Khor, Sistematik Yiyişini bitirmiş gibi görünmüyordu!
Ağzı açık kaldı ve aynı korkunç Otorite’yle bir kez daha konuştu.
“Bu Bölgede’ki Zaman’ın Akış’ına Açım,“ diye ilan etti, kesinlik taşıyan bir sesle.
Bu Çökmüş Bölgede’ki Zamansal İlerleme Kavram’ı, Varoluş’u tarafından Yutul’du. Zaman Akış’ı tamamen durdu ve Sonsuzluğ’a Uzanan Donmuş bir Ân yarattı.
Bu etkiyi deneyimleyenler için bu, değişimin tamamen durması olarak Tezahür etti. İlerleme’si gereken Düşünceler tek bir Ân’da takılı kaldı. Hareket etmesi gereken Enerji statik konumlarda kilitlendi. Parçacıklar’ın Doğal Bozunum’u bile tamamen durdu.
Bu benzeri görülmemiş ve korkunç durumda, Khor duraklamadı veya tereddüt etmedi!
Aynı yıkıcı sadelikle konuşurken,mbaşka bir Kavramsal Isırık almak için Ağzı’nı bir kez daha açtı.
“Bu Çevrede’ki Algı Kavram’ına Açım,“ dedi soğuk bir kesinlikle. “Işıklar’ı tamamen kapatalım.“
Bir sonraki Ân’da, muazzam bir Karanlık Her Şey’in üzerine boğucu bir battaniye gibi çöktü. Güç Seviye’si ne olursa olsun, orada bulunan Her Varoluş kendi konumlarının hemen etrafındaki Birkaç İnçlik Alan dışında neredeyse Hiçbir Şey Algılayamıyor’du.
BU Seviyesinde’ki Algı bile Neredeyse Hiçliğ’e bastırılmıştı.
Ve yine de bu Korkunç Varoluş, Temel Kavramlar’ı sistematik olarak Parçalama’yı durduracağına dair hiçbir işaret göstermiyordu.
Felsefi bir derinlikle konuşurken, başka bir Isırık Almak için ağzını bir kez daha açtı!
“Varoluş’ta hiçbir şey gerçekten Durağan değildir ve her şey bir Seviye’de Sürekli Hareket Hâlindedir,“ dedi kadim bir anlayış taşıyan sesiyle. “Eskiden Varoluş’u, farklı Frekanslar’da titreşen Sayısız Şekillendirilebilir Dalga ve Sicim olarak algılardım. Tüm Madde, Tüm Rnerji, Tüm Mana, Her Şey Kendi Benzersiz Titreşim İmzası’na sahiptir.“
Gözler’i karanlıkta parladı.
“Varoluş’un Kendisi’nin bu Titreşimler’ine Açım. Onlar’ı almama izin verin. Onlar’ı hissetmeme izin verin. Onlar’ı Güketmeme izin verin.“
BOOM!
Şok edici bir şekilde, dayattığı o muazzam Karanlık’ta, orada bulunan tüm Varoluşlar’ın Benzersiz Titreşim İmzalar’ını mükemmel bir netlikle hissetmeye başladı. Her birinin belirgin Frekans’ı, boşluktaki işaret fişekleri gibi algısında görünür hâle geldi.
Ve Kendi Titreşim İmza’sı, sanki tamamen var olmaktan çıkmış gibi tespitten tamamen kayboldu.
Hiçbir Sahte BU Varoluş’u O’nu hissedemezdi. Hiçbir BU-Önce’si Varoluş Varoluş’unu tespit edemezdi. Eh, Normal Sınırlar’ın Ötesi’ni Algılayacak kadar gerçekten istisnai olmadıkları sürece!
HUUM!
Ancak tüm bu Kavramsal Yutmalar’ı aynı anda sürdürmekten Varoluş’unda hafif bir zorlanma hissetti. Şimdilik korkunç eylemlerini durdurdu ve konumunu sağlamlaştırdı.
Titreşimler’ine dayanarak, BU Dokuma’dan gelen Avatarlar’ın ve Schrodinger’in konumlandığı yöne başını çevirdi!
Sayısız Kaçınılmazlığ’ı sakatlayan BU Yaşayan Paradoks’un silahları orada toplanmış duruyordu.
Yarattığ’ı korkunç bölgeye umutsuzca alışmaya çalışmalarını gözlemlerken, tamamen ölümcül bir ışıkla gülümsedi. Memnuniyetle derin bir nefes aldı ve tek bir adım attı.
Çılgınca Çabalar’ına rağmen Varoluş’unu Algılayamayan veya Hissedemeyen bir Sahte BU Avatarı’nın hemen üzerinde ânında belirdi. Varoluşlar’ını bilinmeyen tehditlerden korumaya çalışarak, Medeniyet Otoriteler’iyle nabız gibi atıyorlardı.
Khor, ağzını açıp, kasıtlı bir ısırık alırken, bu Varoluş’un başının sadece İnçler’ce üzerinde süzüldü.
Ânında, Sahte BU’nun vücudunun yarısı Sistematik olarak Yenildi ve Tüketildi. Diğer yarısı, Kavramsal Isırığ’ının Varoluş’unu kopardığı yerde, parlak diş izleri göstererek, asılı kaldı.
Tüketilen Öz Varoluş’una Entegre Olurken, Khor, görünür bir memnuniyetle dudaklarını yaladı.
Sessiz bir güvenle konuşurken, gözleri, Açlığ’ın tezahür etmiş halinin korkunç derecede yoğun Kırmızı ışığıyla parladı.
“Gerçekten, buradaki koşullar hakkında endişelenme, Yabancı,“ dedi bastırılmış Uzay’da taşınan sesiyle. “Kendimi geri almam için ihtiyacım olandan fazlasını verdin. BU Yaşayan Paradoks’un, temsil ettiğim tehdidi ortadan kaldırmak için neden beni bizzat avlamak zorunda kaldığının gerçek bir kesitini bu Varoluşlar’a göstermeme izin ver.“
Böyle sözleri açıkça ve net bir şekilde söyledi ama konumunun İnçler’ce yakınındaki hiç kimse sesini duyamadı. Ses Kavram’ı diğer her şeyle birlikte bastırılmıştı.
Ve diğer Avatarlar’ın hiçbiri, aralarından birinin görünmez bir yırtıcı tarafından çoktan Yarı Yarı’ya Yenildiğ’ini bilmiyordu bile.
Onu Algılayamıyorlar’dı. Onu Göremiyorlar’dı. Onu Duyamıyorlar’dı.
Tüm bu Savaş Alan’ında bastırılmış bu Duyusal İşlevler’den herhangi birini başarabilen Az Sayıda’ki Varoluş arasında...
Damian’ın korkunç figürü, gerçek bir şaşkınlıkla karışık takdirle parlayan gözlerle doğrudan Khor’un tam konumuna bakıyordu. Tekillik Seviye’si Sınıflandırması’nı Aşan bir İlke’nin korkunç derecede yoğunlaşmış ışığı gözlerinde parlıyor, ona Khor’un baskılamasını Aşan bir Algı sağlıyordu.
Onu mükemmel bir şekilde görebiliyordu.
Ve gülümsemesi karanlık bir eğlence ve hayretle genişlemişti!
—
Sonsuz Açılım’da, Geleneksel Varoluş’tan öncesine dayanan bir Alan’da, temel bir soru ortaya çıktı.
Olmak ya da Olmamak.
Sadece hayatta kalmak için elinden gelen her şeyi yaparken, şu anda Noah’ın zihnini meşgul eden Felsefi soru bu değildi.
BU İstikrarsız Sonsuz Açılım Ginnungagap’ın Obsidiyen Nehir geçidine girdiği Ânda, sanki asla terk edilemeyecek bir yere sürükleniyormuş gibi karşı konulmaz bir çekim Güc’ü hissetti.
BU Girdap Yıldırım Yelesi’nin öfkeli kükremeleri mutlak sessizlikte kaybolurken, tüm Normal Algı ve Ses tamamen Soldu. Noah’ın elinde kalan tek şey, bilincine baskı yapan o sürekli ve muazzam Varoluşsal tehlike hissiydi.
Tamamen, Obsidiyen Işığ’ın şiddetle kıvrılan akıntısının hızlı dönüşlerini ve Bükülmeler’ini takip etmeye odaklanmak zorundaydı. Bu Balçık benzeri Akış, Kaos ortamındaki tek görünür istikrar işaretiydi.
Çevresi, sürekli değişen ve Mutasyon’a uğrayan bulanık BU Medeniyet Otoriteler’i ile doluydu. Bu istikrarsız Snerjiler, temas anında BU-Önce’si Varoluş’u korkunç bir Hız’la Sistematik olarak çözerdi.
Noah, çalkantılı suların büyük akıntılarında seyreden küçük bir tekne gibi kendini bu kabusun içinden geçirdi. Obsidiyen akıntı sola, sonra keskin bir şekilde sağa kıvrıldı, ardından Uzamsal Mantığ’a Meydan Okuyan baş döndürücü bir Tirbuşon’la aşağıya doğru Spiral çizdi!
Not: Yazar diyor ki... İşte gerçek Yutma budur diyor. Daha Durun Khor BU Bile olmadı. Olunca herhalde Yiyemeyeceğ’i şey olmayacak.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.