıp hemen pencereye doğru koşmaya başladı.
Bu süre zarfında, bedeni hızla parçalanıp yapışkan, siyah bir sıvıya dönüşmüştü.
Bu sıvı da önce zemine ve duvarlara sızdıktan sonra tamamen kaybolmuştu.
Ancak Klein, tam zamanında parmaklarını şıklatmaya hazırdı.
Hava Mermisi açık pencereden fırlayıp, her yere kıvılcımlar saçarak uçtu. Ancak Arzu Misyoneri tamamen kaybolmuştu.
Çok hızlı koştu, bir an bile tereddüt etmedi... Şeytan mısın değil misin?... Bu gelecekte işleri daha da kötü bir hale sokacak... Klein şaşkın bir şekilde Isengard’a döndü, bu sırada o da yuvarlanıp ayağa kalkmıştı.
"Yaraları iyileştirme gücün mü var?"
"Yaraları iyileştirme gücün mü var?"
İkisi de aynı anda aynı soruyu sormuştu.
Birkaç saniye sessizce bakıştıktan sonra, Isengard acı acı gülümseyerek başını iki yana salladı, "Kurduğum tuzağın onun kaçmasına olanak tanımasını hiç beklemiyordum."
O sırada parmağındaki yüzük parlamaya başlamıştı, dikkatli bir şekilde etrafını inceledi, Arzu Misyoneri gerçekten de gitmişti.
"Bu öğleden sonra, iyileşme yeteneğini taklit etme şansım olmadı. Sonrasında, bunu bir tuzak kurmak için kullanabileceğimi, yaralandığımı düşünürse Arzu Misyoneri’nin geri dönebileceğini düşündüm. Yaramı abartılı bir şekilde sarmamın sebebi buydu."
Dedi Isengard sol kolunu işaret ederek.
"Gerçekten de işe yaradı. Ancak senin ciddi yaraları iyileştirebileceğini bilmiyordum..." diye de fısıldadı sonunda.
Bunun sonucunda, ikisi de yaraları iyileştirmeye öncelik tanımıştı. Böylece kimse Arzu Misyoneri’ni oyalamaya çalışmamış, o da bir tuhaflık olduğunu anladığı anda kaçmıştı.
Stanton’ın da benim de Arzu Misyoneri’nin bilmediği kozlarımız vardı, ikimiz de bunları kullanarak onu kandırmak istedik. Ancak birbirimizi sıfırlayarak onun kaçmasına olanak tanıyacağımızı nereden bilebilirdik ki... Doğruların yanlışa sebep olması böyle bir şey miymiş? Klein çaresizce gülümsedi.
"Bunun sebebi birbirimizi yeterince tanımıyor olmamız, bu nedenle iyi bir takım oyunu çıkaramadık."
"Hayır, bu benim suçum," dedi Isengard içten bir şekilde. "Kaçmaya ya da kendini savunmaya çalışmadığını, bunun yerine bana yardım etmeye geldiğini görünce senin telaşlanmadığını, o özgüvene ve yöntemlere sahip olduğunu anlamalıydım, ancak ne yazık ki yüzüğü taktığım süreçte bunu yapamıyorum. Başka bir şey düşünemedim."
Demek Mühürlü Eser 2-081 pasif olarak insanın zekasını kısıtlıyor... Klein gülümsedi, "Bay Stanton, şimdi bunları konuşmanın sırası değil. Arzu Misyoneri çoktan kaçtı. Bir sonraki adımlarımızı düşünmemiz gerekiyor."
Isengard yüzüğünü çıkarıp etkinlik odasının kapısına yöneldi.
"Resmi Beyonderlar kısa süre içinde burada olacak. Ben çıkıp Stuart ve diğerlerini sakinleştireyim. Sonrasında bir plan yaparız. Benimle gelecek misin, yoksa başka işlerini mi halletmen gerekiyor?"
Resmi Beyonderlar... Bay Stanton Gece Kuşları, Makinecilik Kolektif Zihni ve ordudan bahsetmişti... Lütfen tanıdığım biri olmasın... Evet, manevi içgüdülerim beni uyarmadı, yani muhtemelen bir tanıdıkla karşılaşmayacağım... Bay Stanton bana ortalığı toparlayıp başımı pek de dostça olmayan resmi Beyonderlarla derde sokacak şeylerden kurtulmam için fırsat veriyor... Klein hızla düşüncelerini toparlayıp Isengard’a baktı, "Bay Stanton, Arzu Misyoneri neredeydi?"
Isengard bir an düşündükten sonra cevap verdi, "Yatak odanda. Masanda oturuyordu."
... Ne kibirli... Klein başıyla kapıyı işaret etti, "Ben bir gidip bakayım. Belki geride bir iz falan bırakmıştır.
Gerçekten neye benzediğini bulabilirsek onu yakalamamız daha kolay olacaktır.
Gerisini size bırakıyorum."
"Pekala." Isengard elini uzatıp Kaslana’nın kalkmasına yardımcı oldu.
O sırada Klein tuhaf bir şekilde neşelenmişti.
Bunca şey konuşup o kadar hazırlık yaparak tuzak kuruldu, ancak yine de Arzu Misyoneri’ni yakalamayı başaramayıp bu hale geldik... Evdeki hesap hiçbir zaman çarşıya uymuyor... Bu yüzden Sihirbaz yalnızca Dizi 7 seviyesinde...
Klein etkinlik odasından çıkıp doğrudan ikinci kattaki odasına yöneldi.
İçerisi hala bıraktığı gibiydi, sandalyesi ve masası arasındaki boşluk bile olduğu gibi duruyordu. Ancak Klein, simsiyah bir sıvıyla sarılı figürü görebiliyor gibiydi.
Figür orada oturmuş, dümdüz ileriye bakarak sabırla bekliyordu.
Tam da soğukkanlı birinden bekleneceği gibi...  O sırada Klein’ın bakışları pencereye kaydı, kehanet yöntemiyle pencereye yansıyan figürü görebileceğini hissediyordu.
Şeytan yolu suç alanında usta, bu nedenle kolay kolay ardında ipucu bırakacağını sanmam... Ancak gri sisin üstündeki dünyaya gidip deneyebilirim... Klein son bir kez etrafta gözlerini gezdirip mistisizmle alakalı aldığı birkaç notu yaktı.
Tam o işini bitirdiğinde, birkaç yabancının ikinci kata doğru geldiğini fark etti.
Grubun lideri, sert yüzlü, kahverengi saçları kıvırcık, dağınık ve inatçı olan bir adamdı.
Elinde, üzerinde tuhaf desenler olan eski bir gümüş ayna tutuyordu. Aynanın iki yanı da, ’gözler’ şeklinde dekore dilmiş siyah taşlarla kaplanmıştı.
"Merhaba Bay Moriarty. Ben, Buhar ve Makinecilik Tanrısı Kilisesi’nden Ikanser Bernard. Burayı inceleyebilir miyim?"
Klein hemen başıyla onay verdi, "Tabii, buyurun.
Sizinle kalmamı ve sorunuz olursa yanıtlamamı ister misiniz?"
Pekala. Sorun çıktığı için özür dilerim. Bay Stanton durumunuzdan bahsetti," dedi Ikanser gülümseyerek.
Bu sırada ekip arkadaşları da birer birer odaya giriyordu. Kimileri Klein’ı görmezden geliyor, kimileri de ona merak ya da düşmanlıkla bakıyordu.
Durumum mu? Bay Stanton benim hakkımda tam olarak ne dedi ki? Klein düşünceli bir şekilde Ikanser’i takip etmeye devam etti.
    "Arzu Misyoneri’nin oturduğu yer burası mı?" Ikanser masanın önünde duran sandalyeyi işaret etti.
Soruyu Isengard’a yönelttiği aşikardı.
"Evet," Klein hemen cevap verdi.
Böylece Ikanser gümüş aynayı kaldırıp yüzeyini sağ eliyle üç kez okşadı.
Kısa bir an durakladıktan sonra da derin bir tonda şöyle dedi, "Saygıdeğer Arrodes, sorum şudur: ’Az önce burada oturan Şeytan neye benziyordu?’"
O anda odanın ışıkları titremeye başladı, sanki aniden her yeri sis sarmıştı. Gümüş aynanın yüzeyinde tuhaf, sulu bir parıltı belirdi: yapışkan, siyah bir sıvıyla kaplı bir adam, sırtını pencereye, yüzünü yatağa dönmüş bir şekilde sandalyede oturuyordu.
Hemen sonrasında sahne değişti. Köşedeki aynadan, karanlık gölgenin yan profili belli belirsiz bir şekilde yansıyordu.

 
 

Hatları zar zor görülebiliyordu.
Arzu Misyoneri’nin oldukça yüksek elmacık kemikleri ve buz gibi bakan mavi gözleri vardı.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


413   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   415