13 yaşındayken, akademiye girmeye uygun olursun. Tüm asiller ve halktan kişiler devlet tarafından belirlenmiş akademiye girebilir. Tabiki, sadece doğruca içerisine giremezsin.
Romandaki hikaye akademide başlıyor, ama bunun o kadar özel bir heyecan verdiği yok. Benim sadece hedefime doğru yürümem gerekiyor.
Basitçe memur olmak istiyorum. Bu dünyadaki memurlar yüksek maaşa sahip. Ve memurlara en yüksek ödeme yapan hane, şövalyelerdi. (Ç/N; aslında kullanılan kelime emekli maaşı anlamına geliyor.)
Yani benim hedefim, imparatorluk ailesinin şövalyelerine hizmet etmek. İlk şövalyeler tapınağına gitmek istiyorum ve hayatımı büyük bir emekli maaşı aldıktan sonra yaşamayı, ama "cam tavan" limiti nedeniyle, İkinci sövalyeler tapınağına girmek şuan temel hedefimdi. (Ç/N; Cam tavan, glass ceiling, görünmez bir bariyerin belirli bir demografinin hiyerarşide bir seviyenin üzerine çıkmasını engellemesini tanımlayan bir mecazdir.)
Bu arada, eğer akademiye katılırsam, orada Hestia tarafından deliye döndürülmüş bir avuç dolusu çocuk olacak... Bir ilişkiye girmem mümkün olmayacak ama akademiye girmeye ihtiyacım olduğu gözardı edilemez bir şey.
"Biri geldi."
Sabah erken uyandım ve her zamanki gibi eğitim alanlarına gittim.
Kitaptaki karakterler arasında, imparatorluğun veliaht prensi de vardı. Markilerin ve küçük prensin kralı, artı olarak zengin bir üst sınıf ailenin oğlu. Bu her romanda tekrar eden klişe bir şeydi. Tüm karakterlerin aileleri imparatorluğun kuruluşundan beri vardı. Bir aile vardı, ve isimleri olmamasına rağmen, onlar tüm paralarını ulusa harcayan en iyi aileydi. Sonuç, tüm ailelerin iyi beslenmesiydi. Romantik ilgi alanlarından biri, bir karakter, gelecekte tanışmayı istediğim biri... Onları cidden seviyordum. o veliaht prens miydi..?
"Char!"
ben elimde büyü formül notlarıyla eğitim alanında yürürken, bir adam bana doğru koşarak geldi,
"Hikayeyi duydum! Akademiye gidiyorsun! Ne zaman gideceksin?"
"Yarın."
"nE?!"
bu kişi, benim mavi saçlı kardeşimdi.
Gökyüzü gibi mavi saçları ve siyah gözleriyle, Harun West. Charina West ile birlikte romanda adı geçmişti. Ve fazla sahiplenici tipte bir karakterdi. Harun benimle aynı amaca sahipti, yani o her zaman gelir ve antreman yaptığım günün bu saatinde beni hep rahatsız ederdi. Onun mavi saçlarını ter içinde sırılsıklam görünce, ben antremana başlayalı bir süre geçtiğini tahmin ettim.
"Burada ne yapıyorsam? Defol buradan!"
Kıyafetlerim ve vücudum terli ve yapış yapıştı, o yüzden sesimi öne sürdüm. Elimdeki notları ezdim ve onu (Harun'u) kavradım. Harundan terin kokusu yayıldı. Eğer başka birileri olsaydı, beni dinlemiş olurlardı, ama kardeşim sadece benim gibi güçlü bir şekilde yanıtladı,
"Sen gittiğinde, seninle birlikte eğlenemem artık. Her sabah senin kılıç antrenmanını göremeyeceğim..."
"Beni, sen de birgün akademiye girdiğinde görebilirsin."
Çıplak teninin hissini sevmedim, o yüzden onu uzağa ittim ve o incinmiş bir ifade yaptı.
"Bu çok fazla! Eğer gideceksen, ilk önce bana söylemeliydin! O zaman sana bir demet çiçek verirdim ya da bir etkinlik düzenlerdim!"
Onun sözlerinden sonra şaşkınlık içinde baktım,
"Yapma. Bence sana yapmamanı söylerdim."
"Neden? Char, benden nefret mi ediyorsun?"
Eğitim alanının etrafında koşmaya başlayan Harun, kafasını eğdi,
"Neden? Sen West ailesinin tek leydisi değil misin? Bu yüzden yapman gerekiyor. Ebeveynlerimiz oraya gitmen için cidden sıkı hazırlıklar yapıyorlar."
"Eğer gereksiz şeylere para harcayacaksan, kısa sürede geri ödemeye bak. Oh, beni öyle çağırma."
"Ha-ha, ama memur olmak isteyen kişi sensin."
Ben hala sekiz yıl önce yaşanan şey için endişeleniyorum. Kardeşim, hala o beni aristokrat eşler arasında 'garip bir çocuk' olarak işaretleten olayı hatırlıyor.
"Yine de sadece Hestia'yı görmek istemiyor musun sen?"
"Her zamanki gibi Char! Bir şeyleri fark etmekte hızlısın."
"Bana bunu sorma, asla yapmayacağım." (Ç/N; bunu söyleyen kişi Char.)
"Eh? Beni, onunla birleştirmeyi düşünmüş müydün ki hiç?"
Tabiki de bunun hakkında düşünmüştüm, kardeşim ve etrafımdaki tüm erkekler, Hestia ile tanışmak için ölüyordu. Ama bunun hakkında düşününce...
"Düşünme bile. Hestia suçlu hissedecek."
"Sorun değil. Bu kardeşin asla sana böyle bir iyiliği sormayacak."
Harun böyle dedi ve peynir çubuğu tereyağı ile kaplı gibi gülümsedi. Rahatsız oldum. bence, tüylerim ürperdi.
"Hestia'nın önünde de böyle gülümse."
"Neden? Çekici mi?"
"Evet, fazlasıyla. Terk edileceksin."
Harun beni duyduğunda, kudurdu,
"Senin sorunun ne?"
ama ben cevap olarak sadece burnumdan soludum.
*
Önceki hayatımın anıları bana geri döndükten sonra, akademiden mezun olduktan sonraki geleceğimi düşündüm.
Evlilik, evdeki finansal delikleri düzeltmek için en iyi seçenekti ama üzerine düşünmek güzel değildi. Bu yüzden en kötüsünden kaçınabilmek için hızla para biriktirdim. Sık sık anonim işler yaptım, çünkü bir aristokrat olarak açıkça para toplayamazdım. Aldığım tüm işler teknikseldi. Örneğin, büyülü havalandırmaların ve büyülü soğutucuların onarımı. Bunlar büyülü araçların yaratıcıları için bile zor olan şeylerdi, çünkü sihir kavramını anlamak aslında sihir kullanmaktan çok daha kolaydı. Bunun sayesinde, her iş için oldukça yüksek bir bedel aldım. Takma adım kısa sürede kararlaştırıldı ve son zamanlarda oldukça popüler görünen "Charibalen" olarak adlandırıldı. iş davetleri gelmeye devam etti. Dürüstçe, bunun mümkün olmasının sebebi sadece benim önceki yaşamımdan anılarımdı. Geçmiş yaşamımdaki bilimin ve buradaki sihirin bir sürü çakışan noktası vardı. Öğrenci olarak bildiğim, mekanik ve programlama konusu çok yararlı oldu. Manayı parmaklarıma pompaladım ve eşyanın üzerine çizilmiş büyü formülünü çıkardım, daha sonra, onu genişlettim. Bozulma sebebini kavradığımda, bazı kısımlarının harici bir güç tarafından silinmiş gibi göründüğünü fark ettim. Çeşitli büyülerin kambinasyonu ve getirdiğim kurtarma büyüsünün birleşimi ile sihirli telefon oyuncağının tüm kayıp kısımlarını düzeltebildim. Ve her hangi bir bilgiyi sırdırmasın diye koruma büyüsü yapmayı asla unutmadım. İşi bir kere bitirdikten sonra, tüm bitmiş ürünleri bir depolama alanına koydum ve gerdim. Bugünün kazancı 10 altın, halktan birinin bir yıllık ortalama yaşam giderlerinden birazcık daha fazla. 10 altın 4 işte başarılı olmayı gerektiriyor. Bu genelde iş başına, 10 ve 20 dakika arası zaman alıyor yani bu oldukça iyi bir gelir kaynağı.
Buna ilgi göstermek gerekli mi bilmiyorum, ama gerçek şu ki, yüzeyde belirli bir gelir elde etmemin, gelecekteki kredim üzerinde olumlu bir etkisi olması. Ayrıca, ne kadar kazandığımla evde zaten bir delik açıyorum, bu nedenle şövalyelere hizmet etme hedefimden vazgeçmem gerekmiyor. (Ç/N; son cümlede kafam fazlasıyla karıştı ve yapabildiğim en mantıklı hali buydu.) Asıl sebep, kılıç tutmanın oldukça eğlenceli olması. Kazandığım parayı cebime koydum. Sihirle yaptığım cebime koyduğum için şıngırdama sesi duyulmadı. İşimi bitirdikten sonra yavaşça akademi için toplanmaya kalktım.
knock, knock, knock
kafamı tıklatma sesine dopru kaldırdım. Bu kim olabilirdi? Ben kafamın içinde bunu sorgularken, kapı açıldı.
"Char abla."
benden 2 yaş daha küçük olan kardeşim, yanıma doğru koştu. Elinde sıcak sütle dolu bir bardak ve dumanı tüten kalın çikolatalı kurabiyeler vardı. Karim West, bu bana doğru koşan tatlı yaratığın ismiydi. Saçları tıpkı Harun'un ki gibi gökyüzü mavisiydi ama gözlerinin rengi kırmızıydı, tıpkı benimkiler gibi. Yumuşak saçları tıpkı bir yavru köpeğin ki gibiydi. Parmaklarımı onun yumuşak saçlarına geçirerek taradım, muffin gibi kokuyordu. Buraya gelmeden önce hizmetçiyle muffin pişirmişler gibi gözüküyordu. Kirpiklerinin arasından ıslak gözlerini görebiliyordum. Ağlamış olmalıydı.
"Sen cidden yarın gidiyor musun?"
Karim, belimin arkasına sıkıcı sarıldı ve burnunu çekti. Başını okşadım ve onunla yüz yüze gelmek için döndüm. Ondan sonra biraz daha utangaç gözükmeye başladı. Yanında getirdiği kurabiyeleri yemeye ve sütü içmeye başladı. Bekle, onları benim için getirmemiş miydi? Biraz utandım, ama ağzının etrafında kalan kurabiye parçalarını sildim ve ona tadını çıkararak yemesini söyledim. Ben ona sarılırken o ağladı ve her şeyi yedi, sonrasında ağzını açtı ve konuştu,
"Gittiğinde beni unutacak mısın? Unutma diye her gün telefonda konuşabilir miyiz?"
Karim'in sesi titriyordu, kalbimde bir sızı hissettim bu yüzden ona daha da sıkı sarıldım. Daha sonra Karim bana, Hestia'ya dönüşüp dönüşeyemeyeceğimi sordu. O zaman karnını gıdıklamaya başladım, Karim ben onu gıdıkladıktan sonra, ağlamaya ve gülmekten yarılmaya başladı. Okul hakkında benim ona anlatöadığım hikayeleri, Hestiadan öğrendiğini söyleyerek bahanesini sundu.
"Çok üzülme çünkü seni tatilimde ziyaret edeceğim. Eğer anneyi ve babayı dinlersen, seni ziyaret etmeye yakında gelirim. Bu arada, senden ne yapmanı istediğimi hatırlıyor musun? "
"Eh, tüm hane halkının harcamalarını yazmayı mı? Unutmadım! Onu yazdım! Endişelenme!
Karim devam etti ve ben saçlarını okşadım, keyifliydi.
"Ayrıca Linda babamın gömleğini, gardırobumdan yedek biriyle değiştirdi."
"Ah, anlıyorum ama sanırım bu göremeyecek kadar yaşlandığından beri yardım edilimez"
"İyi. O zaman onun güvenilir olduğunu söyleyebiliriz."
Son düşüş nedeniyle, tüm hizmetçi ve çalışanları sınır dışı etmek zorunda kaldık.
Yani geride sadece az miktarda çalışanımız vardı. Onlardan biri Linda'ydı, hanedeki en yaşlı hizmetçiydi. Ve yaşı artıkça hataları da çoğaldı. Ama onu şimdi kovsaydık, gideceği hiçbir yer olmazdı. Yani bazı nedenlerden dolayı, biz onun hatalarını örtmeyi deniyorduk. bir kere akademiye girdikten sonra, uzun bir zaman için olmayacaktım o yüzden Karim'dan yardımını istedim. Ve o beni oldukça iyi anladı. Karim utangaçlıkla gülümsedi, onu yanağından birkaç kez öptüğüm zaman. Bunun sebebi çok tatlı olmasıydı.
Karim gece benim odamda uyudu. Hala gençti, yani tek başına uyumaktan korkuyordu. Bunun yüzünden, odamı sık sık ziyaret ederdi. Ziyarete geldiğinde, ona her zaman bir masal kitabı okurdum ya da onun rahatça uyumasını sağlayacak uydurma bir hikaye söylerdim. Bugün ona söylediğim hikaye, ""İşsizler ve bir yığın ışıkta oturan halka lideri arasında heyecan verici bir kovalamaca." Karim hikayemi ilk duyduğunda uykuya karşı mücadele etmeye çalışıyor gibi görünüyordu ama kısa süre sonra sağlıklı bir şekilde uykuya daldı. Karim'i yatağın içine koydum. Kendime bir tahta kılıç ve gerçek kılıç paketlemem gerekiyordu, ya da kılıç bölümünde geride kalırdım. Tüm hazırlıklarımı tamamladıktan sonra, aynanın önünde durdum ve beş sihirli cümle ile meditasyon yaptım. "kendi kendini yetiştirmiş, mülk sahibi, memur, Tapu sicil belgesi ve kariyer kadını." bunu her gece yapıyordum çünkü kişisel-yardım kitapları bunun işe yaradığını söylüyordu. ama o kadar utandım ki uyuyana kadar ayaklarımı kıpırdattım.
***********************
İngilizce çeviride çok fazla yanlış ve garip cümleler olduğundan dolayı, ne kadar düzeltemeye çalışsamda pek mantıklı gelmeyen, alakasız cümleler olabilir, bunun için kendi adıma özür dilerim.
(Nedense bu seride veliaht prensi sevmeyecekmişim gibi hissediyorum, şerefsiz çıkacakmış gibi geliyor.)
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.