Yukarı Çık




43   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   45 

           
44.Bölüm: 10.Kısım – Gelecekteki Savaş (2)


Bayrağı elime aldığım anda, vücudumdan güçlü bir enerji yükseldiğini hissettim. Aslında, bu üçüncü tur Yoo Joonghyuk’un sahip olması gereken bir şeydi ama… boşver gitsin.

 Zaten yeterince güçlü değil miydi?

    [‘Kim Dokja’ beyaz bayrağı ele geçirdi.]

   [Beyaz bayrak önümüzdeki beş dakika içinde sahip değiştirmezse, Chungmuro onun kontrolüne geçecek.]

    [Bayrak önümüzdeki beş dakika içinde kapılırsa, sayaç sıfırlanacak.]

Havada bir sayaç belirdi.

 [5:00]

Gong Pildu solgun bir yüzle bani işaret etti.

    “Bayrağı alın! Hâlâ beş dakika var!”

İttifak üyeleri geç de olsa kendine geldi ve üzerime doğru koşmaya başladı. Oho, böyle mi olduk şimdi?
Lee Hyunsung bana döndü.

   “Dokja-ssi!”

   “Hyunsung-ssi!”

Aynı anda birbirimizi seslendik. Herakles’in Kalkanı ellerimden Lee Hyunsung’un ellerine uçtu.

   “B-Bu?”

   “Senin için seçtim. Önceden kullandığını at gitsin.”

Lee Hyunsung’un yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.

    [Karakter ‘Lee Hyunsung’, özel yetenek ‘Geniş Alan Savunması’nı kullandı!]

Herakles’in Kalkanını merkez alan yarı saydam bir kalkan, ekibi çevreledi. Evet, bu A-sınıfı bir eşyayla gelen ikincil yetenekti.

   “Vay, bu da ne böyle?”

Kalkanla karşılaşanlar bağırmaya başladı. Eski silahlarıyla koruma kalkanını kırmaya çalıştılar ama E veya F-sınıfı eşyalarla çizik bile atamazlardı. Sonunda, ittifak üyelerinin başvurabileceği tek bir yer kaldı.

   “Pildu-ssi!”

   “Çekilin yoldan!”

Silahlı Bölge’nin seviyesi oldukça yükselmişti ve hatta şu an, Gong Pildu’nun ayakları altında küçük bir Silahlı Bölge vardı. Bekleme süresini kısaltmak için alanı daraltmıştı. Sonunda saksıyı çalıştırmıştı.

Tabii, bunu düzgünce halletmem lazımdı.

   “Pildu, sana kalk dedim mi?”

   “Heok?”

Gong Pildu şaşırmaya vakit bile bulamadan kendini yerde buldu.

   [Sözleşme şartları gereği, ‘Komut Hakları’ etkinleştirildi!]

   “Kalkmanı söyleyene kadar kafanı yerde tut.”
Şaşkın ittifak üyeleri Gong Pildu’ya bağırdı.

   “P-Pildu-ssi?”

   “Kaldırın beni! Hemen!”

Korkmuş ittifak üyeleri Gong Pildu’yu kaldırmaya çalıştı ama çok ağır olduğu için hiç de kolay olmadı.

   “Ve… şu taretler canımı sıkıyor, kapat onları.”

   [Karakter ‘Gong Pildu’ özel yetenek ‘Silahlı Bölge Sv.6’yı kapattı!]

   “Ş-Şu piç…!”

   “Çeneni de kapat. Yarım saat sessiz kal.”

   [Sözleşme şartları gereği, ‘Komut Hakları’ etkinleştirildi!]

   “Mmph mprh mmph!”

Gong Pildu birkaç kelimeyle etkisiz hale gelince, ittifak üyeleri tamamen panikledi. Tabii aynı durum Lee Hyunsung, Yoo Sangah ve Jung Heewon için de geçerliydi.

   Gülümseyerek, “Şimdi herkes durumu çaktığına göre, biraz konuşalım...” dedim.

İnsanların irkilip geri çekildiğini görebiliyordum.
Yaklaşık 29 kişi kalmıştı. Toprak Sahipleri İttifakı’ndan 20 kişi ve benle ekibim de dâhil olmak üzere dokuz kişi daha. Fazla değildi ama beklediğimden iyiydi. Sonuçta çok fazla insan yalnızca kontrolü zorlaştırırdı.

Onlara bakıp konuştum.

   “Şimdi iki seçeneğiniz var.”

Taraf seçme zamanıydı.

   “Birincisi, Chungmuro’dan ayrılıp başka bir istasyona gitmek. İkincisi ise burada, benimle kalmak.”

   “B-Bu da nereden çıktı birdenbire …?”

   “Sadece cevap verin. Burada mı kalacaksınız, yoksa başka yere mi gideceksiniz? Ana senaryo başlamadan önce seçseniz iyi olur. Aksi hâlde hayatınız tehlikeye girer.”

İnsanların gözleri hızla hareket etmeye başladı. Kimi bana baktı, kimi Gong Pildu’ya, kimi de başka bir istasyona giden tünele. Yüzlerine bakarak ne düşündüklerini anlayabiliyordum.

   “Gitmek isteyen kimseyi durdurmayacağım. Ama burada kalan herkes benim hükmüm altında olacak.”

   “Hükmün mü…?”

   “Toprak Sahipleri İttifakı’ndaki gibi davranışlara artık izin yok. Küçük bir gruba zorbalık yapılmasına müsaade etmeyeceğim.”

Beni gizlice izleyen bir avuç insan yavaşça yanıma geçti. Toprak Sahibi İttifakı tarafından sert muamele görmüşlerdi ve benimle kalmanın daha iyi olacağını düşünüyorlardı. Doğru bir karardı. Bazı ittifak üyeleri bağırdı.

   “Yalnızca kral olarak tepemizde durmak istiyorsun!”

   “Bunu inkâr etmiyorum. Ama diğerlerinin aksine haraç ya da hayatta kalma ücreti almayacağım.”

   “Hükmün altına girersek güvenliğimiz garanti  olacak mı?”

İttifaktan bir adam sordu. Kiracıları o kadar çok bezdirmişlerdi ki, endişelenmesi gayet doğaldı.      
 
   “Dış tehlikelerden herkesi koruyabilirim ama içeride olan bitene karışmam. Aranızdaki çatışmaları kendiniz çözmek zorundasınız.”

   “Ş-Şey…“

   “Size bir dakika veriyorum. O zamana kadar karar verin.”

Aslında bir dakika beklemeye gerek yoktu. İnsanlar çoktan kararlarını vermişti. İttifak üyelerinden bazıları kararlı ifadelerle bana doğru yürüyüp başlarını eğdiler. Nispeten gençlerdi.

   “Geçmişte hatalar yaptık. Umarım bizi affedersin.”

   “Lafı bile olmaz. Benden af dilemenize gerek yok.”

   [Grup içindeki bazı üyeler sana karşı bir güven duygusu hissetti.]

Buna karşılık bazıları Chungmuro’dan ayrılmaya karar vermişti. Yere yığılmış Gong Pildu’yu kaldırmaya çalıştılar. Onlara bakarak konuştum.

   “Ah, Gong Pildu’yu bırakın. O adam benim malım.”

   “Ne?”

   “Kararınızı verdiyseniz çabuk gidin.”

Beş ittifak üyesi kaşlarını çattı ve geri çekildi.

   “Kang-ssi! Bizimle gelmek istemiyor musun gerçekten? Onun emri altında kalmaktan daha iyi!”

   “Hep beraber gidelim! Gerçekten o adama  hizmet mi edeceksiniz? Onu gördünüz!”

Ama başka ayrılan olmadı. Beş adam birkaç kez küfrettikten sonra Myeongdong’a giden tünele yöneldi. Başka bir yerde toprak ele geçirip tekrar ‘toprak sahibi’ olmayı istiyorlardı. Ne yazık ki planları başarısız olacaktı. Dördüncü senaryoda ‘gezginler’, avcılar için iyi birer avlardı.

Beş dakika geçti ve sistem mesajları belirdi.

   [Yan senaryo sona erdi.]

   [Ödül olarak 1,000 jeton kazandın.]

   [Beyaz bayrağın gücü sayesinde Chungmuro 
İstasyonu’nun gerçek ‘Temsilcisi’ oldun.]

   [Mevcut Kişi Sayısı: 24]

   [İtibarın kral ünvanını kazanmak için henüz çok zayıf.]

Kral ünvanı...

Gerçekten de, sadece beyaz bir bayrakla kral ünvanını elde etmek zordu. Gerçek bir kralın yolunda yürüyebilmek için bayrağın rengini değiştirmem gerekiyordu. Elbette, beyaz rengin de kendine özgü bir ‘otoritesi’ vardı.

   [Beyaz bayrağın gücüyle Chungmuro Grubunun otoritesini ele geçirdin.]

   [Yakın zamanda beş kişi kaybettin.]

   [Sana karşı gelen grup üyelerini cezalandırabilirsin.]

Uzaklaşan beş adama bir ‘ceza’ verebilirdim ama yapmadım. Terör, insanları kontrol etmekte etkiliydi ancak böylesi bir zorbalık bana uygun değildi.

   “Peki, teşekkür ederim.” Dedim, herkesin gözlerinin içine bakarak.

Lee Hyunsung bana saygıyla bakıyordu; Yoo Sangah ve Jung Heewon başlarını salladı.

 Diğerleri de benzer ifadelerle bana bakıyordu. Hâlâ birer ayaktakımıydılar ama kötü bir başlangıç değildi.

Kısa bir süre sonra, Bihyung havada belirdi.

   [Oho, temsilcinizi seçmişsiniz bakıyorum. O halde oyuna başlayalım!]

   [Dördüncü ana senaryo etkinleştirildi!]

 
[Ana Senaryo #4 – Bayrağı Ele Geçir]


Kategori: Ana

Zorluk: C

Temizleme Koşulları: (İçerik, uzunluğu nedeniyle gizlendi)

Zaman Sınırı: 12 gün

Ödül: 2.000 jeton

Başarısızlık: ???

Temizleme koşullarına bastım. Önümde çok sayıda mesaj belirdi.


[Temizleme Koşulları]


1.         1. Her istasyonun ele geçirilebilecek bir ‘bayrağı’ ve ‘bayrak direği’ vardır.

   *Bayrağı yalnızca istasyonun ‘temsilcisi’ taşıyabilir.

2.         2. Bayrağı diğer istasyon gruplarından korumanız gerekir. Bayrak başka bir grup tarafından ele geçirilirse, kaybeden grup bayrağı ele geçiren grubun kontrolü altına girer.
 
3.         3Başka bir istasyonun ‘bayrak direğine’ ‘bayrağınızı’ dikebilirsiniz. Bayrağın otoritesi yalnızca istasyonun ‘temsilcisine’ aittir. Silahlı bir çatışma sırasında temsilci ölürse, temsil yetkisi bayrağı ilk ele geçiren kişiye devredilir. Başka bir istasyon grubunun ‘bayrağını’ ele geçirirseniz, bayrağı ele geçirilmiş gruba nasıl davranılacağına karar verebilirsiniz.
 
4.         4. Belirlenen süre içinde  ‘hedef istasyonun’ ‘bayrak direğini’ ele geçirmek zorundasınız. Başaramazsanız, grubun tüm üyeleri ölür.
 
5.         5. Grubunuzun ele geçirmesi gereken hedef istasyon Changsin İstasyonudur.
Jung Heewon bir süre düşündükten sonra ağzını açtı.

   “Yani… kendi bayrağımızı ve bayrak direğimizi korurken, bayrağımızı başka istasyonlara dikmemiz gerekiyor. Doğru mu anladım?”

   “Ben de böyle anladım. Bayrağı Changsin İstasyonu’na götürmeliyiz.”

Lee Hyunsung da konuştu. Ardından ben de “Aynen öyle. Herkes anlamış gibi görünüyor.” Dedim.

Jung Heewon sözlerim üzerine gözlerini kıstı. Bilmiyormuş gibi davrandığımı fark etmişti.

Artık geleceği bildiğimi bildiği için bakışlarını üzerimden ayırmıyordu.

Jung Heewon’a doğru sırıttım.

Yoo Sangah, kollarını etrafına sarıp konuştu.

   “Yine mi… insanlara karşı savaşmak zorundayız?”

Lee Hyunsung bir an düşündükten sonra cevap verdi.

   “Bayrak direğini ele geçirdiğimiz grubun nasıl muamele göreceğine karar verebiliyormuşuz…  Kayıp vermeden halledebiliriz.”

   “Ah, anladım. Diğer grup üyelerini kan dökmeden bizimkine katabilirsek...”

   “Evet, kimse ölmeden tamamlamak mümkün.”

Lee Hyunsung gülümseyerek cevap verdi.

Ancak içim rahat değildi. Yoo Sangah ile Lee Hyunsung dünyaya çok saf bakıyordu.

 Kimsenin ölmediği senaryo diye bir şey yoktu.

 Dördüncü senaryo, şimdiye kadarki tüm senaryolardan daha fazla kayba yol açacaktı.
Sanki içimden geçenleri anlamış gibi, Jung Heewon konuyu değiştirdi.

   “Changsin İstasyonu hangi hat üzerinde? Önce bunu öğrenmemiz lazım.”

Lee Hyunsung rota haritasından kontrol etti.

   “6. Hat. Tünelden gidersek aktarma yolunu kullanabiliriz…”

   “O zaman grubu bölmeliyiz. Birkaç kişi burayı korurken diğerleri keşfe gitse nasıl olur?”

Benim bir şey söylememe gerek kalmadı; herkes aktif şekilde fikir alışverişi yapıyordu. Bu, tuhaf bir şekilde içimi ısıttı.

   [Senaryonun aktifleşmesiyle, Chungmuro İstasyonu’nun güvenlik sınırları devre dışı bırakılacaktır.]

   [Artık diğer istasyonlara serbestçe hareket edebilirsiniz.]

İnsanlar tartışmaya devam ederken Gong Pildu’nun yanına yaklaştım.

   “Gong Pildu, artık konuşabilirsin.”

Komut kaldırılmıştı ama Gong Pildu ağzını kolayca açamadı.

   “Bana karşı kötü hisler beslediğini biliyorum. Ama uyum sağlamak zorundasın. Toprak sahibi olduğun günler geride kaldı.”

“…”

“ ‘Toprak’ meselesine neden bu kadar takıntılı olduğunu biliyorum. Ama hayatta kalmak istiyorsan kendini tutman şart.”

Gong Pildu’nun gözleri titredi. Konuşmaya devam ettim.

   “Buranın korunmasından sen sorumlu olacaksın.”

Üçüncü senaryoda olduğu gibi, Gong Pildu dördüncü senaryoda da oldukça kullanışlıydı.

Gong Pildu burayı koruduğu sürece, Yoo Joonghyuk seviyesinde biri gelmedikçe Chungmuro güvende olurdu.

   “Neden seni dinleyecekmişim ki…?”

   “Bu sefer komutla zorlamayacağım. İsteğime uyarsan, bir karşılığı olacak.”

   “…“

   “Kararını ver. Aileni düşün.”

Sözlerim üzerine Gong Pildu’nun gözleri büyüdü.

   “Sen… nereden…!”

Tam o sırada tünelden bir gürültü geldi.

    Baang—!

Yüksek bir korna sesi duyuldu ve 4. Hattın raylarına far ışıkları vurdu. Bir motorun ve egzozun sesi yankılandı.

Bir şey Chungmuro’ya doğru geliyordu.
 
 

Çeviri: Sansanson
Son Kontrol: Hono
 
 
 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

43   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   45