Uyandığımda kendimi harap bir odada buldum. Yerde eski karton ve gazete yığınları vardı. Çok uzak olmayan bir mesafede, bir kadın başını eğdi ve toparlanıyordu. Biraz uyuşuktum ve yatağa oturmaya çalışırken mücadele ettim. Başımın arkasına büyük bir acı hissettim ve yardımcı olmayacağını bildiğim halde bir inilti bıraktım.
O kadın beni duyunca bana bakmak için döndü. Uyanık olduğumu görünce yatağa doğru hamle yaptı. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı.
Ondan korktum ve geriye doğru küçüldüm.
Hareketlerimi gördüğünde dudaklarını büktü. En az kırk yaşında gibi görünüyordu, çocuksu bir ifade takındığında ne yapacağımı gerçekten bilemedim.
O anda kapı açıldı ve içeri daha yaşlı görünen basit giyimli bir kadın girdi. Uyanık olduğumu görünce ve yüzündeki gülümseme ile bana doğru yürüdü. ''Küçük adam, uyanık mısın? İyi misin? Kafan hala acıyor mu?''
Şaşkın bir şekilde başımı salladım.
Kadın gülümsedi ve bana her şeyi açıkladı. Böylece neler olduğunu anladım.
O gün motel ararken gözlerden uzak yerlerde olan holiganlara denk gelmişim. Beni bayılttıktan sonra eşyalarımı çalmışlar ve beni sokağın girişindeki çöpün oraya bırakmışlar. Çöpü toplayan dilsiz kadın, uyandıktan hemen sonra gördüğüm kadın beni kurtarmış ve evine getirmiş. Bana her şeyi açıklayan Li teyze'ye gelince, dilsiz kadınla yakın yaşıyormuş. Ve acıdığı için sık sık onunla ilgileniyormuş.
''O?... Beni eve mi taşıdı?'' Ürkek bir şekilde zayıf kadına baktım.
''Evet! O gün büyük bir şok yaşadım. Neden bu kadar büyük bir adamı eve getirmişti? Yatağa taşımasına yardım ettikten sonra dizlerinin üstüne çöktü.'' dedi. Li teyze başını iki yana salladı ve güldü.
O an konuşamadım. Sessiz kadına olmasaydı, çöpün orda kaç gün kalacağımı bilemezdim. Ancak, orada ölsem bile muhtemelen kimse umursamazdı.
''Teşekkürler'' diyerek sessiz kadına başımı salladım. Bana parlak bir şekilde gülümsedi ve aniden kafamı okşamak için uzandı.
Dondum, Li teyze aceleyle sessiz kadının elini çekmeye geldi. Bana garip bir şekilde baktı, ''Üzgünüm, Ah Xiu'nun burada bir sorunu var.'' Kendi kafasını gösterdi.
Sessiz kadın Li Teyze'ye biraz mutsuzca baktı ve elini Li teyze'nin kavramasından çıkarmak için uğraştı. Neyi yanlış yaptığını anlamamış gibiydi. Muhtemelen birinin kafasını okşamanın sadece kişiyi sevdiği ve arkadaşça olmak istediği anlamına geldiğini düşünüyordu. Nedenini bilmiyordum ama çok üzüldüm.
Hayat neden bu kadar iyi bir insana bu kadar acımasızdı? Bu insanlar kibardı, ama neden toplumun en düşük ve en sert ortamında yaşıyorlardı?
Bunu düşünerek, kalbimle alaycı bir şekilde güldüm. Onlara sempati duymak ve üzülmek için ne tür bir pozisyondaydım? Hayatım onlarınkiyle bile kıyaslanamazdı.
"Küçük adam, evimde bir telefon var. Sizi almaya gelmeleri için neden ailenize mesaj göndermiyorsunuz? "
Ben sertleştim. "Sorun değil... Benim... ailem yurtdışında yaşıyor, endişelenmelerini istemiyorum." Aniden ışığı gördüm, "Her ikinize de minnettarım. Seni bu kadar uzun süre rahatsız ettikten sonra gerçekten üzgünüm. Şimdi ayrılacağım."
Battaniyeyi çekerek, oturdum, sadece başım dönüyordu, tekrar hareket etmeyi bıraktım.
Li teyze ve sessiz kadın bana doğru geldiler ve beni yatağa doğru ittiler.
''Bu kadar acele etme! Artık bir kuruşun bile yok, nereye gidebilirsin?! Hala kafanın arkasında kocaman bir yumru var. Uzan ve dinlen.'' Li teyze iç çekti, ''Her zaman bir kişinin sıkıntılarla karşılaştığı zaman olur. Acelen yok. Önce yemek için bir şeyler hazırlayayım.''
Ona minnetle gülümsedim, ama içimde sadece acı bir tat vardı.
Li teyze ayrıldıktan sonra, sessiz kadın yanımda durup beni izledi. Gözlerinde gizlenmemiş bir endişe vardı. Biraz uykum vardı, ilk şok ve huzursuzluğum gitmişti. Şimdi gerçekten de bitkin hissediyordum.
''İyiyim.'' Diye gülümsedim sessiz kadına.
Bana boş boş baktı, ve garip bir şekilde uykuya dalmadan önce ona abartılı bir şekilde bir ağız dolusu teşekkür ediyordum.
Tekrar uyandığımda dışardaki gökyüzü tamamen karanlıktı. Tüm ev çok sessizdi, hiçbir şey duyulmuyordu. Büyük olasılıkla gecenin yarısıydı. Aşırı susuzluktan boğazım çöl gibi kuruydu. Bu düşünerek, yavaş yavaş oturdum, su aramak için ayaklanmaya çalıştım. Şu an da birilerini uyandırmak için çok utangaçtım. Kafam hala acıyla sızlıyordu ve biraz sersemdim. Bu insanlar darbelerini biraz daha güç katsaydı, uyanamamış bile olabilirdim.
Elimle yoklayarak, yatağın önündeki masaya yürüdüm. Üzerinde bir su ısıtıcısı vardı ve kaldırdığımda boş olduğunu fark ettim. Çevremi araştırırken, bu odada su bulamayacağımı doğruladım ve böylece sadece kapıyı açarak dışarı çıkabildim. Evin dışından gelen ışığın yardımıyla, yolda bir musluk gördüm. Birkaç adım attığımda musluğu açtım ve su akmaya başladı. Bir an için sevinçle bir avuç su içmeye çalıştım. Dudaklarıma bile dokunmadan önce elim burkuldu ve su sıçradı.
Şaşkınlıkla başımı kaldırdım. Sessiz kadın önümde duruyordu ve başını zorla sallıyordu. Suya işaret ederken, elimle bir fincan şekli oluşturarak, içmek istediğimi işaret ederek sabırla ona baktım. Hala bana kafasını salladı, sonra musluğu kapattı ve beni odaya çekti. Işıkları yakıp döndü ve gitti.
Yatağın üstüne oturdum, biraz kasvetliydi. Su içmek istediğimi anlamasına izin vermek için ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Bir süre sonra sessiz kadın elinde bir bardakla tekrar içeri girdi.. Bana kupayı vererek dikkatlice bana doğru yürüdü. Yavaşça kabul ettim, ancak o zaman musluk suyu içmemi istemediğini fark ettim... ** ah be mu ran bok yoluna gidiyordun bak**
Büyük bir bardakla rahat bir şekilde su içmek, kendimi daha iyi hissetmeme sebep oldu. Bardağı ona geri verdiğimde teşekkür etmeme müsaade etmeden odadan çıktı. Kesinlikle geri döneceğine dair bir his vardı içimde, aslında biraz da beklentiyle kapıya doğru baktım.
Beklendiği gibi, bu sefer küçük bir tencere taşıyarak içeri girdi. Bir sandalye çekti ve önüme oturdu. Tencerenin kapağını açtı. Artık içindeki üç tane haşlanmış yumurtayı görebiliyordum.
Tencereyi yakındaki masaya yerleştirip içinden bir yumurta çıkardı. Tencereye vurarak kabuğunu kırdıktan sonra yumurtayı ciddi bir şekilde soymaya başladı.
Onu şaşkınlıkla izledim. Aslında çok iyi görünüyordu, sadece gözlerinin köşeleri biraz kırışıktı ve cildi pürüzlüydü. O an da o kadar odaklanmıştı ki, ses çıkarıp onu rahatsız etmeye cesaret edemedim.
Bir kişi hasta olduğunda, her zaman biraz ilgi ve endişe dilerler.
Açıkçası sadece küçük, çok önemsiz bir acıydı. Bununla birlikte, birisi ilgi ve endişesini gösterdiğinde, bu acı sınırsız bir şekilde büyürdü. Kendinizi mağdur hisseder, mızmızlanır ve bir karışıklık yaratırsınız. O zaman memnuniyetle şimdi alacağınız ilgiden daha büyük bir zevk alırsınız.
Geçmişte Yi Tian ile birlikteyken migren atakları geçirdiğim bir dönem vardı. Her sabah 6 da geleneksel çin tıbbı tedavisi hazırlamak için uyanırdım ve bu üç ay boyunca böyle sürmüştü. Ancak, hala bir endişe alamamıştım.* Aslında önemli değildi. Ve ayrıca Yi Tian'ın bana karşı bu kadar kayıtsız olmasını kınayacak bir durumda değildim. Sadece bir günden az bir süredir tanıdığım, benim için yumurta soyan kadına, bakarken kalbim konuşamayacağım noktaya kadar sızladı. [size=2][font=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]*Yi tian'ın endişe duymamasından bahsediyor. Daha iyi açıklayamadım****[/font][/size]
Sessiz kadın kabuğu yumurtadan ayırdı, sadece üzerinde tuttuğu küçük parçaları bıraktı ve yumurtayı bana uzattı. Yumurtayı aldım, ve kabuk hala sıcaktı. Yumurtayı pişirdikten sonra sıcak tutması için suyun içinde bırakmış olmalı.
Bir ısırık aldım, gözünü kırpmadan beni izliyordu. Ona hızlı bir şekilde kocaman bir gülümseme verdim. Arka arkaya iki yumurtayı yedikten sonra, sonuncuyu aldım, soyup ona uzattım. Mutlulukla kabul etti, bir ısırık aldı sonra yukarıya baktı ve bana aptalca bir gülümseme verdi. Ağzının köşesini boyayan küçük bir yumurta sarısı vardı.
Kendimi tutmaya çalıştım, ama yine de gülmeden edemedim. Benim güldüğümü görünce, gülümsemesi daha da genişledi. Ancak bu gülümsemeyle daha da aptal görünüyordu ve gülmemi durduramadım. Döngü devam etti, iki insanın büyük aptal sırıtışlarla birbirlerine nasıl baktığını düşünürsek, aptalca görünüyor olmalıydı.
Ancak, gerçekçi olmalıyım ki, çok uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştım.
her bölüme not koymaktan asla bıkmıyorum. bu bölümde yine Mu Ran için üzüldük :) şu yumurta kısmını çevirmek işkence gibiydi resmen. yumurtadan nefret ettiğim için hızlı bir şekilde çevirdim o kısımları hatam varsa görmezden gelin lütfen :)
Sizi Seviyorum!
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.