Düşler Diyarı - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 


           
Bölüm: 17 - Hızlanıyoruz 2. Parça "Mızraklar ve yıldırımlar"


Ben ana ordunun bulunduğu alana koşuştururken; sağ kalan üç at da süvarilerinin yerini boş bırakmayıp, bodoslama üstüme hücum etmeye başladılar.
Verdiğim kabiliyet sayesinde, daha atik bir şekilde hepsinin saldırısını atlatmış ve ilk ikisini toza dönüşmesini sağlamıştım.
Kalanını ise binebilmek için sağ bıraksam da hasar almadan binmem pek mümkün gözükmüyordu. Böylelikle bu fırsatı da es geçip, onuda sadece kafası sağ kalacak bir şekilde bütün bedenini yok etmeyi tercih ettim.
Ben hızla ilerlerken oklar yağmaya devam ediyor ama konuşlanmış iskeletlerin hareketlenmeye başlayan birlikleri, dikkatimi çeken farklı bir şüpheye dönüşmeye başlıyordu. 
Aldırmayıp ilerlerken yok ettiğim süvarilerin mızraklarından bir kaçını toplayıp vakit kaybetmeden yola koyuldum.
Mini orduyla aramızda otuz kırk kadar metre kaldığında, bölüğün içindeki bütün partiler yer değiştirmiş ve daha da açılmaya başlamışlardı.
Okçular iyice dağılırken, aralarına büyüleri için şematik hareketlerde bulunan cübbeli elemanlar da yerleşmiş ve mızraklı piyadelerse bir kaç adım gerilerine çekilmişti.
İşte o an işlerin b*ka sarıcağını düşünerek, deri çantamı üstümden hızla atmış ve Nekrotik Nüfuz yeteneğimi yönlendirdiğim mızrağımı cübbelilerden birine fırlatmıştım.
Mızrak ileri doğru uçarken, umduğum kötü şey gerçekleşmiş ve sekiz büyücünün hepsinden kızıl yıldırımlar saçılmaya başlamıştı.
Daha öncede bu kötü anla karşılaştığım için yaratacağı hasarı bilerek, direkt taklalar atarak kaçınmaya çalıştım. 
Bu hareket sadece mızrağımın deştiği büyücünün tökezlemiş saldırısından kaçınmamı sağlamış; ama kalan bütün yıldırımları yememe engel olamamıştı.
Yıldırımlar ansızın devam ediyor, aradaysa birkaç seri ok atışıysa duruma eşlik ediyordu.
Resmen s*çmış ve kavradığım çoğu mızrağı düşürmüştüm ama yılmayıp elimi düzgün bir saldırı için kıyafetimin içine atarak bir bıçak çekmiştim. 
Zorlukla ilerlerken bütün askerler çevremi sarmış ve beni oluşturdukları bir hakanının merkezine almışlardı. Artık ok ve yıldırım yağmurları dört bir yanımdan akıyor ve aynı hizadan yaklaşmamı engellemek için kalan piyadeler ise mızraklarını ileri sürüyordu. 
Ancak bu durum Nekrotik Nüfuz yeteneğimle doldurduğum bıçakları fırlatmama engel teşkil etmiyordu.
Zorlukla olsa da üç tane bıçak fırlatmış ve ilk ikisinin büyücüleri birini düşürmesini sağlamıştım. Ardından birini daha indirmiş ve sonrasında birini daha yanına eklemiştim. Lakin artık başka bir bıçağım kalmamıştı.
Gerçekten de tükenmeye başladığım bu sırada, kara cübbeli büyücü de işimi bitirmeyi amaçlayan büyüyü de yapmıştı. 
Bununla birlikte acı çekmeyi tekrardan hatırlamış ve şu an ortam benim için iyice soluklaşmaya başlamıştı.
Fark ettiğim bir şey varsa o da havada bulunan parıltıların anormal derecede hareket ederek titreşmeleriydi. Ne olduğunu hemen anladım; bunu en çok kullandığım yetenek olan, Nekrotik Nüfuzdan fazlasıyla aşinaydım.  
Sorun şu ki aşina olduğum bu etkiye maruz kalmaktan şu an hiç hoşnut değildim. Çünkü ne kadar çok bu etkiyi kullansam da ve ne kadar çok ölümsüzlüğe yatkınlığım olsa da hala bu etkiden zarar göremeyeceğim anlamına gelmiyordu. 
Şu ana kadar zorlukla iyileştiğim bu süreç içinde; yıldırımların ve okların tekrardan vücudumu harap ettiği bu durumda bir yenisi daha eklenerek çürümeye de başlamıştım.
"Daha ne kadar kötü olabilir ki!" diye içimden geçirirken, kılıçlı piyadeler de öne çıkıp bana doğru yavaş adımlarla ilerlemeye başlamıştı. 
Yavaşça çürürken, kendimce bir çözüm yolu arıyor ve üzerimdeki okları hızla ayıklamaya çalışıyordum.
Kılıçlı piyadelerin emin adımlarla yürüdüğü bu sırada tek iyi haber, okçuların sadaklarında ki okların bitmesi olmuştu. Böylelikle okçular farklı bir pozisyon alarak olası durumlar için hazırda beklemeye çekilmişlerdi.
Piyadelerin bana yaklaşmasına ramak kaldığı bu an aklıma bir fikir gelmiş ve bütün vücudumu etkisi altına alan Nekrotik gücü def edecek yeteneğimi kullanmaya başlamıştım.
Bütün vücudumun içindeki parıltıları, Nekrotik Nüfuz yeteneğiyle kaplayarak değişmesini sağlamış ve bu etkiden sonunda kurtulmuş olmuştum. Bunun sebebi direnç göstermekten çok, uyum sağlayıp akışa kapılmak gibi bir şey olmasıydı. 
Yinede sorunlarımdan sadece biri daha gitmişti o kadar.
Sonunda kılıçlarını saplayacak derecede yaklaşan piyadeler atağa geçmiş ve benim sıyrılma oyunlarım tekrardan başlamış olmuştu. Tabi yıldırımlar bu hareketlerime bana mısın demeden, akmaya devam ediyordu.
İlk set olarak on kılıçlı piyade çevremi sarmıştı ve bir arkalarındaysa bir onlu daha vardı. 
Ansızın hasar aldığım bu sürede, birine sonunda kenetlenebilmiştim ama en arka sıradan gelen bir mızrak darbesi, hasmımın içinden geçip doğrudan bana vurmuştu.
Böylelikle tekrardan savunma pozisyonuna geçmiş ve bende arada atak çıkarmaya devam etmeye çalışmıştım.
Her geçen saniye daha da yoruluyor, ruh tüketmedikçe de bu durumu telafi edemiyordum.
Ama en sonunda doğru düzgün saldırımın yerini bulduğu bir an yaşanmış ve bu durum içindeki ilk darbemi indirmiştim. Lakin Nekrotik Nüfuz yeteneğimle kafasını hedeflediğim rakibim toza dönüşmek yerine, sadece hareketleri istikrarsızlaştırmıştı.
Bu durumun bana göstermişti ki Nekrotik Nüfuz yeteneğimi tam etkisiyle kullanmazsam, pek bir b*k elde edemeyecektim. 
Ama henüz elden bir şey kaçırmış değildim. Saldırıya açık olan iskelet hala önümde dikilmekteydi ve bende fırsatı değerlendirip ikinci saldırımı gerçekleştirdim.
Bu sefer Nekrotik Nüfuz yeteneğini tam gücüyle kullanıp toza karışmasını sağlamıştım, lakin alan etkisine tekrardan kısa süreliğine de maruz kalmıştım.
Artık taktik belli olduğu için saldırılarıma devam ediyor ve ölen her iskeletin yerini dolduran, diğer kılıçlı piyadeleri de ek olarak öldürmeden geçmiyordum.
Sonunda büyücülerin attığı yıldırımlar da kesilmiş ve bir diğer büyüyü yapabilmek için sahip oldukları kitapları karıştırmaya başlamışlardı. 
Böylelikle bir fırsat daha da yakalamış ve seri bir şekilde katliama devam etmeye başlamıştım.
Öldürdükçe yerlerine yeni piyadeler geliyor ve kılıçlı piyadelerden arta bir şey kalmadığında ise, yerlerini bıçaklarını çekmiş olan okçu birlikleri doldurmaya başlıyordu.
-----
-7. Seviyeye Ulaşıldı-
-----
Bu çöplerinde işini kısa sürede hallettikten hemen sonra, bir seviye daha atlamış olup hızla kabiliyetimi farkındalığa vermiştim.
Ortada sadece mızraklı piyadeler, büyücüler ve bir tane taç takmış şövalye kalmışken.
Durağanlığını büyücülerle birlikte bozan şövalye harekete geçmiş, mızraklardan oluşan arenanın içine direkt dalarak karşımda dikilmişti.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.