Dokumalar’ı ihtişam ve şokla yanarken, bir sonraki anda...
GÜM!
Zamansal Geçiş daha fazla müdahale olmadan özgürce ve tamamen aktive oldu.
Figürü, karşı konulamaz bir momentumla Uzay ve Zaman boyunca geriye doğru hunilendi.
BU Yaratık kritik anda varmış ve tek bir belirleyici hamle yapmıştı.
O Apeks Varoluş, BU Yaşayan Zamansal’ın bile sürdüremeyecek kadar ezici bir Otorite’yle kısıtlamalarını kırmıştı.
Noah’ın Zamansal Geçiş’ini başarıyla tamamlamasına izin vermişti.
BU Yaratık onu kurtarmıştı.
Neden...
BU Yaratık onu neden kurtarmıştı?!
Gözleri hala meydan okuma ve Sonsuz Potansiyel’le yanarken, Noah kendini o çağdan tamamen uzaklaşmış hissetti.
Korkunç bir geçişi tamamladı ve Şimdiki Zaman’a döndü.
---
Varoluş’ta, Güç ve Otorite’yi Aşan bazı gerçekler vardır.
Böyle bir gerçek şudur: Her eylem, kabul edilsin veya edilmesin borç yaratır.
Bir Varoluş diğerine yardım etmek için elini uzattığında, Zaman ve Nedensellik boyunca yankılanan bir bBğ oluşturur.
Yardımcı geri ödemeyi talep ettiği için değil, Varoluş’un kendisi dengesizliği tanıdığı ve denge aradığı için.
Bazı Varoluşlar, fark etmeden muazzam borçlar biriktirir.
Varoluş’un mükemmel bir muhasebe tuttuğunu asla anlamadan, aldıklarına hakları olduğuna inanarak alırlar ve almaya da devam ederler.
Bazılar’ı her borcu hemen tanır ve ağırlığının onları ezdiğini hisseder.
Bu Varoluşlar genellikle felç olur, kimseye bir şey borçlu olma düşüncesine dayanamadıkları için ilerleyemezler.
Ama En Bilge Varoluşlar daha derin bir gerçeği anlarlar.
Borç ve fedakarlığın kaçınılması gereken yükler değil, anlamlı bağlantıların dövüldüğü Temel Para Birim’i olduğunu.
Bir öğretmen bir öğrenciyi kurtarmak için Yol’unu yaktığında, yükümlülük yaratmıyordu.
Öğretilerinin nihai formunu ifade ediyordu: Bazı şeylerin kişisel ilerlemeden daha önemli olduğunu.
Tamamen kayıtsız olması gereken bir Apeks Varoluş her şeyi değiştiren tek bir hamle yaptığında, rastgele hareket etmiyordu.
Başkalarının kaçırdığı gördüğü bir şeyi kabul ediyordu.
Gerçek Güç, Sonuçsuz Alma Yeteneğ’i değildir.
Gerçek Güç, beklenti olmadan verme, pişmanlık olmadan fedakarlık yapma, minnettarlık talep etmeden müdahale etme Yeteneğ’iidir.
Bunu yapabilenler, eylemleriyle Varoluş’un Kendisi’ni Yeniden Şekillendirir.
Çağlar boyunca yankılanan dalgalar yaratır, asla tanık olmayacakları olayları etkilerler.
Ve bazen, çaresiz kriz anlarında, tüm o küçük müdahalelerin birikmiş ağırlığı tek bir mükemmel eyleme kristalleşir.
Zamansal Bağlar’ı paramparça eden sıkılmış bir yumruk mesela.
Kaçış için Alan yaratan yanan bir Yol mesela.
Başkası uzaklaşabilsin diye tehlikeye adım atma seçimi mesela.
Bunlar, işlem değildir. Güç’ten daha derin bir şeyin ifadeleridir.
Bunlar, Varoluş’un önemli olduğu, bireylerin önemli olduğu, hayatta kalma ve büyüme ve olduğundan daha fazlası olma mücadelesinin kutsal olduğu inancının ifadeleridir.
Ve böyle hediyeler alanlar onları ileriye taşır.
Belirli Varoluşlar’a geri ödenecek borçlar olarak değil, Varoluş’un kendisine yükümlülükler olarak.
An geldiğinde, aynı seçimi yapacak türden bir Varoluş olmak.
Yanması gerekeni yakmak için.
Müdahale imkansız göründüğünde müdahale etmek için.
Önemli olan gerçek ilerleme budur.
Otorite Birikim’i veya Sınıflandırmalar’ı tırmanmak değil.
An talep ettiğinde, biriktirdiğiniz her şeyi feda etme istekliliğidir.
Sonunda, her şey İlk Dil’den akar ve sonunda ona döner.
Tüm Güç geçicidir. Tüm İlerleme Süreksizdir.
Ama tehlike ile henüz kendini savunamayanlar arasında durma seçimi... İşte o sonsuza dek yankılanır.
İmkansız ihtimalleri, kabul etmeyi aynı meydan okuyan reddedişle yankılanır.
Yenilgiyi kabul etmek yerine masayı devirme kararlılığıyla.
Fiil’i hâle getirilmeyi bekleyen aynı Sonsuz Potansiyel’le.
Varoluş İmkansız Ölçekler boyunca kendini böyle dengeler.
Ve bu gerçeği anlayanlar onu ileriye taşır, bir sonraki çaresiz ruh için müdahale olurlar.
—
Mevcut çağda, eskiden Aşkınlık Paradoksal Katlar olan çöküş bölgesinde, çaresiz bir savaş gelişmeye devam ediyordu.
İlk Çiftçi harap olmuş manzarada metodik bir hassasiyetle hareket etti, yıpranmış elleri Ambessa’nın Avatarı’nın cesedinden bir Tohum Hasat Etmek için aşağı uzandı.
Tohum, o Varoluş’un kullandığı muazzam Güc’ün izlerini hâlâ taşıyarak, artık Otorite’yle titreşiyordu.
Onu dikkatlice koleksiyonuna yerleştirdi, etrafındaki devam eden çatışmayı gözlemlerken, ifadesi sertti.
Alexander Asmodeus savaş alanının üzerinde süzülüyor, tüm formu akıl almaz Gümüş-Beyaz ışıkla parlıyordu.
Barış’ın parlaklığı ondan ezici dalgalar halinde yayılıyor, Yol’u tamamen ifade ediliyor ve inançla yanıyordu.
BU Yasa Kalbi’nin Parçalanmış Kısmı tamamen tüketilmiş ve Yeni Yol’u için yakıta dönüştürülmüştü.
Hangi şiddet gerekirse gereksin Barış’ı zorla uygulama konusunda hazırlanırken, gözleri mutlak kesinlik barındırıyordu.
Khor’un ufak tefek figürü patlayıcı bir momentumla ileri atıldı, Küçük Formu Açlık Yolu’ndan tezahür eden Trilyonlar’ca Obsidiyen Çene’yle çevriliydi.
Her Çene, yollarındaki kesinlikle her şeyi Yutmaya çalışarak, takırdadı ve acıktı.
Schrodinger’e doğru doğrudan saldırırken, gözleri öfkeyle parlayan canlı bir tüketim fırtınası gibi hareket ediyordu.
Etraflarında, farklı Uzmanlık Alanlar’ından Primus Kaçınılmazlıklar’ı halkaları savunma düzenlerinde süzülüyordu.
Rakiplerini içermeye ve bastırmaya çalışan örtüşen Otorite Alanlar’ı Uarattılar.
Ve bu kaotik savaşın tam merkezinde, Infiniverse muazzam bir Güç’le alevlendi.
Tüm Varoluş’taki çok az Varoluş’un tanıyabileceği göz kamaştırıcı bir Harf Formu’nu çevreliyordu.
İlk Dil’in bir Fonem’i, Büyük Harfler’le ve Yoğunlaşmış Otorite’le yanıyordu.
Bu Dilsel Sembol Yetenekler’ini Normal Sınırlar’ın ötesine geliştirirken, tüm benliğinin etrafında Mavi-Altın alevler kaynıyordu.
Serbest bırakılmış ilkel bir canavar gibi hareket eden figürü, saf içgüdü ve gücün birleşimiydi.
Ayaklar’ı BU Yaratığ’ın Müridi’ne doğru yeri sarsan bir güçle gürledi, her adım zaten harap olmuş Varoluş’ta çatlaklar bırakıyordu.
Böylesine kritik bir zamanda, her şey değişti.
HUUM!
Schrodinger’in figürü son derece üzgün bir ifade takındı.
Tüm bu çatışma boyunca ürkütücü ve rahatsız edici olan gözleri şimdi gerçek bir keder barındırıyordu!
Arkasında, çökmüş Uzay daha da çatladı, derin bir şey tezahür etmeye başladı.
Varoluş’un kendisinde Paradoksal bir yarık açıldı.
Bu, Normal bir Uzamsal Yırtık veya Boyutsal geçit değildi.
Aynı anda var olan ve var olmayan, kapalı kalırken açılan, aynı anda her yere ve hiçbir yere bağlanan bir Yarık’tı.
Ona doğrudan bakmak, Zihin Temel Mantığ’ı ihlal eden bir şeyi kavramakta zorlanırken, Algı’nın Kırılması’na neden oluyordu.
Yarık, Kendisi’yle Çelişen Renkler’le titreşiyordu. Aynı anda hem Parlak hem Karanlık olan ışık. Aynı anda hem Dolu hem Boş olan Boşluk.
Bu Paradoksal yarıktan, Dokuz Varoluş korkunç bir heybetle çıkmaya başladı.
Her biri derin Ezici Güç dalgaları yayıyordu.
İlk değerlendirmede, BU-Önce’si sınıflandırma Seviyesinde’ki Varoluşlar gibi hissettiriyorlardı.
Ancak yaydıkları Gerçek Güç boğucu ve eziciydi, BU Yaratığ’ın Müridi’ni bile önemli Marjlar’la Aşıyor’du!
Not: Ne düşünüyorsunuz?
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.