Klein’ın sorunu duyan Emlyn korkuyla yerinden sıçradı, "Sandığımdan daha da zenginsin." Vampir, Sherlock’un 2450 poundu en az bir haftada biriktirebileceğini sanmıştı. "Uzun zamandır birikim yapıyorum." Dedi Klein iç çekerek. Emlyn düşünceli bir şekilde başını salladı. "Özel dedektif olmak bu kadar karlı mı?" "Bu yalnızca işleri kolaylaştıran bir kimlik. Karşına büyük bir ödül çıkmazsa, yılda aldığın para iki ila üç yüz pound arasında olur," dedi Klein dürüst bir şekilde. "O halde, aslında ne yapıyorsun? Silah kaçakçılığı mı? Zengin ve güçlülerin kasalarını mı soyuyorsun? Dizi 7 seviyesinin altındaki Beyonderların 2000 poundu bu kadar hızlı toplaması pek sık görülen bir şey değil ve bunların çoğu da yasaları çiğneyerek bunu başarıyor." Sen, bir vampir olarak yasaları çiğnemekten mi bahsediyorsun? Hızlı para kazanmak baya ilgini çekiyor gibi görünüyor... Klein gülümsedi. "Bazı nispeten tehlikeli görevlerin dışında; ölümden korkmuyorsan deneyebileceğin bir şey." Emlyn birkaç saniye düşündükten sonra cevap verdi, "Akşam gelip beni bul. Seni satıcının yerine götüreceğim." Ne itaatkar bir vampir... Klein bu teklifi kabul etmek üzereydi, ancak aniden bunun güvenli olmadığını hissetti. Satıcı o kadar parayı görünce başka hayallere kapılırsa ne olacaktı? Ya o Beyonder malzemelerine sahip değilse ve beni soyguna zorlamaya hazırlanıyorsa? Emlyn’e güvenebilirim, ancak tanıştıracağı satıcı için aynısını söyleyemem... Bunu kabul etmeden önce gri sisin üstündeki dünyaya geçip kehanet yapmam lazım... Evet, bu kadar karmaşık olmasına gerek yok. Daha iyi bir yolu var... Klein başını kaldırıp Emlyn’e baktı. "Hayır, sen kendin git. Önden 1000 pound veririm, malzemeleri Hasat Kilisesi’ne getirirsin. Malzemeleri aldığımda kalan miktarı da öderim. Satıcının da bu yöntemi kabul edeceğine inanıyorum. Soylu bir Sanguine’in itibarı söz konusu sonuçta." Bu övgü dolu sözler Emlyn’in çenesini hafifçe yukarı kaldırmasına sebep oldu. "Ben bu işlem şeklinde bir sorun göremiyorum. Satıcının sözünü tutmayacağından mı endişeleniyorsun? Hasat Kilisesi’nde daha rahat mı hissediyorsun?" "Elbette, yanında 2 metreden uzun, kaslı bir Toprak Ana inananı varken herkes güvende hisseder." Klein gülümseyerek Peder Utravsky’i işaret etti. "Onunla baş edebilen insanlar iki-üç bin pounda aldırmaz." Emlyn’in yüzündeki neşeli ifade solmuştu. "Verdiğin 1000 poundu çalacağımdan korkmuyor musun?" "Neden bundan korkayım ki? Her gün buradasın, seni bulmam çok kolay, bir vampir gibi canlı bir yaratığı satsam 1000 pounddan fazla para alırım." Emlyn öfkeyle mırıldandı, "Sanguine! Anlıyor musun? Sanguine! Ayrıca, bana yaratık deme!" Klein sessizce gülümseyerek Emlyn’in sakinleşmesini bekledi. "Dediğin gibi yaparız." Emlyn sonunda elini kaldırıp şakaklarını ovuşturdu. Böylece Klein sabah kendisine bırakılan zarfı çıkarıp Emlyn’e uzattı. "Akşam sekizde burada görüşürüz." Emlyn parayı saydıktan sonra Peder Utravsky’e doğru bir bakış atıp fısıldayarak cevap verdi, "Bay Özel Dedektif, çok fazla istihbaratınız olduğunu düşünerek soruyorum, Aptal olarak bilinen şeytani bir tanrı duydunuz mu?" Şeytani?... Şeytani mi? Seni... Klein küfretmemek için kendisini zor tutuyordu. Ancak sakin kalmayı başararak cevap verdi, "Son zamanlarda pek çok kişi Aptal’ın inananlarını arıyor. Sen de ödülü almak için bu kimselerin arasına katılmayı mı planlıyorsun?" Emlyn iç çekti, "Hayır, ben yalnızca bu şeytani tanrıdan yardım isteyip istememeyi düşünüyorum. Biliyorsun, yayılan söylentiler arasında ’O’nun fahri ismi de var, bu ismi Hermes ya da antik Hermesçeye çevirerek ondan cevap alabilirim... ’O’nun hakkında ne biliyorsun? İnananlarına ne kadar zarar veriyor? Zorla inananlarının görüşlerini değiştirmeye çalışıyor mu?" Bütün bunlar bana işaret ediyor olsa da, yine de söylemek zorundayım... Sevgili vampir dostum, boğulurken çaresizce samanlara tutunan bir adam gibisin... Karmaşık duygular içinde olan Klein birkaç saniye düşündükten sonra cevap verdi, "Aptal son derece gizemlidir. Bugüne kadar kimse ’O’nun durumuna dair detaylı bilgi edinemedi. Mesela, ruhbanlarının ne kadar fazla olduğu ya da hangi ritüellerin ona işaret ettiği gibi... Beni asıl şaşırtan, iki vamp- Ah, Sanguine atanı, antik tanrı Lilith’i değerlendirmene katmıyor olman. Ritüel doğru, sundukların uygun olursa Lilith psikolojik izi kaldırmana yardımcı olacaktır." Emlyn yavaşça arkasına yaslanıp ileri doğru bakarak bir süre düşündü. Anında suratı asılmış gibiydi. Bir süre sonra kısık sesle cevap verdi, "Ata zaten Felaket’ten önce dualara nadiren cevap veriyordu. Yalnızca bazı özel durumlarda ’O’nun yardımını alabiliyorduk. Ve benim durumum bu özel durumlara girmiyor..." Gümüş Şehir efsanelerinde anlatılana göre, ayı temsil eden antik tanrıça Lilith’in yetkisi Yaratıcı tarafından alınmıştı, ya da belki de daha öncesinde tanrılar arasındaki bir savaşta ölmüştü... O halde, Sanguinelerin dualarına zaman zaman cevap veren kimd? İlkel Ay mı? Klein düşüncelerini toparlayıp cevap verdi, "O halde, hala İlkel Ay’a dua edebilirsin. Pek çok bağımsız Beyonder ’O’nun gücünü ödünç almak için ritüeller düzenliyor." Emlyn’in dudakları titredi, yüzünde tarif edilemez bir korku ifadesi vardı. Bir süre sonra ciddi bir tavırla cevap verdi, "İlkel Ay’ın şeytani bir tanrı ya da üst düzey bir iblis tarafından taklit edildiğine inanıyorum. ’O’na dua edenler çoğunlukla değişim geçiriyor, acımasız, deli, korkunç kişilere dönüşüyor. Sanguineler için ise... Kontrol kaybı ve gerçek canavarlara dönüşme gibi sonuçlar doğurma ihtimali yüksek. Bir zamanlar bir tehlike sebebiyle ’O’na dua etmeye çalışan güçlü bir Sanguine vardı, ancak sonunda yalnızca çiftleşmeyi ve üremeyi bilen bir et parçasına dönüştü. Boğalar, koçlar, aygırlar, fareler ve hatta bitki ve kayalar doğurdu. Her biri kendi Canavar türlerini geliştirdi. Neyse ki soyundan olanlarla birlikte hızla ortadan kaldırıldı. ... İlkel Ay o kadar tehlikeli mi? Sırlar Kitabı’nda bundan hiç bahsedilmiyordu. Şaman Kral Klarman’ın düşünceleri yozlaştırılmış mıydı? Neyse ki ben yalnızca o duaları referans alıp kendime göre düzenledim... Klein olabilecekleri hayal ettiğinde dehşet içinde ürperdi. Bu noktada, yedi tanrı dışındaki gizli varlıkların gerçekten de o kadar güvenilir olmadığını fark etmişti. Tabii benim dışımda... O sırada Emlyn’in yüzünde acı bir gülümseme belirdi, "Aptal’ın sebep olduğu negatif etkiler o kadar büyük değilse ’O’na dua etmeyi düşünebilirim." Tek etkisi yüklü miktarda para ödeyecek olman... Klein, imajını korumak istediğinden yalnızca Emlyn’in sırtını okşayıp göğsünde üçgen Kutsam Amblemi çizmekle yetindi. "Bilmediğin gizli bir varlığa dua etmek çok tehlikelidir. Bunu değerlendiriyorsan, yedi tanrı arasından tercih ettiğin birini seçebilirsin. Onlar senin günlük yaşantını etkilemez, oyuncaklarından vazgeçmene sebep olmaz." "Gerçekten başka yolu yoksa..." Emlyn beklediğinden çok daha sakin olduğunu fark etti. Böylece sohbetleri sona ermişti. Klein kalkıp Hasat Kilisesi’nden dışarı çıktı. Puslu gökyüzüne bakarken şimdi ne yapması gerektiğini düşünmeye başladı. Ana odağının para biriktirmek ve malzeme bulmak olduğuna şüphe yoktu. Güneş’in durumunun stabilize olması için hala vakit var. Yeniden şüphe çekmesine engel olmak için, Saldırgan’ın zihinsel yozlaşmasını kaldırma ödemesini kullanacağım... Derin Deniz Nagası’nın saçı Asılan Adam aracılığıyla bulunabilir. İnsan Tenli Gölge özelliğini ise kendim halletmem gerekiyor... Emlyn White ve Bilgelik Gözü’nden bir aydır bununla ilgili bilgi edinemedim. Farklı kanalları denemem gerekiyor... Evet, oldukça uzun zaman oldu. Gül Düşünce Okulu’nun Yüksek Dizi Beyonder’ı artık Cesur Yürekler Barı’nı izlemeyi bırakmış olmalı. Akşam gidip bir ziyaret edeyim, bakalım Bayan Sharron ve Maric’le görüşebilecek miyim... Cesur Yürekler Barı’na gidebilmek için Klein’ın önce Doğu Bölgesi’ne geçip tek odalı dairesinde işçi kıyafetlerini giymesi gerekiyordu. Bu düşünceler eşliğinde sokağın karşısındaki araç durağına yöneldi. … Batı Bölgesi’ndeki Grimm Mezarlığı’nda. Siyah, tüllü bir şapka takmış olan Fors Wall, Abraham ailesinin bir üyesi olan Dorian Gray’in yanında yürüyordu. Birlikte Lawrence ve Aulisa’nın mezarını ziyaret etmişlerdi. İkili sessizce yürürken Fors’un aklında tek bir düşünce vardı; Beyonder malzemesi, Ruh Yiyici’nin mide kesesi. Çırak iksirini çoktan sindirdiğini biliyordu, Ruh Yiyici’nin mide kesesini bulabilirse derhal Hile Ustası seviyesine geçecekti. Ancak bu nesneye dair herhangi bir ipucuna sahip değildi ve en çok umut bağladığı Güneş şu anda ona yardım edemiyor, önceden yaşananlardan dolayı ritüel düzenleyemiyordu. Fors, bir an önce ilerleyip dolunayın lanetinden kaçmak için, hayranlarının malzemeleri bulabileceği umuduyla Bay Aptal’dan bile yardım istemişti. Bu süreçte yeni kitabını yayınladığını ve ödeme almak üzere olduğunu da bildirmişti - Bay Aptal’ın gerçek kimliğini öğrenmesinden korkmuyordu, zaten Bay Aptal’ın bunu bildiğine inanıyordu. Fors ve Dorian tenha, sessiz ve soğuk mezarlıkta Lawrence’ın mezarının önünde durdu. Adamın ölümden sonra çekilen fotoğrafını ve ’o iyi bir öğretmen,’ yazısını gören Dorian uzunca bir iç çekti. "Ne kadar ironik..." "Neden?" Diye sordu şaşkın görünmeye çalışarak. Lawrence’ın Constant Şehri’nde öğretmen olduğunu söylediğini hatırlıyordu, bu yüzden böyle bir mezar yazısı kullanmıştı. "Bunun seninle bir ilgisi yok. Ailemizle ilgili..." Dorian kendisiyle alay edercesine gülümseyip eğilerek çiçeği bıraktı. Yeniden doğrulduktan sonra başını kaldırıp ileri doğru baktı, "Fors, Beyonder olmak ister misin? Mektubumda bahsettiğim türden..."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.