ŞİZOFRENİ - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   2 


           
    Karanlık ve de sessiz... Neresi burası? 
Gözlerim daha önce hiç kullanmamışım gibi kısık bakıyor.
Biraz bekleyip ortama alışınca karanlık değil de fazlaca aydınlıktan ötürü kamaştılar. 
Sonsuz bir koridor boyunca uzanan beyaz duvarlar dışında hiçbir şey yok.
Daha önce hiç basılmamış soğuk fayanslar her adımda buz kesmişim gibi hissettiriyor. 
Biraz ilerledikten sonra yalnız olduğumu düşündüğüm bu yerde yanımda duran kızı farkettim. 
   
    Durdum ve yavaşça ona döndüm. Öylece dikiliyor, hiçbir anlam yüklemediği gözleriyle beni inceliyordu.
Tamamı simsiyah bakan gözleri ruhum çekiliyormuş gibi hissettirdi. 
Kestane kızılı saçları, kağıt gibi beyaz teni ile oldukça uyumluydu.
Beyaz sade bir elbise -belki bir gecelik?- dışında bir şey giymiyordu. 
Ben yürüdükçe o da yanımdan yalın ayak yürüyor ben durunca da duruyor ve hiç konuşmuyordu.
İçim ürperdi, önüme dönüp ona bakmadan dümdüz yürümeye devam ettim ama ona bakmasam bile görüş açıma girdiği için hala yanımda olduğunu biliyordum. 
İlerledikçe şekil değiştiriyormuş gibi geldiğinden bakmaya cesaret edemiyordum. 
Koşmaya başladım.
Ondan kaçmak için soluklanmadan yerdeki fayans karelerini üçer beşer geçiyordum ama nafile, ara ara yok oluyor sonra birden bire beliriyor, bazen boyu tüm duvarı kaplayacak kadar uzayıp üzerime karaltı düşürüyordu.
Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi, hızlı koşmama rağmen soğuk soğuk terliyordum.
Bir adım daha atmaya takatim kalmadı.
Dalağım şişmişti, sanki karnımdaki organları koparıyorlarmış gibi sancıyordu.
Mecburen durdum. 
Nefesim önüme düşen saçlarımı ileri geri sallıyordu. 
Gözlerimi sımsıkı yummuştum, gözlerimi açtığımda onun hâlâ yanımda olduğunu görmekten korkuyordum.
Sonsuza kadar gözlerim yumuk bir şekilde burada duramazdım. 
Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım ve o yanımdaydı.
Neden şimdi ona döndüğümde az kalsın kendi kahkahamda boğuluyordum.
Çukur aynadaki görüntümde ağzım yarım çember yayı şeklini almıştı ve aşağıya kıvrılmış gözlerimle birleşmişti. 
Kısa, şişman ve çarpılmış görüntüme bakıp gözlerimden yaş gelene kadar güldüm.
Kendimi aptal gibi hissediyordum. 
Koridor, ışığı farklı açılarla kıran bir sürü çerçevesiz ayna ile kaplıydı. 
Bazıları tavana kadar uzanıyordu ve görüntü tüm duvarı boylu boyunca kaplıyordu. 
Uzun süre iki ayna arası elimi beyaz duvarlara sürterek ve aynaya gelince de kendi görüntüme gülüp eğlenerek ilerledim. 
Ne zamandır buradayım? Bir saniye? Bir dakika? Bir saat? Bir gün? Bir hafta?… 
Zaman algımı yitirecek kadar çok yürüdüm. 
Aynalar… başımı döndürüyor. Baktığım her şey şekil değiştiriyor. 
Bütün algılarım kırıldı. 
Düz duvarlar bile çarpıklaşmış. Aynalar, beynimin karıncalanması için kurulmuş bir tuzak gibi. 
O yüzden sadece ilk gördüğüm ayna düzdü ve görüntüleri çarpıklaştırmadan gösteriyordu. Böylelikle ayna olduğunu anlamayacaktım. 
Asıl soru, kendimi bile unutacak kadar ne yaşamıştım buraya gelmeden önce? 
Aynadakinin ben olduğunu bile anlamamıştım. 
Koridor uzadıkça düşüncelerim değerini kaybediyor çünkü buradan çıkmaktan başka bir şey düşünemez oldum. 
Bu koridorun sonu yok. 
Tam o anda karşıdaki kapıyı gördüm. 
Bir adada yıllar boyu mahsur kalmışım da sonunda adanın önünden, beni medeniyete ulaştıracak bir gemi geçermişcesine sevinçle kapıya doğru koştum. 
Kapıyı heyecanla açtım ve yaşadığım hayal kırıklığı başımdan aşağıya kaynar sular dökülüyormuş gibi hissettirdi.
Bir oda, dört beyaz duvardan oluşan bir oda. 
Ve içinde sadece, koridordan geçerken gördüğüm milyonlarca aynadan bir tane daha var. 
Çıkış olduğuna dair tüm umudumu yitirmeme rağmen boş gözlerle odaya baktım ve ilerledim. 
Şu anda bulunduğum açı yüzünden aynada kendimi göremiyordum ama aynanın üstündeki fark edilmesi zor yazıyı okuyabiliyordum.
“ Geleceğinle yüzleşemeyeceksen bakmamalısın. “. 
Buradayken ne geleceğim olabilirdi ki? 
Hem bunun gerçekten geleceği gösteren sihirli bir ayna olduğunu da düşünmüyordum.
Aynanın karşısına geçip kendimi gördüğümde korkudan titreyerek yere yığıldım. 
Aynadaki sadece bir iskeletti.

    Nefes nefese yataktan fırladım, başım çatlayacak gibiydi, elim ayağıma dolaştı, nefesim çok gürültülü bir şekilde hıyıldıyordu. 
Az önce olan şeyler beynimde canlanırken acele ve telaşla elimi yatağın kenarındaki komidinin çekmecesine uzattım. 
Daha önceden hasta olduğumu kabul etmediğim için hiç içmediğim haplarımı elim titreyerek ağzıma atıp katır kutur çiğnedim. Sakinleşemiyordum. 
Tek yapabildiğim az önce gördüklerimin rüya olması için dua etmek.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.