Yukarı Çık




8.8   Önceki Bölüm 

           
Okuldan sonra Toyohashi İstasyonu’ndan yürüyerek Yanami ve Komari’yi bulmak için etrafı taradım. İkisi de bisikletle gidip geldiği için, olay yerinde buluşmaya karar vermiştik.

“Buralara pek sık gelmem...“

Mizukami Binası. İstasyonun yakınındaki bu retro kompleks, anlaşılan o ki adını üstü kapalı bir kanalın üzerine inşa edildiği için almış.

Binanın birinci katını, küçük dükkanların sıralandığı bir pasaj oluşturuyordu.

Birçoğunun kepenkleri inikti ama eski moda manavların ve büfelerin arasında, şık ve modern kafeler de vardı. Bu da tuhaf bir şekilde büyüleyici bir manzara yaratıyordu.

Tam o sırada, kapalı bir dükkanın önünde, minyon bir kız kepenge dikkatle bakıyordu.

“Komari, ne yapıyorsun?“

“E-Eski bir p-postere b-bakıyorum...“

Bunca şey varken neden o? Yanına geçtim ve solmuş postere baktım.

“Demek Nonhoi Park’ta bir anime etkinliği düzenlenmiş, ha? Bir dakika, bu üç yıl öncesinden.“

Mırıldanmam üzerine Komari bana bir bakış attı.

“B-Bu 2.5 b-boyut. A-Anime ile a-aynı değil.“

Değil mi? Şimdi düşününce, bir keresinde 2.5D şeylere cosplay demiştim ve Tsukinoki-senpai’den ölümcül bir bakış yemiştim.

“Ooo... Y-Yakuoji Sukeji’yi o-oynayan kişi... ş-şimdi başka biri...“

Hala mırıldanırken, Komari telefonunu çıkardı ve bir fotoğraf çekti.

“Vay be, sunucu Chikapyon’un seslendirme sanatçısıymış. Keşke buna gitseydim.“

“E-Evet. Ben de.“

Biz orada melankolik bir nostalji içinde kaybolmuşken, arkamızdan bir ses seslendi.

“Siz ikiniz bir kepenge bakarak ne yapıyorsunuz?“

Arkamızı döndüğümüzde, elleri belinde, bıkkın bir ifadeyle bakan Yanami’yi gördük.

“Aa, Yanami-san. Sadece üç yıl önceki bir anime etkinliğini anıyorduk.“

“...Nukumizu-kun, hala bir ergen olduğunun farkındasın, değil mi?“

“Üç yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Babama göre, asıl oyun on yılları yanlış saymaya başladığında başlıyormuş.“

“O ne biçim bir oyunmuş? Hadi ama, gidelim.“

Yanami yarım yamalak bir şekilde beni dürttü ve bizi takip etmemiz için işaret ederek yürümeye başladı.

“Buraya oynamaya gelmedik, biliyorsunuz. Siz ikiniz bu araştırmayı ciddiye alsanız iyi olur.“

Yanami’nin arkasından giderken etrafıma bir göz gezdirdim.

“Bunun bir araştırma olduğunu anlıyorum ama neden burası? Kütüphanede materyalleri kontrol etmemiz ya da şehirde bir şeyler arıyorsak istasyon AVM’sine gitmemiz gerekmez miydi?“

“Hiçbir şey anlamıyorsun, ha. Burası eski ile yeninin bir birleşimi. Sanat için bir merkez olarak da hala aktif.“

Yanami kendini beğenmiş bir ifadeyle saçını geriye attı.

“Ve bu tam olarak ne anlama geliyor?“

“Hani bu manzara bize ilham verecek ve bundan iyi bir şeyler çıkacak, ya da... bilirsin. O tür bir şey.“

Demek ki altında daha derin bir düşünce yokmuş.

Yine de, alışılmadık manzaralar gerçekten de ferahlatıcı. Uzağa gitmeden bile, normalde kullanmadığın bir sokakta yürümek yeni keşiflere yol açabilir.

“Bu bölgede çok sayıda yeni tatlıcı var. Ah!“

Yanami bir dükkanın vitrinine doğru fırladı.

“Burası meyveli parfeleriyle ünlü. Harika olmaları gerekiyormuş. Bir tane denemek ister misiniz?“

“Buraya tatlıları araştırmaya gelmedik, hatırladın mı?“

“Bir şeyleri deneyimlemek de önemli. Değil mi, Komari-chan?“

Girişteki menüye gergin bir şekilde göz atan Komari, yüzünü buruşturdu.

“B-Benim param yok.“

Şeftalili parfenin fotoğrafı lezzetli görünüyor, ancak fiyatı biraz tuzlu. Belki bir ara Kaju’yu buraya getiririm…

“Uğrayan liseli öğrenciler için biraz pahalı. Hem senin de part-time bir işin yok, Yanami-san. Muhtemelen o kadarına ayıracak paran yoktur, değil mi?“

Tabelaya bakan Yanami, kendi kendine mırıldandı.

“Eğer sonuçlarını düşünmezsem... yapabilirim...“

Düşün onları.

“Yanami-san, bunun bir araştırma olması gerekiyordu, hatırladın mı? Hadi devam edelim. Bak, şurada bir miso ramen dükkanı var.“

“Neden ramen- bekle, miso da iyidir. Gerçi ben genellikle tonkotsu tercih ederim.“

Daha fazla gereksiz Yanami teferruatı ile beslenirken, onun hızlanan temposunu takip ettim.

Sonra, Komari yanıma geldi, sadece yarım adım gerideydi.

“N-Nukumizu. B-Beni neden ç-çağırdın?“

Kaküllerinin altından bana bakarken, bakışları şüpheliydi.

“Tsuwabuki Festivali temasına karar vermekte zorlanıyordun, değil mi? Bunun sende bir kıvılcım çakmasına yardımcı olabileceğini düşündüm.“

“B-Bu doğru, a-ama ben...“

“Etkinliğe sadece yarım ayımız kaldı. Artık bir şeye karar vermenin zamanı geldi.“

“K-Kulüp başkanları toplantısı. A-Ayrıca yılın i-ilk yarısı için f-faaliyet raporunu da hazırlamam gerekiyor-“

Komari’nin sözü yarım kaldı, telaşla sus pus oldu.

“Başkan olman konusunda, hem Yanami-san hem de ben bunu çoktan senpai’lerden duyduk. İstersen Yakishio ile de bu konuda konuşayım mı?“

“E-Evet...“

“Başkanlık toplantısına Tsuwabuki Festivali’nden sonra endişeleniriz. O zaman Başkan Tamaki ile konuşursun. Şimdilik, sadece önümüzdeki işe odaklanalım.“

Ayrıca sergi temasına dayalı bir kulüp dergisi de yapmamız gerekiyor. Başkan’dan sonra genel yayın yönetmenliğini ben devralıyorum ama bir tema olmadan yazmaya bile başlayamayız.

Şu anda, Yanami gibi birine ihtiyacımız var, her şeyi aşırı düşünmeyen- ya da daha doğrusu, esnek bir zihniyete sahip birine.

“Yine de, yemekle ilgili bir temanın fena bir fikir olmadığını düşünüyorum. Bugün aşırı düşünmemize gerek yok. Sadece biraz etrafta dolaşmak bile bir kıvılcım çakmasına yardımcı olabilir.“

“A-Ama ben sadece a-ayak bağı olmaz mıyım?“

...Ayak bağı mı? Bu kelimenin tam anlamıyla bir Edebiyat Kulübü etkinliği. Bu nasıl mantıklı olabilir ki?

Komari, ifademi dikkatle izleyerek kaşlarını çattı.

“Ç-Çünkü sen Y-Yanami ile ç-çıkıyorsun, değil mi?“

Ç/N=(Keşke çıksalar Komari, keşke.)

“Hayır, çıkmıyorum. Neden böyle düşündün?“

Komari, cidden, her zamanki gibi kaba.

“S-Siz ikiniz h-hep birliktesiniz.“

Bunu daha önce de söylemişti ama Yanami ile gerçekten o kadar sık birlikte miyiz?

Sınıfta, Yanami ile neredeyse hiç konuşmuyorum. Kulüpteyken, Komari de orada. Ve son zamanlarda, öğle yemeğinde acil durum merdivenlerinde daha fazla vakit geçiren o-

“Hatta, Yanami’den çok seninle vakit geçiriyorum.“

“Nua!?“

Komari bir çığlık atıp geriye sıçradı. Bu tepki de neydi?

“Pekala, dinle, Komari. Su samurları sevimli, değil mi?“

“S-Su samurları mı...? D-Denizdekiler gibi mi?“

“Evet, o su samurları. Çok sevimliler ama her gün vücut ağırlıklarının %20’sinden fazla yemek yediklerini biliyor muydun?“

Eğer belirli bir kız olsaydı, bu günlük 10 kilogramdan fazla ederdi.

“Sevimli ve obur. Ama sadece sevimli oldukları için bir su samuruna aşık olmazsın, değil mi? Demek istediğim bu.“

“A-Anlıyorum...?“

Görünüşe göre anladı. Komari kollarını kavuşturmuş ve başını yana eğmişti ama meramımı anlattığıma oldukça eminim.

Tek başına önden gitmiş olan Yanami, bize doğru koşarak geri geldi.

“Hey, çabuk gelin! Harika bir şey buldum.“

Ağzı kulaklarındaydı. Zaten yemekle ilgili olduğundan emin bir şekilde onu takip ettim ve tabii ki, bizi bekleyen şey bir kafeydi.

“Burası paket servis yapıyor. Siz ikiniz ne aromalısını istersiniz?“

Yanami tezgahın üzerine eğildi. Demek ki yemek yemek artık kesinleşti, ha?

“Neleri var ki?“

“Batı tarzı dorayaki satıyorlar. Herkesin muhtemelen biraz acıkmış olduğunu düşündüm, o yüzden mükemmel.“

Hiç aç değilim ama sanırım bu da sosyalleşmeye dahil.

Yanami’nin omzunun üzerinden bakarak menüyü taradım.

“Affedersiniz! Ben yaban mersinli krem peynirlisinden alacağım!“

“İlk seferim olduğu için ben sade olanından alacağım. Ya sen, Komari?“

“Ş-Şey, bir s-saniye bekleyin...“

Cüzdanından bozuk paraları sayan Komari, hızla bir şakırtıyla kapattı.

“B-Ben almayayım…“

...Sanırım yeterli parası yoktu.

Yanami dorayakisini tezgâhtardan aldı ve parlayan gözlerle bir ısırık aldı.

“Vay canına, bu çok güzel! Komari-chan, bir ısırık ister misin?“

“H-Hayır, ben iyiyim...“

Komari başını iki yana sallayarak aşağı baktı.

Evet, anlıyorum. Sosyal anksiyetesi olan biri için birinden bir ısırık teklifi almak büyük bir engeldir. Bu hissi bilirim.
Dorayakimi ikiye ayırdım ve bir parçasını ona uzattım.

“Ueh? N-Ne?“

“Harika görünmüyor ama ısırmadım.“

Parçayı nazikçe Komari’nin donmuş eline bastırdım.

“E-Emin misin?“

“Araştırma yapıyoruz, değil mi? Birlikte yemek daha iyi.“

“Ş-Şey... ıı...“

Ah. Belki de gerçekten benden bir parça istemiyordu. Bekle, bu teknik olarak taciz sayılabilir mi...?

Ben paniklerken, Komari önümde hafifçe başını salladı.

“T-Tamam, a-alacağım.“

Aşağı bakarak, sessizce atıştırmaya başladı.

“G-Güzelmiş…“

Komari küçük bir sırıtışla dorayakisi’ni yiyordu. Nedense, Yanami bana düz, etkilenmemiş bir bakış atıyor.

“...Ne oldu, Yanami-san?“

“Yani, parası olmayan birine, bende olduğundan çok daha farklı davranıyorsun, sence de öyle değil mi?“

“Eğer bu doğruysa, nedenini açıklamamı ister misin?“

Yanami sessizce ayakkabıma bir tekme attı.

Bu da neydi? Eğer söyleyecek bir şeyi varsa, söylemeliydi.

Batı tarzı dorayakiden bir ısırık aldım.

…Vay, bu çok lezzetli.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


8.8   Önceki Bölüm