Tabii ki Claude da cümlelerinden daha farklı davranma sorunu vardı 'tsk, şunlardan sende yok ,değil mi? Bende çok var ve yolumun üstünde buldum eğer istersen senin olsun.' gibi davranıyor! Bu bile tek başına çok şaşırtıcı?
"İstediğin ama sende olmayan bir şey var mı?"
Ne? Ama bu tepki de ne?
Claude cümlelerimle kaşlarını çattı. Bu yüzü bir şeyi sevmediğinde yapıyor. Y-Yoksa artık benim için hediye seçmekten bıktın mı..... Yani benim özellikle.....
"Aslında sadece bunun gibi babamla birlikte zaman geçirmeyi çok seviyorum.Hehe"
Yoksa bunu sadece bir anlamı olmadan mı söyledi? Şey işte bu neden söylediğimi ne söylediğim.
Ama Claude'un yüzü kaşlarını çatmayı bırakmadı. Öhö. Birazcık bile.
"......Yemeye devam et."
Claude sadece yemeye devam etmemi söyledi.
Eh.Ne?Ne? Neden böyle davranıyor? Düşündüğümde bulduğum tek cevap doğum günümde olacak debutante için ikimizinde çok meşgul olacağıydı!
Neden böyle olduğunu bilmediğim için Claude'a dikkatle bakmaya devam ettim.
***
"Majesteleri prensesin istediği hediyeyi sormadı mı?"
Zümrüt sarayına doğru giderken Felix sordu. Felix tam altı yıldır benim korumalığımı yapıyordu ve artık teslimatçı olduğu zamanlardan mezun olmuştu. Felix ile birlikte yürürken hızlıca gözlerimi kocaman açtım.
Ah ha. Bu abi büyük ihtimalle sebebini biliyor!
"Prenses majestelerine istediği şeyi söyledi mi?"
"Hmm. Babam ne verirse sevdiğimi söyledim."
"Öyle olsa bile, prensesin istediği özel bir şey yok mu?"
Bu sözlerle, kaşlarımı çattı ve düşündüm.
Bakalım. Hepsini toplayıp bir yere koyabileceğimden fazla sarayı aşacak kadar fazla Claude'un yolladığı altınlar.
Ve Claude'un bana fırlattığı üç hazine odası anahtarına sahibim.
Sonra geçen sene yapılan kütüphane, ve ondan bir yıl önce de, bir göl kadar büyük gölet yaptırdı.
Aynı Zümrüt sarayındaki bahçedeki güller kadar güzel özel isteğimle yaptırılan dört tane gül bahçesine.
Ve Gagnet sarayındaki heykelleri (Erkek olanlar) sevdiğimi söylediğimde bana onlarca melek heykeli (Kız olanlar) yolladı. (Çn: Kızını heykellerden de kıskanmayan baba da... baba değildir yani aaaa.)
Dolabıma artık sığmayacak kadar fazla kıyafet ve aksesuarlarım var.
"Heh. Bilmiyorum."
Wow, tanrım! Artık bu açıklamaları yapabilirm! Wahh. Bir şeye ihtiyacım olmasını kendi ağzımla söyleyememem.WAHHH!
Ben içimden çığlık atarken Felix çok utanmış bir yüz yaptı. Konuyu değiştirmeden önce boğazını iki kere temizledi.
"Umm, prensesin debutantesi yaklaşıyor. Prenses debutantedeki ilk dansı için ne yapacak."
İlk dansım.
Normalde soyluların daha gençken nişanlıları belirlenmiş olur ve onlarla dans ederler.
Ama eğer yoksa abi, kuzen ve ya diğer aile üyeleriyle dans edebilir deniliyor.
Şimdi fark ettim ki ilk dansını babalarıyla yapan fazla kişi yok. Hmm.
Ama Claude ile ilk dans. Kafanızda bir görüntü oluşmadı mı?
"Felix ile dans etmeme ne dersin?"
Cevabımı fazla düşünmeden söylemiştim, Felix öksürdü. Dük'ün oğlu olarak iyi bir soylu pozisyonu var, yakışıklı bir yüzü de var, ayrıca evli değil. Tamamen uymuyor mu?
Asıl romandaki Athanasia'nın dans için eşlikçisi olmaması ve ilk dansı için bir partnerinin de olmaması ne harika bir durum?
"B-ben mi?"
"Uhh, eğer istemezsen....."
"Hayır, onur duyarım! Demek istediğim, nasıl cüret ederim."
Paniklemesiyle Felix'in yüzü solgunlaştı. Garip hissettim çünkü bu onu bu kadar çok panikleyişini ilk görüşüm.
"Hmm. Benden daha iyi bir partner yok mu?"
Felix'in cümlesiyle daha garip hissettim.
Mmm. Felix'in kesinlikle mutlulukla kabul edeceğini düşünmüştüm ancak kaçınmaya mı çalışıyor? İhanete uğramış hissediyorum.....
"Bir kaç ay daha var biraz daha düşüneceğim."
Dedim ve yanaklarımı şişirerek Zümrüt sarayında doğru yürüdüm.
***
"Blackie! Geri döndüm!"
"Kkyuu!"
Tst tst. Bizim sevimli Blackie'miz. Her zamanki gibi çok sevimli.
Zümrüt sarayındaki çimenlerle oynayan Blackie bana doğru koştu ve beni karşıladı.
Blackie büyümüştü bu yüzden üzerime atladığında dengemi kaybettim. Tabii ki biliyorsunuz ki, Blackie'miz büyük olsa bile hala çok sevimli!
Sonra Hanna geldi ve gülümsemesi yüzünde dondu. Blackie'ye yemeğini vermek için gelmiş gibi gözüküyordu.
"Prenses, her tarafınız toprak olacak."
"Çimenler bana yapışsa ne olur? Ah! "
"?"
Blackie Hanna'ya doğru harika bir hızla koştu. Ahh, Blackie, sen! Çikoyu benden daha fazla mı seviyorsun? Öyle mi?! Sen,sen,sen şu sallanan kuyruğuna bakın!
"Blackie bugün de her zamanki gibi güzel yiyor."
Hanna Blackie'nin yediğini gördüğünde mutlu oluyor gibi gözüküyordu. Zümrüt sarayına geldiği günden beri neredeyse tek başına Blackie'ye bakıyor.
Yakut sarayında Hanna'nın Blackie bakmakta çok iyi bir çalışan olduğunu biliyordum. Buradaki hiç bir hizmetçi abla Blackie'ye bakmak istemiyor çünkü Blackie büyüdüğü için korkuyorlar ama bu harikaydı.
Mmm. Lily kızdığında çok korkunç olduğunu önceden biliyordum ama onun gerçekten enerjisi var.
Seth abla da Blackie'den korkuyor gibi gözükmüyor ancak hayvanları seviyor gibi de gözükmüyor. Kuckk. Seth abla sadece bana sıcak!
Ama gerçekten diğer ablalar. Bizim Blackie'miz çok tatlı Ühü. Yeni büyüdü ve siz ondan nefret ediyorsunuz. Ama Hanna Blackie'yi seviyor gibi gözüküyor.
"Hanna akşam yemeği yedi mi?"
"Daha değil. Bizimle birlikte yemesi için Bay Robane'yı bekliyoruz bu yüzden Lillian ve diğerleri bekliyor."
Kyaa. İşte Zümrüt sarayı!
"O zaman aç olmalısınız. Hadi hadi, Hanna ve Felix gidin ve yiyin. Lily ve Seth bekliyor."
Yediğinizde daha güçlü olursunuz! Mmm.
İkisini gülümseyerek, içeri ittirdim.
"Blackie, çikoyu mu daha çok seviyorsun beni mi?"
Nam nam.
"Ne? Beni çikodan daha fazla mı seviyorsun? Neden böyle belli bir soruyu sorduğumu mu soruyorsun?"
Nam nam. Hırt hırt.
Etrafta kimsenin olmadığını anlayınca Blackie ile oynadım. Nasılsa Blackie yemeğini yerken onunla oynayan tek kişi benim.
B-birazcık tepki veremez misin? Kuckk. Çok sevimli olduğun için seni affediyorum.
Yemeğini bitiren ona elimi uzattım.
"Ah!"
Ama sonra parmaklarımda karıncalanma hissettim. Ah, bu beni korkuttu. Elektriksel bir şok muydu? Blackie gerçekten tıraş olmalı.
"Blackie, seni tıraş edebilir miyim?"
"Grrr! Grr!"
"Ah. Tamam,tamam."
O zaman tıraş etmeyeceğim! Ack! Yine düştüm!
Daha sonra, içeri girdim.
***
"Prenses, iyi uykular."
"Sende Lily, iyi uykular."
Odamdan çıkan Lily'e fısıldadım.
Yalnız olduğumu düşündüğüm için uyumadan önce neler yaptığımı düşündüm.
Banyo yaptıktan sonra yenilenmiş gibi hissediyorum. Eğer uyusaydım gerçekten iyi olurdu ancak saçım hala tamamen kurumamıştı bu yüzden biraz daha beklemeye karar verdim.
Ve o anda Lucas geldi.
Bir anda odamda belirdiği için neredeyse kalp krizi geçiriyordum.
Her zaman beni şaşırtacak şekilde ortaya çıkıyor!
Ama biraz bu tür şeylere alışmaya da başladım, insanların ne kadar yetenekli olduğunu düşündükçe hayret ediyorum. Hahah
"Ben uyuyana dek ne yapacaksın."
Ama bu gün gelmeyebilirdi. Dans odasından dantellerimi çözmeden ayrıldı. Ayakkabımı yere fırlatmasını sağlayacak ne yanlış yaptım ben?
Yatağımda uyuyana kadar kitap okuyacaktım. Kesinlikle bu aptalın gelmesini beklemiyordum!
Ve ne kadar oldu. Kafamın üstünden ses duydum.
"Ne yapıyorsun?"
"Görmüyor musun? Es....neme. Evet, esneme."
Ayyy, geldin! Gelmeyeceksin sanmıştım!
Kafamı kaldırdım ve ayağa kalktım. Bu gün kitap okumak istemeyip halının üzerinde esnediğim gündü.
"Hahh!"
Oww, ayaklarım. Artık sınırımdayım.
Lucas dans olayından sonra iyi bir ruh halinde gibi gözüküyordu. Evet. İnsanlarda biraz anlayış olmalı ancak onda eksik. Her zaman söyleniyor.
Siyah aptal iznimi bile almadan koltuğa yayıldı.
Şimdi biraz daha olgun görünüyordu.
Ama Claude'un eğer biraz daha büyük olsaydı, onun Zümrüt sarayından içeriye girmesine izin vermeyeceğini söylediğini hatırladım. 'Ne.' gibiydim.
"Sen, bu gün de Blackie ile oynadın değil mi?"
Ne. Nasıl her şeyi biliebilirsin!
Lucas'ın cümleleriyle şaşırmıştım.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.