9.bölüm: 2.Kısım – Ana Karakter
Han Myungoh ve Lee Hyunsung’un gözlerinin içine bakarak, “Demir kapının arkasındaki adam tarafından öldürülmeyi mi yoksa trenden çıkmayı mı denemek istiyorsunuz? Hangisi?” “Uh...” “Dokja-ssi, kapının arkasındaki adamın düşman olduğundan emin miyiz?Çelik kılıç kritik anda kararsız görünüyordu. İşte bu yüzden grubun lideri olamazdı. “Diğer vagondan gelmesi hayatta kaldığı anlamına geliyor. Karşılaşırsak...” devam etmek yerine kanlı odaya baktım.Bakışlarımı takip eden Lee Hyunsung sessizce konuştu. “...Fazla dikkatsizdim. Hadi bir çıkış yolu bulalım.” “Ç-çıkın hemen, çıkın!”Artık Lee Hyunsung da Kim Myungoh da fark etmişti.Diğer vagondan kurtulanlar da bizimle aynı yollardan geçmişlerdi ve muhtemelen ‘böcek’ bulacak kadar şanslı değillerdi. “Bu bozuk.” “Lanet olsun, bu yoldan gidemeyiz!”Lee Hyunsung ve Kim Myungoh’un bağırışlarını dinlerken kapıları kontrol ettim. Bariyer olmadığından kapılara dokunulabiliyordu.Metroda vagonları birbirine bağlayan kapılar dışında sekiz tane giriş çıkış kapısı vardı. Bakmadığımız üç kapı kalmıştı.Demir kapı gitti gidecek gibi gözüküyordu. Ana karakter olsa da başlangıçta bu kadar gücünün olacağını düşünmüyordum.Kalın demir kapıyı kırabilmesine gerçekten şaşırmıştım. “Dokja-ssi! Burası—”Kapıyı açacak çalışan bir kol buldum. “Hayır!” kol düzgün çalışsa da kapı tek seferde açılmamıştı. Beşte biri kadar açılan kapı sıkışmış gibi durdu. “Bu da bozuk galiba.” “Diğer yerler?” “Kaçabileceğimiz tek yer burası gibi gözüküyor.”Bir çocuğun geçebileceği bir açıklıktı ama bir yetişkinin geçmesi için fazla dardı.Han Myungoh ve Lee Hyunsung oynatmayı deneseler de biraz bile açılmamıştı. [Toplam Jeton: 4700 J]Jetonların kullanım alanlarından biri genel statları yükseltmekti. Dayanıklılığımı 10 seviye yapmak için çoktan 2700 jeton harcamıştım.Kalan jetonları gücüme yatırırsam sorunu çözebilirdik. Ancak durum hâlen bilinmezken parayı harcamak akıllıca değildi.Sonunda tek bir yol kalmıştı. “Lee Hyunsung-ssi. Yeteneğini kullan.” “Huh? Yetenek...”Sessizce karakter listesini açtım. [Özel Yetenek, Karakter Listesi açıldı.][KARAKTER BİLGİSİ]
Ad: Lee Hyunsung Yaş: 28 Sponsor: Çeliğin Efendisi Özel nitelikler: Adaletsizliğe Göz Yuman Asker (sıradan) Özel Yetenekler: Kasatura¹ Becerisi Sv.2, Kamuflaj Sv.2, Sabır Sv.2. Stigma: Muazzam Dağ İtişi Sv.1 Genel Statlar: Dayanıklılık Sv. 8, Güç Sv. 8, Çeviklik Sv. 7, Büyü Gücü Sv.5. Genel Değerlendirme: Genel statları çok iyi. Haksızlığa sırt çevirmesine rağmen bir takımyıldızı tarafından seçildi. Bu da onun için başka bir fırsat.*¹Kasatura: Askerlerin bel kayışına bağlı olarak taşıdıkları ve gerektiğinde süngü gibi, tüfeğin namlusu ucuna taktıkları bir çeşit bıçak.Lee Hyunsung’un bilgileri hiçbir kısıtlama olmadan zihnimde belirdi.Neyse ki sponsoru Hayatta Kalma Yolları’nda okuduğumla aynıydı. “Nitelik penceresini açtığında görmüş olman gerekirdi. Asker olduğundan muhtemelen bu duruma uygun bir yeteneğin vardır.” “Yani... var ama nasıl kullanacağım—“ “Yeteneği kullandığını düşün.” “Olur mu ki?” “Oluyor, önceden denedim.”Lee Hyunsung kararlılıkla derin bir nefes alırken başka bir şey söylemedi.
“Haaap!” Lee Hyunsung’un kasları kapıyı tutarken şişti. Bu Muazzam Dağ İtişinin görüntüsüydü. Aslında Muazzam Dağ İtişi bir yetenek değil stigmadır. Stigma da takımyıldızından gelen bir güçtür. Şüpheleri üstüme çekmemek için bilerek ‘yetenek’ kelimesini kullanmıştım.Dudududu.Kulakları sağır eden sesten sonra kapı açılmaya başladı. “Ne? Harbiden güçlüymüş!” “İşte bu kadar! Çok iyi!” [Karakter ‘Lee Hyunsung’ sana güvenmeye başladı.] [‘Lee Hyunsung’ karakteri üzerindeki anlayışın arttı.]Şüphe yerine güvenilirliğim artmıştı. Lee Hyunsung düşündüğümden daha basit biriydi.“Hadi, İnin!”
Rahatlamıştım. Lee Gilyoung’u, Lee Hyunsung’a verdim.
“Lee Hyunsung-ssi çocuğu sırtında taşı.”
“ Tamamdır.”
Demir kapı nerdeyse kırılmıştı. Ama tahminlerim doğruysa sorun o demir kapı değildi.
[...Ah, gerçekten. Böyle olacağını biliyordum. Size hiçbir yere gitmeyin demedim mi? Lanet olsun! Senaryo hâlâ hazır değil-]
Köprünün üzerinde süzülen Dokkaebi sinirli gözüküyordu.
“Wahh! Böyle olacağını biliyordum! Size dışarı çıkmayalım demiştim!” Han Myungoh patlayacağını düşündüğünden eliyle başını kapattı. Ama endişeye gerek yoktu.
[Offf... böyle olmayacak. Gerçekten şanslı insanlarsınız.]
Çünkü ikinci senaryo trenin kapısının açıldığı an başlamıştı.
[İkinci senaryo başladı!]
[İkinci Senaryo – Kaçış]
Kategori: Yan
Zorluk: E
Temizleme Koşulları: Yıkılmış köprüden geçerek Oksu İstasyonuna ulaş.
Zaman Sınırı: 20 dakika.
Ödül: 200 jeton..
Başarısızlık: ???
“Dokja-ssi, bir şeyler garip. ‘Yıkılmış köprü’ yazıyor ama köprü hâlâ...”
“Boş verin ve sadece koşun! Hemen!”
“A-Anlaşıldı.!”
Aslında Yoo Sangah haklıydı. Köprü şimdilik yıkılmamıştı. Başka bir deyişle ‘köprü yıkılacak’tı.
“Dokja-ssi, hızlı ol!”
“Geliyorum.”
Şu anlık yıkılmamıştı çünkü trenden ‘fazla erken’ çıkmıştık.
Dokkaebi dinlenme süresi 10 dakika demesine rağmen üç dakika erken kaçmıştık.
Korkakça gelebilir ama hile yapmadan bu senaryo tamamlanamazdı. Özellikle de Yoo Sangah ve Lee Gilyoung gibi yükler varken.
“Huff, huff. Lee Hyunsug-ssi’nin asker olduğundan dayanıklılığı yüksek.”
“Enerjinizi konuşmaya harcamayın.”
Lee Hyunsung sırtında çocukla önde koşuyordu. Hiç jeton harcamamasına rağmen güç, dayanıklılık ve çeviklik statlarının toplamı 23’ü geçen tam bir canavardı. Arkasında Han Myungoh ardından Yoo Sangah ve onun yanında da ben vardım.
Ucu ucuna da olsa yetişecek gibiydik.
“Ah, o da ne?” Bu sefer Han Myungoh’un çığlığı duyuldu.
Han Nehrinin ortasında su fışkırtan devasa bir girdap vardı. Fışkıran suyun ortasında devasa bir canavar vardı. Bir ihtiyozordu. Problem bu ihtiyozorun camdan gördüğümden iki kat daha iri olmasıydı.
Bu deniz yılanı değil, deniz komutanıydı. Normal bir deniz yılanı 7.sınıf bir canavardı. 9.sınıf olan yer fareleri normal bir insan için zorlayıcı olduğundan, 7.sınıf bir canavara karşı ortalama biri anında paramparça olurdu.
Başka bir deyişle gelen canavar erken aşamalarda başa çıkılacak gibi değildi. Tabi ki savaşmamız gerekmiyordu. Zaten başından beri savaşmamız için yaratılmamıştı.
Han Nehri tsunami varmış gibi dalgalandı ve İhtiyozor hareket etti. Köprünün ayaklarını çiğniyordu.
“Köprü yıkılıyor!”
“Koşun! Koşarsak geçebiliriz.”
Kalan mesafe 200 metre kadardı. Hesaplamalarım doğruysa şu anki hızımızla köprü yıkılmadan önce geçebilirdik.
[Kolay olursa eğlencesi kalmaz ama.]
Tabi bu hiç değişkenleri olmayan bir durumda geçerliydi.
[Senaryo zorluğu değiştirildi.]
[Senaryo zorluğu: E-> D]
Dokkaebinin kahkahası duyuluyordu.
[Sadece koşarsanız eğlenceli olur mu? Ortama biraz hava katalım!]
[Ölülerin kötü düşünceleri yüzeye çıkıyor.]
[Zemin kara eter ile doluyor.]
[Şeytani insanlar uyandı!]
Arkadan bizi kovalayan bir şeylerin sesi gelmeye başlamıştı. Yoo Sangah kendi kendine mırıldandı.
“Z-Zombiler?”
Zombiye benzeyen cesetler büyük dalgalarla üstümüze geliyordu. Bazıları bizimle aynı vagondandı.
“Birazcık kaldı hadi! Acele edin!”
İhtiyozorla aramızda 100 metreden az bir mesafe kalmıştı. Neyse ki Lee Gilyoung’u taşıyan Lee Hyunsung güvenli bölgeye geçebilmişti. Sorun ben de dahil geri kalanlardı. Han Myungoh çığlığı bastı.
“Ş-şerefsizler!”
Çok fazla şeytanlaşmış insan vardı. Sadece metrodaki cesetler olsaydı kaçabilirdik ama problem...
“Kuweeeooooh!”
Köprüde ölen sürücüler de şeytanlaşmışlardı. Lee Hyunsung’un geçtiği yol tamamıyla zombiyle dolmuştu.
Şeytanlaşmış insanlara ve yaklaşan ihtiyozora baktım.
“Herkes yere yatsın.”
Artık çok geçti.
Kwaaaaang!
İhtiyozorun kocaman ağzı köprünün bacağını ısırınca köprü inanılmaz bir şekilde sallandı.
Çıkan toz Han Nehrine yağmur gibi yağarken ihtiyozorun pulları parladı.
Kan ve suyla karışmış kötü bir koku havayı doldurmuştu. Sendeleyerek doğruldum.
Toz dağıldığında her şeyi daha net görebildim.
Parçalanmış beton ve kopmuş çelik parçaları. İhtiyozorun tamamıyla yalayıp yuttuğu şeytanlaşmış insan leşleri.
Köprünün yıkılan bacakları.
“Dok...ssi... iyi–?”
Biraz öteden Han Myungoh ve Yoo Sangah da doğruldular.
Han Myungoh’un bacaklarından biri az önceki sarsıntıdan dolayı yaralanmışa benziyordu. Lee Hyunsung ve Lee Gilyoung köprünün karşısından bağırsalar da sesleri güvenli bölge yüzünden bize ulaşmıyordu.
Ne yapmalıydım? Köprüyü esas alarak planlar yapmıştım ama Han Myungoh’un ve Yoo Sangah’ın da benimle olmasını beklemiyordum.
Aynı anda havada bir ses duyuldu.
[Birisi bir takımyıldızının lütfunu kazandı.]
[Takımyıldızının senaryosu ‘Deus Ex Machina’ aktive edildi.]
Sesle birlikte Dongho köprüsünün kalıntılarından ışıktan yapılmış muhteşem bir köprü ortaya çıktı. Ardından önümde bir mesaj süzülmeye başladı.
[Deus Ex Machina – Denge Köprüsü]
Açıklama: Bir takımyıldızı tarafından yapılmış ışıktan bir köprü. Köprüden sadece ‘çift’ sayıda insan geçebilir. Köprü ‘tek’ sayıda insanın geçmeye çalışması hâlinde derhal kaybolacaktır.
“Dokja-ssi. Kafamda bir şey, birden—”
Gözlerim saçmalayan Yoo Sangah’ın gözleriyle buluştu.
Durumu kabaca anlayabildim. Deus Ex Machina. Takımyıldızları senaryoya müdahale ederek büyük bir kaybı göze almışlardı.
“... Bu Yoo Sangah-ssi’nin sponsoru.”
Hangi takımyıldızı olduğunu bilmesem de biri Yoo Sangah’ı enkarnasyonu olarak seçmiş ve yaşamasını istemişti. Duex Ex Machina, Hayatta Kalma Yollarındaki nadir olaylardan biriydi.
Ek olarak Yoo Sangah ölmesi gereken kişilerden biriydi.
Bir anlığına duraksadım. Yoo Sangah’ın takımyıldızı kimdi?
[Bu kişi hakkındaki bilgi ‘Karakter Listesiyle’ okunamaz.]
[Bu kişi ‘Karakter Listesine’ kayıtlı değil.]
Biraz şaşırmıştım. Yeteneğimle onu inceleyemiyor muyum? Neden? Özel bir geçmişi mi var? Yoksa zihin bariyeri mi var?
Ama en başından beri varsa o zaman... hayır, bekle bir dakika. Muhtemelen...
“Dokja-ssi, şimdi ne yapacağız?” Yoo Sangah’ın afallamış sesini duydum. Düşünmek için zamanım yoktu. Han Nehri dalgalanıyordu. Köprünün bir ayağını yiyen ihtiyozor koca bedenini Han Nehri’nin diğer tarafına döndürüyordu.
Dudaklarımı ısırdım ve köprünün açıklamasını tekrar okudum.
Köprüden sadece ‘çift’ sayıda insan geçebilir. Sonuç olarak ‘Deus Ex Machina’ trajedileri seven takımyıldızları için oyuncak olarak yaratılmıştı.
Herkesin kurtulmasının hiçbir yolu yoktu. En sonunda birileri ölmeliydi.
Çeviri: Sansanson
Son Kontrol: Hono