Sıra dışı haberle birlikte, Saray kargaşa içerisindeydi. Neredeyse ölüyor olduğunu açıklamamışlardı, ancak onun yaralandığı olayını da saklayamamışlardı.
Özellikle, Obelia İmparatorluğunun tek varisini korumak için yaralandığı konusu durumu etkilemek için yeterliydi.
Çünkü çay partisinde oldukça fazla leydi vardı, örtbas etmek zordu.
Ama on beş gün sonra Claude tamamen iyi olarak ortaya çıktı, bu yüzden herkesin kafası karışmıştı.
"Prenses, neden şimdi ayaktasınız?"
Olan şeyleri kabullenememiştim.
"Dışarı çıkamazsınız dememiş miydim?"
Oops, yakalandım!
Lily tarafından suçüstü yakalandığımda, olduğum yerde dondum.
L-Lanet olsun. Etrafta kimse olmadığı için bugün kaçabileceğimi düşünmüştüm! Ama kapı koluna dokunacağım sırada Lily kapıyı açtı.
Sert bir yüzle bana baktı.
"Dinlenmeye ihtiyacınız olduğunu söyledim. Şimdi, yatağınıza geri dönün."
"Babama ne oldu?"
Kendim bile kontrol edemiyorum, bu yüzden birisinin bana neler olduğunu anlatması gerekiyor.
Ama Lily sorumla sıkıca ağzını kapattı. Ne düşündüğünü söyleyemezdim.
Ancak, ona sık sık Claude hakkında sorular soruyordum, böylece artık rahatsız olan yüzünü daha çabuk saklayabiliyordu.
"Majesteleri de yatağında dinleniyor. İşte, sizin de yatağınızda dinlenmeniz gerekiyor. Bu sayede çabucak iyi hissedebilirsiniz."
Ve Lily geçen haftadan beri soruma aynı cevabı veriyordu. Verdiği cevabı değiştirme olasılığı çok düşüktü.
"Birazdan size sıcak çay getireceğim. Eğer üşürseniz, bana söylemelisiniz."
"Anladım."
Odadan çıkmadan önce yatağımda rahat olup olmadığımdan emin olmak istiyordu. Çay partimde bayıldıktan sonra, Lily benim üzerimde aşırı korumacı olmaya başladı.
Tabii ki, şu anda durumumun biraz kritik olduğunu duydum. Ama hala. Beni battaniyemin içine bir koza gibi sarıp odamdan çıkmama izin vermemeleri adil değil.
Artık o kadar da canım yanmıyor. Ve Claude'un bile benden daha çok canı yanıyor....
"..."
Battaniyemi burnuma kadar çektim.
Claude'u bir haftadır görmedim. Ve her ne kadar onu görmek için gitmeye çalışsam da, Lily ve Felix beni durdurdu.
Neden bunu yaptıklarını biliyordum. Bir hafta önce olan olay aklıma geldi.
***
"Sen kimsin?"
Bunu ilk duyduğumda, kulaklarımdan şüphe ettim. Biraz önce ne dedi? Yanlış mı duydum?
Bunu kendim düşünüyor olsam bile, olduğum yerde boş gözlerle kaldım. Çünkü Claude'un gözleri benimkilere keskin bir şekilde bakıyordu.
"Sana kim olduğunu sormadım mı? Keuk."
Bana tekrar sordu ve kendini ayağa kaldırmaya çalıştı. Ama yataktan kalkmaya çalıştığında acıyla inledi. Bunun yüzünden, bir an için söylediği şeyleri unuttum.
"H-hayır, yapamazsın! O şekilde ayağa kalkmak."
Aceleyle kolundan sıkıca tuttum. Bu kadar süre boyunca hiçbir şey yemeden vücudunu düşüncesizce hareket ettirmeye çalışıyordu! Ve neredeyse bu süreçte ölecekti!
Claude'un gözleri yerdeki kollarıma kaydı ve kendini geri çekti.
"Felix!"
Claude Felix'i çağırdı. Ah, doğru ya, hemen Felix ve Lily'i çağırmam gerekiyordu! Ve saray doktorunu.
Şükürler olsun ki, Claude iyi gözüküyordu, ama biraz daha tehlikeli....bekle. Bana biraz önce kim olduğumu sormadı mı?
"Majesteleri?"
Her zaman olduğu gibi Claude ona seslendiğinde, Felix hemen ortaya çıktı. Kocaman olmuş gözleriyle kapıyı hızlıca açtı. Şey, beklendiği gibi şok oldu, Claude bayıldığı günden sonra tamamen çökmüş.
"Majesteleri!"
Ona doğru koştu ve Claude'u etkilenmiş bir yüzle sıkıca sarıldı.
Ahem... aslında diz çökmüş İmparatoru aynı benim gibi tutuyordu...ama bu yeteri kadar benzerdi.
Ve her an ağlayabilecekmiş gibi gözüküyordu. Ondan sonra içeri giren Lily de, şok oldu ve elini ağzıyla kapattı.
"Aman tanrım, uyanmışsınız! Çok rahatladım!"
"Ne? Sanki on yıl süren bir uykudan uyanmışım gibi davranıyorsun."
Claude onlara sanki çıldırmışlar gibi bakıyordu. Ve Felix sanki Claude'a sanki bu durumda şaka yapılabilecekmiş gibi dik dik bakıyordu. Ama her şey için içimde kötü bir his vardı.
"Ama bugün yüzün çok tuhaf. Neden sadece bir gecede bu kadar yaşın büyüdü?"
"Bu hiç adil değil! Bunun hepsi belli birisi yüzünden! Ve sadece bir gecede değil. Siz bilincinizi kaybedeli çoktan on beş gün oldu. "
Ama Felix ciddiydi, ve arkasındaki Lily de dolmuş gözleriyle kafasını yukarı aşağı sallıyordu.
Sadece Claude'un aklı karışmıştı.
Bir süredir tuttuğum nefesimle ona bakıyordum. Huzursuz bir duygu omurgama doğru sürünüyordu.
Claude sanki neler olduğunu şekillendirmek için sessizce Felix'e dik dik baktı.
"Bu saçmalığı daha sonra dinleyeceğim."
Claude kafasını çevirdi ve bana bakmak için Felix'den uzaklaştı.
"Kim odama başka insanları getirmene izin verdi?"
Soğuk sesi havayı kesti.
"Ah, özürlerimi sunarım, bunu istediğinizi fark edemedim."
Felix, onu şu anki haliyle görmenin beni endişelendireceğini çünkü Claude'un üzgün olduğunu düşündü. Ama Claude'nin kastettiği şeyin bu olmadığını biliyordum. Çünkü buz gibi gözleri bana bakıyordu.
Bilinçsizce kolunu bıraktım ve geri çekildim.
"Nesin sen? Eğer bir suikastçı olsaydın, çoktan ölmüş olmalıydın."
Galiba şu anki yüz ifadem, Claude'un önceki ifadesine benzerdi. Sanki kimsenin ne dediğini anlamıyordum.
"Kimdi o? Böyle genç bir kızı odama yollayan kişi?"
Claude'un dediğini anlamayan tek kişi ben değildim. Lily ve Felix'de gözleri çay tabağı kadar kocaman olmuş bir şekilde ona bakıyordu.
"Monberk miydi? Ya da Rachel'den deli adam. Kim olursa olsun, delirmiş olmalılar. O çöplere doğruyu söylemek için gelmelerini söyle. O zaman merhametli olup sadece giyotine yollayacağım. "
Claude acı bir şekilde konuşmaya devam etti. Ve Felix şaşkına dönmüş bir şekilde sordu.
"Majesteleri. Ne hakkında konuşuyorsunuz?"
"Bilmediğin için mi soruyorsun? Karşımdaki kız hakkında konuşuyorum."
Claude çenesiyle beni göstererek, yanlış anlaşılmaya yer vermedi.
"Y-Yoksa Prenses hakkında mı konuşuyorsunuz?"
"Prenses mi? O korkusuzluğun prensesi olarak nasıl odama girebiliyor?"
Claude hariç herkes yerinde duruyordu.
"Başka bir krallığın prensesi olduğu için onu öldüremeyeceğimi mi düşünüyorsun?"
Sadece ben değil, Lily'i de tanımıyordu.. Lily'nin yüzü şoktan dolayı bembeyaz oldu. Ve Felix sanki inanamıyormuş gibi haykırmaya başladı.
"Majesteleri! İyi düşünün. Prenses Athanasia sizin tek kan bağınızın olduğu kişi! Yeni uyandığınız için kafanız karışmış olmalı-"
"Felix, delirdin mi?"
Ama Claude sanki zihnini kaybetmiş gibi Felix'e dik dik baktı.
Ciddi olup olmadığına inanamadığım için Claude'a baktım.
Hayır, yaşam ve ölümden arasından geçmiş birisine sahip olmak güzel, ama bu ne tür bir şakaydı?
Lily ve Felix'in de çok şaşırmış yüzleri vardı, ama bu durum artık gerçekçi hissettirmiyordu, bu yüzden hiçbir şey hissetmedim.
Ne? Beni hatırlamıyor musun? Hayır, bunun hiç akılda kalır bir yönü yok. Ah, o zaman bu durum?
"Gizli kamera nerede?"
"Hm?"
Felix ve Lily sanki ne hakkında konuştuğumu sorarcasına bana bakıyordu.
Benimle dalga geçmeyi falan düşünmüyorsunuz, değil mi? Hem de özellikle on beş gündür uyuyor olan Claude'un, ben odasına girer girmez uyanması bile yeteri kadar tuhaf.
Evet, başından beri saçmaydı. Bu adamın beni kurtarmak için parmağını bile hareket ettirmeyeceğini biliyorum.
"Hepiniz etrafta saçmalıyorsunuz, öyle değil mi? Bu hiç komik değil."
Konuştum ve yine Claude'a baktım. Ve yatakta oturur pozisyonda duran, ona elimi uzattım.
Dang. Ne kadar kötü olursa olsun , nasıl bu kadar iğrenç bir şaka yaparsınız? Bunun gerçek olduğunu düşünürken kalbim neredeyse duruyordu. Ah, şaka olması çok mutlu edici...
"Baba."
"Ölmek mi istiyorsun?"
Ama elim kulak zarlarıma giren acımasız ses yüzünden engellendi, ve havada durdu.
"Ne hakla benim karşımda bu şekilde gevelersin?"
Bir anda, etrafımdaki hava soğuklaştı.
"Evet. Şimdi görüyorum ki en azından, gözlerin kraliyet ailesinden."
Donmuş bir şekilde onun gözlerinin içine bakmaktan başka şansım yoktu.
"Kızım olduğunu söylemeni kesmen için gözlerini oymak mı zorundayım?"
O anda o kişi benim bildiğim Claude değildi. Havada duran elim, bir süre titredi.
Bu da ne? Neden bana bu kadar düşmancıl bir şekilde bakıyorsun?
Üzerime gelen bakışlar sanki bir yabancıya bakıyormuş gibi anlaşılamayan bir duyguydu.
"Ama bir dakika."
Claude sanki bir şeyi garip bulmuş gibi kaşlarını çatıp ağzını aralayana kadar, nefes bile alamadan, ona bakmaya devam ettim.
"Neden benim manam senin vücudunda Ow!"
Ancak, Claude ağzından çıkan iniltiyi bastırmak için vücudunu yere doğru eğdi. O sırada koyu kan beyaz yorgana dökülmeye başladı.
"Majesteleri!"
Kuru kan Claude'un parmakları arasından yere damla damla dökülmeye başladı.
"Majesteleri! Saray doktoru-, hemen saray doktorunu çağıracağım!"
"Neden ben! Öhö!"
Claude acı çekerek vücudunun üst kısmını eğmeye başladı, ve bir kez daha koyu kan dökülmeye başladı.
Hemen sonra oda garip kan kokusuyla doldu. Felix kapının dışına doğru aceleyle koştu, ve Lily Claude'un ağzındaki kanları hızlı hareketlerle silmeye başladı.
Ama Claude hiç beklemeden kan öksürmeye ve beyaz yorgana koyu lekeler bırakmaya devam etti. Orada taş bir heykel gibi durmaktan başka hiçbir şey yapamadım.
Şimdi bile, ondan sonra neler olduğunu zar zor hatırlıyorum.
Bir süre sonra, bir grup sosyetik *rospu ve büyücü Claude'un odasına daldılar ve yaygara çıkardılar, ama uyandığımda yatağımda yatıyordum. Lily zihinsel çöküş yaşadığım için bayıldığımı söyledi. Bu yüzden saray doktoru tarafından tedavi edildikten sonra Zümrüt Saray'ına götürülmüşüm. Ve bir hafta geçmesine rağmen,Claude'u bir daha göremedim.
***
Günlük rutinim her zaman aynıydı. Ye, yat, ye, yat, ye, yat, ye ve yat.... Hayır, bu normal değildi, sadece tembelleşiyordum.
Çocukluğumda olduğundan beri ilk kez bayıldığım için ve kelimenin tam anlamıyla bir seradaki bir çiçek gibi muamele görüyorum.
Lily'e çay partisinde ne olduğunu sorduğumda, Felix'in her şeyi hallettiğini söyledi. (Çn: Felix Claude olmasa sen kralsın elma kafam benim.)
Daha da çok endişelenmiştim çünkü Jennette o sırada benim yanımdaydı ve aynı şekilde bayılmıştı.
Ama Lily onun yaralanmasıyla ilgili haberleri biliyordu ve dedi ki sadece birkaç küçük yarası varmış. Blackie de o günden sonra daha sakin davranmaya başlamış.
Bunu duyduğumda, rahatladığımı hissettim.
Bu benim suçum olduğu için düşünmeyi bile hak etmiyordum, ancak hala başka kimse yaralanmadığı için çok memnunum.
Claude'un Blackie'yi olduğu gibi bırakması tuhaftı. Yoksa Blackie'ye dokunduğum için bunların olduğunu bilmiyor mu?
Yatağımda kıpırdandım ve tavana baktım.
Felix'i son görüşümün üzerinden bayağı uzun zaman geçti. Genelde gelip Claude ile ilgili yeni bilgileri veriyordu, ama bu günlerde sessizleşti.
Claude uyandıktan hemen sonra, Felix hep onun yanında kalıyordu. Bunlar benim emirlerimdi. Birisinin onun yanında durması gerektiğini fark ettim çünkü iyi gözükmüyordu. Aynı dokuz yıl önce olduğu gibi, Felix bütün zamanını Claude'un yanında geçiriyordu.
Bana bir süre önce söylediğinden yola çıkarsam, Claude kendisini çok daha iyi hissediyordu. Artık o zamanki gibi kan kusmuyordu, ve çok iyileşmişti.
Bahardan beri bilinci kapalı olduğu için ertelenen şeylerle ilgilenmeye başladığını ve artık herkesin biraz rahatlayabileceğini söyledi.
Dürüst olmam gerekirse, bunu duyduktan sonra daha da emin bir şekilde dinlenebildim.
Bunun olacağını düşünmüştüm. Hepsinden sonra, Claude nasıl birisiydi? Yapabileceğini bildiği için beni kurtardı. Demek istediğim, Claude çıplak elleriyle bir ayıyı yenebilecek birisi gibi gözüküyor! Ama beni kurtarmak için hayatını tehlikeye atmazdı.
İşte bu....o bir aptal değil, ölme potansiyelinin olduğu bir duruma adımını atmazdı... ne zamandan beri kendisini feda eden bir insan oldu?
Düşüncelerimi kendi kafamın içinde tekrarladım bu sayede ikna oldum.
Ancak derhal işinin başına dönmesini hiç sevmedim. Kendisine nasıl bakması gerektiğini bilmiyor. Kendisinin bir triatloncu mu olduğunu sanıyor? (Çn Triatloncu: Yüzme, bisiklet sürme ve koşuyu art arda yapan kişilere denir.)
Bir süre sonra, her nasılsa, zihnimde küçük bir sıkıntı ve şüphe duygusu büyümeye başladı. Neden beni görmeye gelmiyordu?
Beni Zümrüt Saray'ında görmeye gelebilecek durumda değil miydi? Meraklı bile değil mi? Tabii ki, Claude'un beni tanımamasını unutmadım. Ama Felix ve Lily Claude'un on beş gün sonra ilk kez uyandığını açıkça dile getirdiler, ve aklının karışması bu yüzdendi. Ve ben de öyle düşünüyordum.
Öyle değil mi? Claude, korkutucu adam, neredeyse benim yüzümden ölüyordu, ama daha da fazlası anılarıyla ilgili kafası karışmıştı? Hayır, hayır, hayır, hayır. Bu çok aptalca bir fikir diye düşündükten sonra güldüm.
Bu yüzden sadece Claude'un meşgul olduğunu düşünmeye karar verdim.
Evet, evet. Eskiden işini bitirmesi bütün gecesini alırdı, bu yüzden şu an sadece on beş günü yakalamaya çalışıyordu. Bu durumun böyle olmasının sebebi bendim, bu yüzden bir şey demeyi hiç hak etmiyorum.
Beni görmeye gelmediği için birazcık üzülmüştüm, ama sorun yok.
Bütün günleri Claude'u görmeye gideceğim günü düşünerek, kendimi ikna ettim...
***
Kafesin içindeki cıvıldayarak kanatlarını açan mavi kuşa boş gözlerle bakıyordum.
Bu günlerde çok sıkıldım çünkü nefes almaktan başka yapabileceğim hiç bir şey yoktu. Yemek ve uyumak dışında, yapabildiğim tek şey Blueie'ye bakmak.
Lily'nin katı kuralları yüzünden yürüyemiyorum ve kitap bile okuyamıyorum.
Saray doktoru Zümrüt Saray'ına geldi ve normal hayatıma devam edebileceğimi söyledi, ama Lily bu durum için çok hoşgörüsüzdü bu yüzden biraz fazla üzerime titrediğini düşünüyordum.
Bu yüzden şimdi Hanna ve Seth odamın içinde duruyor.Geçen seferki gibi odamdan gizlice çıkmaya çalışırken yakalanırsam Lily'nin bitmek bilmeyen dırdırını dinlemek zorunda kalacaktım. Odamda kalmamın tek nedeni buydu. Ama aslında bu benim savunmalarını düşürme stratejimdi!
Geçen bir kaç günde fark ettim ki, güvenlik gevşemeye başlamış, ve bu yüzden bugün odamdan kaçmaya karar verdim.
Tak tak.
"Prenses, içeri giriyorum."
"Aw. Blueie çok sevimli bir çocuk. Çok acıkmış olmalısın!"
Odama girdiğini fark etmemiş gibi davrandım ve Blueie ile oynadım. Kafasını ona neden bu kadar iyi davrandığımı sorarcasına yana doğru yatırdı, ama umrumda değildi.
Lily sessizce kapıyı kapattı ve benim dinlenme zamanımda rahatsız etmemek için ayrıldı, ve sonra Blueie'yi beslemeyi bıraktım. Adım seslerinin gittikçe uzaklaştığını duyduktan sonra ayağa kalktım.
Güzel. Bu benim şansım! Kraak.
Kapının açılma sesi düşündüğümden daha yüksek çıkmıştı. Kafamı hafifçe koridora doğru uzattım. Ah. Bu şekilde dışarı çıkmam sevimli güzel mücevherlerimi saklamak için kaçtığım zamanları hatırlattı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.