Takao. Evet, benim ismim buydu. Aslında bundan o kadar da emin değilim. Hiç bilmediğim bir yerde, hiç tanımadığım insanların evinde uyandığımda;aklımda bir tek bu isim vardı. Ve içimden bir ses bana bu ismin benim ismim olduğunu söylemişti.
O gün, mütevazi odamda uyandığımda başımda endişeli küçük bir kalabalık vardı. Bana ismimi söyleyen içimdeki ses,bir anda onları öldürmem gerektiğini bağırmaya başlamıştı. Ama ben bunu yapmamıştım. İstemiyordum, yapmak için herhangi bir nedenim yoktu, üstelik istesem de yapamayacak kadar çok yorgundum. Gözlerimi açtığım gibi tekrar yummuştum ve şuan hatılamadığım garip bir kabus görmüştüm.
Bir kabus gördüğümü hatırlıyordum. Ama ne hakkında olduğunu ne kadar çabalarsam çabalayayım çıkaramıyordum. Hatırlamayı her denediğimde başıma inceden başlayan, ama saniyeler sonra katlanılamaz hale gelen bir ağrı giriyordu. Aynı şekilde geçmişimi hatırlamak istediğimde de böyle oluyordu. Sanki ikisini de benden koruyan bir bariyer vardı. Kötücül, kin ve kanasusamışlık dolu bir güç bariyeri.
Açıkçası bunun iyi hissettirmediğine ve daha çok çabalamamam gerektiğine inanmam zaman almıştı. Ama şimdi çoktan üzerinden iki yıl geçmişti ve tamamen sır olarak kalan ve kalacak olan bir geçmişle yaşamaya alışmıştım. Ve hastanede geçirdiğim bir hafta sonrasında ailem olduğunu öğrendiğim ve diğer bütün insanları öldürmemi bağıran iç sesimi susturmayı da başarmıştım.
Yani şuanlık benim için geçmişi öğrenmişim öğrenememişim çok bir şey ifade etmiyordu.
Annem tekrar seslenince bu sefer artık kalkmam gerektiğine karar verdim. "Uyandım!"diye seslendim ve yataktan kalkıp işlerimi hallettim. Mutfağa gittiğimde çoktan herkes masaya oturmuştu. Küçük kız kardeşimin yanındaki sandalyeye gidip oturdum. Her zamanki gibi beni yanağımdan öpmek yerine kollarımın altından girdi ve bana sarıldı. "İyi ki doğdun abiciğim!"
Bugün sonunda 17 yaşına girip reşit olmuştum.
Kendimi geri çektim ve "Teşekkürler Yuki."dedim. Bana şirin bir gülümseme sunup omletiyle oynamaya geri döndü. O yumurta sevmezdi. O civcivin ve tavuğun kendisini tercih ederdi. Buna rağmen somurtarak yemeğe başladı. " Portakal suyunu buzdolabından çıkaran annem de masaya oturunca artık tamamdık. Annem, aynı kardeşim gibi fazla sevecen bir tavırla "Günaydın Takao. İyi ki doğdun. "Dedi.
Ailem iki yıl önce öylesine bir günde hiçbir şey hatırlamayarak uyandığımdan beri üzerime titriyordu. Gerçi önceden nasıl insanlar olduklarını hatırlamıyorum ama bana hep, biraz fazla mükemmel görünmüşlerdi. Onlara güvenmiyordum. Sadece kız kardeşime yakın hissediyordum. O benden üç yaş daha küçüktü. Güzel ve sevimliydi. Işıl ışıl parlayan kocaman gri gözleri, ipek gibi yumuşacık ve dalgalı sarı saçları vardı. Fındık gibi küçük bir burnu ve aynı zamanda ince ve parlak pembe dudakları vardı.
Ama onu da çok fazla sevemiyordum. Sadece diğer bütün insanlardan farklı olarak daha yakın hissediyordum. Kendimi asla onların yanında güvende hissedemiyordum. Siz olsanız değer verebilir miydiniz?
Annemin iyi dileklerini(?) alıp yemeğimi yemeye koyuldum. ... Okul bana başladığım günden beri hep farklı gelmiştir. Genelde sessiz bir tip olduğumdan arkadaşım yoktur ama yine de benimle yaşıt diğerlerini gözlemlemek hep almam gereken bir deneyimmiş gibi gelirdi.
Ders arası lavaboya gittiğimde orada kimsecikler yoktu. Bu, benim aynaya takılmama sebep oldu. Bu hep olurdu. Ne zaman yalnız olsam ve ortamda bir ayna bulunsa, gözlerimi ona diker ve dakikalar boyunca kendi görüntüme bakardım. Nedeni ise, iki yıldır ve muhtemelen çok öncesinden beri sahip olduğum bu bedene yabancı hissetmemdi.
Üstelik normal şartlarda kızların peşinden koşacağı kadar yakışıklı biriydim. Siyah saçlarım ve mavi gözlerim vardı. Keskin yüz hatlarına sahiptim ve normal ama iyi bir vücudum vardı. Dediğim gibi, normal şartlarda, ne kadar sessiz olursam olayım popüler biri olacağım açıktı. Ancak geçmişte her ne yaptıysam okulun en belalı grubunun nefretini kazanmıştım ve o gün bugündür herkes bana uzak durması gereken iğrenç bir şeymişim gibi bakıyordu. İşin kötü tarafı, ne bundan rahatsız oluyor, ne de yeni bir şeymiş gibi hissettiriyordu. Ben buna alışıktım.
Bu kadarının yeterli olduğuna karar verip tekrar sınıfa dönmeye başladım. Gittiğim okul gerçekten büyük ve gösterişliydi. Şimdi hiçbirini hatırlamadığım tonlarca bilgiye sahiptim ve burs kazanmıştım. En azından ailemin söylediği buydu.
Koridor olması gerektiğinden çok daha uzundu ve çoktan ilgiyi üzerime toplamaya başlamıştım. Hafızamı kaybettiğim ve tekrar okula döndüğüm gün, aynen böyle olmuştu. Ama şimdi ise sebebini anlayamıyorum. Sanki herkes benden korkuyordu.Bu normal değildi. Şimdiye dek her duyguyla bakmışlardı ama korku bunların arasında değildi.
Tam sınıfıma girecekken omzumdan bir el beni kavradı ve geri çekti.
sellam. Sizce devamı gelsin mi?
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar
*Not: Yorum Yazmadan Önce;
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.