Yukarı Çık




432   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   434 


           
Akşam 8’de, Hasat Kilisesi’nde.
Klein, yeniden normal kıyafetlerini giydikten sonra tek odalı evinden çıkıp Hasat Kilisesi’ne yöneldi. İçeri girdiğinde doğrudan salonun sağ tarafındaki Emlyn White’ın yanına gitti.
Vampirin ayağının dibinde siyah bir bavul duruyordu, bavulun yüzeyi maneviyat duvarıyla sarılmış gibiydi.
Dedektifin geldiğini gören Emlyn’in yüzünde ise önce memnun, sonra telaşlı bir ifade belirdi.
Eğilip bavulu aldıktan sonra birkaç adım geriye, dua etmekte olan Peder Utravsky’nin yanına doğru çekildi.
Seni soyup Beyonder malzemelerini alacağımdan mı korkuyorsun... Klein, üç metre ötede durup gülümsedi, "Önce bunların benim ihtiyacım olan iki malzeme olduğunu doğrulamam gerekiyor."
Emlyn eliyle saçını karıştırdıktan sonra deri çantayı kaldırıp kilidi açtı.
Böylece maneviyat duvarı da dağılmış, dua salonunda hafif bir esinti meydana gelmişti.
Ruh Görüsünü zaten etkinleştirmiş olan Klein, tuhaf ve göz kamaştırıcı ışık patlamalarını anında gördü. Bu, Beyonder malzemelerinin yaydığı manevi parıltıların sonucuydu.
    Bavulun içinde iki küçük kutu duruyordu. Kutulardan biri kalaydan yapılmıştı ve üzerinde pek çok desen vardı. Sert ve ağır görünüyordu. Diğeri ise yalnızca karton bir kutuydu.
Emlyn, bir elinde siyah deri çantayı tutarken diğer eliyle gümüş renkli teneke kutuyu açtı. İçindeki nesne, sarımsı kahverengi, soyulmuş bir cevize benziyordu.
Titrek mum ışığı altında görünümü sürekli değişiyordu. Bazen griye dönüyor, bazen de buruşuk görünüyordu. Bazen ise koyu kahverengi ve son derece pürüzsüz oluyordu. Renkler iç içe geçerek belirgin özellikleri olmayan bir ’yüz’ oluşturuyordu.
Bu görüntü Klein’ın, tamamen sindirdiği iksirin gücünün dalgalandığını hissetmesine sebep olmuştu. İki zıt kutup birbirini mıknatıs gibi çekiyordu sanki.
Ancak Klein Palyaço güçleri sayesinde bedenini kontrol edebiliyordu, bu nedenle çekim hissini hızla bastırmıştı. Bu nesnenin gerçekten de ihtiyacı olan şey olduğunu kalbinin derinliklerinde biliyordu.
İmparator Roselle’in günlüğünde iddia ettikleri mümkün gibi görünüyor, aynı yola ait olan Yüksek Dizi nesneler bilinçaltı bir şekilde Düşük ve Orta Dizi Beyonderları kendilerine çekiyor... Bin Suratlı Avcı’nın mutasyon geçirmiş hipofiz bezi Yüksek Dizi olmasa ve özel çekim kuvvetine sahip olmasa da, yeterli Beyonder özelliği içeriyor. Dahası, Dizi 7 iksirimi tamamen sindirdim. Söz konusu kişi ve malzemeler yeterince yakın mesafede olduğunda böyle bir fenomen ortaya çıkıyor.
Bunu daha önce fark etmemiştim çünkü birincisi, Beyonder malzemeleri düşük kaliteydi, ikincisi de ben yeterince güçlü değildim ve Dizim yeterince yüksek değildi... Doğru, ne zaman bir iksiri sindirsem etrafımda hayali yıldızlar meydana geliyor. Bunların içinde pek çok parlak ışık var ve bir araya gelmek için hepsi birbirini çekiyor... Bu, aynı yolun Beyonder özelliklerinin kümeleşme yasası sonucu ortaya çıkan bir sahne olabilir, ’kalite’ ne kadar yüksekse çekim de o kadar güçlü oluyor...
O halde, benzer yolların Beyonder özellikleri de bu yasa dahilinde mi?
Klein, Roselle’in günlüğünden öğrendiklerini anımsarken yüz ifadesini kontrol altında tutmayı başarmıştı.
Bu sırada Emlyn White ona dikkatle bakarak teneke kutuyu kapatıp yanındaki kutuyu açtı.
Karton kutunun içi kalın pamuklarla doldurulmuştu ve kutunun tam ortasında 200 mililitrelik bir cam şişe vardı. Şişenin yarısı boştu, yarısı ise ışıkla renk değiştiren yoğun bir sıvıyla doluydu.
"Sorun var mı?" Emlyn karton kutuyu kapattı.
"Bir kez daha doğrulamalıyım." Klein cebinden bir bozukluk çıkarıp parmaklarının arasında gezdirdikten sonra havaya attı.
Ding!
Altın sikke havada döndükten sonra Klein’ın avucuna düştü.
Tura, yani cevap pozitifti.
Klein hafifçe başını sallayıp gizli cebindeki para destesini çıkardı. Deste on, beş ve bir poundluk banknotlardan oluşuyordu.
"1.450 pound." Klein desteyi yakındaki bir mobilyanın üstüne koydu.
"Birkaç adım, hayır beş adım geri çekil." Dedi Emlyn temkinli bir tonda.
Klein gülümseyerek ellerini havaya kaldırıp beş adım geri çekildi.
Böylece Emlyn dikkatli bir şekilde yaklaşıp desteyi kontrol etti.
Sessizce miktarı saydıktan sonra da elindeki deri bavulu Klein’a uzattı.
Klein çevik bir hareketle bavulu yakaladı.
Bin Yüzlü Avcı’nın kanının dökülmesinden korkuyordu.
Bu sırada Emlyn de hızla desteyi alıp Peder Utravsky’nin yanına doğru çekilmişti.
Ancak o zaman rahat bir oh çekip parayı doğru düzgün kontrol etmeye başlamıştı.
Bunu gören Klein aniden içini bir utanç duygusunun kapladığını hissetti.
Emlyn ile birlikte Toprak Ana Kilisesi’nin katedralini silah ya da uyuşturucu ticareti yapılan bir yer gibi göstermişlerdi...
Klein iki malzemenin de sorunsuz olduğunu doğruladıktan sonra parmaklarını şıklatarak cebine gizlediği kibritin yanmasını sağladı, böylece bedeni kırmızı alevlerle sarılmıştı.
Alevler geri çekildiğinde o da çoktan kaybolmuştu.
Sık sık Hasat Kilisesi’nde Emlyn ile buluştuğundan, Peder Utravsky’nin kendisinin onun karanlık karakterini alt etmesine yardımcı olmuş bir Beyonder olduğunu öğrenmesinden endişelenmiyordu. Hatta bunun onları yakınlaştıracağına inanıyordu.
Hala parayı saymakta olan Emlyn başını kaldırıp karşısında kimse olmadığını gördüğünde donup kaldı.
"Bavulum...
Teneke kutum..."

Gaz lambalarıyla aydınlatılan bir sokakta, bir araç İmparatoriçe Bölgesi’nin sonuna doğru ilerliyordu.
Fors, yakın arkadaşı Xio’ya bir öğretmeni olduğunu ve bir kez daha Çırak iksiri içtiğini söylemişti.
Xio, arkadaşının kontrol kaybı belirtileri göstermediğinden emin olduktan sonra başını pencereye doğru çevirdi, "Neden iksir halinde değil de malzeme olarak saklandıklarını hep merak etmişimdir. Öğretmenin iksiri önceden hazırlayıp buraya getirebilirdi, senin yanında hazırlamasına gerek yoktu."
Fors hafifçe gülümsedi, "Bunu ben de sordum. iki sebebi olduğunu söyledi. Biri, farklı Beyonder malzemelerinin farklı kullanımları olması ve iksire dönüştürüldüklerinde istenildiği gibi kullanılamamalarıymış. İkincisi de, Beyonder özellikleri katılaştığında sonsuza dek saklanabiliyormuş, ancak iksirlerin uzun süre dayanabilmesi için özel bir izolasyon yöntemi gerekliymiş."
"Neden?" Diye sordu Xio şaşkın bir şekilde. "Bu sıradan bir ilaç ya da maneviyatı dağılıp güçsüzleşebilecek bir Beyonder silahı değil ki..."
Fors eğlenebilecek bir ruh halinde değildi, ancak gülümsemeye devam etmekten başka çaresi de yoktu.
"Özellik kaybıyla alakalı bir sorun değil bu, o Beyonder malzemeleri iksire dönüştüğünde, onu yalnızca insanlar değil diğer yaratıklar ya da materyaller de içebiliyor. Yalnızca nispeten daha yavaş oluyor. Mesela, iksiri cam bir şişenin içine koymamda sorun yokmuş gibi görünebilir, ancak birkaç gün sonra cam şişe iksiri ’bitirip’ özel bir mistik nesneye dönüşebilir. Hatta zeki bir varlığa bile dönüşebilir. Tabii öğretmenim böyle durumların büyük yan etkileri olduğunu söyledi, tıpkı bir saldırgandan kalan yan etkiler gibi.
Yedi kilise ve bazı saklı hiziplerin özel izolasyon teknikleri varmış, ancak bunlar çok zahmetliymiş ve Düşük ve Orta Dizi iksirlerinde kullanılmıyormuş."
"İnanılmaz!" Xio hevesle iç çektikten sonra başını bir kez daha pencereye çevirdi.
"Neredeyse geldik."
Fors ile birlikte Bay A’nın düzenlediği Beyonder toplantısına katılmak için buraya gelmişlerdi.
O sırada Fors gülümseyerek arkadaşına baktı, ancak içi kan ağlıyordu.
"Umarım Ruh Yiyici’nin mide kesesini bulabiliriz."
Öğretmeni Dorian Gray, gitmeden önce ona rol yapma yönteminden de bahsetmişti. Hatta Hile Ustası iksirinin formülünü de vermiş ve malzemeleri bulmaya çalışmasını tembihlemişti. Çırak iksirini tamamen sindirdiğinde tüm malzemeleri hala toparlayamamış olursa kendisinden yardım isteyebileceğini de eklemişti.
Bu durum Fors’u büyük hayal kırıklığına uğratmıştı.
O zaman neden Hile Ustası formülünü almak ve rol yapma yöntemini öğrenmek için o kadar para harcadım?
Şimdiye kadar, Tarot Kulübü’nün bana yaptığı en büyük ve paha biçilemez yardım, Bay Asılan Adam ve Bayan Adalet’in dikkat etmem gereken şeyler konusunda verdiği bilgiler ve Bay Aptal’ın kehanete olan müdahalesiydi. Aksi halde öğretmenim uzun zaman önce bende bir sorun olduğunu fark ederdi ve beni öğrencisi olarak almazdı...
Ah, bunu dolunayın lanetini etkisiz hale getirmenin bedeli olarak görebilirim...
O sırada Fors başını kaldırıp ileri doğru baktı, ancak Bay A’nın toplantılarını düzenlediği evin büyük oranda çöktüğünü, pek çok yerinde yanık izlerinin olduğunu fark etti.
Burada şiddetli bir mücadele yaşanmış... Bay A’ya kim böyle bir şey yapar? Resmi bir kuruluş mu? Fors hemen Xio’ya bir baş işareti yapıp sürücüye seslendi, "Burası değil, iki sokak daha var."

"Aurora Düzeni’nin üssü bulundu. Terör örgütü ciddi bir gerileme yaşıyor."
Ertesi gün, Klein gazeteyi açar açmaz bu başlığı gördü.
"Umarım Bay A da ölmüştür." Yüzünde ciddi bir ifadeyle elini göğsüne götürüp kızıl ayın sembolünü çizdi.
Dün gece edindiği Beyonder malzemelerini çoktan gri sisin üstündeki dünyaya taşımıştı.
Ben ölsem bile malzemeler kaybolmayacak... diye düşündü ağzına bir parça domuz pastırması atarken.
Dün akşamki alışverişten sonra elinde yalnızca 735 pound kalmıştı, bununla da ancak Derin Deniz Nagası’nın saçını alabilirdi. Onu aldıktan sonra başka malzeme alacak parası kalmayacaktı.
Bu nedenle, yapacak başka bir şeyi olmayan Klein bütün sabahı evinde geçirdi. Öğle yemeğinden sonra ise hazırlanıp doğrudan Backlund Köprüsü’ne doğru yola koyuldu.
    Makinecilik Kolektif Zihni üyesi Carlson ile, istihbarat alması durumunda Batı Balam’daki Şanslı Bar’da buluşmak üzere anlaşmışlardı. Alınan istihbarat gerçekten önemliyse ve Carlson orada değilse, Klein’ın doğrudan Lever Katedrali’ne gitmesi gerekecekti. Sonuçta Sherlock Moriarty gizli bir örgütün üyesi değildi, çok fazla dikkatli olmasına gerek yoktu.
Bu vakitlerde Şanslı Bar’da pek fazla müşteri yoktu, bu nedenle Klein’ın Carlson’ı barın köşesinde otururken bulması zor olmamıştı.
Yanına yaklaşıp parmaklarını masaya hafifçe vurdu, "Doğu Bölgesi’ndeki pek çok kişi orijinal Yaratıcı inancını yaymaya çalışıyor."
Carlson, saf malttan yapılmış alkolden bir yudum aldı, "Farkındayım."
Tam da beklediğim gibi... Klein hafifçe gülümsedi.
"Dördüncü Dönem’den bir soylunun mezarıyla ilgili bir bilgi aldım."
"Ah!"
Carlson içeceğinden bir yudum alacakken duraklayıp şaşkın bir şekilde Klein’a baktı.
Ancak Sherlock Moriarty’nin konuya devam etmek yerine barmene dönmüş gülümsemekte olduğunu fark etmişti, "Bir bardak Southville birası."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


432   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   434