Sıcaklıktan dolayı yanaklarım hala birazcık pembeydi. Çenemi tuttum ve farklı açılarken kendime baktım.
"Hmm?"
Gün geçtikçe peri ablaya daha çok benziyordum.
Burnum, uzun kıvrılmış kirpiklerim bile, ve biraz yukarıda olan göz kenarlarım, ve gül kırmızısı dudaklarım ve kocaman dalgalı bir okyanus gibi yumuşak saçlarım, şey hepsi işte.
Ona benzemeyen tek yerim aynı okyanus gibi mavi mücevher gözlerimdi.
Ve güzel bir kadın olmaya başlıyordum ve tenim ise hiçbir şey olmamasına rağmen parlaktı.
Buna ağzında altın kaşıkla doğan insan kutsaması deniliyor!
Kuckk. Dış görünüşümü değerlendirmem için biraz daha zamana ihtiyacım var.
"Lily,Lily."
Ve sonra yanımda bir şeyleri düzenleyen Lily'e sordum.
"Ben sevimli miyim?"
"Tabii ki prenses dünyadaki en sevimli kişi."
Sonra Lily bir saniye bile düşünmeden konuştu.
Bu aynı pamuk prenseste 'Ayna, ayna. Kim bu dünyadaki en sevimli kişi?' soruya 'Kraliçemizdir!' cevabını vermek gibi oldu. Lily en iyisi!
Mutluca gülümsedim. Sonra Lily bana geri gülümsedi.
Şey şaşırmadım. Athanasia Diana'ya benzediği için sevimli olmalı zaten.
"Prenses yatağınıza yatmadan önce saçınızı tarayayım."
Yani eğer Ijekiel'in Athanasia'ya herhangi bir ilgisi var ise kabul edilebilir.
"Hehe. Mutlu gibi gözüküyorsunuz."
"Uh huh. Lily saçımı yaptığında çok mutlu oluyorum."
Son sefer çiçek tarlasında Ijekiel'i hatırladım.
Her ne kadar kimse ile çıkmamış olsam da, Ijekiel'in hisleri olduğunu biliyordum. Aptal değilim. T-tabii ki küçücük bir şans ile belki kendimi çok yükseltiyorum ve yanlış anlıyor olabilirim.
"Ben de prensesin saçına dokunduğumda çok mutlu oluyorum."
Ama öyle değil miydi?
Ijekiel'in Jennette'i var. O sevimli, şirin, güzel ve nazik.
Ama görünüşe göre hikaye değişti. Lucas altı yıl önce beni Alpheus konağına attığından beri.
Bu mu? Gençkenki anıları? Ve ben Ijekiel'in ilk aşkı rolünü aldım.
Çünkü ben rüyalarımdaki peri abla Diana sayesinde çok sevimliyim! Haha!
Birazcık bile utanç hissetmeden kafamı salladım.
"Prenses, eğer bu şekilde hareket ederseniz saçınız karışacak."
Aslında Jennette'in olmasına rağmen Ijekiel'in gelecekte beni seveceğini düşünmemiştim.
Eğer asıl erkek Ijekiel'in bana duyguları olsa bile kaybedecek bir şeyim yok.
Şey aslında bu şu an endişelenmem gerek bir şey değil.
"Lily, Lucas bugün de mi gelmedi."
"Büyücü meşgul olmalı. Aslında kulenin büyücüleri her zaman meşguldür."
Meşgul mü? Hah. Lucas'ın meşgul olmasına inanmak yerine inanılması imkansız şeylere inanmayı tercih ederim.
Lucas istese benim karşımda anında ortaya çıkabilir ama o hala ben hariç diğer insanların karşısında oyun oynuyor. Ve daha fazlası üç yıl önce kulenin büyücüsü tarafından en harika büyücü unvanını aldı.
Ama üç yıl önceden beri, ben on yaşındayken Lucas bu p*ç yaşındaki dış görünüşünü kontrol edemedi bu yüzden hala on on bir yaşlarında gibi gözüküyor.
Kesin mi bilmiyorum ancak bence vücudu normal bir şekilde büyüyor.
Her neyse Lucas bana sıkıldığını bu yüzden de kule büyücüsü olmak için teste gireceğini söylemişti ve en yüksek puan ile kabul edildi.
Ve diğer kule büyücüleriyle zayıf ve acınası oldukları için dalga geçiyordu. Argh,o iğrenç.
Ama aslında benden dört yaş büyük gibi bilinmesine rağmen listede yaşını benimle aynı yaş olarak yazdırmıştı.
Ve daha garip olan şey ise kimse bununla ilgilenmemiş ve şikayet etmemişti. Kimse ondan şüphelenmemişti. Belki de ilk sırada olduğu içindir.
***
Ama sonra insanlar üzerinde büyü kullandığının farkına vardım.
Ve beni diğer insanların görmemesi ve beni bulamaması için görünmez yaptığı bir zaman vardı değil mi?
Herkesi kandırıyor. Her şeyi büyü ile yapıyor.
'Büyüyü kullanan kişi benim, ama ne olmuş.'
Lucas durumu sanki hiçbir şeymiş gibi kabul etti. Ve bir de dedi ki eğer kişi güçsüzse yan etkileri olabilirmiş. Eek, bunu düşündüğümde sinirlenmiştim.
Sonra ise, o aptal bana çok sinirlendi. Ona bu kadar tehlikeli büyüleri insanların üzerinde kullanmaması gerektiğini kaç kere bağırdım bilmiyorum. 'Bu benim seçimim' diyen Lucas düşüncesini değiştirdi ve benim dediklerime tamam dedi.
Öğrendim ki, o zamandan sonra Lucas insanların üzerinde büyü kullanmadı.
"Büyücü bu kadar genç bir yaşta çok harika birisi."
Genç gibi davranıyor. İnsanları kandırıyor. Pheff.
Ühü. İnsanların ona bu kadar gençken dahi olmasını söylemesinden kesin çok eğleniyordur. İnsanlar bana gerçekten çok genç olduğum için bana çok iltifat ettiklerinde çok utanmama rağmen!
"Tabii ki prensesimiz kadar değil."
Aynı şimdiki gibi.
Aynadan saçlarımı tararken bir anne gibi gülümseyen Lily'e gülümsedim.
B-bence artık uyumalıyım. Lily her zaman bana iltifat ediyor.
"Lily, uykum var."
"Amanın. Saate bakın. Hadi uyumaya gidin,prenses."
Yatağıma yatıp Ijekiel'i gördükten sonra bir daha asla karşıma çıkmayan Lucas'ı unutarak uyumaya hazırdım.
***
"Baba, baba."
Claude'a en güzel sesimle seslendim. Artı olarak da bugünün en sevimli gülümsemesini yaptım.
"Yakında olacak debutantem için çok endişeliyim."
Ama şimdi gülümsemek için zaman değil! Mızmızlanan bir köpek gibi acınası bir yüz yaptım.
O zaman çayını karıştıran Claude bana baktı. Garip biçimde Lippe yerine başka bir çay içiyordu.
Ama onu gerçekten sevmemiş olacak ki hiç içmiyordu sadece karıştırıyordu.
Onunla konuştum.
"Eğer gerginleşerek her şeyi mahvedersem."
"Sorun değil."
Hiç ilgilenmiyormuş gibi tekrarladı.
"Ama her ne kadar dansıma çok çalışmış olsam da hala çok endişeleniyorum."
"Endişelenecek ne var? O zaman Felix'in suçu olmaz mıydı?"
C-Claude Claude gibi davranıyor! Felix'e saldırma şansını kaybetmiyor.
Düşüncelerimi sakladım ve 'Yaklaşan debutantesi için endişelenen genç kız' gibi davrandım.
"Ama herkes beni garip birisiymişim gibi görecek."
"Ölmeden önce söyleyecekleri çok cesuca sözler."
Ne. Benimle dalga geçen insanları sadece bir kelimeye çevireceğini mi söylüyorsun?!
Bu aslında çok dokunaklı. Y-yani. Her ne kadar birazcık zalimce olsa bile! Ama kızına karşı bu kadar sakin olması. Gerçekten çok gelişti. Wahh.
"Bu şekilde endişelenmene gerek yok. Eğer seni rahatsız ediyorsa, sadece bir danstan sonra oradan ayrılabilirsin."
Claude bu sanki hiçbir şeymiş gibi konuştu. Claude'u bu şekilde gördüğümde, bugünün konuşmasında asıl planımı tazeledim.
Şimdi, bugünkü dalgayı bitirelim!
"Aslında, partiye babamın elini tutarak girmek istiyorum."
Bir süre duraksamadan sonra mırıldandım. Sonra ise eli hareket etmeyi durdurdu.
"Hem de ilk dansımı babamla yapmayı."
Daha da ilerletsem bile bu alaylar herhangi bir problem oluşturmayacak. Bana yıllardır çektirdiği şeyler için biraz daha uzatmak istiyordum ancak başka şansım yok. Bu kadarı yeterli.
"Ve özellikle on dördüncü yaşımın ilk tebriğini babacımdan duymak istiyorum."
Ona kısa bir bakış attım, çay bardağını karıştırmayı bırakmıştı. Şimdi asıl önemli kısıma!
"Ama babam....."
Huzursuzca bardağıma dokundum, yapabildiğim en acınası yüzü yaptım.
"Büyük ihtimalle bunu yapmak istemez."
Küçük Athy partiye gerçekten babacığı ile birlikte giriş yapmak istiyor ancak babacığının bunu yapmak istemeyeceğini düşünüyor bu yüzden şu an çok ümitsiz. Athy ümitsiz.
Bunu görünce, Claude'un eli çekindi. Şuna bakın, etkileri var.
"Bu yüzden yerine Felix'e sordum. Öyle olsa bile....."
Bunları duyduğunda Felix'in üzgün olabilirdi ancak şu an burada değil yani sorun yok. Çünkü ben Felix'in eşlikçim olmasını istemem ve onunla dans etmek istediğimi söylediğim için Claude Felix'i çay partimize girmesini yasaklamıştı.
"Gerçekten babam ile gitmek istiyorum...."
Tin.
"Çünkü debutante hayatımda sadece bir kez olur."
Tin.
Bütün bu cümleleri söylediğimde Claude'un eli çok çekinmişti. Yüz ifadesi değişmemişti ancak küçük hareketlerinden görebiliyordum.
Ama bunu daha gerçekçi yapmam için, sanki hiçbir şey olmamış gibi üzgün yüzüme hafif bir gülümseme yaptım.
"Hehe. Açgözlü olmamalıyım."
"......."
"Babam kadar güzel olmasa da Felix bana iyice yardımcı olacaktır. Babacım için iyi bir kız olmak için çalışacağim."
Çın.
Kaşığını masaya koyan Claude, çay bardağını eline aldı. Çayı tek yudumda içtiğinde elini yeniden indirdi.
"Hmm. Eğer bu kadar çok istiyorsan."
Claude geri karşılayamayacağı için konuşmaya başladığında içimden gülümsedim.
Boom boom! Başarı! Şak şak! Artık Claude kabul ediyor!
"Bu dileğini gerçekleştirmek zor değil."
"Gerçekten mi?"
Yüzümü canlandırarak cevap verdim. Ama sanki beklediğim cevap bu gibi değilmiş gibi dikkatle sordum.
"Ama partilerde dans etmeyi sevmiyor musun?"
"Bir kere dans etmek ve eşlikçi olmak önemli bir şey değil."
Claude yine sanki hiçbir şey olmamı gibi davranıyordu. Yine başka bir bardak çayını karıştırıyordu.
"Gerçekten sorun olmaz mı? Babalarıyla dans etmeleri yaygın değil diye duydum. Eğer babam başkaların laflarıyla kötü ruh haline girerse?"
"Kim benim yaptığım şeylere laf ediyor? Endişelenmeye ihtiyacın yok ölmeyi düşünmeden böyle konuşan kimse yok."
Claude Claude'du işte. Benim cümlelerim problem değilmiş gibi konuşuyordu. Evet, Bay Sen harikasın.
Onaylamak için sordum.
"Gerçekten debutante partime benimle birlikte gelecek misin?"
"Eğer bu kadar çok istiyorsan seçeneğim yok demektir."
Sanki yapacak bir şeyi yokmuş gibi söylemişti.
Böyle bir ifadeyi düşünmüştüm ancak bu hala çok sevimli. O zaman şimdi sıra benim tepkimde!
"Öyle gürültülü yerleri hiç sevmem ama özel ola-..... "
"Babaaaaaa!"
Hızla Claude'a doğru yürüdüm. Sonra ona doğru zıpladım, sıkıca sarıldım.
"Gerçekten mi? Cidden mi? Gerçekten eşlikçim olacak mısın? Dans etmekte bile?"
"Bu-"
"Ah, gerçekten, çok mutluyum! Ne yapmalıyım, çok mutluyum. Rüya görmüyorum değil mi?"
Bu şekilde konuştuğumda, Claude konuşmasını devam ettiremedi. Tabi ki ona konuşma şansı vermeyen kişi bendim ama bu kişi şu an panik içinde.
Duygularını asla göstermemesine rağmen yerinde donduğunu ve paniklediğini görebilmiştim.
"Sözünden geri dönmek yok tamam mı. Söz verdin!"
İçimdeki bütün mutluluğu taşıyamıyormuş gibi ona baktım. Bana baktıktan sonra yavaşça konuştu.
"Peki. Söz veriyorum."
Evet! Bitti!
"Teşekkürler, baba. Babam en iyisi. Hehe."
Şimdi de son saldırım, debutantemde ilk dans partnerim ile konuşmamı bitirip Claude'un yanağını öptüm.
Ve sonra aşağıya baktığımda, orada kesinlikle hiç çay kalmamıştı ve bu benim gülmememi daha da zorlaştırdı.
***
Felix'e bunu söylediğimde üzüleceğini düşünmüştüm ancak ona söylediğimde, parlamaya ve 'Teşekkürler prenses!' demeye başladı, biraz ihanete uğramış gibi hissettim.
Hmm. Görünüşe göre Felix çok fazla acı çekmiş. Ama geçmişte bana yaptığın hareketleri düşündüğümde! Ühüü.
"Obelia'nın huzurunu ve kutsamasını dilerim."
Ve Gagnet sarayından çıkmaya hazırlanırken yolda Dük Alpheus ile karşılaştım.
"Dük Bay Alpheus, uzun zaman oldu."
Yine mi sen? Seni bugünlerde fazla görmediğimi düşünmüştüm. Ama geri gülümsedim. Büyüdüğüm için, artık ona Bay Beyaz köpek demeyi bıraktım.
Felix Dük Alpheus'u karşıladı. Ama toplamda, daha ne kadar birbirimize koşmamız gerekiyor?
"Bugün de çok sevimlisiniz, prenses Athanasia."
Hmmm. Yapmacık saygını hiç bırakmıyorsun.
"Haha. Buraya erken gelmem iyi bir seçimdi Prensesi burada görmem tam bir kutsama. "
Oh? Siyah atmosferlerle kaplanmış birkaç kelime var. Bu kişi her 'tesadüf' dediğinde sanki 'planlı' ya da 'bilerek' demiş gibi hissediyorum.
"Ben de Dük Bay Alpheus'u gördüğüm için mutluyum."
Bu yüzden ne istiyorsun benden.
"Prenses'in debutantesinin yaklaştığını fark ettim."
Uh huh. Debutantem, yani ne olmuş. Şu an yüzüne tükürmek istiyorum.
"Sizinle birlikte gidecek kişiyi seçtiniz mi.....?"
Neden bu adam bana bunu soruyor? Ijekiel Jennette ile birlikte gideceği için benimkini mi öğrenmek istiyor?
Jennette'in bir numaralı koca Ijekiel'in partneri olduğu için böbürleniyor musun? Benim partnerimin Ijekiel'den daha iyi olmayacağını mı düşünüyorsun? Ne? Benimle dalga mı geçeceksin?
Haha. Bu beni sinir ediyor.
Roger Alpheus yanlış bir şey yapmadı ancak roman sayesinde ondan nefret ettim.
Bu yüzden ona büyük bir bomba vermeye karar verdim.
"Şey tabi ki."
Roger Alpheus'a parlakça gülümsedim ve süslü tuvalet(?) tarzında haberleri verdim.
"Babam benimli birlikte gitmeyi kabul etti."
Herkese yolu açmasını söyle. Benim partnerim bu toprakların imparatoru!
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.