Yukarı Çık




3834   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3836 


           
Bölüm 3836: Başlangıc’ını Sonlandır! IB


Altın Dalgalar, Infınıverse Pota’sı içinde nabız gibi atıyordu.


Noah, kollarını açmış, Kalbi Hâlâ O’nun merkezinde duruyordu. Altın Cüppe’si, O’nu çevreleyen Mavi sSonsuzluk Dalgalar’ının ritmiyle dalgalanıyordu.


Ancak kısa süre sonra, artık hareket etmiyordu.


Sık sık bir amaçla parıldayan Figür’ü... Sessizleşmiş’ti. Bir zamanlar Kurnaz Hesaplamalar’ıyla parıldayan Gözler’i donuklaşmıştı. Göz Bebekler’inde Taşlaşmalar başlamış, Gözler’inden ışığı Emerek, kireçlenme süreci başlamıştı! 


...!


“Dur!“ Infınıverse Bedeni’nin Ses’i, Sonsuz Uzay’da çalan bir çan gibi yankılanmıştı! 


Pota içindeki her savaş, her Kafes aniden durmuştu. 


Barbatos, diğerleri gibi şok içinde dönmüş, Gözler’i korkuyla yanıyordu.



“Küçük Balık!“ diye bağırdı.


Diğerler’i endişeyle etrafında toplandı, Sesler’i acil ve telaşlıydı. Ancak Infiniverse Beden’i parlamaya başladığında, kimse yaklaşmaya cesaret edemedi. Beyaz-Altın Kafesler’in Parlaklığ’ı etrafında büyüdü, Infiniverse’nin Dokumalar’ı Bükülüyor’du!


Yavaş ve sessizce ilerledi, ta ki, O’nun önünde tek başına durana kadar.


O’nun şekli hala hareketsiz bir şekilde süzülüyordu. Cüppe’si, Gerçek Kaynaklar’ın Altın Mühürler’iyle oyulmuştu, etrafındaki hava Sonsuz Hareket’in Mavi İplikler’iyle doluydu. Infiniverse Beden’i birkaç santim uzağında süzülüyordu. Arkasında, Geniş ve Sonsuz bir İllüzyon Çark’o açtı, Merkez’i O’nun Öz’üne bağlıydı.


Bir Ân sonra, Varoluş’un her Frekans’ından gelen Işık, Nehirler’in Deniz’e akması gibi O’na akmaya başlamıştı. 


O, avuçlarını Noah’ın taş gibi soğuk kafasına nazikçe koyarak, öne doğru uzanmıştı. 



“Usta,“ diye fısıldadı, Ses’i Yıldız ışığından daha yumuşaktı. “Buradayım.“


Altın Reng’i bir uğultu, Dokunuş’una cevap vermişti. 


---



Başka bir yerde, Yaşayan Köken Labirenti’nin geniş mağaralarında, Köken’in yumuşak ışığı her duvarı kaplıyordu. Noah ve Sigrid, Usta Shen’e veda etmişlerdi.


Dönüp, bu mucizenin derinliklerine doğru ilerlemeye hazırdılar, çünkü birçok Direnç Arketip Noktası’nın dağılımı çok önemliydi.


Ama birkaç Saniye sonra... Noah, donakalmıştı. 


Sigrid, O’nun hareketsiz bir şekilde durduğunu hemen fark emiştti. Gözler’indeki ışık sönmüştü.


“Noah?“ diye seslendi, O’nun önüne geçerek.


Bir zamanlar derinlik ve sakinlikle parlayan Gözler’i sönüyordu. Gözler’/nin içindeki Beyaz parıltı dışarıya yayılmaya başladı, görüşünün kenarlarını sertleştiriyordu.


Sigrid, O’nun Gözler’ine baktığında,mkalbi hızla çarpmaya başlamıştı! 



“Yaşayan Köken Otorite’si...!“ diye mırıldandı. Nefes’i ağırlaşmıştı. “Neden... Bir’i Sen’in Köken’ine saldırsın ki?!“


HUUM!


Yaklaşarak, ellerini O’nun yanaklarına koydu. Alnı’nı O’nun Alnı’na değdirdi. Yıldızlar’la Dokunmuş Uzun Saçlar’ı, nazik dalgalar gibi O’nun Yüz’ünü okşadı.


Köken’i nabız gibi atmaya başladı ve çılgınca dışarı fışkırmaya başladı!


Kollar’ındaki ve Boynunda’ki Dövmeler parlamaya başladı.


“Lütfen,“ diye fısıldadı, Ses’i titriyordu. “Lütfen beni bırakma. Başka hiçbir şey hatırlamıyorum. Kim olduğumu da, ne olduğumu da. Lütfen... Ben’i bırakma.“


O, konuşurken, Alnında’ki tek Parlak Rün küçük bir Güneş gibi parladı. Aynı Rün, Ayna’da yansıyan görüntüsüyle Noah’ın Alnı’na kazınmıştı. 


“Beni terk etme,“ diye fısıldadı tekrar!


---


Ve uzakta, Paradoks’un ihtişamından, Köken’den veya Kat Sakinler’inin ağırlığından uzak, sessiz bir yerde, başka bir Noah basit bir Masa’da oturuyordu.


Yarısı bitmiş bir tabak yemek.


Masa’nın karşısından gelen yumuşak bir gülümseme vardı. 


Annesi Amelia Osmont, Gözler’inde nadir görülen bir Işık’la gülüyordu. Ve sonra... Sessizlik gelmişti. 


O, hâlâ gülerek döndü, ama O’nun Bakışlar’ının uzaklaştığını gördü. Kaşığı elinden kaydı. Omuzlar’ı çöktü. Gözler’i Taş gibi oldu.


An’ında ayağa kalktı, düşmeden O’nu kollarıyla yakaladı. O’nu kucağına indirdi, Baş’ını okşayarak, O’nu baştan aşağı süzdü, Varoluş’u uğulduyordu!


“Noah?“


Seslen’di... Ama cevap yoktu.


Sadece bir Boşluk hissi vardı.


Gözler’inden henüz yaşlar akmamıştı.


Sadece korkunç bir sessizlik vardı.


Yanaklar’ını avuçladı, Ses’i ağırlaşmış, Gözler’i kararlılıkla parlıyordu!


“Sığınağ’ım,“ Dedi, öncekinden Daha Yüksek bir Ses’le, “Bana geri dön.“


HUUM!


Ve beyaz bir parlaklık Dalga’sı Vücud’undan fışkırarak, O’nu sarmıştı. 


Ve böylece, tüm Kıvrımlar boyunca.


Varoluş’un tüm Sonsuzluklar’ı boyunca.


Vücud’u dinlendiği her yerde tutulmuştu. 


Titrek ya da Güç’lü Eller tarafından tutuldu. Sadakat, Keder ve Sevgi tarafından tutuldu.


Taş’a dönüştüğü sırada tutuldu. Amac’ı ve Başlangıc’ı kuşatma altına alındığında tutuldu. 


Tutuldu, tüm Varoluş’unun Kader’i Çözülme’nin eşiğindeyken!


Ve Köken Otorite’nin  bu saldırısı Noah’ın engin Varoluş’unun her köşesine yayıldıkça, Kimliğ’inin her parçası titremeye başlamıştı. 


Ozymandias’tan uzak bir Kıvrım’da saklı en sessiz parçaya kadar, gerçekte tuttuğu her Beden Kendin’i;  bağlı, Mücadele Eden, kireçlenen bulmuştu. Anne’si, Arkadaşlar’ı ve Katlanmamış Olanlar tarafından kucaklanmasına rağmen, hiçbiri Saldırı’nın korkunç ilerleyişini durduramamıştı! 


Ve yine de, Kendi Ruh’unun Kıvrımlar’ında, Benliğ’inin en derin salonlarında, bir şey kıpırdamıştı! 


Varoluş’unun Yaşayan Çarkı’nın içinde - Zaman’ın Ötesi’nde, çok renkli ışıklarla parıldayan Sonsuz Çubuklar’la sarılmış bir Alan - Bir Konsey toplanmıştı. 


Çark’ın Çubuklar’ı Varoluş Platformlar’ıydı ve her Bir’i oturan bir Figür’le süslenmişti. Her Bir’i Noah’tı, ama her Bir’i daha fazlasıydı.


Farklı Renkler’de Cüppeler giyiyorlardı ve her renk Onlar’ı canlandıran Gerçek Kaynağ’ı fısıldıyordu. Yüzler’i aynıydı, ama Gözler’i çok farklıydı. Ve Çark’ın merkezinde, Işığ’ın Sonsuz’a dek dans etmesi gereken yerde, Kireçlenme başlamıştı.


Yavaş, kasıtlı dönüşlerle ilerliyordu, Gri Damarlar Çekirdeğ’i sararak, Amaç ve Başlangıc’ın Parlaklığ’ını boğuyordu. Varoluş’un kalbinde bir soğukluk vardı. 


...!


Bir ses sessizliği bozmuştu. 


“Biz’i bu kadar tehlikeli bir duruma sokuyorsa, Dış Etkenler’inizin bir yararı yok.“


Derin Menekşe Reng’i, dalgalı bir cüppe giymiş bir Figür, en yakın Çarklar’dan birinin üzerine oturdu. Kollar’ı süslü sandalyesinin kenarlarına yaslanmış, Bakışlar’ı merkezden geçiyordu.


Tiranlık. Tiranlığ’ın Yaşayan Gerçek Kaynağ’ı, bıçak gibi keskin bir küçümsemeyle Varoluş’unu belli etmişti. Çark’ın karşısındaki Altın Cüppe’li figürden Gözler’ini ayırmamıştı. 


“Baş Kahraman’ın Yol’u tehlikeli ve Şanlı bir yoldur, böyle bir Şey’i Aşmak sadece Daha Büyük Şan getirecektir.“


Baş Kahraman. Altın İplikler’le Fokunmuş giysiler giymiş olan Baş Kahraman, görkemli bir Ses’le konuşmuştu. Tiranlığ’ın Bakışlar’ı altında hiç çekinmemişti. 


Başka bir Çark’tan alaycı bir Ses geldi. Gevşek Gümüş Reng’i Giysiler giymiş, Koyu Saç’lı Noah tembelce uzanmıştı.


“Ölmezsek, Şan güzel olur. Şimdi, bir Ânlık sohbet edebileceğimiz kadar, bizden çok Daha Güç’lü bir Varoluş’un Saldırısı’na karşı koymak için ne gibi bir çözüm var?>


Hile. Gerçek Kaynağ’i Hile ve hayatta kalmayı fısıldamıştı. Sözler’i açık, Şiirsel değildi ve Duygular’dan çok Çözümler’e odaklanmıştı.


Sessizlik çöktü. Çark’ın Çarklar’ı titredi. Parlaklıklar’ı hafifçe azaldı, Sanki Kaynaklar’ının Otorite’si bile Köken’in elinin ağırlığı altında eğilmiş gibiydi.


Sonra, renksiz bir ışık parladı. Soluk tonlarla kaplı bir Çark’tan bir Figür öbe çıktı. Giydiği cüppe Renksiz’di, ama yine de tüm Renkler’in İzler’ini taşıyordu.


Quintessence. Hepsi’ni birbirine bağlayan Yaşayan Gerçek Kaynak.


Çark’ın Kalb’inde yayılan Gri’nin en ucuna kadar yürümüştü. Adımlar’ı sessizdi, ama her Bir’i kendi odasında Çan Ses’i gibi yankılanmıştı.


Yüz’ü sakindi. Sert’ti. Eller’i arkasında birleşmiş, Gözler’i Kireçlenme:yi izliyordu.


Diğerler’i O’na bakmıştı! 


Henüz konuşmamıştı. Ama konuştuğunda, Çark’ın kendisi dinlemek için eğilmişti. 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


3834   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3836