Yûki onu ilk defa görmesine rağmen nefret dolu şekilde ismini haykırdı.
“Oo assolist sahneye gelmiş bakıyorum, sizin tarafınızdan tanınmak büyük bir onur. Nasıllarsınız efenim. Umarım keyifleriniz yerindedir.“
“Seni aşağılık herif. Dalga geçiyor bizimle “ dedi Da-Buburger
“Siz kokuşmuş pislikleri umursamıyorum. Ben buradaki önemli kişileri görebilirim sadece. Gerçi buradakilerin bir kaç dakika sonra yaşayacağından şüpheliyim gıhagagaga.“
“Kendinden mi bahsediyorsun aşağılık Karga, çünkü seni benzetmemek için kendimi fena tutuyorum da“ diyerek Andrew’i kızdırmak istemişti Yûki. Yami ve Kohara’ya dönüp.
“Buradaki masum olmayan sivillerin tahliyesine ihtiyacımız var. elimizden geldiğince onları zarar görmeyecek şekilde dışarı çıkarmalıyız.“ Kohara durumu anlamış bir şekilde işaret verir ve tahliyelere yardımcı olur. Yami Yûki’ye bakarak.
“Benim savaşım bu Yûki, adamlarıma yapılan şeyler için sessiz kalamam. Bu Leş yiyiciye hakkını vermeden duramam. Lütfen beni anla, güçsüz değilim.“
“Yami seni güçsüz olduğun için korumuyorum, onları senin gücünden koruyorum.“
Yami çok şaşırmıştı, onun gücünü kabul etmesi olan bir şey olabilirdi belki lakin onun gücünü bu kadar büyütmesi saçma gelmişti. Yami;
“Ne demek istiyorsun Yûki beni rahatlatmaya mı çalışıyorsun? Dalga geçmen hiç hoş değil.“
“Dalga geçmiyorum, hissettiklerimi paylaşıyordum seninle. Ve merak etme, senin ve adamlarının onurunu koruyacağım.“
Bu sözler Yami’yi yatıştırmıştır. Yûki’ye gülümseyerek ardından tahliyelere yardımcı olmaya gider.
Andrew;
“Gıhagagaga yalan söylemekte bir numarasın peki ya kendin için de aynısını düşünüyor musun?“ diyerek adamlarına saldırma emri verir. Yûki onlarla dövüşmekte iken herkesin tahliyesi yapılmıştır, büyük salonda Andrew, Kargalar, Yami ve Kohara kalmıştır. Kargalar ani bir hızla Yûki’ye saldırırken Yûki yumrukları ile onları yere seriyordu. Kargalar 20 ila 30 arasında idi. Onları kolayca yere sererek etkisiz hale getiriyordu. Andrew;
“Gücünden etkilendim, doğrusu seni cılız bir şey olarak düşünüyordum.“
“Kim cılız göstereyim sana“
“Ben sadece gücünden bahsetmiştim“
“Ah senin için kendimi çok tutuyorum. “
Andrew nezaketle;
“Kara hüküm kullanıcısının adını merak ediyorum. Bana adını bahşeder misin.“ Andrew’in kibarlığı sayesinde Yûki biraz sakinleşmiş ve onun bu sorusuna cevap vermek istemiştir.
“Yûki... Teian soyundan Yûki.“
“Demek Teian soyundansın... Anlıyorum Kara hükmün hak varisisin. Saygı duyuyorum. Fakat senden onu istemek zorundayım. Sen onun ideallerini paylaşmıyorsun.“
“Onun ideallerini mi? Onunla aynı ideallerde olmadığımızı nereden biliyorsun?“
“’Dünyasız bir gelecek için her şeyi yok et.’ Bence bu yeterli olacaktır.“
“Seni anlayamıyorum Light’ın böyle bir görüşü olacağını sanmıyorum. Evet ihtiyar heyeti onu kötü göstererek bir tarih yazdı ama kendisinin böyle bir şey dediğine inancım yok“
“Light mı? Sunny Sulivian Light Teian mı? Hahahaha o korkaktan bahsetmemiştim dostum. Evet ikimiz de aynı kişiden bahsediyoruz ama farklı kişilikten.. Sunny Sulivian Dark Teian. Yüce kralımız, Gölgelerin lordu ve burası çokomelli,“ Yami’yi işaret ederek;
“Kagurayami Sunny Dark Teian’ın babası.“
Yami, Kohara ve Yûki şaşkınlık içindedir.
Kohara; “Sen neler saçmalıyorsun, Yami benim kardeşim ve o Onizaku ailesinden.“
Andrew Yami’ye bakarak “Kendi ilk adını biliyor musun?“
“İlk ad kimin umurunda“ diyerek çıkıştı Kohara. Yami ise;
“Ben hiç bir şey bilmiyorum. Neler olduğunu anlayamıyorum.“
“Bakın ne diyeceğim istersen ben anlatabilirim. Ablası kardeşinin kim olduğunu biliyor musun.... dur sen küçükken aileden uzaktın bu yüzden kardeşinin Kim olduğunu bilmiyorsun. Aaa 3 kız kardeşsiniz değil mi“ Kohara;
“Evet 3 kız kardeşiz.“
“İsimleriniz nelerdir“
“Bu ne saçma sorular böyle, alay mı ediyorsun.“
“Asla sadece hafızanı yoklamak istedim.“
“Kohara, Koharu ve ...“ Bir anda şok geçirir.
“Ooo sanırım şimdi jeton düştü. Yami’nin adını saymadın. Bir isim söylemek bu kadar zor değildi. İsterseniz ben söylemek istiyorum... KOHAKU...“
Kohara ona bakarak;
“Ss.... sen o ismi nereden biliyorsun? “
“Kohaku Onizaku... senin gerçek kardeşinin adı. Neden ilk iki kız kardeşin adı Ko ile başlarken son kızın adı Kagurayami. Ko hecesi annenizin adının Kohaka olmasından dolayı babanızın koyduğu bir şeydi. Peki ye Kagurayami nereden geliyor? Kaynaklarda son kızın Kohaku olacağı söyleniyordu. Ama doğumdan sonra Kagurayami konuldu. Tesadüf olarak da anneniz doğumdan sonra bir kaç ay dışarı çıkmadığı söyleniyor ne hikmetse babanız Kagurayami adındaki bebeği bir kaç gün sonra duyuruyor...“ Kohara ardından;
“Bu onun olmayacağı anlamına gelmez. İsim benzerliği ilk iki çocuk için geçerliydi, Koharu bana benzerliği nedeni ile aldı ismini. Ve annemin adını anmaya cüret etme bir daha.“
Andrew hafif bir kahkaha atarak;
“Annenizin mezarını en son ne zaman ziyaret ettiniz. Yakınlarında ufak bir mezar var mıydı?“
Kohara’nın kafasında şimşekler çakmıştı. Bir anda düşüncelerinde yapboz parçaları yerine oturuyordu. Annesinin karnından sesleri duyarken annesi ona “Küçük Kohaku ile tanışmayı merakla bekliyorsun değil mi?“ Diye soruyordu. Babası bazen mezarlığa giderdi ve ne zaman gitse 2 buket çiçek götürürdü. Neden 2 diye sorunca da biri çok sevdiği birine diğeri ise görmediği halde sevdiği birine bırakacağından bahsetmişti. Kohara o zamanlar çok küçük olduğu için anlayamamış ve üzerinden zaman geçtiği için de pek hatırlayamamıştı.
“Annem doğum yaptıktan sonra Kohaku öldü. Babam bunu gizledi“ Andrew parmağını onaylar şeklinde şıklatarak;
“Bingo... senden azını beklemezdim. Ailenden uzak olmasaydın çoğu şeyin farkında olurdun. Belki bu yüzden baban zekandan dolayı seni uzak tuttu. Böylelikle çoğu şeyi sorgulamazdın.“ “Peki ya annem, kendi kızını bilmiyor muydu? “
“Bunun hakkında ben de bir şeyler bilmiyorum.“
Az önceki konuşmaları pek anlayamasa bile Kohara’nın Yami’nin ablası olmadığını ve Onizaku klanından değil kendi soyundan olduğunu öğrenince şaşkınlıkla ne diyeceğini şaşırmıştı. Henüz Yuzihara’nın şokunu atlatamamışken Yami’nin durumu onu daha kompleks bir düşünceye itmişti. Durumu kavraması pek olası görünmüyordu. İçindeki Light ses çıkarmıyordu. Yûki ne kadar bu durum hakkında bir seyler sorsa da ne sesini duyurdu ne kişiliğini değiştirdi. Yami de bu olaylar karşısında sessizdi. Ne yapabilirdi ki? Yaşadığı her travmalar üzerine bir yenisi daha da ekleniyordu. Yaşadığı hayat, isim, aile her şey sahteydi. Ama Yûki ile aynı soydan olmak onu üzüyordu. Ama annesinin ona şefkat ile bakarak söylediği sözleri anımsadı.
“Kagurayami ben her daim senin annen olacağım. Kim olursan ol büyüyünce ne olursan ol yine de senin annenim ve aynı kanı taşımıyor olsak bile sen her zaman benim kızım olacaksın. Çünkü seni seviyorum Kagurayami..“
Yami; “Aynı kanı taşımıyor olsak bile benim sen her zaman benim kızım olacaksın... Ben Onizaku klanından Kohaku Kagurayami. Ben Andora Kralı Temura’nın kızıyım. Kim ne derse desin öyle olacağım.“
Kohara Yami’nin bu sözlerini duyduktan sonra hafif bir gülümseme ile gözlerinden tomurcuk yaşlar aktı. Andrew sinirlenerek;
“Sen Gölgeler Lordunun kızısın, böyle bir babanın biyolojik kızı iken nasıl utanmadan inkar edersin. Dark efendimizin kemikleri sızlıyordur.“
“Onun öldüğünü de nereden çıkardın?“ Bu soru Yûki’nin ağzından çıkmıştı. Yûki onun kim olduğunu bile bilmiyordu. Yüce varlıkların sadece Light’ı yakaladıkları ve hapsettikelerini biliyordu. Eğer kendisi gibi başka bedenlere geçiyor ise yaşıyor olması mümkündü.
“Eğer bir Light’lar yaşıyor ise Dark’lar ölür. Dark ve Light gücüne sahip kişilerin asla aynı evrende var olamayacağı tarih kitaplarında yazar. Sen bir Lightsın değil mi Yûki Teian. Baban da bir Light idi. Hatta Kohara da bir Light öyle değil mi Kohara hanım?“
“NEE??“ Bir bölümde fazla info verilmesi okuyucuların aklını karıştırıyordur belki ama yazarın kendisi bile bu kadar bilgiyi uzata uzata aktarmak istemiyordur. Kohara Yûki ve Yami ye bakarak;
“Ben bir Light’ım doğrudur lakin pasif bir Light’ım sadece varisliğim var. Onizaku ailesinin Light olması veya olmaması değil. Teian soyundan gelen kişiler erken ölürse veya soyu devam etmiyorsa devralma geleneği vardır. Ben de bu neslin varisiyim.“
Yûki Light varislerinin kronolojisini biliyordu. Önceki bölümlerde Sunny adlı kişi ona bahsetmişti. Kafasında çok fazla soru vardı. Bu soruları yanıtlayacak kişi ise Andrew olabilirdi bu yüzden emin olmak için soru sordu.
“Andrew sen bu kadar şeyi nereden öğrendin. Kimsin sen?“
“Ben karanlığa aşık biriyim sadece. Dark benim efendim ve onun yolu için her şeyi yaparım.“
“Bu bizim için yeterli bir cevap değil.“
Andrew ona kaşlarını çatarak;
“2000 yıllık bir tarih varken neden çocuğu bugünlerde ortaya çıktı, Dark, Light ve Andora nasıl meydana geldi. Yûki senin ve onların bilmediği tarih aslında o ihtiyarların uyutmasından başka bir şey değil. O tüm bu kaosu sona erdirip her şeyi yok etmek isteyen adama nasıl hayran olmayayım. Senin aradığın bilgiler ve tüm gizemler bende saklı. İstiyorsan almalısın.“
Yûki ani bir hızla kılıcına davranıp ona saldırdı. Andrew geri çekilerek ona karşılık verdi. Yami ve Kohara onların dövüşünü izliyordu. Andrew bir kaç kılıç hamlesi yaparak onu püskürterek;
“İçindekileri biliyorum. Durma yardım al. Beni ancak böyle yenebilirsin.“ Yûki onun bu kışkırtmasına müsaade etmedi. Kendi benliği ile savaşmak istedi. Zaten içindekinden ses yoktu. Yûki yeni becerisini kullanmak istedi.
KARANLIĞIN HÜKMÜ: GİRDAP ÖFKESİ
Yûki’nin kılıcından siyah hortumlar çıkarak Andrew’e doğru ilerledi. Andrew hafif gülümseyerek ona karşılık verdi.
KARANLIĞIN HÜKMÜ: KARGALARIN MAHŞERİ
Andrew’in kılıcından siyah tüyler çıkarak hortumları absorbe etti. Yûki şaşırmıştı
“Karanlığın hükmü yalnız tek kılıçla ifade edilmez Yûki, her hükmün bir replikası vardır elbet. Bu kılıç bin yıllık tarihi bir savaşta kullanılmış. Yapan kişi orijinalinin kaybolması üzerine başka Dark’ların kullanması için yapmış. Nasıl beğendin mi?“
“Peki ya benim ki kadar güçlü müdür?“ Diyerek sanki etkisi varmış gibi bağırarak kılıcını savurur. Savurduğu anda güçlü bir siyah ışın Andrew’i geçip arkasındaki kolonu parçalar. Kesimin şiddeti ile Andrew’in sol yanağında kesik oluşur.
İşte o an esas savaşın başladığı andı..
21. Bölüm sonu
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.