“Ama pek de önemli değil. Sonuçta bana bağlı 1 milyarlık bir mana kapasitesi var… Hatta istersem bunu yarın herkes için 10 milyara çıkarabilirim.”
Derin bir nefes aldı.
“Her neyse… yarının işlerini yarına bırakalım. Şimdilik Henry’i bulmam gerekiyor.”
—————————————————————
...
Kızları kendi aralarında sohbet etmeleri için evde bıraktım ve dışarı adım attım. Boyutumun havası ile Ocsilaus’un anlık hava durumu aynı olduğu için yüzüme ferah, keskin bir soğukluk çarptı.
Kar sessizce yağıyor, beyazlığıyla tüm gezegeni kutsuyormuş gibi bir huzur yayıyordu. Gerçekten de… Ne önceki hayatımda ne de şimdiki hayatımda kardan hiç nefret etmedim. Aksine, bana her zaman güzel gelmiştir.
Kar insana bir ferahlık veriyor; sanki özgürlüğün kendisini hissettiriyor.
Omuzlarıma düşen kar taneleri aralıksız yağmaya devam ederken, ben de nefesimin buğusuna karışan sessizliği dinledim.
Omuzlarıma düşen kar taneleri aralıksız yağmaya devam ederken, derin bir nefes daha aldım ve adımlarımı hızlandırdım.
Henry’i bulmam gerekiyordu; bu yüzden yolumu hiç değiştirmeden, karla kaplı taş patikadan ilerledim.
Ayaklarımın altında karın çıkardığı hafif çıtırtılar dışında etrafta tam bir sessizlik vardı. Soğuk havanın yüzümü delen hissine rağmen durmadım, sadece yürüdüm.
Daha sonra ise Henry ile kızların yaşadığı eve sonunda vardım, ve tam kapıyı çalacakken kapı açıldı.
>“..Hoş geldin, Kael”
Dedi Henry gülümseyerek, bende selam verdim.
>“Merhaba, Henry, hayat nasıl gidiyor Antik kademeye girebilmeyi becerebildin mi?” diye sordum.
>“Haha, inanıyorum ki 1 ay içinde yapacağım, bu 2.500× Mana Alanı oldukça iyi olsada benim kendi sınırlarım var o yüzden, bu alan benim için en fazla 250 ila 300× arası etki ediyor.”
>“250 ila 300× etkide oldukça iyi sonuçta.. ama yakında Antik kademeye gireceğini bilmek oldukça rahatlatıcı.
Her neyse, buraya gelme sebebim, sana bir soru sormak, ve.. bir antrenman maçı” dedim bir anda ciddileşerek
>“Hmm, artık beni yenebileceğini mi düşünüyorsun yoksa?”
>“Hıh, ihtiyar uzun zaman önce senden daha güçlü olmuştum bile, sadece seni yenmeden önce biraz daha güçlenmek istedim. (  ̄ー ̄)”
>>Element • Su Elementi: 100% • Rüzgar Elementi: 100% • Toprak Elementi: 100% • Işık Elementi: 79% • Yaşam Elementi: 21% • Düzen Elementi: 0,2% ]
[Ateş Konsepti – İyileştirici Ateş:
Kademe: Konsept
Doğası: Yaratıcı - Dönüştürücü
Durumu: Ateş Elementi %100 + Ateş Özünün Anlaşılması Gereklidir
Konsept Açıklaması:
Ateş çoğu medeniyet için yok edici bir güçtür. Yakmak… eritmek… kül etmek…
Fakat Ateş’in ilk formu, yok etmek için değil, hayatın devam etmesi için enerji yaratmak içindi. Yıldızların ışığıyla ısınan gezegenler, canlılığı taşıyan sıcaklık, yaşamın başladığı ilk kıvılcım…
Bu Konsept, Ateş’in “yıkım” yüzünü değil: hayat verici, yenileyici, yaraları eriten ve ruhu arındıran yüzünü açığa çıkarır.
Bu ateş, kullanıcının kalbindeki niyetle yanar. Ne kadar saf, ne kadar kararlı ise o kadar parlaktır.
>>Temel Etkiler:
1. Diriltici Alev - Phoenix-Core
Ölmek üzere olan bir canlıya dokundurulduğunda:
•Hücreleri yeniler
•Ruh titreşimini dengeler
•İç organ hasarını siler
Ölümden tamamen dönme mümkün değildir; fakat ölüm anına girmemiş her varlık geri çekilebilir.
2. Alev Arındırması
İyileştirici Ateş, lanet, çürüme, zehir, toksin, büyü bozunması gibi dışsal bozulmaları yakmadan ortadan kaldırır.
Sistemsel olarak:
•Negatif etkileri arındırır
•Lanetleri söndürür (Konsept seviyesi altındaki)
•Ruh yaralarını hafifletir
•Enerji kanallarını temizler
Arındırma sırasında kullanıcı ve hedef hiçbir acı hissetmez; çünkü ateş yakıcı değil, yazıcıdır: Kötüyü siler, iyiyi güçlendirir.
3. İçsel Alev Yenilemesi
Kullanıcı kendi bedenini de İyileştirici Ateş ile sarabilir:
•Dayanıklılık ve canlılık +3.000%
•Doğal rejenerasyon +10.000%
•Enerji kanal tamiri anlık
•Uzun süreli mücadelede tükenmezlik hissi
Beden, ateşin içindeki yaşam kıvılcımından sürekli yenilenir.
>>Konseptin Üst Düzey Özelliği:
“Ateşin Doğuşu”
İyileştirici Ateş, kullanıcının içindeki “yaşam amaçları” ile senkron olduğunda: Ölmek üzere olmayan canlıların yaşam kıvılcımını yoğunlaştırabilir.
Bu:
•Hücreleri güçlendirir
•Yaşam süresini uzatmaz ama yaşam gücünü artırır
•Kişiyi ölümcül sınırdan uzaklaştırır
Yani ateş artık sadece iyileştirme yapmaz; kişinin “varlık yoğunluğunu” artırır.
Bu, Ateş Konseptinin Kanun yolundaki ilk adımıdır.
...
“Her alev bir ölümü hatırlatır… Ama bu ateş, bir doğumu müjdeler.” ]
>“.. “Ateş Konsepti, İyileştirici Ateş“ mi? Ben ateş elementi ile ilgili bir konseptin, ’hasar vermek’ üzerine yoğunlaşağını düşünmüştüm”
Dediklerimden sonra Henry’nin yüzünde bir gülümseme oluştu, ve şöyle söyledi.
>“..O zaman yanlış düşünmüşsün Kael, sonuçta hiç kimsenin Konsepti aynı değildir.
Konsept… kişinin ruhundan doğar, Kael. Ateş senin için ne ifade ediyorsa, Konseptin de ona göre şekillenir. Bir başkası için yakıcı bir yıkım anlamına gelebilir… Ama senin için? İyileştirici bir sıcaklık. Bir yaşam kıvılcımı.
Elementler belki herkes için aynı olabilir ama Konseptler kesinlikle değil.
Belki bir tesadüf olur ve birkaç kişi aynı Konsepti düşünebilir.
Ama bu demek değilki onların konseptleri aynıdır.”
Kael sessizce dinlerken, Henry parmaklarını hafifçe şıklattı; avucunun üzerinde küçük bir alev belirdi. Alev, normal ateş gibi dans etmiyor, daha çok nabız atar gibi ritmik bir şekilde titreşiyordu.
> “Düşünsene,” dedi Henry, yumuşak ama kararlı bir sesle, “Bu ateş birini yakabilir… ama aynı zamanda birinin yaralarını da kapatabilir. Bir elementin sınırlarını belirleyen şey doğası değil, kullanıcısının ona bakışıdır.”
Alev kaybolduğunda Henry bir adım yaklaştı.
> “İyileştirici Ateş, benim yolum olabilir. Çünkü ben ateşi sadece güç olarak değil… bir sorumluluk olarak görüyorum. Koruma isteği, taşıdığım yük… her şey buna yöneltiyor beni.”
Kael bir an duraksadı; söylediklerinin ağırlığı havayı doldurmuştu. Henry ise hafifçe gülerek ekledi:
> “Ve unutma. Konseptler kader gibi görünse de… onları derinleştiren yine sensin. Bir gün belki de İyileştirici Ateş’in bile ötesine geçersin.”
O sırada yan odadan Celeste’nin meraklı sesi geldi:
> “Kael? Henry? Ne konuşuyorsunuz orada?”
Henry başını yana eğip gülerek fısıldadı:
> “Sanırım sohbetimiz fazla ciddileşti.”
Kael derin bir nefes aldı ve kapıya doğru döndü, ama kızların yanına gitmeden önce.
>“..Senin Konsept hakkındaki söylediklerin benim için gerçekten yararlıydı, bunu yarın kızlarada söylemeni rica ediyorum, Henry.”
Henry ise sadece gülümsedi ve kafasını salladı.
Kael ise düşünceler ile evine doğru yol aldı.
...
Kael evine gittikten sonra kızlar ile biraz daha zaman geçirdi ve ondan sonra uyumak için odasına geçti.
———○ Yetenekler ○——— + 『Sonsuzluk ve Aşk』(Üstün Sonsuzluk) 『İmparatorun Kılıç Ustalığı』(???) 『İmparatorun Kılıç Niyeti』(Düşük Düzey) 『Kılıç Niyeti ve Element Harmanı』(Süper Nadir) 『Kılıç Dahisi』(Nadir - (Super Nadir)) 『Meleğin Dokunuşu』(Nadir』 ]
>“70 Trilyon Mana, acaba yükseltilebilen becerilerimi yükseltsem mi yoksa 100 trilyon olmasını mı beklesem?
... her neyse bir dahaki bölüm yükseltirim... opps, bu kötü...”
Kael, sonunda 4.duvarı yıkabilecek kadar güçlenmişti, kendisinin bir hikayede karakter olduğunu ama bu hikayeyi kendisinin yazdığını biliyordu.
...
Kael, yarın sabah erkenden uyandığında çoktan 4 yaşına girmişti, ve bu ise Kael’in Ocsilaus’ta geçirdiği zamanın 4 yıla ulaştığına tekabül ediyordu.
Ve bu 4 yıl içinde oldukça fazla bir şekilde güçlenmişti, bazı milenyum yaşındaki kişiler bile Kael’le karşılaşamazdı.
Ve önündeki 1 yıl içinde bir iki adet konspet yapmayı başarabilirse savaş gücünü katlarca kez arttıracaktı.
Ama bunlar daha sonranın konusuydu, bugün tarih 1 Ocak 19.912 idi, yani bugün Kael’in doğum günü, Kael her zamanki gibi vaktini ailesi ile geçirecekti.
Ondan sonra ise kızlar ile birlikte Elementlerini dahada üst seviyesi olan Konsepte yükseltmeyi deneyeceklerdi.
Tabikide Henry’nin yardımı ile.
...
Yatağından kalkan Kael lavaboda işlerini hallettikten sonra ailesi ile buluşmak için oturma odasına doğru yol aldı.
>“Günaydın Anne, Baba.. ve benim güzel küçük kardeşim Lyra.”
>“Günaydın Kael.” dedi Maria ve Kael’e yaklaşıp sarıldı.
>“Günaydın Kael” dedi Carlos kucağındaki kızıyla.
Lyra ise kardeşini 6 aydır görmediği için, Kael’le bir bağ kuramamıştı, sonuçta hâlen daha bebekti.
Ama yinede hissedebiliyorduki Kael, güvenliydi.
Ondan tuhaf bir sıcaklık hissediyordu, sanki O, evrendeki en sevecen kişiymiş gibi, tuhaf bir sıcaklık, ama hoş.
>“Abu bu.” (Bir bebek ne ses çıkartır bilmiyorum (* ̄ー ̄))
Bunu fark eden Kael biraz şaşırmış bir şekilde Lyra’ya yaklaştı ve Lyra’yı kucağına aldı.
>“... Ne kadarda güzel.. ne kadarda tatlı” Kael’in yüzünde sıcak bir gülümseme oluştu ve Lyra’nın parlak kırmızı gözlerine doğru baktı “..seni ne olursa olsun koruyacağım.. Lyra.”
Kael’in dediklerinden sonra Lyra kalp ısıtan bir gülümseme yaptı, sanki kardeşinin kendisine olan sevgisini hissedebiliyormuş gibi.
Daha sonra Maria Kael ve Lyra’ya yaklaştı ve Lyra’yı kucağına aldı, Kael ise devam etti.
>“..Ama hâlen daha anlamıyorum gözleri neden kırmızı ve saçları beyaz, anne senin saçların altın rengi ve gözlerin ise mavi renk.
Babamın saçları ise mat-altın ve gözleri ise kahverengi renge sahip.”
>“Bunu asla bilemeyiz Kael, ama ona bakacak olursan senin saçların uzayın karanlığı gibi sipsiyahyken gözlerin ise evrenden bir tuval gibi çok güzel.” dedi Maria, Kael’e.
>“..Her neyse Lyra, Lyra’dır onu ne olursa olsun koruyacağım.”
...
Kael ailesi ile birkaç saat boyunca vakit geçirdikten sonra kızlar buluştu ve hepsi birlikte Ocsilaus’a çıkmaya karar verdiler.
Elaria: >“Ohö, Kael gerçekten senin boyutunu, Ocsilaus’a tercih ederim, senin boyutundaki mananın kalitesi, Ocsilaus’a göre en az 10× daha iyi!
Senin boyutundaki mananın kalitesinden sonra, Ocsilaus’ta nefes almak çamur içmek gibi geliyor bana.”
Nimara: >“Kesinlikle haklısın Elaria, bunun sorumluluğunu alman gerek Kael.. sonuçta sana ba-ğım-lı oluyorum~”
Kael: >“(* ̄ー ̄)”
Nimara: >“( =^ω^)”
Celeste ve Syr ise ifadesizlerdi, onlar sadece... herneyse.
...
Kael ve kızlar birlikte Ocsilaus’taki soğuk ama bir yandanda ferahlatıcı kışın tadını çıkarıyorlar, sohbet ediyorlardı.
Ara sıra ise bazı dükkanlara uğrayıp atıştırmalık yiyecekler alıyorlardı.
Ama kasabada dolaşmak onlar için hiçte kolay değildi, sonuçta Kael’in yakışıklılığı kadınları çekerken Syr, Elaria, Nimara ve Celeste’nin muhteşem fizikleri, yeşim taşı gibi olan ciltleri ve olağanüstü yüzleri ise erkeklerin bakışlarını çalıyordu.
Kadınlar, Kael’e katılmak isterlen erkekler ise Kael’i kıskanıyorlardı, sonuçta yanında dört tane dünya güzeli vardı.
Gerçekte Nimara dışında diğerleri reşit olmasa bile, bir kasabada yaşayan sıradan insanlar bunu anlayamazlardı, sadece yetiştiriciler anlayabilirdi, fiziklerinin yetişimlerinden kaynaklandığını.
Nimara, Elaria ve Celeste Elmas kademedeyken Syr ve Kael ise sadece Gümüş Kademdeydiler ama bunlar onlar için pekte önemli değildi, Kael’i zaten biliyorsunuz ve Syr için ise Kael’den aldığı beceriler sayesinde Gümüş Kademede olmasına rağmen Platin Kademe ile kapışabilecek kapasitedeydi.
İnsanların bakışlarında rahatsız olmaya başlayan kızlar sonunda konuşmaya başladılar.
Elaria: >“..Bu vasıfsız canlılar bana bu gözlerle bakmaya nasık cürret ederler! Kael ve kızlar kasabanın dışına çıkmaya ne dersiniz?
Sonuçta Kael’den başka kimsenin bana böyle bakmasını istemem.”
Celeste: >“Haklısın Elaria, bencede kasabanın dışında dolaşmak daha rahat olurdu.”
Nimara ve Syr: >“Ehh, Celeste demek istiyorsun ki, Kael’in sana bakmasınımı istiyorsun~?”
Celeste: >“Ehh– S-siz ne saçmalıktan bahsediyorsunuz!! ( `□´)”
Kael: >“Ahh, çok üzüldüm, demek ben sana karşı bir saçmalığın demek ki.” diye takıldı Kael.
Celeste: >“H-HAYIR Tabiki, ben ne zaman öyle bir şey dedim??”
Kael >“Ah, o zaman sana bakmamdan rahatsız olmazsın?”
Kael’in ne iş çevirdiğini anlayan Celeste, konuştuğuna pişman oldu ’Neden konuştum ki!!’ diye kızdı kendine.
Kızarmış bir şekilde Kael’e yan gözlerle baktı
Celeste: >“T-tamam hadi gidelim!!”
Kael ve diğer kızlar ise sadece gülümsedi.
...
Akşam altıya kadar birlikte dolaştıktan sonra evlerine geri dönmeye karar verdiler.
Bugünü birlikte geçirdikleri zaman kendileri için gerçekten çok değerliydi, ama bugün Kael’in doğum günüydü.
Hepsi birlikte geri döndükten sonra Kael’in evine döndüler ve sonra eve girdiklerinde Carlos ve Maria’nın Henry ile birlikte sohbet edip kendilerini beklediklerini fark ettiler.
Pasta ve yemekler hazırdı, çokta önemli olmadığı için hediye yoktu ama zaten Kale için kendi hayatı bir ömürlük hediyeydi
Daha sonra Kael hariç herkes, birlikte Kael’e yeni yıllar dilediler.
Kael: >“Hepinize gerçekten teşekkür ederim, bunun benim için ne kadar anlamlı olduğunu tahmin bile edemezsiniz.”
Maria: >“Teşekkür etmene gerek yok Kael, sonuçta burada biz hepimiz büyük ve güzel bir aileyiz~”
Maria’nın dediklerinden sonra Kael sadece gülümseyebildi.
Hepsi birlikte akşamlarını birbirleriyle geçirdiler, ve birkaç saat sonra ise herkes evine dönmeye karar verdi.
>“Hepiniz, yarın görüşürüz.” dedi Kael kızlara, daha sonra ise Celeste hariç diğer kızlar gelip Kael’i yanağında öpüp veda ettiler.
Kızlar Henry ile birlikte yaşadıkları yere dönerken Syr, Celeste’yi durdurdu ve onunla biraz yalnız vakit geçirdi.
Syr: >“Celeste.. anlayabiliyorum ki Kael’e karşı birşeyler hissediyorsun ama neden kendi hisselerini reddediyorsun anlayamıyorum, eğer istersen seninle bunu konuşabilirim..”
...
Bölüm Sonu
•Tekpi Bırakmayı
•Yorum Atmayı, unutmayın!
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.